Acelya
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Acelya

ACELYANIN DÜNYASI DOSTLUGUN VE SEVGININ TEK SIMGESI
 
PortalPortal  AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Maya Takvimi

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:44 pm


Maya Takvimi Haritapv9


Mezopotamya



Güneydoğu Anadolu'dan başlayarak, Basra Körfezi'ne kadar uzanan, Dicle ve Fırat Nehirleri arasındaki bölgeye Mezopotamya denir.

Mezopotamya, verimli topraklara sahip olması, iklim şartlarının uygun olması gibi nedenlerden dolayı, sık sık istila ve göçlere sahne olmuş, insanlar arasındaki kültür etkileşimi fazla olduğundan medeniyet bu bölgede gelişmiştir.

Sümerler

Maya Takvimi Sumerlerharitalq1

Birbirinden bağımsız, "site" denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri, Ur, Uruk, Lagaş'tır. Bu şehir devletleri, "ensi" veya "patesi" denilen rahip-krallar tarafından yönetiliyordu.

Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin, tapınaklarına ziggurat denirdi. Mezopotamya'da evler ve tapınaklar, taş az olduğundan kerpiç ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden, hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar, günümüze kadar ulaşmamıştır

Günümüz uygarlığının temeli olan yazıyı (çivi yazısı), ilk kez Sümerler bulmuştur (M.Ö. 3500). Tarihte ilk yazılı hukuk kuralları da Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere, dünyadaki ilk hukuk devleti diyebiliriz. Lagaş Kralı tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar, "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu.

Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir.Sümerler aynı zamanda matematik ve geometrinin de temellerini atmışlardır. Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.

Sümerler, astronomide de gelişmişlerdir. Burçları bulmuşlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır. İlk kez Aay yılı hesabına dayanan takvimi, Sümerler bulmuşlardır.

Örf, adet, gelenek ve dil yapılarına, kullandıkları aletlere bakılarak, Sümerlerin, Mezopotamya'ya Orta Asya'dan geldikleri, Türk olabilecekleri tahmin edilmektedir. Akkadlar tarafından yıkılmışlardır.

Akadlar
Maya Takvimi Akadlarharitasz6

Arap Yarımadası'ndan Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir. İlk sürekli ve düzenli orduları kurmuşlardır. Bu sayede, kısa zamanda Mezopotamya'nın tamamına sahip olmuşlardır. Tarihte bilinen ilk büyük imparatorluğu kurdular. Kurucuları Sargon, başkentleri Agade'dir. Tapınaklarına da Agade denilirdi. En önemli mimari eserleri Zafer Anıtı'dır.

Elamlılar

Elam, Güneydoğu Mezopotamya'ya verilen addır. Başkentleri Sus'tur. Bilim ve teknikte ileri olmamalarına rağmen, güzel sanatlar ve süsleme alanında gelişmişlerdir.

Babilliler
Maya Takvimi Babillilerharitaav8

İlk mutlak krallık anlayışı, Babil'de ortaya çıkmıştır. Ünlü kralları Hammurabi, ilk anayasa olarak bilinen "Hammurabi Kanunları" nı oluşturdu. Bu kanunlar, Sami geleneklerinden ve Urukagine Kanunları'ndan yararlanılarak hazırlanmıştır. "Babil Kulesi" ve "Babil'in Asma Bahçeleri" en önemli eserleridir.

Asurlular
Maya Takvimi Asurlularharitarj2

Yukarı Mezopotamya'da (Güneydoğu Anadolu) kurulmuşlar, Toroslar ve Kapadokya'ya kadar yayılmışlardır. Anadolu'da ticaret kolonileri kurdular. Çivi yazısını Anadolu'ya öğreterek, Anadolu'da tarih devirlerini başlattılar. Tüm çivi yazılı eserleri, başkentleri Ninova'da toplayarak, ilk kütüphanecilik ve arşivcilik faaliyetini başlattılar.


Bu Bölgede Medeniyet Kurmuş Milletlerin Kalıntıları
Maya Takvimi 30179653ea1 Maya Takvimi 30180367ov5 Maya Takvimi 30180708tz4 Maya Takvimi 30283628bd0 Maya Takvimi 30286004xp3

Maya Takvimi 30287148fb0
Maya Takvimi 30287241hv4 Maya Takvimi 30388652re9 Maya Takvimi 30426984re5 Maya Takvimi 30585206nh2

Maya Takvimi 47438344lh2
Maya Takvimi 52699754wr9 Maya Takvimi 52954256yl0 Maya Takvimi 53045604cc3 Maya Takvimi 56949146iz9



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:44 pm



Maya Takvimi


Maya Takvimi Mayatakvimimh8

Güney Amerika'da, dördüncü binyılın sonlarına doğru bir uygarlıkta daha güçlü bir gelişimin gerçekleştiğine dair kanıtlar vardır. Bizim takvimimizle M.Ö. 12 Ağustos 3114'de Maya takvimi ortaya çıkmıştır. Mayalar, bizim bugün kullandığımız Gregorian takviminden daha doğru olan bir tarihlendirme sistemini bulmuş sıradışı insanlardır.

Maya Takvimi Maya03sa1

Dünya, güneş etrafındaki dönüşünü tam sayıda günde tamamlamaz. Çoğu okul öğrencisinin bildiği gibi yılda 365 gün vardır. Ama tam olarak değil. Doğrusunu söylemek gerekirse, her dört yılda bir, bir gün eklememizi gerektirecek şekilde tam olarak 365.25 gündür. Bu, onaltıncı yüzyılın sonlarına kadar batı Avrupa'da kullanılan orijinal Julian takviminin temelidir. Ancak yeterince doğru değildir.

Maya Takvimi Maya04vq6

Aslında bir yıl 365.25 günden onbir dakika ve birkaç saniye daha kısadır. Bu yüzden de zaman içinde takvimle mevsimler arasında bir ayırım ortaya çıkmaktadır. 1582 yılında takvimi aydönümüyle aynı konuma getirmek için Papa 13. Gregory, fazladan on günü bulunan bir takvim bastırdı. Julian takvimini yeniden düzenleyerek bir yüzyıl kapayan ve 400'e bölünemeyen yıllar sıradan yıllar olacak ve artık yıllar sayılmayacaktı. Bu Gregorian sistemine göre 1600 ve 2000 (400'e bölünebilen) yıllar artık yıllarken, 1700, 1800 ve 1900 böyle değildir. Bugün bu sistemi kullanmaktayız.

Maya Takvimi Mayakralmotorsikletnl6

Maya sistemi karmaşıktır. Tzolkin denen 260 günlük bir temele dayanır ve belirsiz bir 365 gündür. Takvimlerini aydönümüne uydurmak için kullandıkları yöntemi anlatmak için yeterince yerimiz yok. Diğer kültürlerde olduğu gibi sistemleri güneşin hareketini temel almaktadır ama Venüs gezegeninin dairesel devrini kullanarak hesaplamalar yapmaktadırlar. Örneğin bir Baktun, 144,000 gündür. Onüç Baktun, tam bir çağ dönümüdür. Şu an içinde bulunduğumuz Baktım, 22 Aralık 2012'de tamamlanacak. 5000 yıllık bir süreçte, Maya takvimi Gregorian takviminden daha doğrudur.

Maya Takvimi Mayadiliarkrk7

M.S. 100 yıllarına kadar Maya bilinen bir uygarlık olmamasına karşın, takvimlerini M.Ö. 3114'de başlatmışlardır. Mayalar, M.S. 600 ile 800 yılları arasında Altın Çağ'larını yaşamış, sonra da şehirlerini bırakarak ortaya çıktıkları gibi gizemli bir şekilde kaybolmuşlardır. Tıpkı Mısırlılar gibi Mayalar da piramitler, dev heykeller inşa etmiş ve tam bir yazı sistemi geliştirmişlerdir.

Maya Takvimi Mayainsanfigrrq4

Ne var ki, Maya takviminin başlangıç tarihinin de bizimki gibi önemli bir olaya dayandığı bellidir. M.Ö. 12 Ağustos 3114'de Mayalar için bu kadar özel ne olmuştu ki?

Maya Takvimi Uzayaracal7

Bunu asla kesin olarak bilemeyeceğiz. Aztekler'i ve diğer Kızılderililer'i Hıristiyanlık dinine çevirme hevesine kapılmış olan İspanyollar, bütün yazılı bilgileri yokettiler. Yucatân Piskoposu Diego de Landa, şöyle demektedir: "Bu karakterlerle yazılmış çok sayıda kitap bulduk ama batıl inanç ve yalanlardan başka bir şey içermedikleri için hepsini yaktık."

Maya Takvimi Vensyrngesiaf9

Neyse ki anıtların üzerine büyük karakterlerle kazıdıkları bazı yazılar kaldı ve dilimize çevrildiğinde Maya takvimi, sayı sistemleri, mitleri ve tarihleri hakkında biraz bilgi edindik.

Maya Takvimi Maya01hw7

Mayalar, takvimleri icat etmeleriyle tanınmalarının yanında, eski bir Meso-Amerikan uygarlığı olan Olmekler'den yola çıktıklarına dair bazı kanıtlar vardır. Bu insanlar hakkında fazla bilgi yoktur ama uygarlıklarının başlangıç tarihinin M.Ö.1500 yılları olduğu sanılmaktadır; takvimin başladığı M.Ö. 3114'den hâlâ biraz yakında. İleride yapılacak başka arkeolojik araştırmalar yeni cevaplar bulabilir. Ancak Ölmekler hakkında asıl ilginç nokta, heykelleridir. Biri beyaz, diğeri siyahi olan iki ırka ayrılmaktadırlar. Bu durum, bu insanların kökeninin Amerikalı değil, Atlantik Okyanusu'nun diğer yanından gelen insanlar olduğunu göstermektedir.

Maya Takvimi Maya02kw4

Kolomb'dan önce Avrasya ve Amerika kültürleri arasında bir bağ olduğu fikri yeni değildir. Kıtalar arasındaki fikirler, dil ve mimari arasında benzerlikler vardır. Thor Heyerdahl'ın 1970'lerde yayınladığı Ra II'de anlattıklarına göre antik Mısırlılar sazdan yapılmış tekneleriyle Atlantik'i aşmışlardır. Bu teknelerin tarzı ve yapıları, Peru'daki Titicaca Gölü'nde bulunanlarla büyük bir benzerlik göstermektedir. Diğer bazıları ise ünlü gezgin ve denizcilerin Atlantik'i ilk aşan insanlar olduğu fikrinde ısrar etmektedirler.


Maya Takvimi Maya00wm3
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:45 pm



Maya Takvimi


Maya Takvimi Mayatakvimimh8

Güney Amerika'da, dördüncü binyılın sonlarına doğru bir uygarlıkta daha güçlü bir gelişimin gerçekleştiğine dair kanıtlar vardır. Bizim takvimimizle M.Ö. 12 Ağustos 3114'de Maya takvimi ortaya çıkmıştır. Mayalar, bizim bugün kullandığımız Gregorian takviminden daha doğru olan bir tarihlendirme sistemini bulmuş sıradışı insanlardır.

Maya Takvimi Maya03sa1

Dünya, güneş etrafındaki dönüşünü tam sayıda günde tamamlamaz. Çoğu okul öğrencisinin bildiği gibi yılda 365 gün vardır. Ama tam olarak değil. Doğrusunu söylemek gerekirse, her dört yılda bir, bir gün eklememizi gerektirecek şekilde tam olarak 365.25 gündür. Bu, onaltıncı yüzyılın sonlarına kadar batı Avrupa'da kullanılan orijinal Julian takviminin temelidir. Ancak yeterince doğru değildir.

Maya Takvimi Maya04vq6

Aslında bir yıl 365.25 günden onbir dakika ve birkaç saniye daha kısadır. Bu yüzden de zaman içinde takvimle mevsimler arasında bir ayırım ortaya çıkmaktadır. 1582 yılında takvimi aydönümüyle aynı konuma getirmek için Papa 13. Gregory, fazladan on günü bulunan bir takvim bastırdı. Julian takvimini yeniden düzenleyerek bir yüzyıl kapayan ve 400'e bölünemeyen yıllar sıradan yıllar olacak ve artık yıllar sayılmayacaktı. Bu Gregorian sistemine göre 1600 ve 2000 (400'e bölünebilen) yıllar artık yıllarken, 1700, 1800 ve 1900 böyle değildir. Bugün bu sistemi kullanmaktayız.

Maya Takvimi Mayakralmotorsikletnl6

Maya sistemi karmaşıktır. Tzolkin denen 260 günlük bir temele dayanır ve belirsiz bir 365 gündür. Takvimlerini aydönümüne uydurmak için kullandıkları yöntemi anlatmak için yeterince yerimiz yok. Diğer kültürlerde olduğu gibi sistemleri güneşin hareketini temel almaktadır ama Venüs gezegeninin dairesel devrini kullanarak hesaplamalar yapmaktadırlar. Örneğin bir Baktun, 144,000 gündür. Onüç Baktun, tam bir çağ dönümüdür. Şu an içinde bulunduğumuz Baktım, 22 Aralık 2012'de tamamlanacak. 5000 yıllık bir süreçte, Maya takvimi Gregorian takviminden daha doğrudur.

Maya Takvimi Mayadiliarkrk7

M.S. 100 yıllarına kadar Maya bilinen bir uygarlık olmamasına karşın, takvimlerini M.Ö. 3114'de başlatmışlardır. Mayalar, M.S. 600 ile 800 yılları arasında Altın Çağ'larını yaşamış, sonra da şehirlerini bırakarak ortaya çıktıkları gibi gizemli bir şekilde kaybolmuşlardır. Tıpkı Mısırlılar gibi Mayalar da piramitler, dev heykeller inşa etmiş ve tam bir yazı sistemi geliştirmişlerdir.

Maya Takvimi Mayainsanfigrrq4

Ne var ki, Maya takviminin başlangıç tarihinin de bizimki gibi önemli bir olaya dayandığı bellidir. M.Ö. 12 Ağustos 3114'de Mayalar için bu kadar özel ne olmuştu ki?

Maya Takvimi Uzayaracal7

Bunu asla kesin olarak bilemeyeceğiz. Aztekler'i ve diğer Kızılderililer'i Hıristiyanlık dinine çevirme hevesine kapılmış olan İspanyollar, bütün yazılı bilgileri yokettiler. Yucatân Piskoposu Diego de Landa, şöyle demektedir: "Bu karakterlerle yazılmış çok sayıda kitap bulduk ama batıl inanç ve yalanlardan başka bir şey içermedikleri için hepsini yaktık."

Maya Takvimi Vensyrngesiaf9

Neyse ki anıtların üzerine büyük karakterlerle kazıdıkları bazı yazılar kaldı ve dilimize çevrildiğinde Maya takvimi, sayı sistemleri, mitleri ve tarihleri hakkında biraz bilgi edindik.

Maya Takvimi Maya01hw7

Mayalar, takvimleri icat etmeleriyle tanınmalarının yanında, eski bir Meso-Amerikan uygarlığı olan Olmekler'den yola çıktıklarına dair bazı kanıtlar vardır. Bu insanlar hakkında fazla bilgi yoktur ama uygarlıklarının başlangıç tarihinin M.Ö.1500 yılları olduğu sanılmaktadır; takvimin başladığı M.Ö. 3114'den hâlâ biraz yakında. İleride yapılacak başka arkeolojik araştırmalar yeni cevaplar bulabilir. Ancak Ölmekler hakkında asıl ilginç nokta, heykelleridir. Biri beyaz, diğeri siyahi olan iki ırka ayrılmaktadırlar. Bu durum, bu insanların kökeninin Amerikalı değil, Atlantik Okyanusu'nun diğer yanından gelen insanlar olduğunu göstermektedir.

Maya Takvimi Maya02kw4

Kolomb'dan önce Avrasya ve Amerika kültürleri arasında bir bağ olduğu fikri yeni değildir. Kıtalar arasındaki fikirler, dil ve mimari arasında benzerlikler vardır. Thor Heyerdahl'ın 1970'lerde yayınladığı Ra II'de anlattıklarına göre antik Mısırlılar sazdan yapılmış tekneleriyle Atlantik'i aşmışlardır. Bu teknelerin tarzı ve yapıları, Peru'daki Titicaca Gölü'nde bulunanlarla büyük bir benzerlik göstermektedir. Diğer bazıları ise ünlü gezgin ve denizcilerin Atlantik'i ilk aşan insanlar olduğu fikrinde ısrar etmektedirler.


Maya Takvimi Maya00wm3
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:45 pm

Maya Takvimi Hittites7nb6 Maya Takvimi Hittites8fu6

Hititler'in Anadolu'ya göç tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. MÖ 2000 yıllarında Hint-Avrupa kavimlerinin doğuda Kafkasya üzerinden Anadolu'ya girdikleri en kabul gören tezlerdendir. Tezlerden bir diğeri Çanakkale Boğazı'ndan, bir başkası ise, Karadeniz'den geldikleri varsayımıdır. Yeni gelenler yerli Anadolu Hatti Beylikleri'ni egemenlikleri altına almışlar, kısmen politik ve askeri, bir dereceye kadar da ekonomik gücü ellerinde tutmuşlardır.

MÖ II.bin başlarında, Yukarı Mezopotamya'daki Assur şehrinin zengin tüccarlarının Anadolu ile yoğun bir ticari ilişkiye girmiş olduklarını görüyoruz Orta Anadolu'nun geniş toprakları üzerinde kurulan küçük krallık veya beylikler, "Karum" adı verilen pazar yerleri ile son derece canlı birer ticaret merkezleriydiler.

Koloni Çağı'nı izleyen Eski Hitit (M.Ö. 18.yy.) ve Büyük Hitit Krallığı dönemleri sonunda, takriben 1200 yıllarında batıdan gelen ve Deniz Kavimleri diye adlandırılan toplulukların istilası ile Hitit İmparatorluğu son bulmuş ve Hititler yaşamlarına şehir beylikleri halinde devam etmişlerdir.

Başkentleri: Hattuşa

Anadolu'da ilk kez organize devlet kuran Hititleri'in başkenti olan Boğazköy (Hattuşa), dağlık-engebeli bir arazi kurulmuş olup Çorum,a uzaklığı 82 km'dir. Boğazköy'ün gerçek tarihi M.Ö. 1900'den az sonra başlar. Geç Hitit ve Asur belgelerinden öğrendiğimize göre Boğazköy; Hattuştu ve Pijusti adlı krallarla son bulan bir hanedanlığın merkezi idi. M.Ö. 19. ve 18. yy.'da Hitit öncesideki dönemde Boğazköy'de, Hattiler ve Asurlu tüccarlar da konaklamaktaydılar.

Şehirde Asurlu tüccarların ticaret yaptıkları "karum" denilen bir pazar yeri bulunmaktaydı. Boğazköy, M.Ö. 1200 yıllarına kadar Hititler'in başkenti olma özelliğini korumuştur. İlk Hitit kralı olarak Hattuşa'lı anlamına gelen Hattuşili'yi görüyoruz. Kentin asıl merkezini büyük kale teşkil eder. Büyük kalenin kuzeybatı yamacında Hitit İmparatorluk dönemine ait özel evler ile Büyük Mabed'in yer aldığı "aşağı şehir" bulunmaktadır.

