~ Günün Hikayesi
9 Çocuklu Şehmuz Usta
Binbaşı Ahmet Bey elini çenesine dayamış pencerenin karşısındaki küçük çayırlıkta top oynayan genç askerleri seyre dalmıştı. Sıkıcı ve sessiz geçen bu tatil nöbetinde kitap okumak ve nöbet yerlerini kontroldan başka ne iş yapılabilirdi ! Saatin kaç olduğunu bile unutmuştu ki telefonun tiz sesiyle toparlandı. Telefonun karşı tarafındaki astsubay kendini tanıtıyor ve ekliyordu :
- Komutanım ! Mutfaktaki sivil ahçı Şehmuz Usta’yı nizamiyeden çıkarken yapılan aramada mutfaktan aldığı kıymayla yakaladık. Ne emredersiniz ?
- Hemen yanıma gönderin !
Biraz sonra nöbetçiler ahçı Şehmuz Ustayı
bisikletini ve çalıntı kıyma paketini Nöbetçi Amiri Ahmet Bey’in yanına getirdiler. Olayı kısaca dinleyen Binbaşı hem üzülmüş hem de öfkelenmişti. Ustanın yalvarmalarına aldırmadan sordu :”Kaç çocuğun var ? “ “ Bir tane kumandanım ! “ Bölgedeki törelere göre sadece erkek çocukların sayıya dahil edildiğini kızların sayılmadığını bilen Binbaşı
tekrar sordu :” Kaç tane kızın var ? “ “ Sekiz tane efendim “ O yörenin insanları kızları çocuk sayısına dahil etmezlerdi ..Kızları saymak ayıp sayılırdı . Bunu bilen Binbaşı Ahmet Bey içinde kırılan duyguları fark ettirmeden sesinin tonunu bir aktör ustalığıyla daha da sertleştirerek askerlere seslendi : “ Alın ifadesini ! “
Zayıfça ve ufak tefek olan aşçıbaşı adeta on yıl yaşlanmıştı. Dokunsan yıkılacak perişan adımlarla bitişik odaya askerlerin arasında adeta iki büklüm girdi. Biraz sonra ifade imzalanmış ve Şehmuz Usta’nın hayatını karartacak
ocağını söndürecek dosya Binbaşının masasının üstüne konmuştu .
Ahmet Bey kapıyı kapattırıp masanın arkasındaki koltuğuna çökercesine oturdu. Gözlerini dosyaya dikmiş ve derin bir vicdan muhasebesine dalmıştı. Birkaç kilo kıyma ve sönen bir ocağın karşısında aç ve çaresiz kıvranan bir sürü çocuk bir anda gözlerinin önünde canlandılar. Diyarbakır yokluk ve sefalet şehriydi. Bir kişinin getirdiği ekmeği en az 10 kişinin paylaştığı
fukaralığın ve işsizliğin kol gezdiği bir şehirdi burası . Çaldığı kıymayla yakalanan Ahçı Şehmuz ağlayıp
yalvarıyor
sonu açlık ve felaket olduğu için Binbaşının ayakkabılarını öpmeye çalışıyordu. Yoksa hapse atılmak onun için o kadar korkunç değildi.
Binbaşı arkasına hafifçe yaslandı. Bu sessiz
küçük odanın içi
ne kadar da kalabalık olmuştu bir anda . Savcı suçluyor
ahçı Şehmuz boynunu bükmüş ağlıyor
hakim kürsüsünde oturan Ahmet Bey yutkunuyor
bir yandan da önünde yığılı kanun kitaplarına gözleri takılıyor
Her dakikası bir yıl olan bu hayal mahkemesi bir anda dağıldı.
Binbaşı arkasındaki zile bastı : “ Getirin Usta’yı buraya ! “
Şehmuz Usta içeri yavaşça süzüldü. Ve kapılar kapandı.
-De bakayım bana ! Kaç çocuğun vardı senin ?
- Bir… şey dokuz çocuğum var kumandanım!
- Bak Şehmuz Usta ! Yaptığın işin ne kadar ağır bir suç olduğunu biliyorsun . Seni mahvedecektim
sana acımam fakat evde seni bekleyen o dokuz yavru yok mu ; işte onların hatırına dosyayı çekmeceme koyuyorum ve bundan sonra yapacağın en küçük bir hatada senin çıranı yakarım.
Ağlayan
dua eden
ellerine sarılıp öpmeye çalışan dokuz çocuklu Şehmuz Usta gittikten sonra Binbaşı Ahmet Bey masanın yanındaki koltuğa çöktü. Acaba bu işi askıya almakla hata mı yapmıştı ?
Memleketi soyan binlerce hırsızın yanında bisikletinin sepetinde yarım kilo et götüren ahçı Şehmuz’u mahkemeye sevketseydi memleket düzelecek miydi ?