Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
Konu: 19 ocak günün hikayesi Salı Ocak 20, 2009 2:09 pm
Keşke Zamanın Değerini Bilsek...
Doğan CÜCELOĞLU'NUN Eğitimindeki Katılımcılarla bir konuşmasından alıntıdır. Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar aranızda ölümcül hastalığı olan var mı? Bir Katılımcı: Hocam Allah'a Şükür bildiğimiz kadarıyla yok. Cüceloğlu: Ne güzel! Peki bana istisnasız tüm insanların yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz? Cevap: (neredeyse otomatik olarak çıkar: ÖLÜM Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki madem öleceğimiz garanti bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi? Katılımcılar: (Burada sessizce başlarıyla onaylamaya başlarlar) Cüceloğlu: Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğuda açıktır... Peki ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz? Katılımcılar: Hayır Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı? Bir Katılımcı: Evet var. Cüceloğlu: Ya Yarın? Bir Katılımcı: Evet. Cüceloğlu: Ya 30 yıl sonra? Bir Katılımcı: Olabilir. Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz? (Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü; genellikle yaşama böyle bakmamışlardır Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim bu akşam eve döndüğünüzde bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti? Bir Katılımcı: Yoktur Hocam. Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini? (Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar) ve Bir Katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek? Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz biraz daha devam edelim bence. Peki acaba bunu dün gece bilseydiniz yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız? Bir Katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam. Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum lütfen bir an arkanıza yaslanın gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular tartışma yada gerginlik yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona yüreğinizin derininden gelen bir 'Seni gerçekten çok seviyorum' demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı? (Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Bell i ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir) Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli hangilerinde 'Şimdi kalbini kırdım ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim' diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?