|
| Gökte Uçan Huma Kuşu | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Gökte Uçan Huma Kuşu C.tesi Kas. 01, 2008 6:36 pm | |
| Gökte Uçan Huma Kuşu Gökte uçan huma kuşu Ne bilir dalın kıymatın Gargayı kondurman dala Ne bilir gülün kıymatın
Çift sürüp ekin ekmeyen Meydana sofra dökmeyen Arının kahrın çekmeyen Ne bilir kıymatın
Mencilisten söz atanlar Gerçeğe yalan katanlar Sonra beyliğe yetenler Ne bilir elin kıymatın
Evvel zaman içinde kalbur sarat içinde, deve tellallık ederken, sıçan berberlik ederken, Irışvan oğlu derler bir bey varmış. Bunun da Kınalı hatun adında bir evladı (bacısı) varmış, başka kimsesi yokmuş. Kapısında da bir Öksüz Yakup adında bir kölesi varmış. Köleyle, efendim, kız arayı tutturmuş. Irışvan oğlu avdan gelirimiş, bakmışkine, pınarın başından bir oğlan gidiyor, bir de kız. Orda sevişirlermiş. Irışvan oğlu da gelirken üstlerine geliyor. Irışvan oğlu onları görüyor. Irışvan oğlu diyor ki: Ulan, ben bunların ikisini de öldürsem katil olurum. Ben bu kızı başka birine veririm. Bu kölenin de hiç hatırına dokunmam. Gelen düğürcülere, kıza düğürcü geliyor; diyor ki: - Bir haftaya kalmadan kızı götüreceksiniz. Kimseye haber vermeden. Gün geliyor, hafta yetiyor, akşamlayın, önünde bir bölük davarla birkaç tane avrat, bir kısım seğmen kınacı geliyorlar. Fakat bunların kınacı olduğunu ne kız biliyor ne de Öksüz Yakup. Öksüz Yakup, gelen misafirlere, misafir diyerek kahve pişiriyor. Kahveyi ilettikden sonra, yaşlıca avradın birisine diyor ki: - Sorma icap olmasın teyze, nereye gidiyorsunuz? Hizmetiniz neci? Karı diyor ki: - Oğlan sen buralı değil misin yoksa? Biz Kınalı hatuna kınacı geldik. Öksüz Yakubun fincanlar ellerinden dökülüyor. Gözlerinden yaş akıyor. - Bundan sonra, diyor, dünya bana haram oldu. Başımı alayım gideyim, diyor.
Oradan gidiyor. Ağlaya ağlaya gidiyor ordan. Karşısından bir çerçi geliyor. Çerçi düğün evine öteberi satmak için gidiyor. Bakıyor ki Öksüz Yakup ağlayarak gidiyor. - Arkadaş, başındaki hal neci? Ne diye ağlıyorsun? diyor. - Arkadaş, diyor, derdime derman değilsin, yarama merhem değilsin, git sen düğünde üzümünü sat, diyor. Çerçi diyor ki: - Arkadaş, insan insana para vermez amma, akıl verir. Belki derdine derman olurum. Başındaki hali söyle, diyor. Öyle deyince Öksüz Yakup diyor ki: - Arkadaş, Irışvan oğlunun bacısı Kınalı hatunla aram iyiydi. Şimdi kardaşı başka yere vermiş. Kınacısı geldi, yarın gelin gidecek. Ben ağlamayım da kim ağlasın. Çerçi diyor ki: - Sen bir kavil yeri ver. Ben kıza söyleyim, çıkar mı, çıkmaz mı? Öksüz Yakup diyor ki: - Evvelki kavlinin üstünde ise, ben pınarın başındayım, oraya gelsin. Kendi bilir. Çerçi gidiyor. Düğüne varıyor. Yüklerini indiriyor, Öteberisini sattıktan bir müddet sonra, Irışvan oğlunun meclisine varıyor: Başındaki meclise diyor ki: - Ben mangır satacağım. Mangır satan türkü çağırmanın cezasından kurtulur. Türkü çağırmayanlar ya çerçiden çeyrez alıp yedirecek, yok olmazsa kapıya çıkıp it gibi ürecek. Mangır satıldıktan sonra herkez türküye başlıyor. O çağırıp bu çağırırken, çerçiye varıp dayanıyor. Çerçiye diyorlar ki: - De bakayım sende Türkü çağıracaksın. - Ben türkü bilmem diyor. - Türkü bilmezsen; öteberini getir dök şuraya