Ne vakit bir ‘düş’lesem mavisine denizler düşmüş şehirleri, karalar çalınır bağrıma. Usum kuyulara düşer, koyu! Yusuf ki elleriyle örterdi gecenin perçemini yorumsuz yalnızlığı üstüne! Gecedir ki sıyırmıştır adını akşamdan... Ayrıdır un gibi, kum gibi. Lügatlerden sürülmüş bir hâli kim üstüne alırdı ki bu çelimsiz yüreğimden başka? Kim kendi yerine uyuturdu geceyi kâbuslar besteleyerek? Kim alabilirdi müfessirlerin elinden o düşünü ki düşte yıldız... Düşte ay... Düşte güzel desem az olur güzel desem zay olur eyvah! Düşte Yusuf gizli... Yusuf’tur ki düşler güzeli...
Ne vakit bir gül sürünsem, gözlerimde uyanır Yusuf... Kuşlar konar dallarıma. Saçlarım rüzgârla ahitleşir... İncinmem Yusuf’u andığım vakit kan görsem de... Düş-sem/de...
Bir düş ki içinde Yusuf var...
Bir düş ki gör!!! İçimde Yusuf kanar!