Şehrin güney kısmını teşkil eden "yukarı şehir"; M.Ö. 13. yy kralları tarafından yapılmış sandık şeklindeki surlarla çevrilmiştir. Bu surda Kral Kapısı, Potern, Sfenskli Kapı, Aslanlı Kapı yer almaktadır. Yukarı şehir içinde Yenice kale ve Sarıkale tahkim edilmiş olarak yapılmıştır. Hitit Krallığı; M.Ö. 1200'deki Deniz Kavmi Göçleri sonunda Trak asıllı kavimlerin baskıları sonucu yıkılmış olup, dolayısıyla Boğazköy de başkent olma özelliğini kaybetmiştir. M.Ö. 750 yılında Friklerin yerleşimine sahne olmuştur.

Hellenistik çağda ise Boğazköy; büyükçe bir yerleşim alanı olmaktan öte gidememiştir. Bizans çağında da iskan edildikten sonra Boğazköy'e 18. yy.'da bugünkü sakinleri yerleşmiştir. Antik Hattuşa harabeleri ile Yazılıkaya Açık Hava Mabedi birer açık hava müzesi olarak önem taşımakta olup, ayrıca; Milli Park projesi kapsamına alınmış ve Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.

COĞRAFYA

Küçük Asya'ya İ.Ö. 2. binyılın başlarında gelen Hititler egemenliklerini İ.Ö. 13. yüzyıl sonlarına kadar sürdürdü. Bu uygarlığa ait kalıntılar Anadolu'nun büyük bir kesimine yayılmış olmakla birlikte, günümüzde özellikle dikkat çekenler Boğazkale, Yazılıkaya, Alacahöyük ve Ortaköy gibi Hitit merkezleri.

Konya'nın Halkapınar ilçesine bağlı Aydınkent köyü yakınında İvriz Kaya Kabartması, Kayseri'nin Develi ilçesine bağlı Gümüşören köyündeki Fraktin Anıtı gibi Hatti kalıntılarının yanı sıra Gaziantep'in İslahiye ilçesindeki Zincirli Höyük, Karkamış, Adana'nın Kadirli ilçesindeki Karatepe gibi geç Hitit beyliklerine ait kalıntılar da görülmeye değer. Hitit kazılarındaki buluntuların büyük bir kısmının sergilendiği Ankara Anadolu medeniyetleri Müzesi, Hititlerin izini sürenlerin ilk durağı.

KÖKENLERİ

İndo-German kökenli Hititlerin tarih sahnesine çıkıp İsa'nın doğumundan 20 yüzyıl önce KüçükAsya topraklarında yaptığı işlerde, İsa'nın doğumunda 20 yüzyıl sonrasının insanları bizler için de ibret alınacak çok şey bulunur. Çünkü Hititolog Albrecht Götze'nin dediği gibi "Avrupalı ulusların kültür dünyasında görünmeleri Hititlerle başlar; bu da onların ilginçliğini daha da arttırmaktadır" Hititler kuzeydoğudan mı gelmişlerdi, yoksa kuzeybatıdan mı?

Bunu henüz kesinlikle öğrenemediğimiz gibi, geldikleri zaman asıl adlarının da ne olduğunu bilmiyoruz. Kuşkusuz birkaç bin kişiden fazla değildiler, fakat buranın yerli halkı Proto-Hatti'lerden daha gelişmiş ve daha becerikli oldukları hemen anlaşılıyor. Meydana çıktıkları andan itibaren siyasal yönetim ile askeri güç arasında çok ender dengesizlikleri var. Başka bir deyişle, öylesine güç kazanıyorlar ki, yayılmalarına karşı çıkmayı kimse göze alamıyor. Ayrıca siyasal açıdan büyük yetenek sahibi oldukları besbelli. Öyle ki, çiğneyip geçtikleri ulusları köle yapmıyorlar, aksine onları bir sadakat ilişkisi içinde eritmeyi başarıyorlar.

ANADOLU'NUN DİLİ

Hattuşa'da bulunan belgeler, Anadolu'da aynı dönemde (İ.Ö. 2. bin yılda) Hint-Avrupa dillerinin en eskisi Hititçeden başka, yine aynı dil grubuna ait Luvi ve Pala dillerinin, ayrıca Hurrice, Hattice ve Akadca'nın yazı dili olarak kullanıldığını gösterir. Hepsi de çiviyazısıyla yazılan bu dillerde her işaret bir heceyi simgeler. Hititlerin kullandığı bir başka yazı da Luvi dilinde yazılan ve hiyeroglif denen resim yazısıydı.

Mısır hiyerogliflerinden tamamen farklı olan bu biçimde heceler hatta kelimeler tek bir işaretle temsil edilebiliyordu. Hiyeroglif daha çok mühürlerde ve kaya anıtları gibi büyük yazıtlarda tercih edilirdi ve büyük olasılıkla daha büyük kesim için anlaşılabilir nitelikteydi. Hititlerde okuryazarlığın yalnızca küçük bir gruba ait beceri olduğu kabul edilir. Çiviyazısını kralların bile okuyamadıkları, aldıkları mektupların sonunda yer alan ve yazıcıya hitap ettiği anlaşılan "sesli oku" ibaresinden anlaşılır.

BİN TANRILAR TOPRAĞI

Antikçağın pek çok toplumunda olduğu gibi Hiitlerin de çok tanrılı inanç sistemleri vardı. Yendikleri komşularının tanrılarını kızdırıp, gazaba uğramaktansa, armağan ve dualarlaonlara saygılarını dile getirip panteonlarına, yani kendi tanrıları arasına almayı gelenek haline getirmişlerdi. Bu da zamanla yabancı inançların Hitit dininde etkinlik kazanmasına sebep oldu. Hitit inancında, özellikle komşu Mitanni ülkesi halkı Hurrilerin etkisi önemli boyutlardaydı. Hatta bir dönem kendi tanrılarını bile Hurrice adlarla andılar.

Her şehrin bir baştanrısı, her kralın bir koruyucu tanrısı vardı. Ülkenin en büyük iki tanrısı Göklerin Fırtına Tanrısı Teşup ile Güneş Tanrıçası Hepat'dı. Bunlar bölgelere göre değişik isim alıyorlardıysa da, aynı tanrı-tanrıça esasına dayanan bir inanç tüm ülkede geçerliydi. Devletin en üst düzey yöneticisi, askeri önder ve yüksek yargıç olan Hitit kralları, aynı zamanda Fırtına Tanrısı'nın yeryüzündeki temsilcisi sayılır, öldüklerinde de tanrı katına yükselir.

KADEŞ SAVAŞI

Mısır'ın üstünlüğünü yeniden kurmakta olağanüstü atılımlara girişen II. Ramses ve eskiçağın bu en güçlü hükümdarının karşısına dikilmesi gereken de Muvattalis'ti. Yalnızca piyadelerin savaştığı dönemler, İ.Ö. 2000. binyılın ortalarında kalmıştı, çünkü artık savaş arabaları kullanılıyordu.

Mısırlıların hafif ve sürücü dışında yalnızca bir savaşçının binebileceği arabalarına karşı, Hititlerin daha ağır ve sürücü dışında iki savaşçı taşıyabilen arabaları vardı. Bu arabalar, Mısırkılarınkinden daha ağır olmakla beraber, üzerindeki savaşçı sayısı açısından orduya üstünlük sağlıyordu. Mısır kaynaklarına göre Kadeş savaşına giden Hitit ordusunda 3 bin 500 araba, ve 17 bin yaya asker bulunuyordu.

KRONOLOJİ

Kralların egemenlik sürelerini gösteren tarihler Dr. Sidney Smith ve Prof. Albrecht Götze'nin çalışmalarından alınmıştır. Kesin yılların eksik olduğu yerlerde, ortalama insan ömrüne göre yapılmış boşlukları zaman bakımından ihya edilmesi çalışmaları Dr.O.R. Gurney'e aittir. Dr. Gurney 1590 ve 1335 tarihlerini her bakımdan güvenilir sağlam yıllar saymaktadır. Öteki tarihlerin hepsi, yaklaşık olarak doğru kabul edilmektedir.

Teşup: Boğa, Hititlerin en büyük tanrısı Teşup'un kutsal hayvanı ve simgesiydi. Boğazköy'de bulunan, sunu kabı formundaki bir çift boğanın koşum kayışlarıyla betimlenmesi, Fırtına Tanrısı'nın arabasına koşulu olabileceklerini akla getiriyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:45 pm

Hitit Mimarisi



Hitit Krallığı mimarisi, eski Doğu Yapı Sanatı içinde, hem Batı Anadolu, hem de Mezopotamya mimarlığından ayrılan, önemli ve kendine özgü bir gelişim gösterir. Bu mimarlığın kökenleri Anadolu yaylasının yapı geleneklerine dayanır ve en geç İ.Ö. 3. binde, İlk Tunç Çağı'nda belirgin biçimini almıştır.

İ.Ö. 2. bin sonunda, Batı Anadolu'nun özgün ev biçimi olan bağımsız uzun dikdörtgen, önavlulu evi, (Megaron) İç Anadolu'ya ne denli az girebilmişse Hititler'in büyük taş bloklarından örülmüş bindirme kemer yapma sanatı da taş yönünden zengin olan Troya'da o denli az kullanılmıştır. Mezopotamya da çok bol sayıda zorlayıcı bir bakışımlılık sistemiyle yapılmış tapınak ve saray mimarlığı da yine İç Anadolu'daki Hitit Krallığının ana ülkelerinde görülmez.

Kültepe'deki temelleri bulunmuş bir yapının sağlam köşe çıkmaları, yapı ustalarının anıtsal yapı kurma yeteneğini kanıtlamaktadır. Boğazköy'de de daha sonra Hitit kral sarayının kurulacağı Büyükkale tepesinde yerli bir prensin konağı (Tabaka IV d) bulunmaktadır. Bu prensin desteklediği Asurlu tüccarların kurduğu Karum Hattuş bu kale tepesinin eteğindedir.

En eski tabakalarındaki mimarlık Batı Anadolu bölgesi kapsamı içine giren Beycesultan'da hem Girit mimarlığı hem de yukarıda adı geçen ve daha geç döneme tarihlenen Hitit sistemleriyle bir dizi benzerlik gösteren bir saray bulunmaktadır (Tabaka V). Karum Kaneş ticaret kolonisi evleri tüm yapılarıyla Orta Anadolu geleneğindedir : Dörtgen bir avlu çevresinde az ya da çok gelişi güzel dizilmiş değişik sayıda odalar. Şimdiye değin avlunun bir bölümünün üstünün, bir ön avlu oluşturacak bir biçimde kapalı olduğu görülmüştür, ancak bu Batı Anadolu'daki örneklere benzemez.

Yapıların kurulmasında ahşap önemli bir yer tutmaktadır. Duvarların önüne dikilmiş olan ahşap destekler kerpiç ve kırıktaş duvarların beslenmesine ya da sık sık rastlanan üst katın ağırlığını taşımaya yarıyordu. Bu dönemin kült yapılarının varlığı yazılı kaynaklarla kesinlikle kanıtlanmışsa da, görünüşleri konusunda bir şey bilinmemektedir. Bunlar kurallara uygun tapmak yapısı olamazlar, daha çok biçimi eve benzeyen kült hücresi ya da bir evin bir odası olabilirler.

İ.Ö. 1600 dolaylarında Hitit Krallığının kurulmasıyla yapılarda da birtakım yenilikler" gözlemlenmektedir. Evlerde oda düzenlemeleri ve yapı gereçleri genellikle değişmemiştir, ama savunma yapılarında yenilikler vardır. Alişar'da daha çok önce, yan yana dizilmiş, çok hafif karşılıklı kaydırılmış, düzenli aralıklarla burçlarla desteklenmiş sandık duvarlardan oluşmuş anıtsal bir duvar sistemi ortaya çıkmıştı. Bu yapıya Konya Karahöyük'de ve Korucutepe'de daha belirginleşmiş olarak rastlanmaktadır; burada Hitit Krallığı'nın tipik sandık duvar sisteminin tüm öğelerinin temel çizgilerinin kurulduğu görülüyor.

Bu kenemden Boğazköy ve Alacahöyük'de saraylar bilinmektedir, ancak bunlar daha sonra Büyük Krallık dönemindeki geniş yapı girişimleri sırasında geniş ölçüde yıkılmıştır. Alacahöyük'de 14 ve 13. yüzyıllara özgü ayaklı geçitlerle çevrili orta avlu ve bunu çeviren ayri oda topluluklarından oluşan evlerin bu dönemdeki örneklerine yapı kalıntılarında rastlanır. Bunların duvar yapısında bol ocak taşı kullanılmıştır.

14 ve 13. yüzyıllarda, daha doğrusu Hitit Büyük Krallığı çağında mimarlık kesin ve yerleşmiş özellikler gösterir. Hattuşa merkezi bir yönetim sisteminin başkenti olarak mimarlık ve sanat yaratıcılığının odak noktasıdır. Burada, hem işlevleri açısından (savunma sistemleri, tapmak, saray) hem de yapı tekniği ve kuruluşu açısından (duvar yapısının yapısal ve biçimsel kuruluşu), yapı sanatının en etkileyici örneklerine rastlanır.

Biraz değişik bir yapıda olmakla birlikte, buna benzer daha eski bir poterneye Alişar'da, daha sonra da Korucutepe, Alacahöyük ve Büyükkaya tepesinde (Boğazköy) ve ayrıca Kuzey Suriye'deki birkaç savunma sisteminde rastlanmıştır. Hitit başkentinde, 13. yüzyılda bir kez daha bu tür poternlere kentin rahatça genişletildiği yukarı kentin savunma sisteminde rastlanmıştır. Bu dönemin birkaç kapı sistemi başka bir görünümdedir: Hattuşa ve Büyükkale Yukarı Kent kapılan, Alacahöyük Sfenksli Kapısı, Alişar Güney Kapısı bir ön avlu bir oda ve iki anıtsal kule arasında çift kapı kanadından oluşur.

Büyük Hitit Krallığı saraylar da bu konuda benzer kanıtlar vermiştir. Büyükkale ve Alaca Höyük'de saraylardaki bağımsız yapılarda düzgün bir oda planlaması uygulanması ve bağımsız kurulmuş geçitlerle çevrili avlular çevresine toplanmış bağımsız yapıların ustalıkla birleşmesi gibi özellikler görülür. Büyük Hitit tapınakları da aynı özellikleri gösterir. Şimdiye değin bulunmuş beş yapı da krallığın başkentindedir, hepsi aynı oda gruplarından oluşmuş ve aynı düzende kurulmuştur.

Dış görünüşleri bakımından birbirlerinden kesinlikle ayrılmaları ise, yapı ustalarının katı yapı kurallarına bağlı kalmadıklarının yeterli bir kanıtıdır. Kapı, avlu, önavlu, cella, cella ön odası ve yan odaları tüm yapılarda kullanılmış öğelerdi?. Kapıdan geçen yol doğrudan doğruya avluya girer. Cella'ya hiçbir zaman doğrudan doğruya Önavludan girilmez, ancak önavluya açılan birkaç yan odadan girilir.

Kült odalarından oluşan grup tüm yapının içinde belirgin olarak ayrılır. Odalara ve oda gruplarına ne de tüm yapıya bir bakışım düzeni egemen değildir. Yalnız Tapınak Tin kapısı ve depoların oluşturduğu çembere giriş bakışımlı yapılmış ve bu nedenle de kent kapıları gibi anıtsallık kazanmıştır.

Temiz bir işçilikle yerleştirilmiş .ve birleşme olukları iyice kapanmış yer yer beş metreyi geçen kireçtaşı bloklardan kurulmuş ortostatlı duvar döşeğinin yapı özellikleri el becerisi, ustalık, etkileyici bir görünüme ve dayanıklılığa ulaşma isteği belirtir. Tapınağın ve depoların tüm dış duvarlarını bölen geniş duvar çıkıntıları da özgün biçimlendirme öğeleridir.

Kütlesel temel döşekleri üstünde bugün de görüldüğü gibi, bu çıkıntılar kerpiç duvar boyunca dama kadar yükselmekteydi. Bunun dışında bu çıkıntılara ya da duvar ayaklarına hem birtakım odaların iç duvarlarında hem de Hattuşa Yukarı Kent surlarının kapı ve kulelerinde rastlanmaktadır. Bu, başkentin büyük devlet yapılarında birkaç kâtı kapsayan yüksek duvarlarında kullanılmış bir yapı türü, ahşap hatıl sistemiyle desteklenmiş kerpiç duvar yapısıdır.

Bu tür duvarların ayrıntılı biçimi konusunda kanıtlar azdır. Keramikler üstündeki betimler ve kabartmalar duvarların bölümlenmesi, pencere burç ve mazgalların biçimleri için ipuçları verir. Yazılı belgelerde üstüne çıkılabilen düz damdan sık sık söz edilmektedir. Bu anıtsal tapınaklar dışında şimdiye değin çok az sayıda Hitit kült yeri kanıtlanmıştır. Yazılıkaya, bir grup doğal kaya odasının kabartmalarla süslenip ek yapılarla genişletilmesi sonucunda oluşmuş bir doğal kutsal alandır.

Eflatunpınar anıtı bir kaynak kutsal yeridir. Alacahöyük'deki sarayın bir bölümü de tapınak olarak yorumlanabilir, çünkü Hitit Büyük Krallık Çağında bile konutlarda tek odalı kült hücreleri olduğu varsayılmalıdır.Yapı sanatının Anadolu yaylası dışına yansıması sınırlı olmuştur. Hatti krallığına sıkı sıkıya bağlı Kilikya'da Mersin savunma sistemi ve Tarsus sarayları başkent mimarlığıyla kesin ilişkiler gösterirken, Kuzey Suriye bölgesinde benzer etkilerin önemsiz kaldığı gözlemlenmektedir. Kargamış ve Sam'alda 2. binyıl tabakalarında yapı üslubu daha kazılarda ortaya çıkarılmadığından bu sav şimdilik çekingenlikle geçerlidir.

İ.Ö. 1200'de Büyük Hitit Krallığının yıkılmasından sonra İç Anadolu Batı'nın etkisine girer. Bu, bundan sonraki yüzyılların mimarlığına yansıyan bir gelişmedir. Güneydoğuda Geç Hitit-Arami beylikleri kurulmuştur. Kuzey Suriye, Hitit ve Arami özelliklerinin birleşmesi sonucu mimarlıkta kısa süreli bir olgunluk çağı yaşanmıştır.

Karkanuş'tan iki örnekte görüldüğü gibi, tapınak yapısında Kuzey Suriye'nin küçük tek odalı sisteminin geleneği sürdürülmektedir. Hatay bölgesinde Teli Tayinat'daki önavlu, adyton (en kutsal oda) ve cella planıyla Ege bölgesinin Megaron'unu anımsatan uzun dikdörtgen tapınağın bu bölgede İ.Ö. 2. binyıl içine tarihlenen öncüleri vardır. Saraylar genellikle ön avlu, buna genişlemesine yerleştirilmiş ana oda ve birkaç yan odayla Hilani olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hilaninin kapalı biçimi, genişlemeyi olanaksız kılıyordu, ancak birkaç Hilaninin birleştirildiği büyük yapılar vardır. Önyüzü iki ya da üç sütunla bölünmüş olan Hilani önavlusu Büyük Krallık döneminin tapınaklarının önavlusuna, Hilammar'a benzerlik göstermektedir. Savunma sistemlerinde, örneğin Sam'al'da Anadolu yaylasının iki yüksek kule arasında dar kapı odalı kapı tipine rastlanırsa da, ana kapı arkasına genişlemesine yerleştirilmiş odası olan kapı daha yaygındır.