millet yesin. - Ben, diyor, öteberimi yedirirsem, sermayemdir. Çoeuklarım aç kalır, diyor. - Öyle ise, kapıya çık it gibi ür, diyorlar. - Bunu da yapamam, diyor. Türkü çağırmaz adam olmaz amma, ihtimal bir kerpiç ayaklarım. Mecliste kızan olur belki. Irışvan oğlu diyor ki: - Yiğide söylerler türkü. Kötüye söylerler. Gözele de söylerler, diyor. Eğer bana türkü söyledilerse, benim türküm olsa bile, yiğidisem yiğitliğimi bilirim. Kötülüğüme söyledilerise, kötülüğümü bilirim. Gözele söylediler ise, darılan kuşağını gevşesin, diyor. Reyinde hürsün, bildiğin gibi söyle, diyor. Çerçi türküyü alıyor:
Şimdi ağ ellere kına yakılır İnce bele Tarabulus dökülür Eski nala acar mıhı çakılır Dostun sana selamı var Kınalı
Yetdi mo'la , Şâm elinin hurması Gitti m'ola âla gözün sürmesi Mısırın Bağdadın telli turnası Dostun sana selâmı var Kınalı
Açıldı mı bağçamızın gülleri Uzun olur Siveyişin yolları Şimdi alard adard değner yolları Dostun sana selamı var Kınalı
Çerçi Yusuf der de oldum şivara Ulunun işini mevlam onara Öksüz Yakup gördüm ağlar pınara Dostun sana selamı var Kınalı | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Gökte Uçan Huma Kuşu C.tesi Kas. 01, 2008 6:36 pm | |
| Bu türküyü söyleyişin, Irışvan oğlu, kalbinden ağrı, dedi ki: Yörü Öksüz Yakup, bunu böyle diyeceğini bilemidi, seni kılıcınan parçalardım, dedi. Çerçiye dedi ki: - Sen nerelisin? Çerçi yerini doğru söylemedi. Ben Antepliyim, dedi. Fakat çağırılan türküye kız, öteki çadırdan ağrı, türküyü iyice dinledi. O demde kınasını yakmaya başlayacılarımış. Kız dedi ki: - Teyzem; bizim usulumuz, kına suyumuzu elimizle getiririk. Ben eliminen özerim. Ondan sonra siz kınanızı yakarsınız. Kınacı gelen karılar: - Kınalı hatun, o sizin bileceğiniz iş. Bizim adetimiz böyle değil amma, böyle imiş, böyle olsun, diyorlar.
Kız helkeleri alıyor. Pınara varıyor ki Öksüz Yakup pınarın başında ağlıyor. - Ağlamanın sırası geçti. Ocağın bata durma, diyor. Ordan helkeleri iç içine oraya koyuyor. Öndüç almış un gibi tozuyorlar. Onlar kaçmakta olsun, çerçinin kulağı kızın çadırında oluyor, Oradaki kadınlar diyor ki: - Yahu bunların suyu uzak mıymış, bayraktarlar gidin de yoklayın, diyorlar. Bunu duyunca çerçi öteberisini yüklediyor, o da kaçıyor. Bayraktarlar varıyorlar ki pınara, helkeler pınarın başında, kız yok. Geliyorlar, kız yok, diyorlar. Avratlar diyor ki: - Irışvan oğluna diyek mi? diye telaşlanıyorlar. - Yaşlıca kadının biri diyor ki: - Nasıl olsa duyacak. Ben varır derim. - Irışvan oğlunun yanına varıyor. - Beyim, diyor, usulumuzda kına suyunu bizim elimizinen getiririk, kınamızı ezdikten sonra, kınamızı yakarsınız diye bacın bizi atlattı. Şimdi helkeleri pınarın başında bulduk, kız kaçmış, diyor. Irışvan oğlu öfkelenerek; - Şu çerçiyi bana çağırın, diyor. Bakıyorlar ki, çerçi de kaçmış. Öksüz Yakubu da aratıyor, onu da bulamıyor. Kızın kaçtığına hükmediyor. Gelen kınacılar savuşup gidiyorlar. Gelelim Kınalı hatunla Öksüz Yakuba. Ordan kaçıp Antebe geliyorlar. Irışvan oğlunun hududunu çıkıyorlar. Antepte bir mağaraya yerleşiyorlar. Öksüz Yakup günde bir şelek odun getirip, satıp, ekmek alıp, mağarada it dirliğinde bey gibi geçiniyorlar. Aradan altı ay geçtikten sonra Kınalı hatun