Oruç, Hicret'in ikinci yılında farz kılınmıştır.
Orucun Müslümanlara farz olduğu Bakara suresindeki:
"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere
de farz kılındı. Ta ki, korunasınız" ayetiyle bildirilmiş, ayrıca aynı
surenin 185. ayetinde de "sizden kim bu aya (Ramazan'a) erişirse oruç
tutsun" denilerek oruç ibadetinin yerine getirilmesi emredilmiştir. Hz.
Muhammed de, İslam'ın beş temelinden birinin Ramazan ayında oruç tutmak
olduğunu bildirmiştir.
Birinci ayetten açıkça anlaşılıyor ki oruç, ilk peygamber Adem
(a.s.)'den itibaren bütün peygamberlere ve onlara inananlara farz
kılınmıştır. Oruç, insanlığın ilk zamanlarından beri yerine getirilmesi
emredilen bir ibadettir. Çünkü, ruhen arınıp ahlaken olgunlaşmak
bakımından insanın oruca ihtiyacı olduğu gibi maddî ve manevi pek çok
faydaları da vardır. Anlamlarını sunduğumuz ayetlerde orucun,
müslümanlara farz olduğu bildirilmiş; hasta, yolcu ve oruç tutmaya gücü
yetmeyenler için getirilen kolaylıklar hakkında da şöyle buyurulmuştur:
"(Oruç) sayılı günlerdir. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa
tutamadığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar. (İhtiyarlık veya
şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç
tutmaya güçleri yetmeyenlere bir yoksulu doyuracak fidye gerekir."
Bu ayette, geçerli mazereti olanların, orucu Ramazan'dan sonraya
erteleyebilecekleri bildirildikten sonra sürekli mazereti olup da
ömürboyu oruç tutmaya gücü yetmeyenlere bunun karşılığında fidye
vermeleri emredilerek gerekli kolaylık sağlanmıştır. Ciddi ve geçerli
bir mazeret olmadıkça belirli şartları taşıyan Müslümanların ise bizzat
oruç tutarak Allah'ın emrini yerine getirmesi gerekir.