15 yıldır HIV virüsüyle yaşayan Demirer, "Toplumda dışlanıyoruz, ön yargılara maruz kalıyoruz" dedi. AIDS Savaşım Derneği Başkanı Badur, AIDS'in git gide varoşların, yoksulların, bilgiye, tedaviye erişemeyenlerin hastalığı olmaya başladığını söyledi.
BİA Haber Merkezi
BİA (İstanbul) - "HIV taşıyıcıları olarak dışlanıyoruz, ön yargılara maruz kalıyoruz. Kimi sağlık kurumları ve çalışanları, HIV virüsü taşıyanların tedavilerini reddediyorlar" diyor 15 yıldır HIV virüsüyle yaşayan Selahattin Demirer.
Sağlık Bakanlığı'nın 31 Aralık 2004 verilerine göre, Türkiye'de AIDS taşıyıcısı bin 371, klinik hasta 551 olmak üzere toplam AIDS'li sayısı bin 922.
1 Aralık Dünya AIDS Günü. AIDS Savaşım Derneği, Hastalıkla mücadele ve korunmada toplumu doğru bilgilendirmek amacıyla başlattığı "Kırmızı Uyanış" başlıklı kampanya çerçevesinde bugün (Çarşamba) The Marmara Oteli'nde bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda konuşan dernek başkanı, Prof. Selim Badur, AIDS'in sosyal yanının gittikçe önem kazandığını belirterek, "AIDS varsıl yoksul ayrımını çok net yapmaya başladı. Gelişmekte olan ülkelerdeki hastaların sadece yüzde 4'ü tedavi alıyor" dedi.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 2005 Dünya AIDS raporunda, korkudan kaynaklanan damgalama ve ayrımcılığın AIDS'le mücadeleyi baltalayan birincil etken olarak tanımlıyor.
2005'te 500 bini çocuk 3 milyon insan öldü
Birleşmiş Milletler (BM) AIDS'le Mücadele Programı'nın (UNAIDS) Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) katkılarıyla hazırladığı 2005 Dünya AIDS Raporu 'na göre, dünyada HIV virüsü taşıyanların sayısı 40.3 milyona ulaştı. HIV taşıyanların yarısını ise kadınlar oluşturuyor.
Birçok ülkede, HIV virüsünün yayılmasını önlemek için adımlar atılsa da AIDS'le mücadelede yetersiz kalındığı belirtilen raporda, 2005'te 5 milyon kişi daha bu hastalığa yakalanırken, aralarında 500 bin çocuğun da olduğu yaklaşık 3 milyon insan AIDS'ten öldü.
Her gün yaklaşık 14 bin kişinin AIDS'e yakalandığı kaydedilen raporda, bu kişilerin yaklaşık 2 bininin 15 yaşın altındaki çocuklar olduğuna dikkat çekildi.
Badur: "AIDS gittikçe yoksulların hastalığı olmaya başladı"
AIDS'in dünyada git gide varoşların, yoksulların, bilgiye, tedaviye erişemeyen insanların hastalığı olmaya başladığını vurgulayan AIDS Savaşım Derneği Başkanı Prof. Badur, hastaların yüzde 80'inin hangi hastalıktan öldüklerini bile bilmediğini ifade etti.
Yurtdışında iş ve sanat dünyasının AIDS ile ilgili kampanyalara destek verdiğini, ancak Türkiye'de bu desteği göremediklerini belirten Badur, "Türkiye'de kimse AIDS ile adının yan yana anılmasını istemiyor" dedi.
Badur, bu yıl gerçekleştirecekleri etkinliklerde AIDS hastalarına karşı ayrımcılık üzerinde de duracaklarını söyledi.
Sağlık çalışanlarından bazılarının bile hala hastalığı bilmediğini ve bu nedenle hastaları dışlayan sağlık kurumları ve personelinin bulunduğunu ifade eden Bodur, önümüzdeki günlerde İstanbul'da 19 sağlık kurumunda sağlık çalışanlarına yönelik eğitimler verileceğini duyurdu.
Demirer: "AIDS mutlak ölüm değil"
AIDS nedeniyle eşini ve kızını kaybeden Demirer, "Büyük travmalar geçirdim. Ama AIDS'le mücadeleden vazgeçmedim. AIDS'in mutlak ölüm olmadığını, düzenli tedaviyle uzun yıllar yaşanabileceğini göstermek ve insanlara örnek olmak istiyorum Sağlıklı olmamı, tedavimi ve kontrollerimi düzenli yapmama borçluyum" dedi.
Demirer, Toplumda önyargılarla gelen ayrımcılığın HIV pozitif taşıyıcılarının yaşamlarını zorlaştırdığını, sağlık çalışanları arasında bile yeterli düzeyde bilgilendirme yapılmamasından dolayı, örneğin diş tedavilerinden ve ameliyat gerektiren durumlarda müdahaleden yoksun bırakıldıklarını söyledi.
5 yıl önce yeni bir evlilik yaptığını ifade eden Demirer, "Eşim taşıyıcı değil. İlişkimize korunarak devam ediyoruz. Görüldüğü gibi HIV taşıyıcı olmak evliliğe engel değil" dedi.
Demirer'in ayrıca hastalığa karşı verdiği mücadeleyi anlatan "HIV'le yaşamak" isimli kitabı bulunuyor.
WHO: Mücadelede en büyük engel, damgalama ve ayrımcılık
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO), 2005 Dünya AIDS raporuna göre, damgalama ve ayrımcılık, bir arada gerçekleşiyor ve küresel salgını kontrol etme çabalarının etkisini azaltırken, salgının büyümesi için ideal atmosferi oluşturuyor.
Damgalama, korkunun yanı sıra, AIDS'in seksle, hastalık ve ölümle, yasadışı, yasak veya tabu olan tutumlarla ilişkilendirilmesinden doğuyor.
HIV'yle ilgili bilinç ve bilgi eksikliği de buna katkıda bulunuyor. Mevcut önyargılara ve dışlama alışkanlıklarına eklenerek, halihazırda HIV'ye karşı savunmasız durumda olan kişileri iyice kıyıya itiyor.
Damgalama nedeniyle, kişiler veya gruplar günah keçisi ilan edilip suçlanabiliyor, cezalandırılabiliyor. Korku ve damgalamanın bir başka sonucu da, HIV'yi önleme çalışmalarında yaşamsal rol oynayabilecek HIV'li kişileri caydırması.
Damgalama HIV temelli ayrımcılığa neden oluyor. Bunun sonucunda, insanlar güvenli seksi konuşmaktan, HIV testi yaptırmaktan, tedavi görmekten, durumlarını eşlerine açıklamaktan uzak durabiliyor.
Uganda Sağlık Bakanlığı'nın 2005 araştırmasına göre, görüşülen kadınların yarısından fazlası, erkeklerinse yarıya yakını, HIV taşımaları halinde durumlarını aile üyelerine açıklamayacaklarını söyledi.
7. Türkiye AIDS Kongresi
Toplantıda ayrıca Dr. Muzaffer Fincancı, açılışı yapılacak olan 7. Türkiye AIDS Kongresi hakkında bilgi verdi.
Kongre başkanı Fincancı, kongrede sadece tıbbi bilimsel gelişmeler değil hastalığın sosyal boyutu üzerinde durulacağını söyledi.
Toplantı sonrasında, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi tiyatro topluluğu, AIDS konulu skeçler sahneledi.
Ayrıca, AIDS Savaşım Günleri etkinlikleri kapsamında "Medya ve AİDS" başlıklı bir panel gerçekleşti.
AIDS Savaşım Günleri etkinlikleri kapsamında 3 Aralık'ta Nişantaşı-İstiklal Caddesi arasında "Yaşamla Bağınızı Koparmayın" adlı bir yürüyüş yapılacak.
Etkinlikler kapsamında 4 Aralık Pazar akşamı Türker İnanoğlu Maslak Showcenter'da "Yaşamla Bağınızı Koparmayın" sloganıyla bir gala gecesi düzenlenecek. Galada ünlü tenor Ferhat Göçer konser verecek. Ayrıca gecede "Kırmızı Uyanış" adlı mini bir defile gerçekleştirilecek. (KÖ/EK)