Bu sistemde, Karatepe'de elverişsiz arazide olduğu gibi, kapı odasının kulelerden uzağa çekildiği de görülmüştür. Kent planının, örneğin" Sam'alda olduğu gibi, geometrik bir biçim alması da değişik bir özelliktir. Bu dönemin mimarlığında, özellikle çok sayıda resmi yapı, saray, tapınak ve anıtsal kapılardaki ortostatlarda görülen kabartma süslemelerde bakışımlı düzenlemelerin kullanılmış olması değişik bir yaratıcılık gücünü göstermektedir. Buna karşılık Hitit ana ülkesinden yalnız Alaca Höyük'de Sfenksli Kapı'da bu tür kabartma süslerin varlığı bilinmektedir.

Kuzeydeki 2. binyıl süssüz sütunlan yerine, Torosların bu tarafında 1. binyılda yontularla ve geometrik bezemelerle süslü tabanlara oturtulmuş sütunlar ortaya çıkmıştır. Büyük Hitit Kralları'nın başkentinin ağır ve içe dönük yapı sistemleri karşısına güneyde 400 yıl sonra süslü, bağımsız yapılardan oluşmuş hafif dokuda bir mimarlık çıkmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:45 pm



Ege ve Yunan Medeniyetleri



Girit Adası, Yunanistan, Makedonya, Trakya, Batı Anadolu ve Ege Adalarında yaşayan toplulukların meydana getirdiği medeniyettir.

Girit Medeniyeti

Ege ve Yunan Medeniyeti'nin ilk ortaya çıktığı yer Girit Adası'dır. Bu medeniyet, buradan diğer adalara, Mora ve Yunanistan'a yayılmıştır. En önemli eserleri Knossos Sarayı'dır.

Miken (Akalar) Medeniyeti

Anadolu'dan M.Ö. 2000'de Yunanistan'a gelen Akalar tarafından kurulmuştur. Şehir devletleri halinde yaşamışlardır. En önemli şehirleri Miken'dir. Bu yüzden Miken Medeniyeti diye anılır.

Akaların siyasi tarihinin en önemli olayı Truva Savaşları'dır. Boğazların egemenliği için Mikenlilerle Truvalılar arasında yapılmıştır. Truva Savaşları tarihte ilk defa boğazlar sorununu ortaya çıkarmıştır. Homeros'un İlyada adlı eserinde bu savaşlar anlatılır. Önemli mimari eserleri Miken ve Tirins Şatoları'dır. Miken Uygarlığı, Dorlar tarafından yıkılmıştır.

Yunan Medeniyeti

Akalar'a son veren Dorlar tarafından kurulan bir medeniyettir. Yunan Medeniyeti, kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur. Polis adı verilen şehir devletleri kurmuşlardır. Önemli şehir devletleri Atina, Sparta ve Korint'dir.

Yunan şehir devletleri, güç olarak birbirlerine denk olduklarından, birbirlerine karşı üstünlük sağlayamamışlardır. Bu nedenle Yunanistan'da İlkçağ'da milli bütünlük sağlanamamıştır. Sadece ülkelerini ele geçirmeye çalışan Persler'e karşı birlik sağlamışlar ve Peleponnes Savaşlarında Persler'i yenilgiye uğratmışlardır.

Yunanistan'da halk; soylular, tüccarlar, köylüler ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştı. Bu sınıf farkları. sınıflar arası çekişme ve mücadeleyi doğurmuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:46 pm

Metropolis Kazıları



Metropolis Antik Kenti, İzmir'in Torbalı ilçesi sınırları içindeki Yeniköy ve Özbey Köyleri arasındaki bir tepenin üzerinde yeralmaktadır. Kent, Efes'e 30 km İzmir'e ise 40 km uzaklıktadır.

Metropolis, oldukça verimli Kaystros (Küçük Menderes) Ovası'na hakim bir konumdadır. Hayvancılığın yanısıra üzüm, zeytin ve meyveciliğe dayalı tarım, kente önemli gelir kaynağı sağlıyordu.

Antik coğrafyacı Strabon, Ege Bölgesi'ndeki ünlü şarap merkezleri arasında Metropolis'i de saymaktadır. Çevredeki zengin mermer yatakları da önemli bir gelir kaynağı idi. İzmir-Efes yolu üzerinde kurulmuş kentte, ticaretin geliştiği, hatta Hegesias isimli bir bankerin varlığı yazıtlardan öğrenilmektedir.

Metropolisli zenginler, kentlerinin güzelliği için cömert davranmışlar, Stoa, Tiyatro ve Gimnazyum gibi anıtsal yapıların yapımına parasal katkıda bulunmuşlardır.

Metropolis, "Ana Tanrıça Kenti" anlamına gelmektedir. Meter Gallesia isimli Ana Tanrıça'nın tapınağının bulunduğu kutsal mağara, kentin 5 km kadar kuzeyinde Uyuzdere Mevkii'nde bulunmaktadır. Mağara içinde yapılan kazılarda, topraktan yapılmış çok sayıda pişmiş toprak Ana Tanrıça heykelciği bulunmuştur.

Metropolis'te 1989 yılından beri sürdürülen kazılarda en erken yerleşim Akropol'de bulunmuştur. Burada, Erken Tunç Çağı ve M.Ö. 2000'e ait bazı seramik parçaları ile taş baltalar ve Hitit dönemine ait bir mühür ele geçmiştir.

Helen Dönemi'ne ait yerleşim ise M.Ö. 725 yıllarından sonra yine Akropol üzerinde kurulmuştur. Kentin asıl gelişmesi M.Ö. 3. yüzyılda Helenistik Dönem'de gerçekleşmiştir. Yoğun bir şehirleşme etkinliğinin gözlendiği bu dönemde, Stoa, Tiyatro ve Bouleuterion gibi anıtsal kamu binaları yapılmıştır.

Roma Dönemi'nde kent, önemini korumuş ve Hamam, Gimnazyum gibi kamu yapılarının yanısıra, Roma İmparatorluk geleneğinde zengin evleri de yapılmaya başlanmıştır.

Bizans Dönemi'nde Metropolis, bir piskoposluk merkezi olmuştur. Bu dönemde savaşlar ve ekonomik nedenlerden dolayı küçülmeye başlayan kentte, bir Bizans Kalesi inşa edilmiştir.

14. yüzyılın başlarında Aydınoğulları Beyliği'nin egemenliğine giren kent, Osmanlı Dönemi'nde "Kızılhisar" adıyla bir ilçe durumuna gelmiştir. 19. yüzyılda İzmir-Aydın Demiryolu'nun inşası ile Torbalı adıyla bugünkü yerine taşınmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:46 pm

Deniz Kavimleri



Mısır yazılı kaynaklarına göre MÖ 13. yy sonları ile 12. yy başlarında birçok Yakındoğu devletinin yıkımına neden olan ve "kuzeyden ya da kuzeydeki denizden gelen halklar"ın göçü olarak nitelenen "Kavimler Göçü" olayı gerçekleşmiştir.

Tarihte daha çok "Deniz Halkları Göçü" adıyla tanınan bu göç hareketi, "Deniz Budunları Göçü", "Deniz Kavimleri Göçü", "Ege Göçleri", "Ege Halkları - Budunları, Kavimleri - Göçü" ya da yalnızca "Kavimler Göçü" gibi farklı adlarla da anılırlar. Gerçekte "Sea People" yani "Deniz Halkları" terimi, Fransız bir Mısır tarihi ve dili uzmanı olan Gaton Maspero tarafından ilk kez 1881 yılında ortaya atılmış "yeni" bir adlandırmadır. Mısır yazıtları üzerinde genellikle "adalardan" ya da "denizin ortasından" geldikleri ifade edilen bu halkların tek tek isimleri de verilmiştir.

Adlandırma tartışmaları ne olursa olsun, bu olayın incelenmesi söz konusu olduğunda göçten önce, göç olayının seyri sırasında ve sonrasında, Ege Havzası, Anadolu, Kuzey Suriye ve Doğu Akdeniz'deki ne kadar halk ve devlet adı ve varlığı varsa hepsi işin içine girer ve bunların tarihsel, toplumsal, siyasi, kültürel ve konumlanmalarına (lokalizasyon) ilişkin durum ve tartışmalar da kendiliğinden konuya dahil oluverir.

Toplumların yer değiştirmesi olayına, bir de söz konusu bölgeleri ve çağı ilgilendiren kronolojik, teknolojik değişmeler ve gelişmeler ve toplumlararası ilişkiler boyutu da eklendiğinde, gerçekte çok geniş bir bölge ve karmaşık bir dönemin sorgulandığı açıkça ortaya çıkar.

Bu olayla birlikte Tunç Çağlar'ın bittiği ve Anadolu'nun doğusu hariç tümünde Demir Çağlar'ın başladığı kabul edilir. Demir ya da daha doğru bir deyişle metal işleme teknolojisindeki köklü dönüşümler ve sonucunda meydana gelen savaş aletlerindeki değişim, yeni başlayan dönemin özelliklerini ve önemini gösterir. Tüm bu olgulara ek olarak bu göç olayının, eski ve köklü doğu dünyasının karşısına yeni bir Ege dünyasının doğuşunu hazırlayan etmenleri içinde barındırmış ve Eski Doğu ile Eski Batı arasındaki ilişkileri birbirine daha çok yaklaştırmış olması da, konunun bir çok araştırmacı tarafından ilgiyle incelenmesine neden olmuştur.

Ege Göçleri'nin ve konuyla ilgili çalışmaların bir başka özelliği ise, 13. yy sonlarındaki tüm Yakındoğu'nun Tunç Çağ kültürleri ve göçler sırasında adı geçen halk, devlet ve ülke isimleriyle, olayların gerçekleştiği dönemden sonraki gelişmeleri "Karanlık Çağlar" ve hatta 400 500 yıl sonrasındaki Frig, Muşki, Lydia vb. uygarlıkların tarihini ve onlarla ilgili bazı sırları da ilgilendiriyor olmasıdır.

Yukarıda aktarılan tüm bu olguları ortaya koyabilmek için, bu göçlerin nereden ve ne sebeple başladığını, nasıl bir gelişim çizgisi izlediğini ve ne gibi sonuçlan olduğunu ortaya koymak oldukça ayrıntılı ve uzun süren bir araştırma süreci isteyeceği gibi, konuyu aydınlatabilmek için şimdikinden daha güvenilir ve zengin arkeolojik verilere de ihtiyacımız olduğu ortadadır.

Bu nedenle bu çalışmada daha çok göçler öncesi Ege ve Yakındoğu Dünyası ile Göç olaylarına ilişkin bilgi veren yazılı ve arkeolojik kaynaklar ve Göç'lerin etki ve sonuçlan üzerinde genel nitelikleriyle durulacak ve konunun detayları ve özellikle de lokalizasyon tartışmaları üzerinde çok fazla yoğunlaşılmayacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:46 pm

Hitit Uygarlığının Kalıntıları



Maya Takvimi 12tanripf1Maya Takvimi Hattusasud0

Maya Takvimi Hattusas2hf9Maya Takvimi Hitit1mh7Maya Takvimi Hitites8ash1

Maya Takvimi Hititgodas1Maya Takvimi Hititlionxg5Maya Takvimi Hititgod2ad0

Maya Takvimi Hititpotby5Maya Takvimi Hitittabletsu6Maya Takvimi Hittites22ex0

Maya Takvimi Hittites23hz5Maya Takvimi Hittites24fj9Maya Takvimi Hittites28ul1

Maya Takvimi Hittites7vv3Maya Takvimi Hittites8rk4Maya Takvimi Ivrizkayakabartmasberekettanrsqn4
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:47 pm

İbraniler



K
utsal kitaplarda hikâyesi anlatılan Sami asıllı Ortadoğu halkı. İbranilerin kökeni Mezopotamya'dır; göçebe olarak yaşayan bu kavim, aralarındaki en bilgin ve en saygın kişilerce (eski peygamberler) yönetiliyordu. Eski Ahit'e bakılacak olursa, Milattan iki bin yıl kadar önce, onlardan biri, yani İbrahim Peygamber gidip Ken'an Ülkesi'ne (şimdiki Filistin) yerleşti; bunlara «nehri aşan» anlamına İbranî dendi.

Sonra, Ken'an'da kıtlık başladı. Açlık yüzünden halkın bir kısmı Mısır'a göç etti, orada köle olarak yaşadı, İbrahim'den sonra İbranilerin başına yine onun oğulları geçti: Yakup ve İshak bunların en ünlüleridir. Yakup bir gece rüyasında tanrı Yahova ile güreşmiş ve onu yenmişti. Bunun üstüne kendisine «güreşte yenen» anlamına İsrail adı verildi. Kavmine de İsrailoğulları dendi.

Sonra Yakup'un oğlu Yusuf Mısır'a gitti ve bir süre sonra kavmini de yanına aldırdı. Ama M.Ö. XIII. yy.da İbranîler, Musa'nın firavunla olan mücadelesi yüzünden, onun yönetiminde Mısır'dan ayrıldılar. Uzun süre çölde yaşadılar, sonra «Adanmış Ülke» diye adlandırdıkları Filistin'in fethine giriştiler.

Îbranîler Davut ve Süleyman zamanında (M.Ö. X. yy.) zenginliğin ve kudretin doruğuna ulaşmışlardı. Ama, Süleyman ölünce, gerileme dönemi başladı ve krallık iki rakip devlete bölündü: İsrail ve Yahudi Devleti (Yuda). Bu devletler, sırayla Asurluların, Babillilerin, Perslerin ve Romalıların egemenliğine girdi.

Diaspora

M.S. ilk iki yüzyıl içinde, İbraniler Roma egemenliğine karşı birçok defa ayaklandılar, ama hepsi boşa gitti: çoğu öldürüldü, geri kalanı da ya köleleştirildi ya da yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. O zaman yüzyıllar süren geniş bir göç hareketi başladı: Diaspora (İbranice «dağılma»). Dünyanın her yanında birçok Yahudi topluluğu bulunmasının nedeni işte budur.


Maya Takvimi Ibraniry8
Mısır'a gitmekte olan göçebe bir İbranî. Beni Hasan'da (Aşağı Mısır) bulunmuş bir duvar resminden.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:47 pm

Milas



Milas, Muğla ilinin ikinci büyük yerleşim bölgesidir. Sodra Dağı'nın eteklerinde, kendi adıyla anılan ova üzerinde kurulmuştur. Arkeolojik araştırmalar göre kentin kuruluşu MÖ 10. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Adını rüzgarlar tanrısı Ailos'un soyundan gelen Mylasos'dan aldığı hakkında bir efsane vardır, ancak bu efsaneden ileri gidememektedir.

Milas, önce Karia'nın sonra Menteşe Beyliği'nin başkentliğini yapmıştır. Milas'ın antik ismi Mylasos ya da Mylasa'dır. Tüm Karia'nın ulusal tanrısı Zeus Karios Mabedi'nin yer aldığı Milas, Karialıların haç yeri durumunda idi. Her yanı mermer yapılar ve anıtlarla kaplı olan kent, haklı olarak "Mabetler Şehri" adını almıştır. Kesintisiz 3 bin yıllık kültür birikiminin izlerini Milas'ın her yerinde görmek mümkündür. Milas'ın sınırları içinde 27 antik kentin kalıntıları vardır.

Milas Müzesi

Milas Müzesi ilk kez 1983 yılında bakanlık onayı ile Bodrum Müzesi'nden devredilen eserler ve ilçe sınırları içerisindeki kazılardan çıkan eserlerin bir araya toplanmasıyla oluşturulmuş ve 1987'de ziyarete açılmıştır. Müze Müdürlüğü, Milas Kültür Merkezi binası içerisinde yer almaktadır.

Müze teşhir salonundaki toplam 11 adet vitrinde Stratonikeia kazılarında bulunan altın eserler, İasos kazılarında bulunan pişmiş toprak kandil örnekleri, Milas ve çevresindeki kurtarma kazılarında bulunan eserler, mermer heykeller, mermer büstler ile vatandaşlardan satın alınan diğer eserler kronolojik bir sıra içerisinde yer almaktadır. 2002 Kasım ayı itibarıyla Milas Müzesi'nde 2371 adet arkeolojik, 145 adet etnografik ve 1096 adet sikke olmak üzere toplam 4112 adet envanterlik eser bulunmaktadır.

Baltalıkapı

MS 1. ya da 2. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Hemen hemen hiç bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır. Adını, dış yüzündeki kilit taşı üzerinde bulunan çift ağızlı balta tasvirinden alır. Sonraki dönemlerde kapının üzerinden geçirilen bir su kemeri ile şehrin doğusundaki dağlardan getirilen su hattı bağlanmıştır.

Gümüşkesen Mezar Anıtı

Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen yapının MÖ 1. ile MS 2. yüzyıl arasında yapıldığı sanılmaktadır. Gümüşkesen Caddesi üzerinde, Hıdırlık Tepesi eteğinde bulunan yapının kime ait olduğu bilinmemektedir. Dünyanın yedi harikasından biri olan Bodrum Mozolesinin küçük bir örneğidir.

İlk çağlardan günümüze tüm elemanlarıyla sağlam kalabilen tek mezar anıtı olan yapı; yüksek bir kaide, tapınağı çevreleyen korint başlıklı bir sütun sırası ve basamaklı piramit bir çatıdan oluşmaktadır. Bodrum Mozolesinden daha küçük boyutlarda olması nedeniyle burada bulunan piramit üzerindeki quadriga, Gümüşkesen Anıtında bulunmamaktadır.

Zeus Karıos Kutsal Alanı

Halk arasında "Uzun Yuva" adıyla anılmaktadır. Korint başlıklı yivli sütun, mabedin ayakta kalan tek sütunudur. MS 2. yüzyılda inşa edilmiştir.

Hacı İlyas Cami

!330 yılında yapılan cami, düz ahşap çatılı olmakla beraber, bütün cepheyi kaplayan kiremit örtülü, üç cepheli son cemaat yeri ile önem kazanır. Batı yanında, açık bir merdiven üzerindeki balkon biçimindeki minaresi, Milas için karakteristik olmuştur.

Ulu Cami

Ahmet Gazi tarafından 1378'te yaptırılan cami kıble duvarına dik 3 sahına sahiptir. Mihrap önünde bir kubbe yer alır. Diğer bölümler ve yan sahınlar çapraz ve beşik tonozla örtülüdür. Bol spoli malzeme ile yapılan caminin planı, Selçuklu camileri geleneğine bağlıdır.

Firuz Bey Cami

Osmanlıların bölgeyi ele geçirdiği 1394 yılında Menteşe Valisi Firuz Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapının ana eyvanı durumundaki mihrap önü kubbeli, avlu yerine geçen orta mekan ise kırlangıç kubbelidir. Ters T planlı bir camidir. Halk arasında içindeki süslemeleri nedeni ile Gök Cami, kubbesinin kurşunla kaplı olmasından dolayı da Kurşunlu Cami olarak adlandırılmıştır.

Milas Halısı ve Seccadeleri

Milas, 17. yüzyıldan itibaren Anadolu'nun tanınan halı merkezlerinden biri olmuş, burada dokunan seccadeler "Milas Seccadeleri" olarak ün yapmıştır. Seccadelerde zemin genellikle şeftali kırmızısı, bordürler sarı ve yeşildir. Mihrap alınlığı çoğu kez üst kısımda baklava şeklini alır. En güzel örneklerini 18. ve 19. yüzyıllarda gördüğümüz Milas Seccadeleri, bugün Sultanahmet Halı ve Kilim Müzesi ile Ankara Etnografya Müzesi gibi müzelerde sergilenmektedir.

Milas Evleri

Geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini taşıyan Milas evleri 19. yüzyılda yapılmıştır. Evlerin hemen hemen tümü iki katlı ahşap yapılardır. Bu evlerin özellikle bacaları özgün karakterleriyle ön plana çıkmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:48 pm

Galya ve Galyalılar



Fransa'nın eski adıdır. Eski Galya, aşağı yukarı bugünkü Fransa topraklarının ancak, Ren Irmağı'na kadar uzanan kısmını kapsar. Bu geniş bölgede yaşayan Galyalılar aslında, M.Ö. I. binyılda Güney Almanya'dan gelen ve Galya'yı istilâ eden Keklerdir. M.Ö. VI. yy. sonlarında ikinci bir Kelt istilâsı olmuş, bu istilâcılar önceden yerleşmiş halklara karışarak, Galyalılar adı verilecek olan yeni bir halk oluşturmuşlardı. M.Ö. III. yy. sonlarında, Ren Irmağı'ndan Pireneler'e, Manş Denizi'nden Provence kıyılarına kadar Keltler, yerleşmelerini tamamlamış oluyorlardı.

Kelt uygarlığı

Galyalıların birçok tanrısı vardı. Onlara açıklanamaz gibi gelen her şeye, gökcisimlerine, rüzgârlara tapınırlardı. Ruhun ölümsüzlüğüne de inanıyorlardı. Çok iyi çiftçiydiler, toprağı tekerlekli sabanla sürüyorlardı; dökmecilik, kuyumculuk, çömlekçilik sanatında usta zanaatçılardı. Ticaretleri de gelişmişti. Buğday ve tuzlama etin şarap ve zeytinyağı ile takas edilmesi, M.Ö. III. yy.da paranın kullanılmasına yol açacaktı.

Roma Fethi

Massalia'daki (Marsilya) Foça kolonisi, Galya'yı fethetmek için, Romalılara başlangıç noktası oldu. Romalılar M.Ö. 154 yılında, bu sitenin çağrısı üzerine, onları komşu kabilelere karşı korumak için, işe karıştılar. Böylece Galya'nın güneyine yerleşip yavaş yavaş Akdeniz kıyısını işgal ettiler, yönetim merkezi Narbonne olan Provence eyaletini kurdular ve İspanya'ya giden bir ticaret yolu açtılar.

Zaten sarsılmış bulunan Galya, Kimber ve Toton istilâsıyla (M.Ö. 109-101) bir defa daha sarsılmış, yakılıp yıkılarak pek zayıf düşmüştü. M.Ö. 60'a doğru, Germenler tarafından tehdit edilen Galyalılar, Provence valisi Sezar'dan yardım istediler ve Sezar, istilâcıları püskürttü. Roma'nın fethi gerçek anlamıyla, askerlerini Galya'nın hemen hemen her yerine yerleştiren Sezar ile başlamış ve M.Ö. 54 yılına doğru, Sezar kendisini bu ülkenin hâkimi sayabilecek duruma gelmişti.

Galyalılar bağımsızlıklarını yitirdikleri zaman genç Vercingetorix'in ardında toplandılar, ama bu önder düşmana yenildi (M.Ö. 52) ve Romalılar, Galya'ya kesinlikle egemen oldular.

V. yy .da, göçmen kavimler Galya'yı istilâ edince Roma İmparatorluğu dağıldı. Ortaya çıkan kargaşalıktan, ülkenin ekonomisi büyük zarar gördü. Ama çok geçmeden eski Galya, Frank kralı Clovis'in buyruğunda yeniden birleşecek ve yavaş yavaş Fransa haline gelecekti.

Alesia

M.Ö. 52 yılında Alesia'ya çekilen Vercing6torix orduları, Sezar ile lejyonları tarafından kuşatıldı. Romalılar şehri kuşattılar, hendekler kazdılar, çitler, tahta perdeler diktiler, insan tuzakları kurdular. Galya'nın her yanından akın akın yardım gönderildi, ama Vercingetorix son bir çatışmadan sonra, yurttaşlarının canını kurtarmak için teslim olmağa karar verdi.


Maya Takvimi Galya1qt5Maya Takvimi Galya2qw9

(Solda) Dövme bronzdan Galya zırhı, Hallstatt dönemi (M.Ö. 700'e doğru). Bronz, «Demir Çağlanda hâlâ mücevher, heykelcikler ve tören silâhları yapımında kullanılan bir alaşımdı, Eskiçağ Müzesi, Fransa.

(Sağda) Vercingetorix'in, at motifli bir altın staterinin arka yüzü.

Maya Takvimi Galya3zt8Maya Takvimi Galya4mb9

(Solda) Augustus devrinde Galya'h bir savaşçı. Heykel, sırtında örme zırhı ve Roma tarzı mantosuyla bir subayı tasvir ediyor: boynunda, Galyalıların geleneksel süsü olan «tork» (kolye) asılı. Calvet Müzesi, Fransa.

(Sağda) Sonbaharda meyve toplanışını tasvir eden Galya-Roma mozaiği. Eskiçağ Müzesi, Fransa.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:48 pm

Frigya Uygarlığı


Maya Takvimi Kralmidasjq1
Kral Midas

(MÖ 750 - MÖ 300) Frigler, Ege Göçleri ile Anadolu'ya gelen Balkan kökenli boylardan biridir. Ancak siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750'den sonra ortaya çıkmışlardır, Midas döneminde ise (MÖ 725-695/675) bütün Orta ve Güneydoğu Anadolu'ya egemen, güçlü bir krallık düzeyine ulaşmışlardır. Hint-Avrupa kökenli oldukları halde kısa bir süre içinde Anadolululaşmışlar ve bir yandan Helen, öbür yandan Geç Hitit etkileri altında kalmış olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür oluşturmuşlardır.

Friglerin maden ve ağaç işçiliğinde, dokumacılıkta ürettikleri eserler Helen piyasasında beğeni kazanmış ve Helenli ustalar tarafından taklit edilmişlerdir. Makara kulplu bronz tabaklar ve bronz kazanlar; dönemin "teknolojik" bir başarısı olan altın, gümüş ve bronzlardan yaylı çengelli iğneler (fibulalar); değerli madenlerden giysi kemerleri, tokalar ve zengin bezemeli tekstil ürünleri; geometrik desenlerle süslü mobilya eşyası bunlar arasındadır. Frigler, Helenlere ayrıca müzik alanında da esinlenme kaynağı olmuşlardır.

FRİGLERİN TARİHİ

Güçlü bir uygarlık kuran Friglerin tarihi ve sosyal yaşamı ile ilgili bilgilerimiz ne yazık ki yeterli değildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan öğreniyoruz. Tarihçi Herodot ile coğrafyacı Strabon'a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu'ya gelmelerinden önce "Brigler" olarak anılıyorlardı. Friglerle ilgili bu yazılı kaynakları ve bölgedeki kazı sonuçlarını değerlendiren bilim adamları Friglerin, büyük olasılıkla MÖ 1200'lerde Trakya ve Boğazlar üstünden Anadolu'ya geldikleri, ilk yıllarda Trakya ve Güney Marmara Bölgesi'nde geçici yerleşim merkezleri kurduktan sonra Batı Anadolu'nun iç kesimlerine yayıldıklarını ileri sürmektedirler. Friglerin Anadolu topraklarında ilk siyasal birliği kurmaları MÖ 750 yıllarına rastlar.

Friglerin bilinen ilk kralı ülkenin başkenti Gordion'a adını veren Gordias'tır. Dağınık Frig topluluklarını siyasal bir birlik altına toplamayı başaran bu kral ve yaşadığı dönemin siyasal olaylarıyla ilgili bilgilerimiz yok denecek kadar azdır. Tarihçi Arianos'a göre Gordias Thelmessos'lu (Fethiye) bir kadınla evlenmiş ve Midas adını verdiği bir oğlu olmuştur. Midas Friglerin bilinen tek kralıdır (Araştırmacılar Frig krallarının hepsine Midas denildiğini belirtmektedirler). Midas'ın ünü kendi ülkesinin sınırlarını aşıp, Batı Anadolu kıyılarındaki Yunan kentlerine, hatta Kıta Yunanistanı'na dek yayılmıştır.

Başlangıçta Eskişehir, Afyon, Ankara ve Sakarya vadilerini içine alan bir bölgede yerleşen Frigler, sonraları Kütahya'dan Kızılırmak'a, Ankara'dan Denizli'ye dek olan bölgede güçlü bir uygarlık oluşturmuşlardır. Midas'ın Frig tahtına geçtiği ilk yıllarda ülkenin en önemli düşmanı Asurlar'dır. Midas, Asurlar'la barış yaparak Güneydoğu sınırlarını güvenceye aldıktan sonra batı ülkeleriyle dostça ilişkiler kurmaya yönelir (Batı Anadolu kentlerinden Kyme kralının kızıyla evlenir). Öte yandan fildişi tahtını Yunanistan'daki Delphoi Apollon Tapınağı'na armağan ederek Kıta Yunanistan'ı ile ilişkileri güçlendirir. Gordion'da yapılan kazılarda ele geçen Yunan çanak-çömlekleri bu ilişkilere ait diğer örneklerdir.

MÖ 700 yıllarına doğru, Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu'ya giren Kimmerler, önce bölgedeki Urartular'ı güçsüzleştirdikten sonra Kızılırmak'a kadar uzanırlar. Frig-Kimmer savaşı sonunuda Frigya tamamen tahrip olur. Kral Midas ise öküz kanı içerek yaşamına son verir (MÖ 676). Batıya kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürürlerse de Lidyalıların egemenliğine boyun eğerler. Frigler, başlıca Gordion (Yassıhöyük), Pessinus (Ballıhisar), Dorylaion (Eskişehir) ve Midas'da (Yazılıkaya) yerleşmişlerdir.

FRİGYA UYGARLIĞI

Dil ve Yazı

Frig uygarlığını kuranların, bir türlü aydınlığa kavuşturulamayan yazı ve dilleri üstüne bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. Friglerin başlı başına bir yazı sistemi vardı. Kaynağı ve gelişimi henüz aydınlatılmamış olan bu yazı bir taraftan Arami, diğer taraftan Ege yazı sistemlerinin etkisi altında meydana gelmişe benzemektedir. Frig yazısı henüz tümüyle çözülememiş olmasına karşın okunabilmektedir. Ancak bu okuma, "Midas" ya da "Ana Tanrıça" gibi çok bilinen sözcükler için geçerlidir.

Gordion'da bulunan bronz vazoların bazılarında Erken Yunan yazısının alfabesine benzeyen Frigçe yazılar görülmüştür. Kayalara yazılmış yazıtlarda da aynı yazıları görmek mümkündür. Bunların hepsi, tarih olarak MÖ VII. yüzyıla kadar çıkar. Frig ve Yunan alfabelerinin aynı Fenike kaynağından gelmesi olasıdır. Frig alfabesi MÖ V. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Frig dili ise Yunanca ile karışarak MS II. ve III. yüzyıllara kadar yaşamıştır.

Frig diline ait kalıntılarla Yunan yazarlarından gelme otuz kadar sözcük bu dili tam olarak açıklamaya yetmemektedir. Fakat genel olarak bu dilin Hint-Avrupa dilerinden olduğu ve içinde İslav, Arami ve hatta Frig öncesi Hitit dillerinden de sözcükler bulunduğu söylenebilir. Onlardan kalan yazılı belgeler yok denecek kadar az olduğundan, edebiyatları hakkında da bir bilgimiz bulunmamaktatır; fakat Frigyalılar hayvan öykülerinin bulucuları olarak kabul edilir.

Mimari

Frigya sanat ve mimarisi konusunda bilgi edinebilmek için, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, özellikle Gordion, Midas şehirleri ve Pazarlı'da tümülüs şeklindeki mezarlarda veya kayalar içine oyulmuş zengin cepheli binalarda yapılan kazılara başvuruyoruz. Frigler, özellikle maden işçiliğinde çok ileri gitmişlerdi. Kaya ve taş mimaride kullanılan malzemeyi işlemek için madenden çeşitli aletler yapıyorlardı. Frigler zamanında korunaklı kalelerin varlığı, Pazarlı kazılarından anlaşılmıştır.

Yüksekçe bir tepenin üzerine yapılmış olan bu kalenin içinde muntazam dörtgen şeklinde küçük evler vardı. Evlerin temelleri taştan, üst kısımları tahta hatıllarla desteklenmiş kerpiçten yapılmıştı; damlar ise ahşaptı. Çatı ve dış cephelerin bazı kısımları boyalı kabartmalarla süslü toprak levhalarla kaplanmıştı. Bu türden toprak levhalara Pazarlı'dan başka Anadolu'nun çeşitli yerlerinde ve özellikle Gordion'da rastlandı. Bunlardaki resimler ve nakışlar Frigya sanatının, Anadolu'da eskiden beri köklenmiş geleneklerin, doğudan (özellikle Mezopotamya) ve batıdan (İonya ve Yunanistan) etkilerle geliştiğini göstermektedir.

Bu mimarinin en iyi örnekleri Eskişehir ve Afyonkarahisar arasındaki eserlerde görülür. Bunlar zengin süslemeli tapınak kalıntılarıdır. Alınlıklarında bir pencere bulunmaktadır. Frig ahşap mimarisinin Likya'da da görülen bir çeşidi Eski Bronz Çağ prototiplerine kadar gider. Bu mimari aynı zamanda erken doğu mimarisini de etkilemiştir. Klasik geleneğe göre frizi ilk defa Frigler kullanmıştır.

Amerikalıların Gordion'da son yıllarda yaptıkları kazılarda MÖ. VIII. yy.'da Frig evlerinin bazen taştan, bazen de tahta çerçeve kullanarak kaba tuğladan yapıldığı anlaşılmıştır. Bu evlerin bazılarının planı megaron tipindedir. Gordion'da şehrin etrafını çeviren surlar, şehir kapısı ve çeşitli binalar ortaya çıkarıldı. Frigler, doğu komşuları Urartular gibi kaya mimarlığında çok ileri gitmişlerdir, kayalar içinde hücreler, odalar, koridorlar, neye yaradığı henüz tam olarak anlaşılamayan yüksek kademeli merdivenler ve sunaklar yapmışlardır.

Aynı zamanda kayalıklarda, çoğu hallerde direkli ve alınlıklı binaları bulunan cepheler oluşturmuşlardır. Üzerinde birtakım geometri ve ya hayvan motifleri yer alan bu kaya cephelerinin Frig devletinin parlak devrinde yapıldığı anlaşılmıştır. Yalnız bu yapıların mezar olup olmadığı konusunda bir fikir birliği yoktur. Gerilerinde mezar odaları şeklinde hücreler bulunan bazı cepheler mezar olarak kabul edilmektedir. Fakat, Midas'ın mezarı olarak gösterilen Yazılıkaya'daki bir cephenin mezar olmadığı ve sadece bir tapınak cephesi olarak kullanıldığı düşünülmüştür. Bu mezar odası semerdanlı idi.

Saray depoları, hizmet yerleri ayrı yapılar halindedir. Bazılarının tabanı renkli taşlardan yapılmış mozaiklerle kaplıdır. Üzerinde zengin geometrik motifler bulunan süslemeler, Anadolu'da bugüne kadar bilinen en eski mozaik süslemeleridir. İçlerinde mobilya parçaları, fildişinden özenle işlenmiş sanat eserleri, insan ve hayvan kabartmaları, çeşitli çanak çömlek bulunmuştur. Kimmer istilası sırasında yıkılan şehir, yeniden yapılırken tapınakların dış cepheleri kabartmalı, renkli, pişmiş topraktan levhalarla süslenmiştir. Lidya devletinin hakimiyeti, doğu Yunan sanantının Gordion'a girmesine neden oldu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:48 pm

Frigya Uygarlığı


Maya Takvimi Tanrakibelecd6
Tanrıça Kibele

Mitoloji, Din ve Kibele İnanışı

Frigya uygarlığı denildi mi akla ilk gelen Kral Midas olur. O zamandan günümüze Kral Midas ile ilgili iki efsane ulaşmıştır. Bunlardan ilki şöyledir:

"Midas Frigya Kralıydı. Pek öyle akıllı biri değildi; ama akılsızlığının cezasını sadece kendisi çekmiştir. Birgün Midas'ın adamları sarayın yakınlarındaki gül bahçelerinde yaşlı Silenos'u buldular. Dionisos'u ararken yolunu kaybetmişti Silenos. Her zamanki gibi zil zurna sarhoştu yine. Ağaçların arasında sızıp kalmıştı. Midas'ın adamları, tepeden tırnağa güllerle süslediler onu, sonrada krala götürdüler. Midas, güler yüzle karşıladı Silenos'u, tam on gün on gece ağırladı. Yedikçe yedi Silenos, içtikçe içti. Sarhoş oldu, şarkılar söyledi, sızdı, ayıldı... Onuncu günün sonunda da Frigya kralı elinden tutup tıpış tıpış Dionisos'un yanına götürdü onu.

Dionisos, Silenos'a yeniden kavuştuğuna öyle sevindi öyle sevindi ki, "Midas, dile benden ne dilersen." dedi. Kral, hiç düşünmeden, "Aman Dionisos", diye cevap verdi, "Her dokunduğum altın olsun; başka birşey dilemem". Tanrı bu dileğini yerine getirdi onun; ama akşam olunca yemekte başına neler geleceğini düşündükçe kıs kıs güldü. Zavallı Midascık... Karnı acıkıp da sofraya oturunca ne kötü bir dilekte bulunmuş olduğunu anladı. Ağzına her götürdügü şey altına dönüveriyordu. Ekmeği mi tuttu, al sana altın bir ekmek... Elmaya mı dokundu, işte sapsarı, kaskatı bir elma...

Hemen Dionisos'a koştu Midas. Yalvardı yakardı. "Ne olursun bu büyüyü boz" diye göz yaşı döktü. Dionisos, "Git de Paktolos ırmağında yıkan. O zaman büyü bozulur" diye cevap verdi. Frig kralı, Paktolos ırmağına koştu hemen, bir güzel yıkandı. Ondan sonra da sarayına dönüp tıkabasa yedi içti. Şimdi onun yıkandığı ırmağa bakanlar, altın kum tanecikleri görürler sularda."

Bir ikinci öyküsü daha vardır Midas'ın. O da Apollonla ilgilidir. Yüce tanrı, Frigya kralının kulaklarını eşek kulaklarına çevirmişti. Bir suç işlediği için değil de aptallığı yüzünden bu cezayı görmüştür Midas: "Apollon ile Pan arasında yapılacak bir çalgı çalma yarışmasında Midas, yargıçlardan biri olarak seçilmişti. Kır tanrısı, kavalıyla hoş sesler çıkarıyordu; ama Apollon'un gümüşten lira'sı her çalgıdan üstündü. Bir çalmaya başlamasın Apollon; Musalar bile durup kendini dinlerdi. Yargıçlardan ikincisi dağ tanrısı Tmolos, yengi çelengini Apollon'a verdi. Ama yüce musikiden ne anlasın Midas, tuttu oynak havalar çalan Pan'ı kazandırdı. Apollon da kızıp onun kulaklarını eşek kulakları yapıverdi.

Midas bir süre, tanrının armağanlarını koca bir külah içinde sakladı. Sakladı ama onun saçlarını kesen berber sonunda kulaklarını gördü. Kulakları gördüğünü kimseye söylemeyeceğine yemin etti. Berber bu, konuşmadan durur mu, gitti bir çukur kazdı sazların arasında, usulca "Kral Midas'ın kulakları eşek kulakları." diye fısıldadı. Aradan zaman geçti. Çukurun çevresinde büyüyen sazlar yel estikçe, "Kral Midas'ın kulakları eşek kulakları!" diye bağırmaya başladılar. Böylece herkes gerçeği öğrendi." Bu olaydan sonra, Midas şunu öğrenmiştir herhalde: İki tanrı yarışırken beğendiğini tutma güçlü olanı tut.

Frigya uygarlığının yaratıldığı dönemde "Ana Tanrıça İnancı" etkisinin doruğuna çıkmış, Ana Tanrıça adına tapınaklar, kutsal alanlar yapılmış, dinsel törenler düzenlenir olmuştu. Bu dönemde Ana Tanrıça ile ilgili olarak anlatılan bir efsane, Tanrıça'ya nasıl tapıldığını da anlatmaktadır.

Efsaneye göre, Ana Tanrıça (Kibele), Attis adlı bir delikanlıya aşık olur. Attis, Ana Tanrıça'nın kendisine karşı duyduklarından habersiz, Pessinus (Ballıhisar) kralının kızıyla evlenme hazırlığındadır. Düğün yeri kurulmuş, düğüne çağrılı tüm konuklar yerini almıştır. Gözünü aşk bürüyen Ana Tanrıça, olanca görkemiyle birden düğün yerinde ortaya çıkar. Ve tanrısal gücünü kullanarak sevdiği erkek Attis'i çıldırtır.

Bir anda çılgına dönen Attis, bir yandan dans eder, bir yandan da bıçağını çekerek erkeklik organını keser. Attis'in kasıklarından fışkıran kanlar toprağı sular, topraktan bitkiler fışkırır. Attis'in kendisi de ölüp bir çam ağacına dönüşür. Ana Tanrıça da onun hiç bozulmamasını sağlar. Çam ağacının, yaz-kış hiç bozulmadan kalması böyle bir efsaneye bağlanır.

Friglerde Ölü Gömme Geleneği

Frig beyleri ölülerini ya kayalara oyulmuş mezarlara ya da tümülüslere gömerlerdi. Kaya mezarlarının çoğu soyulmuş oldukları için mimari dışında fazla bilgi vermezler. Buna karşın tümülüsler, yani yığma mezar tipleri Frig ölü gömme geleneğini öğrenmemizde önemli rol oynarlar. MÖ 8. yüzyıl başlarından MÖ 6. yüzyıl ortalarına kadar kullanıldıkları sanılan tümülüslerin büyük bölümü Gordion'dadır. Bu yığma toprak mezarları kentin sırtlarında yer alır ve sayısı 100'e yaklaşır.

Bu türde ölü gömme tekniği gelişmiş olarak birden ortaya çıkar. Bu durum tümülüs mezarlarının Frigya'ya dışarıdan gelmiş olduğuna işaret eder. Gerçekten de Arnavutluk ve Makedonya'da soylu kişileri gömmek amacıyla tümülüs mezarların MÖ 1800-1500'den itibaren kullanıldığı bilinmektedir.

Frigya tümülüslerindeki mezar odalarının ahşap yapısı çok ileri bir tekniğin eseridir. Ölüler önceleri yakılmadan ahşap sedirler üzerine uzatılmış, MÖ 7. yüzyılın sonlarından itibaren de, Yunanistan'dan gelen etkilerle yakılmaya başlamıştır. Ahşap mezar odasına ölü ve ölü armağanlarının bırakılmasından ve ahşap çatının kapatılmasından sonra, odanın üzeri büyük bir yığma tepeyle örtülmüştür.

Toprak yığınının ahşap mezar odasına yapacağı baskıyı en aza indirmek için mezar şu şekilde yapılırdı: Ahşap mezar odasının üstü moloz taşlarla kaplanmış, bunun üzerine kalitesi ve direnci fazla olan, sulandırılarak bulamaç haline getirilmiş kil serilmiş , sonra da kuru kilden tepe yığılmıştı. Toprak kümesi, altındaki nemli kilin iyice kurumasından sonra yığılmış olmalıdır; çünkü ıslak kil kuruyunca mukavemeti artıyordu. Tümülüslerin yüksekliği gömülen kişinin önemine göre 2-3 ile 60-70 metre arasında değişmektedir.

Frig tümülüslerini, Lidya ve Yunan mezarlarından ayıran; mezar odaları yapımında taş yerine tahta kullanılması, yığma tepe toprağının çevreye yayılmasını önlemeye yarayan krepis duvarı ve mezar odasınına geçit veren dromos kullanılmamasıdır. Toprak yığını altında kalan mezar odalarının yeri büyük boy tümülüslerde ortada, alçak tümülüslerde ise mezar soyguncularına karşı alınan önlemle merkezden uzak yerlerde olurdu.

Soylular için kentlerin dışında görkemli yığma mezarlar yapılırken, geniş halk kitleleri için gösterişsiz mezarlar kullanılmıştır. Pazarlı halkı, ölülerini kalenin içindeki basit mezarlara, sırt üstü yatırarak gömmüşlerdi. Boğazköy halkı ölülerini yakıp, küllerini küpler içine koyarak gömmüşlerdi. Ayrıca Boğazköy'de çocuk mezarı olarak kullanılan bir vazo bulunmuştur.
Bu Boğazköy ve Pazarlı'daki ölü külleriyle iskeletlerin tümü geç Frig dönemine aittir ve sürekli kent içine gömülmüşlerdir. Ancak Ankara'da yakılmış ölülerin küpler içinde gömüldüğü kent dışı mezarlar da bulunmuştur. Bu Ankara'da bugünkü Hacıbayram Camisi çevresindeki Frig kentinde yaşayan farklı halk sınıflarının varlığını gösterir.


2.Bölüm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:48 pm

Frigya Uygarlığı



BÜYÜK TÜMÜLÜS

Gordion'daki büyük tümülüs, mezar odasının çukur içinde değil de zemin yüzeyinde yapılmış olmasıyla dikkat çeker. Mezar odası (iç boyutlları 5.15x6.20, yüksekliği 3.25m), kireç taşından kaba bir duvarla çevrilmiştir. Bu 53 metre boyundaki tümülüsün yapılış tekniğine gösterilen özen, tam mezarın Friglerin en güçlü döneminde yaşayan bir krala ait olduğunu düşündürmektedir. Çeşitli iddialara göre mezar ya Midas'a ya da Midas'ın babası Gordias'a aittir.

"Anadolu'nun piramitleri" denilen tümülüslerden biri olan Büyük Tümülüs'ün 53 metre altındaki mezar odasının bozulmadan ortaya çıkarılışı 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya konulan başarılı arkeolojik uygulamalardan biridir. Kazı başkanı Roudney S. Young eski tümülüsün 250 metre çapında ve 70-80 metre yüksekliğinde olabileceğini tespit etmiştir.

GORDİON (YASSIHÖYÜK)

Frig Krallığı'nın başkenti Gordion'un kalıntıları Ankara-Eskişehir karayolu ve Sakarya ile Porsuk nehirlerinin birleştiği yerin yakınında Polatlı'nın kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion'un geçmişi MÖ 8. yüzyıl ortalarına kadar gider. Şehir en parlak dönemini MÖ 725 ve 675 yılları arasında yaşamıştır. Midas bu kentte oturmuştur. Gordion, MÖ 7. yüzyıl başlarında Kimmer saldırısına uğramıştır. Şehir, Büyük İskender tarafından bağımsızlığına kavuşturuluncaya kadar 6.yy ortalarından başlayarak Pers istilası altında kalmıştır. Ayrıca Büyük İskender çözenin Asya fatihi olacağına inanılan gördüğümü Gordion'da kılıcıyla kesmiştir (MÖ 334).

Kent Höyüğü:

350x500 metre ölçüsündeki yassı bir höyük durumundaki Frig kenti, Sakarya ırmağının hemen doğusunda yer almaktadır. Arkeologlar, anıtsal bir kapı ile birlikte kral ailesine ait bir çok yapı ve evlere kent duvarlarına ilişkin kalıntılar ortaya çıkarmışlardır. Bunların tümü Frig krallığına en parlak dönemine (MÖ 725-667) tarihlenmektedir.

Kent Kapısı:

MÖ 8.yüzyılın sonunda yapılmıştır. Yumuşak kireç taşından 9 metre yükseklikteki kısmı günümüze kadar korunmuş anıtsal bir yapıdır. Kente asıl giriş 9 metre genişliğinde ve 23 metre uzunluğunda üstü açık bir koridorla sağlanıyordu. Kapının iki yanında yer alan kulelerin kente açılan birer kapısı vardır. Tamamı kazılan kuzey avlu depo olarak kullanılıyordu. Güney avlusu ise Pers kapısının büyük güney duvarının korunması amacıyla kazılmadan bırakılmıştır.

Kent Merkezi:

Höyüğün orta kısmı saraylara ayrılmıştır. Kerpiçten bir duvar (B) dört yapıyı içeren sarayın birinci avlusunu kent kapısından ayırmaktadır. Daha kalın bir duvar (E1, E2, E3) iç avluyu kuzey, batı ve güney yönlerinden çevirmektedir. Olasılıkla bu duvarlar saray yapılarının doğu yönünce de uzanmakta ve böylelikle onları dışarıdan tümüyle ayırmaktadır.

Saraylar:

Birinci avludaki iki yapı birer megarondur. Megaron 2, geometrik desenli bir mozaik ile döşenmiştir. Bu mozaik, bilinen en eski çakıl taşı mozaik örneğidir ve bugün bir kısmı Gordion Müzesi'nde sergilenmektedir.

Megaron 3:

Bu, günümüze kadar Gordion'da çıkarılmışken önemli yapıdır. İç avluda yer alan yap Frig akropolünün en büyük binasıdır. Yapı, iki sıra ahşap direkle bir orta ve iki yan nefe ayrılmıştır. Arkeologlara göre orta bölüm tek katlı ve yüksek bir salondu. Yan kısımlar ise iki katlı ahşap galeriler şeklindeydi. Megaron 3, MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş en eski yapılardan biri olmalıdır.

Teras Yapısı:

Terasın batı kesiminde her biri 11x14 metre ölçülerinde yan yana sıralanmış 8 adet megaron yer alır. Her birinde ortada bir ocak ve yanlarda direklerle desteklenen ahşap galeriler bulunmaktadır. Büyük olasılıkla bunlar sarayın günlük işlerinin görüldüğü yapılardır. Megaron 3'ün yanına yapılan bir merdivenle yeni oluşturulan terasa geçiş sağlanmıştır.

PESSİNUS (BALLIHİSAR)

Pessinus ören yeri, Ankara-Eskişehir karayolu üzerinde Sivrihisar yakınlarındaki Ballıhisar'da bulunmaktadır. Pessinus, tanrıların anası Kibele olarak anılan tanrıçanın ünlü kutsal yerleşmesiyle birlikte "Rahipler Devleti" şeklindeki antik bir Frig yerleşmesiydi. Ana Tanrıça'nın şekilsiz taştan yapılmış kült heykelinin (Baitylas) gökten indiğine inanılıyordu.

Kent, Bergamalılar'ın egemenliği altında kalmıştı, fakat Galatlar'ın saldırısına rağmen buradaki rahipler sınırlı bir özgürlüğe sahip olabilmişlerdi. Kenti beş Frigyalı ve beş de Galat rahiple birlikte bir baş rahip yönetmişti. MÖ. 204 yılında Roma senatosunun Pessinus'a elçiler gönderip Kibele'nin kült heykelini Roma'ya getirtmesi ve orada inşa ettirilen bir tapınağa bu heykelin yerleştirilmesiyle kent çok büyük bir üne kavuştu. MÖ. 25 yılında Augustus, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Romalıların yönetimine geçmiştir.

TAPINAK:

Yapı çok ilginç bir plana sahiptir. Dar kenarlarında altı, uzun kenarlarında on bir sütun bulunan peristasis (antik tapınağın etrafını çeviren sütun dizisine verilen ad) Hellen tapınağının değişik bir uygulamasını göstermektedir. Yapıyla ilişkisi olan ve bir theatron (Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturduğu kısma verilen ad) işlevi gören gösterişli bir basamak sırası ortaya çıkarılmıştır. Bu nedenle Belçikalı araştırıcılar onu bir tiyatro-tapınak olarak tanımlamışlardır.

Buna rağmen Ekrem Akurgal söz konusu basamakların Kibele kültü ile ilgili olduğunu düşünmektedir. Çünkü tapınağın yeraltı bölümü Aizonai Tapınağı'nda olduğu gibi buna işaret etmektedir. Mimari süslemelerine göre tapınak MS. 1. yy'ın ilk yarısında yapılmıştır. Açık bir alanı üç yandan çeviren portiko (çatısı sütunlarla taşınan hol) kalıntıları buranın bir agora olarak düzenlendiği görünümünü vermektedir. Yapı, eski Anadolu kültürleriyle ilişkili Hellen tapınakları şeklinde batıya bakmaktadır.

NEKROPOL:

Kentin nekropolünde yapılan kazılarda ön yüzleri kapı şeklinde olan Geç Roma mezarlarının güzel örnekleri bulunmuştur. Nekropol seramiğini inceleyen İnci Bayburtoğlu'na göre halen Ballıhisar'daki yerel bir depoda korunan mezar taşları MS. 3. ya da 4. yy'a tarihlenebilir. Bunların içinde en önemlisi üzerinde bir aslan heykelinin yer aldığı steldir.

Belçikalı arkeologlar Pessinus'un sığ vadisinde yapılmış geniş ve olasılıkla uzun bir kanalı da ortaya çıkarmışlardır. Bu kanalın her iki yanı basamaklıdır ve söz konusu basamaklar yazın kanaldaki su düzeyi aşağı indiğinde vatandaşlara kolaylık sağlıyordu. Bundan başka kanalın kuzey ucundan Roma çağında varolan derenin suyunu düzenleyen kapatma sistemini de Belçikalı arkeologlar bulmuşlardır.


3.Bölüm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:49 pm

Frigya Uygarlığına ait kalıntılar.




Maya Takvimi Resimigordion01ej2Maya Takvimi Resimigordion02qh3Maya Takvimi Resimigordion03cr2Maya Takvimi Resimigordion05ld5Maya Takvimi Resimigordion07su0
Maya Takvimi Fimage1kq4

Maya Takvimi Fimage2hj1
Maya Takvimi Fimage3ng3
Maya Takvimi Fimage4kk4Maya Takvimi Fimage5bv1

Maya Takvimi Fimage6zw0
Maya Takvimi Phrigians26xm1Maya Takvimi Phrigians27sv6
Maya Takvimi Phrigians32wu6
Maya Takvimi Phrigians33xi1

Maya Takvimi Phrigians33aos5
Maya Takvimi Phrigians35nk1Maya Takvimi Phrigians36ld4
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:49 pm

Urartular


Maya Takvimi Urartujx7


Doğu Anadolu'da yaşamış ilkçağ ulusudur. Urartu Devleti en parlak döneminde (M.Ö. IX. yy.) Hazar Denizi'nden Malatya'ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan'a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep'e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya'nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.

Urartular M.Ö. VIII. yüzyıla kadar Yakındoğu'nun en büyük devletlerinden biri olarak yaşadılar. Bu yüzyılın ortalarında Kimmer ve Îskit akınlarıyla sarsılarak dağlık bölgelere sıkıştılar, Îskit istilâsından ve VII. yüzyılda Asur Devleti'nin ortadan kalkmasından sonra Medlerin Anadolu'yu ele geçirmeleri üzerine Urartu Devleti M.Ö. 600 yıllarında son buldu.

Maya Takvimi Vankale1rx0Maya Takvimi Vankaleoj6Maya Takvimi Vankale2gs9

Urartu Uygarlığı

Bugüne kalan yazıtlardan anlaşıldığına göre Urartu kralları başkent Tuşpa'da ve başka kentlerde kaleler, saraylar, su kanalları yaptırmışlardı. Ortaya çıkarılan eserler Urartu mimarisinin yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir. Urartuların yaptığı su tesisleri de ilgi çekicidir (kral Menua'nın yaptırdığı Menua ya da Şamranaltı Kanalı, Keşiş Gölü Barajı v. b.). Onlardan kalan madenî eşya ve kapkacak, taş, kemik ve seramik eserler sanat ve teknik bakımından ileri düzeydedir.

Urartu dili Ön Asya dilleri grubuna girer. Yazılarıysa iki çeşitti: çivi yazısı ve hiyeroglif. Hiyeroglif yazısı yönetim ve din işlerinde kullanılıyordu. Bazı bilginler bu yazıyı onların kendilerinin bulduğunu, bazılarıysa Girit veya Hitit yazılarından edindiklerini öne sürerler. Urartular çivi yazısını Asurlardan almışlar ve bunu değiştirerek sadeleştirmişlerdi. Taş üzerine yazılmış kral yazıtları, yıllıklar, askeri olaylardan söz eden belgeler, yapılar ve su tesisleriyle ilgili levhalar çivi yazısıyla yazılmıştır.

Maya Takvimi Urartian1dk4 Maya Takvimi Urartian2oo2 Maya Takvimi Urartian3mp5

Arkeoloji

Urartular üzerinde arkeolojik araştırmalar 1879 yılında başladı. Van-Toprakkale bölgesindeki bu çalışmayı İngilizler sürdürüyordu. Sonra Ruslar, Almanlar, Amerikalılar bu çalışmalara katıldılar. 1938'de demiryolu yapımı sırasında Erzincan yöresindeki Altıntepe'de çok değerli Urartu eserleri bulundu ve Ankara Müzesi'ne getirildi. Bu tarihten sonra konu Türk bilim adamlarının malı oldu. Bugün Türkiye'deki Urartu araştırmaları yalnız Türk arkeologları tarafından yapılıyor: Altıntepe kazılarında Prof. Tahsin özgüç, Adilcevaz kazılarında Prof. Emin Bilgiç, Toprakkale-Çavuştepe kazılarında Prof. Afif Erzen.

Maya Takvimi Urartian6ar3Maya Takvimi Urartian4jr2Maya Takvimi Urartian5pn9

Urartu kralı Sordur I tarafından, kalker bir kaya üzerinde yaptırılan Van Kalesi'nde birçok Urartu kralının mezarı ve yazıtlar vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:50 pm

Lidya Uygarlığı



Maya Takvimi Haritarx2
Sarı Bölge Lidya Krallığı


(M.Ö. 700-300) Batı Anadolu'da Gediz ve Küçük Menderes yörelerinde oturan bu halkın nereden geldiği kesin olarak belirlenememiştir. Antik dönem yazarları onların güneydeki Karyalılar ile kuzeydeki Mysialılar ve Frigler ile akraba olduklarını söylerler. Hint-Avrupa karakterli bir dilleri olan Lidyalıların Batı Anadolu'da M.Ö. 2. binyılın ikinci yarısından itibaren varoldukları kabul edilmektedir. En ileri dönemlerindeki kralları aşağıda verilmektedir :

Gyges M.Ö. 680-652
Ardys M.Ö. 652-625
Sadyattes M.Ö. 625-610
Alyattes M.Ö. 610-575
Kroisos M.Ö. 575-546

Lidya'nın parlamasının nedeni bölgede bulunan altın madenleriydi. Bu madenin M.Ö. 7. yüzyılın başından beri Sardes'te işletilmeye başlaması Lidya'lıları zenginleştirmiş ve güçlendirmişti. Lidya'nın Anadolu'daki uygarlığa katkısı daha çok ekonomi dalında olmuştur. Altın sikkeler basarak ticaretteki değiş-tokuş usulünü değer ekonomisine çevirmişlerdir.


Maya Takvimi Dnyannilkaltnparaspara1xe2 Maya Takvimi Dnyannilkaltnparaspara1arkaoc0
Dünyanın İlk Parası - Altın Lidya Aslanı


Lidya tarihinin bazı dönemlerinde Frigleri de yıkan Kimmerlerin saldırısına uğradı ve Sardes kenti Kimmerlerle birlikte yine göçebe bir topluluk olan Trerler tarafından da yağmalandı. Ayrıca Medler ve Perslerle de çeşitli kez savaşlar yapmışlardır. M.Ö. 28 Mayıs 585 günü Medlerle yapılan savaş sırasında güneş tutulması meydana gelmiş ve savaş böylece sona ermiştir. Lidya devletine son veren Pers kralı Kyros olmuştur.

Lidya soyluları ölülerini, Friglerdeki gibi tümülüslere gömüyorlardı. Bu tümülüsler Sardes'in kuzeyinde Marmara Gölü kıyısında yer alırlar. Bunlardan 355 m. çapında ve 61 m. yüksekliğindeki tümülüs Anadolu'daki en yüksek yığma mezar örneğidir. Çok zengin olan Anadolu mozayiğinde sözü edilmesi gereken ve bugün de izlerine rastladığımız başka uygarlıklarda vardır.

Demir Çağında incelenmesi gerekenler arasında Karia ve Lykia uygarlıklarını sayabiliriz. Hint-Avrupa ailesinden olan dilleri Hitit öncesi ögeler taşımaktadır. Karialıların daha önceleri Batı Anadolu'da yerleşmiş oldukları bilinen Leleglerden, Lykia'lıların ise Luvilerden geldikleri sanılmaktadır. Lykia uygarlığının en özgün örnekleri arasında kayalara oyulmuş anıtlar yer almaktadır.

Lidya devletinin M.Ö. 546 yılında son bulmasıyla İranlılar Ege Denizi kıyılarına kadar tüm Anadolu'yu ellerine geçirdiler. Pers egemenliği M.Ö. 333 yılına değin sürdü. Bu dönemden sonra yerli kültür gelişiminin yerini Batıdan gelen yeni etkiler ve bunun sonucunda ortaya çıkan bir kültür almaya başladı.


Maya Takvimi Kroisosaslanvebogasgmpk2 Maya Takvimi Kroisosaslanvebogasgmarkayzcj3
Kroisos'un Aslan ve Boğası - Gümüş


LİDYA TARİHİ

Kökenleri konusunda kesin birşey söylenilemeyen Lidyalılar'ın oturdukları yerlere MÖ 2. Bin yıldan önce geldikleri bilim adamlarının ortak görüşüdür. Dilleri nedeniyle Hint-Avrupa kökenli oldukları düşünülmektedir. Sonraları Lidce konuşan bu halk kütlesinin MÖ 2000 ya da daha erken bir tarihte Hititler'den ayrıldığı sanılır. Buna karşılık Lidya'da hiç olmazsa Kalkolitik çağdan başlayarak yerli bir halk kitlesinin oturduğu kesindir.

Lidyalı'lar yerli halkla kaynaşmış gibidir. Herodotos'tan öğreniyoruz ki "Yunanlıların Lidya diye bildikleri ülkede eskiden ,Maionlar adında, Lidlerden farklı, ama onlara tümüyle yabancı olmayan başka bir halk yaşardı. Lidler, Maionları yenip topraklarını alınca onlar da ya denizi geçip batıya kaçtılar ya da kalıp yenenlere boyun eğdiler".

MÖ 7.yy'ın ilk yarısı içinde birdenbire parlayan Lidya krallığı, Önasya dünyasının en ilginç kültürlerinden biridir. Bu krallık ne tam anlamıyla doğulu, ne de tam anlamıyla batılı devletlere benzer; her iki bloğun siyasal ve kültürel etkilerinden oluşmuş yeni bir Anadolu Krallığıdır. Kaynaklara göre Lidya'da üç ayrı sülale hüküm sürmüştür: Atyadlar, Heraklidler(Tylonidler) ve Mermnadlar.

Herodotos'a göre Atyadlar sülalesi Atys'in oğlu Lydos ile başlar fakat Lydos'tan sonra kralların sıraları ve hatta adları bile kesin değildir. Bu da 2.bin yılın ikinci yarısı içinde yaşanmış olması gereken Atyad sülalesi krallarının gerçekte var olmadığı, tüm eski çağ toplumlarındaki gibi, Lidyalılar'ın çok eski bir geçmişe sahip olma istedikleri sonucunda ortaya çıktığı fikrinin oluşmasına neden olmuştur. Ama bu hanedana ait bir kral adı 'Meles' Hitit kayıtlarında geçmektedir.

Sardes'te yapılan kazılar Son Tunç Çağı'nda (MÖ 1400-1200) Lidyalılar'ın, Yunanistan'dan gelip Batı Anadolu'ya yerleşen Mikenlerle ticaret yaptıklarını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Hitit arşivlerine göre Hitit İmparatoru Tudhaliya IV (MÖ 1250-1220) "Assuwa Konfederasyonu" adıyla birleşerek kendine karşı gelen bir takım devletlere sefer yapmış, bu ülkeleri yıkıma uğratmıştır. Nitekim arkeolojik kazılar 2.bin yılın sonlarında bir düşman güç tarafından yakılıp yıkıldığını göstermiştir.

Atyadlar'ı izleyen Heraklidler sülalesi Lidya'da 505 yıl egemen olmuştur. Başlangıcı MÖ 1192 yıllarına uzanır. Bu tarih yeni Hint-Avrupa kabilelerinin Boğazlar yoluyla Anadolu'ya göç ettikleri ve Büyük Hitit İmpartorluğu'nun ortadan kalktığı yıllardır. Bu sülaleye Grekler'ce tanrı Herakles'le ilişkiye getirelerek "Heraklidler", Lidyalılarca kahramanları Tylos ya da Tylon'un adından "Tylonidler" adı verilmiştir. Tylon'un Batı Anadolu'ya yeni gelen Hint-Avrupa'lı Thraklar'ın bir boyunca getirilmiş olması olasıdır.

Heraklidlerin daha önce bahsettiğimiz Maionlar'a eşitliği ve Demir Çağı'nın başlarında Sardes'e "Hyde", ülkeye de "Maionia" adını verdikleri öne sürülmüştür. Çünkü son Heraklid kralı Kandavles'in adının Maionca olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca MÖ 1000 yıllarında Maionia denilen Lidya' da çanak-çömlekçilikte yeni bir boyalı geometrik biçim meydana gelmiştir ve bu Demir Çağ Lidyasında yüksek bir kültür ve artistik faaliyet olduğunun kanıtıdır.

Daha sonra Mermnadlar denen hanedanın ilk kralı Gyges'in MÖ 685 yılında Lidya tahtına çıkışıyla ilgili oldukça heyecanlı asıl öykü başlar. Karısının güzelliğine hayranlığını kanıtlama derdindeki Kandavles'in kuşkulu dostu Gyges'e yatmaya hazırlanan karısını gizlice seyrettirmesi ve çok kızan Kraliçe'nin kocasını öldürsün diye Gyges'ı gizliden gizliye zorlamasıyla Gyges Kandavles'i öldürür ve kraliçeyle evlenerek tahta geçer. Böylece 141 yıl sürecek olan Mermnad egemenliği başlar.

Lidyalılar eski Önasya' da birinci derecede önem kazandılar ve özgün eserler yarattılar. (MÖ 587-546) sırayla Gyges, Ardys, Sadyattes, Alyattes ve Kroisos Lidya devletini yönettiler. Bu dönemde Lidya'nın zenginleşmesi ve güçlenmesi de altın madeninin bulunması, işlenmesi ve ticaretin yapılması çok önemli bir faktördür. Bu saydığımız kralların ilk adımda, güç politikasının silahı olarak ekonomik kaynakları kullandıkları sanılır. İlk sikkelerin ortaya çıkışının asker ücretlerinin ödenmesiyle ilgili olduğu bile düşünebilir.

Gyges tarihe geçince Yunan kentlerine karşı askeri girişimlerde bulundu ve kuzeyden gelen Kimmer tehlikesiyle uğraştı. Ve onları yenilgiye uğrattı. Fakat ikinci Kimmer saldırısına dayanamayacak Sardes'in yıkımıyla sonuçlanan savaşta öldü. Bu dönemde Yunanistan'la ticaret ilişkileri çok gelişmiştir.

Gyges'ten sonra gelen krallar döneminde de Kimmer akınları devam etti. Fakat bunlara karşı Lidya devleti çok iyi direndi ve bu da ekonomisinin ne denli güçlü olduğunu gösterir. Yine Gyges'ten sonra gelen krallar Yunan kent devletlerine saldırılar düzenlediler. Alyattes Lidya tarihinin en büyük kişisi ve Mermnad hanedanının en etkin kralıdır. Batı And kıyılarını ele geçirdi ve Batı And'ın kuzey kısmını elinde bulunduran Kimmerleri Kızılırmak'ın ötesine sürdü ve bu sayede Lidya Krallığı'nın gücü yeni boyutlara ulaştı.

Kuzeyli barbarlardan zara görüp zayıflayan Phrygia Lidya'ya bağlandı.Bu dönemin önemli olaylarından biri de nedeni pek bilinmeyen Lidya-Med savaşıdır. Sonuçta Kızılırmak her iki devlet arasına sınır kabul edildi. Alyattes Lidyalılar'la Grekler arasındaki ilişkilere çok değer verdi; Miletos'ta iki tapınak inşa ettirdi; Delphi'deki kehanet merkezine armağanlar yolladı; Korint tiranı Periandros ile dostluk ilişkileri kurdu. Bu kraldan itibaren Grek etkisi açık bir şekilde görülmeye başlar, Hellenleşme bunu izleyen dönemlerde büyük bir hız gösterir.

MÖ 560 yılında oğlu Kroisos başa geçti ve babasından devraldığı güçlü ve zengin devlet sayesinde ününü tüm eski çağ dünyasına duyurdu. İçerdeki taht kavgasını sona erdirdikten sonra Ephesos'a yöneldi ve tüm Grek kentlerine egemen oldu. Ephesos'taki Artemis tapınağını tekrardan inşa ettirdi. Kroisos döneminde Lidya devleti zenginliğinin ve kültürel gelişiminin doruğuna ulaştı. Dillere destan zenginliği kaynağını bağlı bölgelerden alınan haraçlar, ticari gelirler ve ülkenin doğal zenginliklerinden alıyordu.


Maya Takvimi Kroisosheykelnx4
Lidya Kralı Kroisos


Maya Takvimi Lidyaaltnparasmw1
T.C.Tarafından Bastırılan Kroisos Altın Hatıra Para

MÖ 6.yy'ın ortalarında beliren Pers tehlikesini gören ve önlemler alan Kroisos Sardes yakınlarına gelen Pers ordusuyla karşılaştı ve yenildi. Sonuçta İranlılar tüm Anadolu'ya hakim oldular ve Lidya devleti tarih sahnesinden silindi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:50 pm

Lidya dili gizemini koruyor



Uşak Arkeoloji Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu, 21. yüzyıla girilmesine karşın, antik dillerin en zorlarından birisi olan Lidya dilinin, ancak yüzde 50 oranında çözüldüğünü söyledi.

UŞAK - Lidya dilinin, tıpkı Arapça gibi sağdan sola yazılıp okunduğunu da belirten Akbıyıkoğlu, �Elbette ki, bu dilin tamamı çözülmeden, kesin bir bilimsel onay söz konusu olamaz. Elimizde çok az miktarda Lidya yazıtı bulunuyor. Bunlar kıyaslamalı bir deşifre için tam yeterli değil.

Dünyaca ünlü �Karun Hazineleri�ni 1966 yılında yapılan kaçak kazılar sonunda Uşak Güre Beldesi İkiztepe yöresinden yurt dışına kaçırılmasının ardından; hazinenin peşine düşerek, satıldığı New York Metropolitan Müzesi�nden geri alınmasını sağlayan Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Akbıyıkoğlu �Milattan önce iki binli yıllarda kurulan ve en güçlü dönemini de bin 500�lü yıllarda yaşadığı belirlenen Lidya Krallığı�nın toprakları, bu günkü Manisa�nın tamamı ve İzmir�in doğu kesimindeki Gediz ve Küçük Menderes vadilerini içine almakta idi. Ekonomik ve ticaret açısından çok varlıklı olan Lidya krallığının başkenti Sardes, bugünde Sart adıyla Manisa�nın ilçesidir ve tarihsel SİT alanı olarak koruma altındadır. Lidya halkının Hint-Avrupa ailesine bağlı bir dil konuştuğu biliniyor. Ancak bu dil, antik dillerin en zorlarından birisi olup halen sadece yüzde elli oranda çözülebildi. Bu döneme ait eserlerin bazıları Manisa-Sart�ta, bazıları Uşak Arkeoloji Müzesi�nde, bazıları ise, Bodrum Müzesi�nde bulunan kimi antik buluntular delil olarak Uşak Arkeoloji müzesinde sergileniyor� dedi.

Lidya dilinin, tıpkı Arapça gibi sağdan sola yazılıp okunduğunu belirten Akbıyıkoğlu, �Elbette ki, bu dilin tamamı çözülmeden, kesin bir bilimsel onay söz konusu olamaz. Elimizde çok az miktarda Lidya yazıtı bulunuyor. Bunlar kıyaslamalı bir deşifre için tam yeterli değil. Ancak, Türk arkeologları Lidya tarihi üzerine bir hayli deneyim kazanmış durumda� diye konuştu.

�Lidya�lıların metal işleme, camcılık ve dokumacılıkta büyük ilerleme kaydettiklerine� dikkat çeken Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu, �Örneğin dünyada ilk yün battaniye de bu yörede dokunarak satıldığını, bulgulardan belirledik. Bugünkü Uşak battaniyesi de herhalde o günlerin devamı olsa gerekir� dedi.

Ticarette Anadolu sınırını aşıp oldukça geniş bir coğrafi alanın mal ihtiyacını karşılamaya başlayan Lidya�nın, özellikle Kral Krezüs (Karun) zamanında zenginlik ve refahın doruğuna çıktığını belirten Akbıyıkoğlu, �Onun iktidarı zamanında ticari gelişimin yanı sıra, ülkesinin topraklarının sınırı da genişleyip Doğu�da Kızılırmak�a dayandı. Çalışkan Lidya�lıların eğer dilleri tam olarak çözümlenir ise, kullandıkları iddia edilen kredi kartları da netleşir. Lidya krallığı MÖ 547�de Pers Kralı 2. Kyros�un gerçekleştirdiği saldırılar sırasında çöktü ve başkent Sardes�i işgal eden yağmalandı. Sömürge haline getirildi. MÖ 334�e kadar Persler�e bağlı kalan Lidya, daha sonra da, Büyük İskender tarafından ele geçirildi, kısa süre sonra da tarihten silindi. Ama tekrar ediyorum, kullandıkları öne sürülen kredi kartları uygulaması tam olarak Lidya dili çözümlenmeden kanıtlanamayabilir� dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:50 pm

Avarlar


Maya Takvimi Avarbayanhanbayrakdi2
Avar İmparatoru Bayan Han
Maya Takvimi Avarlaryi8

İkinci Türk İmparatorluğu'nu kuran kavim (lll.-IX.yy.).

Hun İmparatorluğu'ndan sonra Orta Asya'da, Avar İmparatorluğu kuruldu (M.S. III. yy.). Kore Yarımadası'na kadar yayılan bu devlet önce Çinlilere yenildi (458), sonra Göktürkler tarafından yıkıldı (522).

Maya Takvimi Avardevletirn7

Bu yenilgiden sonra, Avarların büyük bir bölümü batıya göç etti. Bir süre Volga dolaylarında ve Güney Rusya'da yaşadıktan sonra, Macaristan merkez olmak üzere Tuna yöresine yerleştiler ve yine büyük bir imparatorluk kurdular. 573-882 yılları arasında toprak anlaşmazlığı yüzünden Bizans ile birkaç kere savaştılar, bu savaşların çoğu yenilgiyle sonuçlandı. Böylece Avarlar zayıf düştüler, sonunda Şarlman (Büyük Kari) Avar İmparatorluğu'nu ortadan kaldırdı, Avar kavmi İslavlara karışarak eridi.

Avarlar da birçok Türk kavmi gibi göçebe bir kavimdi. Devlet çeşitli kabilelerden oluşan bir federasyon biçimindeydi. Bir asker ve savaş düzeni içinde yaşayan Avar Devleti'nin başında bir kağan bulunurdu. Genellikle atlı olan Avarların başlıca silâhı ok ve yaydı, ama kılıç da kullanırlardı. Avarların bir kısmı zamanla göçebelikten çıkıp yerleşik hayata girmiştir. Bunlardan bir kısmı ticarette başarı göstermiştir. Macaristan'da kazılan on beş bin kadar Avar mezarında, Avarların yaşayışı ile ilgili pek çok eser bulunmuştur.

AVAR KAVALI

Macaristan'da Janoshida (Szolnik ili) bölgesinde 1933 yılında yapılan bir kazıda, bir erkek iskeletinin el kemikleri arasında bulunan bu çifte borulu kavalın ses delikleri 2+5 şeklindedir. Benzerlerine Kafkasya. Volga ve Türkistan dolaylarında bugün de rastlanır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:51 pm

Eski Yunan



Yunanca «Helias»tan dolayı «Helenler» de denen, Yunanistan Yarımadasında yaşayan kavimler ve onların kurduğu eski devlet ve uygarlıktır.

Çiftçi bir halk olan Helenler ya da Eski Yunanlılar, tarihlerinin başlangıcında çok sade bir yaşam sürerler, sırtlarına kendilerinin dokuduğu yünden bir gömlek, ayaklarına sığır derisinden çarık giyerlerdi. Köylüler tek bir odadan ibaret olan kulübelerde oturur, evcil hayvanlarla birarada yatarlardı. Soylular sınıfı ömürlerini savaş, av, eğlence ve yarışmalarla geçirirlerdi. Deniz kıyısında yaşayanlar ise pek de dayanıklı olmayan teknelerle balıkçılık yaparlardı.

Savaşçı kavimler olan Akalar ve Borlar tarafından istilâ edilmeden önce, Yunanistan Yarımadası'ndaki dağlarla çevrili küçük ovacıklarda birbirine rakip bağımsız siteleri oluşturan topluluklar yaşıyordu. Bu sitelerden özellikle Atina ve Isparta'nın, Eski Yunan uygarlığında özel bir yeri vardır.

Eski Yunan halkı M.Ö. VI. yüzyılda Anadolu kıyılarında ve Akdeniz'de (Güney İtalya, Sicilya) yeni kentler kurdular. Siteler arasında büyük geçimsizlikler ve rekabet olmasına karşılık Eski Yunan toplulukları din ve dil bakımından bir birlik oluşturuyordu ve bu birlik sayesinde siteler, Persleri geriye püskürtmüşler, Isparta ordusunun Termopil'de (Thermopylai) ezilmesine rağmen Perslere karşı iki büyük zafer kazanmışlardı: Maraton Zaferi (M.Ö. 490) ve Salamis Deniz Savaşı (M.Ö. 480).

İşte bu olaylardan sonra Eski Yunan uygarlığı gelişmiş ve özellikle Atina, mimarları, bilginleri, filozofları, şairleri, müzikçileri, tiyatrocuları ve heykelcileriyle bu uygarlığı ebedîleştirmişti.

V. yüzyılın sonlarına doğru siteler yeniden birbirine düşünce Atina ve Isparta, ayrı ayrı bütün Yunanistan'a hâkim olmak istedi. Bu yüzden çıkan Peloponnes Savaşı, tüm ülkeyi kasıp kavururken veba salgını da Atina halkını kırdı. Böylece Atina, Isparta'nın baskısı altına girdi ve kendi yasalarından vazgeçmek zorunda kaldı (M.Ö. 404).

Bu kavgalardan yararlanan Persler Anadolu'yu ele geçirdiler ama Yunanistan topraklarını elde edemediler. Ama az sonra Makedonya kralı Filip (Philippos) II Yunanistan'ı fethetmekte hiç bir güçlükle karşılaşmayacaktı (M.Ö. 337).

İskender İmparatorluğu

Filip'in oğlu Büyük İskender başkaldıran sitelere boyun eğdirdi (Thebai yerle bir edildi) ve hırsla fetihlere girişti. On yıla yakın bir süre içinde, Akdeniz'den Hindistan kıyılarına kadar uzanan geniş bir imparatorluk kurdu. Darius III'ün tahtına yerleşti, onun kızıyla evlendi, yeni danışmanlar edindi ve birçok doğu âdetini benimsedi. Ne var ki İskender İmparatorluğu'nun zayıf birliği, ardılları arasındaki rekabete dayanamadı. İmparatorluğun parçalanmasıyla asıl Yunanistan'ın gücü de son buldu; onun yerini Antakya, Bergama ve İskenderiye gibi kentler aldı.

Romalılardan Türklere

Yunanlılar Kelt saldırılarına bir süre karşı koydular, ama Romalıların gücüne dayanamayarak sonunda onlara boyun eğdiler (M.Ö. 146). Eski Yunan uygarlığı öylesine zengindi ki Roma bu zenginliği ve sanat hazinelerini yağma etmekle kalmadı, onu taklit etmeğe de çalıştı: Yunan edebiyat, sanat ve mitolojisi Romalılar için en geçerli kaynak oldu ve sonunda onların uygarlığını belirli bir biçimde değiştirdi. Siyasal bakımdan ise Eski Yunanistan artık prokonsüllerce yönetilen iki eyalet haline geldi. Roma İmparatorluğu'nun büyük iktisadî dolaşımı dışında kaldı, onlara yazlık oturma yeri oldu.

Yabancı istilâları (Vizigot, Ostrogot, İslav, Bulgar) bu barış dönemini altüst ederek Yunanistan'ın yıkılıp dağılmasına yol açtı (III. yüzyıldan X. yüzyıla kadar).

Siteler ve Yurttaşlar

Eski Yunan'da sitelerin kurulması 2.500 yıllık bir olaydır ve bu uygarlığın temeli sitedir (polis). Her site az sayıda (beş-on bin) yurttaştan oluşurdu; sitede yaşayan yurttaşlar sırayla çeşitli görevler (maliyeci, asker) yüklenerek devlet yönetimine katılma hakkını elde eder ve yasaların güvencesinden yararlanırlardı.

Sitede oturanlar siyasal açıdan eşit değillerdi: yabancılarla kölelerin hiç bir hakkı yoktu. Aşağılık sayılan ve elemeğine dayanan işler bunlara yaptırılırdı.

Yurttaşlar şehrin merkez kesiminde otururlardı; burası savaş sırasında müstahkem bir kale, barış günlerindeyse siyasal, düşünsel, dinsel ve ekonomik yaşamın merkeziydi. Her sitenin kendi tanrıları ve yalnız kendi yurttaşlarınca uygulanan dinleri vardı.

Eğitim de sitelere göre değişikti. Isparta'da çocuklar çok sıkı, âdeta askerî bir eğitim görürdü. Yeniyetmelikten çıkma sırasında, soğukkanlılıklarını ve duyarsızlıklarını ispat etmek için köleleri (heilos) öldürebilirlerdi. Ve ömür boyu savaşa hazır askerler olarak kalırlardı.

Eski Yunan şehirleri çok canlıydı; buralardaki alışveriş yerleri şimdiki Yakındoğu şehirlerinde görülen çarşı ve pazarlara benzerdi. Bütün yurttaşlar, hattâ köleler şehrin ortasında bulunan ve agora denen büyük bir meydanda toplaşıp buluşurlardı. Sebze, şarap ve balık satıcılarının çığlıkları, halı-kilim ve koku sergileri arasında, neşeli bir uğultu içinde karşılaşır, söyleşir, tartışır, itişir-kakışırlardı.

Atina'da yurttaşlar Ekklesia denen halk meclisinde toplanır, bu toplantılarda sitelerinin sorunlarını tartışır, savaş ya da barış konusunda karar alırlardı.

Sofokles'in, Aiskilos'un, Euripides'in trajedilerinin ya da Aristofanes'in komedilerinin oynandığı açıkhava 'tiyatrosu, halkın tek eğlencesiydi.

Yunan uygarlığı M.Ö. V. yy.da en yüksek düzeye ulaştı; III. yy.da İskender'in fetihleriyle her yana yayıldı. Ordunun bozguna uğramasına rağmen Yunanistan'ın etkisi Roma'ya kadar uzandı ve Roma uygarlığının gelişmesinde büyük payı oldu.

Haşmet ve Sefalet

Anıt yapıların güzelliği, edebiyatın göz kamaştırıcı parlaklığı bizi yanıltmamalıdır. O zamanlar Yunanlıların çoğu köylerde harap kulübelerde, şehirlerde basit evlerde ve ilkel kondularda yaşıyorlardı. Kaldırımsız, ışıksız dar sokaklarda lağım suları akardı. Her taraf sinek, sivrisinek, fare doluydu. Atina ya da Isparta'ya dışarıdan gelen bir kimse önce pislikle ve ağır kokularla karşılaşırdı.

Perikles Çağı

'Perikles (M.Ö. 495-429) döneminde Atina, sosyal ve kültürel alanda kazandığı başarılar sayesinde öteki Yunan sitelerine üstünlüğünü kabul ettirdi. «Perikles çağı» tarih (Herodotos), felsefe (Sokrates ve Eflatun), tiyatro (Aiskilos [Aiskhylos], Sofokles, Euripides) ve özellikte sanat (heykelci Pheidias'ın Akropolis'teki çalışmaları) alanında olağanüstü bir gelişme gösterdi.

Isparta

Atina'nın büyük rakibi Isparta aristokratik bir rejimle yönetiliyordu. Ahalisi üç sınıftan oluşuyordu: heilos (savaşta tutsak alınan ve toprakları işleyen köleler), perioikos (Isparta'ya boyun eğmiş Akalar) ve eşitler (tamamı yurttaş sayılan savaşçılar sınıfı). Yedi yaşından başlayarak sert ve sıkı bir eğitim gören eşitler, Isparta'yı Med Savaşları'na kadar Yunanistan'ın en güçlü devleti yaptılar.

Sitede Din

Din, sitedeki yaşamın bir parçasıydı. Yüksek görevlilerin yönettiği din törenlerine sitenin bütün ahalisi katılırdı. Ayinler kesin kurallara bağlıydı ve candan katılmayı gerektirirdi: Yunanlılar, candan katılmazlarsa, kıskanç ve alıngan olan tanrıların kendilerini korumayacağına inanırlardı.

Aristofanes

Aristofanes (M.Ö. 445-386) kırk kadar komedi yazmıştır; başlıcaları şunlardır: Bulutlar, Yaban Arıları, Kuşlar, Lysistrata, Plutos ve Kadınlar Meclisi. Aristofanes, buluşlarla dolu usta bir üslûpla savaşa, hasımlarına, paraya saldırır ve Atina mahkemelerini gülünçleştirir. Kullanmaktan sakınmadığı edepsizce sözler, herkesi, sıradan insanları olduğu kadar seçkinleri de güldürürdü.

Maya Takvimi Yunan1ss2Maya Takvimi Yunan2he5

Solda) Erekhtheion Tapınağı'nda (Akropolis) kareler tribünü (M.Ö. 421-406). Genç kız biçimli bu zarif sütun-heykeller, Eski Yunan'da kadına gösterilen saygının simgesi sayılır.

(Sağda) Mitoloji öykülerinden birini canlandıran bu sahne, M.Ö. VI. yy.dan kalma bir Yunan vazosu üzerinde yer alır. Louvre Müzesi, Paris.

Maya Takvimi Yunan3lj7Maya Takvimi Yunan4vk5

(Solda) Demostenes (M.Ö. 384-322), Atina'nın ünlü hatibi ve siyaset adamıydı. Demokrasinin ve millî bağımsızlığın ateşli savunucusu olan Demostenes, on yılı asan bir süre Atinalıları, Makedonya'nın saldırgan kralı Filip tehlikesine karşı uyarmağa çalıştı; bu yöndeki konuşmaları hitabet örnekleridir; ama çabaları boşa gitti ve sonunda Filip'in oğlu İskender Yunan ülkesini de egemenliği altına aldı.

(Sağda) Panathena yarışlarında yer alan dört at koşulmuş bir yarış arabası resmiyle süslü Yunan küpü (amphora). Bu küpler, sözü geçen yarışlarda birinci gelenlere ödül olarak verilirdi. Attike'de bu büyük bayram dört yılda bir temmuz ayında yapılır ve altı gün sürerdi. British Museum, Londra.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:51 pm

Kommagene Krallığı


Maya Takvimi Nemrud1ls4

Kommagene Krallığı Türkiye'nin güneydoğusunda, Dicle ve Fırat Nehirlerinin yukarı kıyılarında kurulmuştu. Bugün bu topraklar anlatılan o cennete ait ipuçları vermiyor-cenneti çağrıştırmakta zorlanıyor. Yamaçları kapladığı söylenen o ağaçlar artık yok ve keçi sürüleri bitki örtüsünün son yeşilliklerini tüketmekle meşgul. Başlatılan sulama kanalları mucizeler yaratacak ve verilen çabalar sonunda bölge yeniden ağaçlanacak zira toprak burada çok verimli ve sayısız dağ pınarı var.

Kommagene kömür, demir, altın ve petrol gibi mineral ve madenleriyle ünlü çok verimli bir bölgeydi. Bu zenginliklerin bir kısmı bugün yeniden keşfedilmiş durumda. Örneğin 1960larda bir arkeolog Fırat'tan altın çıkarmayı başardı. Diğer bir kesif petrol ile yasandı. Son birkaç yıldır bölgede yaygın olarak ham petrol sondajı yapılıyor.

Her yerde Türk Petrol Ofisi'nin kara altın çıkaran petrol çıkarma şantiyelerini görmek mümkün. Ama artık zamanda yolculuk etme vakti. Kommageneyi ilk kez I.Ö. 850 civarında yazılı tarihin kayıtlarında görmeye başlıyoruz. Bir Asur kralının tutanaklarında, halkın krala yıllık vergi olarak altın, gümüş ve sedir ağacından yapılmış tahta verdiği yazılı. Belli ki o günlerde değerli sedir ağaçları sadece Lübnan'da değil Kommagene topraklarında da yetişiyordu. Kommagene Asurluların bir uydusu haline geldiği dönemde.

İ.Ö. 700 civarında bir Kommagen Kralı Asurlulara başkaldırır. Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: "Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu. Sadece kötü planlar yapan bir hilekar," diyerek suçlar. Kral Sargon'un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir. Ancak Sargon sözlerine şöyle devam eder: "karısını, oğullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya'nın güneyine (bugün Irak) sürdüm." Anlaşılan, yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi.

İ.Ö. 600 dolaylarında Babilliler Asurluları yenilgiye uğratırlar. Sonradan Kommagene krallığını başkenti olacak olan Samsat'da son kez savaşırlar. Bu savaşta Mısır ordusu Asurlulara destek verir ancak Babilliler birleşik orduları yenmeyi başarırlar. Kommagene halkı İ.Ö. 550 dolaylarında, önce Babillileri yenen Perslerin sonra da Persleri yenen Büyük İskender'in ordularının istilasına tanık olur. İ.Ö. 300'lerde Büyük İskender'in veliahtlarından biri olan Kral Seleukos 1. Nikator bölgesinde hüküm sürer. 1.Nikator Kommagene krallarının Yunan atalarından birisidir. İ.Ö.130'larda Kommagene krallığı bağımsızlığını kazanır.

Kral Mithridates I Kallinikos

Küçük Asya'da hüküm süren çogu krallık gibi Kommagene de dogu ve batı halklarının kaynaştığı bir pota oldu. Farklı kültürleri, gelenekleri olan farklı diller konuşan insanlardı onlar ve doğal olarak kendilerini birleşmiş tek bir halk olarak görmüyorlardı. Onlar için aile ve kan bağı Kommagene krallığı altında birleşmiş olmaktan daha önemliydi. Kral Mithridates bu tavrı değiştirmek için çok çalıştı.

Örneğin her yıl atalarının onuruna Kommagene krallığında Olimpiyat Oyunları düzenledi. Bu oyunlar, Yunanlıların Olimpiyat Oyunlarıyla karsılaştırılabilir nitelikteydi. Gençlik yıllarında Kral Mithridates de bu oyunlara katılmış ve Kommageneliler arasında popüler olmayı başarmıştı. Yetenekleri sayesinde Kral Mithridates pek çok ödül almış ve bunun bir sonucu olarak Güzellikle zafer kazanan' anlamına gelen Kallinikos' adını almıştı.

Mithridates Laodike adında bir Seleukos prensesiyle evlendi. Üç kızları oldu ve dördüncü çocukları da kız olunca çift bir oğul sahibi olamama kaygısına kapıldılar. Bir oğula sahip olmak krallığın kalıcılığı açısında çok önemliydi ve erkek evladı olmayan bir kralın veliahdı da yok demekti. Oğulları olduğunda tattıkları mutluluk ve rahatlık sonsuzdu ve çocuğa Laodike'nin babasının adı, Antiokhos, verildi.

Kommagene krallığı gücünü kat kat asan güçlerin tehdidi altındaydı ve Mithridates yardıma muhtaçtı. Yardım alma amacıyla Mithridates tanrılarla bir anlaşma yaptı. Bu tanrıların gerçek mi hayali mi oldukları bilmiyoruz, ancak krallığın bağımsızlığını koruduğu dikkate alınırsa Mithridates'in anlaşmasının ise yaradığı söylenebilir.

Diğer taraftan bu sözleşmenin halklar arasındaki uyumsuzlukları yumuşattığı anlaşılıyor. Kommagene Krallıgı'nı oluşturan bu başka başka köklerden gelen insanların kendilerini birbirleriyle bağlantılı hissetmeleri güçtü. Ancak tanrılarla yapılan sözleşmeden etkilendiler ve kendilerini tanrıların korumayı kabul ettiği seçilmiş insanlar olarak gördüler. Böylelikle, Mithridates krallığını meydana getiren halklar arasında bir bağ oluşturulabildi.

Kral bu sözleşmenin onuruna ülkenin her yerinde, temenos denilen, küçük tapınaklar insaa ettirdi. Temenoslar ülkenin en göze çarpıcı noktalarında kuruldu. Bu noktalardan tapınakların en önemlisi olan kutsal Nemrud Dagı'nın tepesindeki tapınağı görmek mümkündü. Bu tapınakların hepsinde tanrılardan biriyle el sıkısan Kral Mithridates'in tasvir edildiği bes tablet bulunurdu.


Maya Takvimi Nemrutdanv2Maya Takvimi Nemrutda1tv1Maya Takvimi Nemrut0mw7

1.Bölüm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:51 pm

Kommagene Krallığı


Maya Takvimi Nemrut3wr5Maya Takvimi Nemrut2vs1Maya Takvimi Nemrutaslanrg6

Mithridates tanrılaraiYunanca ve Persce olan isimler verdi:

Apollo/Mithras
Artagnes/Herakles
Zeus/Oromasdes
Hera/Teleia
Helios/Hermes

Mithridates tanrılara her iki dilde isim vermesinin sebebi krallığını oluşturan halkların kendilerini tanrılara yakın hissetmelerini sağlamaktı. Bu tas tabletler stel olarak da bilinir. Bu steller sayesinde Kral Mithridates tebaasını sadece onun sayesinde koruma altıda olabileceklerine inandırdı. Bur temenoslar kralın tanrılarla yaptığı anlaşmanın şahitleriydiler. Apollo / Mithras, Artagnes / Herakles, Zeus / Oromasdes, Hera / Teleia ve Helios / Hermes'i karsılayan / ev sahipligi yapan Kral Mithridates'in beş steli.

Loos'un onuncu günü--14 Temmuz-- "Yüce Tanrıların Tezahürü" günü olarak kabul edildi. O gün Kral Mithridates'in taç giydiği gün olarak da seçilmişti. Her yıl o gün Kommageneliler köylerinin veya kasabalarının yakınındaki tapınaklarında biraraya gelerek kutlamalar yaparlardı. Bu kutlu günde Kral Mithridates Nemrud Dagı'nın zirvesinde Kommagene'nin asilzadeleri ve diğer önemli şahsiyetleriyle bir araya gelir ve yüzlerce yurttaşının önünde tanrıların temsilcilerini kabul ederdi.

Kral Antiokhus I Theos

Kral Mithridates'in oğlu Antiokhos ailesinden Yunan ve Pers kültürün karışımı bir eğitim aldı. Annesi Kraliçe Laodike Büyük İskender'in soyundandı, babası ise Perslerin kralların kralı' dedikleri 1. Darius idi. Antiokhos çok genç yastayken babası onu bir Seleukos prensesi olan İsias Philostorgos, Sevgili' ile evlendirdi. Bu evlilik tamamen politik bir amaç uğruna plânlanmıştı ve aşkla pek ilgisi yoktu.

Mithridates tahtını ogluna bıraktıktan sonra onu gözetmeye devam etti. Nemrud DaĞı'ndaki tapınağı birlikte tasarladılar. Tapınak Mithridates'in temellerini attığı tanrılarla yapılan sözlesmenin merkezi olacaktı. Mithridates'in yaklaşımı, her zaman olduğu gibi pragmatikti. Tapınak öylesine etkileyici bir anıt olmalıydı ki tebaası sözleşmenin önemini anlamalıydı.

Nemrud Dagı'nın bölgeye hakim konumu tapınagın ülkenin her yerinden kolaylıkla görülmesini sağlayacaktı. Antiokhos ise idealistti. Ona göre sözleşme yeni bir dine beşik, Nemrud Dagı da onun merkezi olacaktı. Bu yeni din Nemrud'dan tüm medeni dünyaya yansıyacaktı. Bir din yaratmanın verdiği güvenle olsa gerek, Antiokhos taç giyişinin hemen ardından kendine Theos (Tanrı) adını verdi. Ve kendince bir efsane oldu.

Antiokhos babasına çok derin bir saygı duyar ancak annesi Laodike'yi her şeyin üstünde severdi. Bir çok yazıtta kendisini annesini seven kişi' olarak kaydettirmiştir. Annesine tanrıça anlamına gelen Thea ismini verdi. Nemrud Dagı tanrılarının heykelleri arasında annesini kendisiyle birlikte ölümsüzlestirdi. Tanrı Zeus'un soluna Kommagene Kralı, Theos olarak kendisini, Zeus'un sağına da Kommagene'nin Anası, Thea, olarak annesi Laodike'yi yerleştirdi.

Sanat

Kommagene'nin tamamen kendine özgü bir sanat geleneği vardı. Bu gelenek Yunan ve Pers sanatlarının essiz bir senteziydi. Antiokhos sanata destek verdi. Meclisinde sanatçıları ve bilginleri toplardı. Bunlara karalın arkadaşları' anlamına gelen philoi denirdi. Kral Mithridates zamanında sanatta dogu etkisi agır basmaktayken Kral Antiokhos dönemi sanatı daha doğalcı (naturalist) ve daha az stilize (geleneğe uygun) bir üslup kazandı. Antiokhos Yunan kültürünü tercih etmiş ve kendine Yunanlıların ve Romalıların dostu' adını vermişti.

Dağın zirvesindeki heykeller Kommagene sanatının ihtişamını belgeler. Orada doğu ve batı tam bir uyumla kaynaşır. Batı Terası'ndaki Antiokhos basında formu bozabilecek tüm ayrıntılardan arındırılmış çok güzel bir örnektir. Heykelde süslü bir sakal, takı ya da başka bezemeler yoktur. Sade ve dinamik bu eser bugün bile ebedi güzelliğiyle görenleri heyecanlandırır.

Ticaret

Ticaret Kommagene Krallığı için önemli bir gelir kaynağıydı. Romalılar ile Partlar arasında büyüyen sorunlar dogu ve batı arasındaki ticareti engelliyordu. Bu iki süper güç arasında bağımsız tek devlet olan Kommagene hem Romalılar hem de Partlarla ticari ilişkiler kurmuştu. Kommageneli tüccarlar özgürce Partların topraklarında ticaret yapabilyorlardı. Çin'den ipek, Hindistan'dan egzotik hayvanlar ve baharatlar dahil pek çok malın ticaretini yapıyorlardı.

Antiokhos denetimi altında tuttuğu Toros Sıradağları ve Fırat Nehri geçitleri sayesinde ağır vergiler topluyordu. Zenginliği sayesinde Kommagene sadece bir geçiş yeri degil aynı zamanda lüks malların tüketildiği bir ülke olmuştu. Getirilen mallar başkent Samsat'da Romalılara ve zengin Kommagenelilere satılıyordu. Antiokhos devrinde Samsat dogu ile batı arasındaki ticaretin merkezi haline geldi. Partlar, Kommageneliler, Romalılar, Yunanlılar ve Araplar orada bir araya geliyorlardı.


2.Bölüm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:52 pm

Kommagene Krallığı



Maya Takvimi Nemrutkarakutmlstp1Maya Takvimi Nemrutzeusmr2

Roma'yla Savaş

Romalılar batı Anadolu'ya ilk adımlarını atar atmaz Bythinia, Pisidia, Galatia ve Cappadocia gibi Küçük Asya krallıklarını birer birer ele geçirmeye başladılar Pergamon'dan sonra İ.Ö. 80 dolaylarında Bythinia ve Pisidia'yı egemenlikleri altına aldılar. Aynı sıralarda Partlar da Kommagene sınırlarına varmışlardı. Romalılar İ.Ö. 70 sıralarında en büyük düşmanları Pontus Krallığı'nı devirdiler. Hemen arkasından da Pontus'un güçlü müttefiki olan Arm krallığını yıktılar ve fetihlerini tamamlamak için süratle bölgedeki son bağımsız krallık olan Kommagene'ye yöneldiler. Bu küçük ülkenin istilası başlangıçta hiç de zor görünmüyordu.

İ.Ö. 69'da Kommagene'nin baskenti Samsat kuşatıldı. Ancak hiç umulmayan bir şey oldu ve Roma savaş makinesi durdu. Romalı askerler daha önce hiç görmedikleri bir maddeyle bombalanıyorlardı. Romalı tarihçi Plinius onun vurduğu asker silahıyla beraber yanıyordu.' Anlasılan Kommagene dışında bilinmeyen bu gizli silahın sebep olduğu korku çok büyük olmuştu. Samsat düşmedi. Roma konsülü Lucullus ile Kral Antiokhos özel bir görüşme için bir araya geldiler. Bu görüşmenin kaydı yok ama toplantı sonunda Roma ordusu geri çekildi. Kommagene için durum gerginligini korumaya devam ediyordu zira bir yanlarında sömürgeci savaş tutkunu Romalılar diğer tarafta güçlü Part ülkesi vardı.

İ.Ö. 64'de Romalılar istilalarına devam ettiler. Seleukos devletinden kalanlar Suriye vilayetine dahil edildi. Bu devirde Roma'nın Kommagene Krallığı dışında Küçük Asya'da egemenliği altına almadığı devlet kalmamıştı. Kommagene Seleukos devletinin yıkılısından küçük bir toprak parçasını ülkesine katarak yararlandı. Kommagene'nin stratejik konumu Roma'nın doğuya doğru genişlemesinde hayati önem tasımaktaydı. Ya burası da istila edilecek ya da genişlemekten vazgeçilecekti.

Antiokhos Partlarla ilişkisini güçlendirmesi gerektiğini biliyordu. Bu amaçla kızı Laodike'yi Part kralına es olarak verdi. Bu evlilikten bir erkek çocuk dünyaya geldi, Pakoros. O babasının gözdesi ve tahtının tek varisiydi. Küçük Asya'da savaşlar sürüyordu. I.Ö. 53 yılında Partlar Romalıları yenerek Suriye'yi fethettiler. Bunu fırsat bilen Pontus Krallığı Roma'ya başkaldırma gücünü kendinde buldu.

Jül Sezar Küçük Asya'a yürüyerek ayaklanmayı bastırdı. Sezar'ın tarihe geçen "geldim, gördüm, yendim' sözü bu zaferin ardından söylenmiştir. Sezar'ın öldürülmesiyle Roma İmparatorluğu bölündü. Markus Antonius doğuyu Oktavianus batıyı aldı. Markus Antonius meclisini, sevgilisi Kleopatra da yanında olduğu halde, Tarsus'ta kurdu. Jül Sezar da Mısır kraliçesinin güzelliği karsısında ezilmiştir.

İ.Ö. 38'de Markus Antonius Part ordusunu yendi ve veliaht prens Pakoros'u öldürdü. Annesi Laodike ve Part Kralı olan babası derin bir acıya düştüler. Antiokhos kızı ve damadının acısını paylastı ve onlara yardım etmek istedi. Antiokhos savaştan kaçarak Kommagene'ye sıgınanları himayesini altına aldı ve onları Marcus Antonius'a teslim etmeyi reddetti. Savas istemeyen Antiokhos esirlere karşılık, 25 bin ton gümüşe eşit olan 1000 talens teklif etti. Zenginligiyle ünlü Kommagene'nin tüm altın ve gümüş varlığına göz koyan Markus Antonius sığınmacılara karşılık olarak Kommagene'nin tüm servetini istedi. Antiochus'un bu teklifi kabul etmesi söz konusu olamazdı.

Markus Antonius küçücük bir krallıktan gelen bu cevabı büyük bir hakaret olarak görerek askerlerine derhal Kommagene'yi kuşatmalarını emretti; kendisi Tarsus'ta, meclisinin basında, kalarak ordusundan gelecek iyi haberleri beklemeyi tercih etti. Ancak beklenenin aksine, Samsat kuşatması istenildiği gibi gitmiyordu. Bunun üzerine gücünü arttırmak isteyen Markus Antonius Tarsus'daki keyifli yaşantısını bırakıp yanına Judea Kralı Herod da olduğu halde ordusunun basına geçti.

Zaferin yakın olduğuna emindi. Belki de şu gerçekleşti: Samsat kuşatması boyunca Kommagene askerleri Kommagene'yi çevreleyen alanlarda yoğunlaşmayı sürdürdüler. Eli silah tutan her Kommageneli krallarının çağrısına sadakat gösterdi. Yeterli sayıya ulaştıklarında Roma ordusunun malzeme kollarına saldırıya başladılar. Kısa bir süre sonra Roma ordusu malzeme sıkıntısı çekmeye başladı bunun üzerine Markus Antonius durumun düzeltilmesi için bölgeye kendi süvarisini gönderdi.

Kommagene konseyinin beklediği hamle de tam buydu. Ağır zırhlı seçkin Kommagene süvarilerini devreye girdi. Kommagene ordusunu askerleri ve atları kendileri adeta yenilmez kılan siyah çelikten zırlarını kusandılar. Sayıları ancak bir kaç yüz kadardı ancak saldırılarına hiç bir düşman dayanamazdı. Bu çelik kuvvet ordunun gözbebeğiydi.

Kommagene atlıları sabah sisinde Roma süvarilerini bekliyorlar. Atlar sinirli sinirli toprağı eseliyor. Aniden yürek titreten bir trompet sesi sisi yırtıyor. Bu işaretle Kommagene süvarileri harekete geçiyor. Şaşkınlık içindeki Roma ordusu için artık çok geç. İlk saldırıya karsı koyabilmek için Roma süvarileri saflarını çekiliyorlar. Trompet sesleri ikinci kez duyulduğunda Kommageneli süvariler koşuya geçiyorlar.

Şimşek gibi ilerleyen atların altında yer titriyor. Ağır zırhlı atlılar hafif kuşamlı Roma süvarilerinin üzerine saldırıyorlar. Romalılar oyuncak askerler gibi yıkılıyorlar. Soğuk kanlı ve yüksek disiplinli Roma süvarileri çabucak toparlanıyor ve sayıca olan üstünlüklerine de güvenerek bu küçük çelik gücü çember içine almaya çalışıyorlar. Ve yine trompet sesleri.

Kommagene süvarilerinin iki yanından bir kartalın kanatlarını andırırcasına çıkıveren okçu birliği Roma süvarilerine ok yağdırmaya başlıyor. Hafif kuşamlı süvariler çelik ok yağmuru altında çaresizler ve pek çoğu yaralanıyor. Ağır zırhlı Kommagene atlıları Romalıları okçuların önüne doğru sürüyorlar. Okçular müthiş bir hızla ok yağdırmaya devam ediyorlar. Romalılar önce akıllarını sonra da hayatları kaybediyorlar.

Günün sonunda Markus Antonius süvari birliğini yitirmiştir. Bir yanda Samsat surları diger yanda Kommagene süvarileri olmak üzere Romalılar artık kuşatan değil kuşatılmış olandır. Böylece Markus Antonius Samsat kuşatmasından vazgeçmek zorunda kalır. Ortağı Herod savasın sonunu beklemeden krallığı Judea'ya döner. Markus Antonius çaresiz geri çekilir. Antiokhos durumu yumuşatmak için Markus Antonius'a 300 talens verir. Sadakasızlıktan nefret eden Antiokhos verdiği para karşılığında Markus Antonius'dan kendisine bir vatan hainini teslim etmesini sart koşar.

Kommagene'nin Sonu

Bu olaylardan kısa bir süre sonra ölen Antiokhos Nemrud tapınağına, tahminen babasının yanına, gömüldü. Antiokhos'tan sonra tahta oglu 2. Mithridates geçti. Kommagene Roma İmparatorlugu'na denk değildir artık. Mithridates'in yönetimindeki Kommagene Suriye'nin önce uydusu sonrada eyaleti haline gelir. Romalılara karsı verilen savaşta oğlunu kaybeden Part Kralı'nın acısı o kadar derindir ki kendi arzusuyla tahtından feragat eder. Veliaht prensin dedesi Antiokhos'un Kommagene'yi riske atarak krallığına sığınan Part askerlerini koruması da babanın üzüntüsünü hafifletmemiştir.

Part Kralının yerine oğullarından biri geçer. Bu acımasız bir hükümdardı ve tahtını tehlikeye atacağına inandığı, Laodike ve onun çocukları dahil, kimseyi öldürtmekten kaçınmaz. 2. Mithridates kız kardeşini Kommagene topraklarındaki Karakuş mezar tepesine gömer. Laodike'nin kabrine üzerinde ëo tüm kadınların en güzeliydi' yazan çok güzel bir tas yazıt koyar.

Mithridates Karakuş'u Kahta Çayı'nın kıyısında yaptırmıştır. Annesi Isias ve diğer bir kız kardeşi Antiochis ve onu kızı Aka da orada yatmaktadırlar. Mithridates yazlık malikanesinin terasından derin çaya inen baş döndürücü vadiyi ve Karakuş'u seyreder böylelikle ölümlerinden sonra da sevdiklerini yanında hissedebilirdi. Kıskanç kardeş 2. Antiokhos 2. Mithridates'i tahttan indirmek istiyordu. Bu nedenle Roma senatosu 2. Antiokhos'u ölüm cezasına çarptırdı. İ.Ö. 29'da Roma'da idam edildi.

Kommagene son olarak, kısa bir süre için, Kral 4. Antiokhos devrinde bağımsız kalmıştır. 4. Antiokhos I.S. 71'de Roma ordusuna yenildi. Kommagene'nin ağır zırhlı ünlü süvarileri ve muhteşem okçuları "cohortes Comagenorum" adı altında Roma ordusuna dahil edilmek suretiyle küçük Kommagene ordusu lâğvedildi. Gelecekte çıkabilecek isyanlara önlem olarak Kommagene Krallığı'nın yüceliğini hatırlatan binalar ve heykeller yerle bir edildi. Kutsal Nemrud Dağı'ndaki tapınak yıkıldı. Kommagene devrinin kapanışıyla Nemrud sadece dağ rüzgarlarının ve yolunu kaybeden çobanların ziyaretleriyle irkileceği uzun uykusuna daldı.


3.Bölüm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Maya Takvimi Empty
MesajKonu: Geri: Maya Takvimi   Maya Takvimi Icon_minitimePtsi Tem. 07, 2008 5:52 pm

Romalılar



Maya Takvimi Roma00nf1Maya Takvimi Etrskkentlerimq5

Maya Takvimi Etrskmizsyenld6

Romalılar, Roma şehrinin M. Ö. 753'teki efsaneli kuruluşundan sonra, iki yüzyıl boyunca, gelecekteki sitenin yedi tepesi üzerindeki küçük köylerde, tahta veya kerpiçten, yoksul evlerde yaşadılar. Bu köylü halk birkaç yüzyıl içinde, ışıklarını İskoçya'dan Afrika'ya, Atlantik'ten Küçük Asya'ya kadar saçacak olan büyük bir uygarlık yaratacaktı.

Başlangıçta, bu çok gösterişli gelişme Romalıların niteliklerinden do*ğuyordu: tokgözlü ve çalışkandılar, lüksten kaçınıyor, sade bir yaşam sürüyorlardı. Baba, bütün aile üzerin*de mutlak otorite sahibiydi (pater familias), kadın da çocukların eğiti*miyle uğraşıyordu. Din, gerek özel hayatta, gerek devlet gidişinde önem*li bir yer tutuyordu.

Toplum sıkı sıkıya örgütlenmişti. Kölelerden başka, iki ayrı sınıfı içeriyordu: siyasî iktidarı kullanan toprak sahibi zengin patriciler ve yok*sullukları nedeniyle iktidardan uzak tutulan, köylülerle, küçük esnaf ve zanaatçılardan oluşan plepler. Cumhuriyet döneminde, uzun bir müca*deleden sonra, plepler siyasî eşitlik ve devlet memurluğuna (majistralık) girme hakkını elde edeceklerdir.



Maya Takvimi Roma01ji9Maya Takvimi Roma02yq6


DEV BİR ESER

Etrüsk hükümdarlarının birkaç yüzyıl süren krallığı döneminden sonra, M.Ö. 509'da, cumhuriyet kuruldu. Artık bütün vatandaşlar korniş adlı meclislerde toplanan populus romanus'u. (Roma halkı) meydana getiri*yordu. Bunlar her yıl, ülkeyi yönet*mekle görevli majistraları seçiyorlardı: quaestorlar (maliye), aedilisler (idare), praetorlar (adliye). Bunların üstünde, iki konsül, yürütme yetkisini ellerinde tutuyor, ordulara kumanda ediyor ve devlet başkanı görevi yapıyorlardı. Bu çeşitli görevlere birbiri ardından yükselmek cursus honorum oluyordu. Nihayet bütün eski majistralar da iç politikayı denetleyen ve dış politikayı yöneten senato'yu oluşturuyorlardı.

Serüven düşkünü fatihler, uyanık tacirler veya çiftçiler olan Romalılar, kılıcı da, pulluğu da aynı coşkuyla kullanıyorlardı. Topraklarını bu yöntemlerle genişlettiler. Romalılara bo*yun eğen her ulus onlara çok sayıda asker ve köle sağlıyordu. Yurttaşlar sayıları gitgide artan kölelere yavaş yavaş kendi işlerinin çoğunu yüklemeğe başladılar. Bu sistem yüzyıllar boyunca sürüp gidecek ve Romalılara geniş bir imparatorluk çerçevesinde çok yönlü dev bir eser yaratma olanağını verecekti: sayısız anıtların, yolların, sukemerlerinin yapılması; madenlerin ve taş ocaklarının işletilmesi, sulama işleri. Ama, yine aynı sistem, Romalılardaki çaba harcama duygusunu silecek, onları kavimler göçü karşısında silâhsız bırakacak ve bu kavimler Miladın IV. yy. dan itibaren, Romalıların nüfuzunu tamamen yok edeceklerdi.
Maya Takvimi Kutsalatewb2

YÜKSELİŞ VE GERİLEME

M.Ö. III. yy.dan itibaren girişilen büyük fetihler döneminde Roma, bütün «eyaletler»den gelme karmakarışık bir kalabalığın kaynaştığı, pek canlı bir kenttir: ustaca sarılmış togaları içinde ağırbaşlı yurttaşlar; Galya'lı, Daçya'lı veya Nübya'lı köleler; Fenike'li tacirler; iş arayan Sicilya ve Afrika köylüleri biraradadır.

Akdeniz dünyasında, fethedilen bütün ülkeler Romalıların parlak uygarlığından yararlanıyor, onların mitolojisini, sanatını ve tekniklerini benimsiyorlardı: yollar ve köprüler yapılıyor; şehirler amfiteatrlarla, zafer taklarıyla, hamamlarla, tapınaklarla ve bazilikalarla süsleniyordu. Zengin evler gözalıcı fresklerle veya renkli mozaiklerle kaplanıyordu. Nihayet Latince (Latium'un anadili) hemen hemen her yerde yöresel lehçelerin yerini alıyor ve bütün başeğmiş ulusların resmî dili oluyordu.

Patriciler ve plepler arasındaki geleneksel çatışmayla büsbütün alevle*nen toplumsal haksızlıklar, sonunda cumhuriyetin bağrında gittikçe ciddileşen kargaşalıklara yol açtı. Uzun iç savaşlar M.Ö. 31 yılında, Sezar'ın yeğeni Augustus'un bir imparatorluk kurmasıyla sonuçlandı. İktidarın görkemi içinde başlayan bu yeni rejim, altı yüzyıl sonra, gerilemeyle son bulacaktı (Son imparatorluk). Bu arada, değişen Roma toplumu da artık üç sınıfa ayrılıyordu: sayıları gittikçe azalan kentliler, büyük toprak sahipleri ve toprağı işleyen kolonlar.


Maya Takvimi Vensyb1
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
 
Maya Takvimi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki
 Similar topics
-
» Aztek ve Maya dilleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Acelya :: KÜLTÜR.::.SANAT.::.TARİH:.. :: Türk ve Dünya Tarihi-
Buraya geçin: