Deliydi İşte...
İlk gördüğümde O' nu gülmüştüm. Deliydi işte... En az yirmi tane ceketi
bağlamış üstüne yaz günü. Saçlar sakallar ve kir içinde. Dedim ya
deliydi işte...
Gülerek merdivenleri çıktım. Babamın yanında beş dakika kadar oturdum. Camdan sokağa baktım. Güldüm. Ordaydı. Kaldırıma oturmuş
anlamsız bakıyordu boşluğa. Gelip geçen para atıyordu önüne. O' nun umrunda bile değil. Deli dedim seslice. Babam yanıma geldi
sokağa baktı. Uzun uzun daldı bir yerlere. Bana dönüp otur dedi. Otur da dinle.
Ürperdim. Ne zaman uzaklara dalsa babam ya da ne zaman o kararlı ses tonuyla bana seslense ürperirdim nedense.
Soluksuz anlattı babam ben dinledim. Gözlerimi kırpmadan. O gün anladım
ne acılar taşır yürekte insan. Ne hayal kırıklıkları. Başka eller
tarafından bitirilmiş ne hayatlar...
İstanbul' un en bilindik üniversitesinde okurmuş O. Dört haneli
rakamları yine dört haneli rakamlarla kafasından çarpabilecek kadar
zekiymiş. Yakışıklıymış. Boylu poslu
en delikanlısından... Sevgilisi varmış. Taparmış. Aynı okuldan. Nereye gitseler beraber
yedikleri içtikleri bir. Bir sevda ki en koyusundan.
Bir gün Belgrat Ormanına gitmişler. Baharmış
çiçekler açmış her yerde. Doludizginmiş sevda bu iki gönülde. Aşklarını
yaşarken sessiz bir yerde. Gelmiş şehir eşkıyaları bıçaklar ellerinde.
Önce O' nu bağlamışlar ağaca. Sonra saldırmışlar kıza acımasızca. O
ağaçta bağlı sevgilisi yerde can savaşında..
Seyretmiş o korkunç manzarayı iki gün boyunca... Bulduklarında sadece boşluğa bakar olmuş. Susmuş sonsuza dek konuşmamacasına...
Babam sustu. Ben sustum. Bakamadım o sokağa bir daha. Ve geçemedim o yoldan. Her yüzde
her hayatta bir yaşanmışlık aradım. O' na
sevdiği kıza ve kaybolmuş hayatlara ağladım