hamilli oluyor. Öksüz Yakup ölüyor. Kınalı hatun da onun bunun ekmeğini pişiriyor, bir bazlama alıp onunla idare oluyor. Günün birinde vakti geliyor, bir kışlık boranlık bir günde çocuk ağrısı tutuyor. Gece çocuk oluyor. Ne bekmez var, ne beleyecek çaputu var. Diyor ki: - Ben bunun babasının adını koymam buna. Nasıl olsa kadersizdir. Böyle kışlık boranlık bir günde oldu. Ben bunun adını "Boran" vururum, diyor. Sabahtan oluyor, komşularından hayır sahipleri, bir garip diye, kimi çaput veriyor, kimisi de pekmez. Hayrına, herkes elinden gelen yardımı yapıyor. Aradan günler geçip Boran beş altı yaşına basıyor. Anası Kınalı hatun da ölüyor. Çocuğun ağıdına komşular toplanıyor, geliyorlar ki anası ölmüş. Herkes hayrına yuyup kaldırmak istiyorlar. Cebinden bir kağıt çıkıyor. "Ben Irışvan oğlunun bacısı Kınalı hatunum. Bu kağıtla kardaşıma haber verin," diyor | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Gökte Uçan Huma Kuşu C.tesi Kas. 01, 2008 6:37 pm | |
| haber verin," diyor.
Irışvan oğlunun bacısı olduğunu bilişin halk, bunu şanınan şöhretinen gömüyorlar. Irışvan oğluna da kağıt yazıyorlar: "Bacın buraya gelmiş, fakat bilmedik. Altı ay sonra kocası öldü. Beş altı sene sonra da kendi öldükten sonra, cebinden bir kağıt çıktı. Senin bacın olduğunu bildik. Şimdi de Boran namında bir çocuğu kaldı." Irışvan oğlu diyor ki: - Bu çocuğu bana kim getirirse ona bir dünyalık veririm, diyor. Çocuğu da bir kimse Antep'ten götüremiyorlar. Onun bunun danasını güderek on, on iki yaşına değiyor. Bakıyor ki oraya biraz aptallar konmuş. Damdıra çalanlarını görüyor. Varıp onların içine karışıyor. Onlardan damdıra alıyor. Tın mın damdıra çalmayı öğreniyor. Orada bir kız ünleniyor, Küpeli hatun namında. Her görmesine bir tülü deve veriyorlar kızın. Boran diyor ki: - Ben giderim şu kıza, hem görürüm, kendi elden bir deve alıyor, ben de kendinden bir bahşiş alırım, diyor. Giderken bir kahveye varıyor. Kimi deveyi vermiş kızın yanından çıkmış, kimi de kızı deve ile görmeye gelmişler. Kahvede bunun lafı ile günleri geçiyor. Boran kahveye dıkılışın, kahveci bunun yakasından tuttu. - Bura senin yerin değil, diye, geri kovdu. Baktı ki Boranın elinde bir damdıra var. Efendiler, bu adamın damdırası varmış. Aşıklığı varısa getirin türkü söyledin, dedi. O adamlar da geri bağırdılar, sandalye gösterdiler, bir kahve söylediler. - De bakayım çocuk, şu damdıranı çal, dediler. Boran damdırasına düzen verdi. Biraz çaldıktan sonra: - Türkü de çağır, dediler. - Türkü çağırırım amma; belki kerpiç ayaklarım da durduğum yerde beni döğersiniz. Orada bulunan adamların birisi dedi ki: - Beğendiğin kadar çal. Seni kim döğecek olursa onun belasını ben veririm. Darılan kuşağını gevşetsin, dedi. Aldı bakayım Boran ne dedi:
Göğde uçan huma kuşu Ne bilir dalın kıymatın Kargayı dala kondurman Ne bilir elin kıymatın
Kahvelerde laf atanlar Gerçeğe yalan katanlar Sonra beyliğe yetenler Ne bilir gülün kıymatın
Çift sürüp bider ekmeyen Meydana sofra dökmeyen Arıya hizmet etmeyen Ne bilir balın kıymatın
Bunu diyen Deli Boran Küçükcekten yetim kalan Bir görmeye deve veren Ne bilir malın kıymatın | |
| | | | Gökte Uçan Huma Kuşu | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |