COĞRAFİ BAKIMDAN URFA'NIN ÖNEMİ
Urfa, 30-36 kuzey enlem ve 37-40 doğu boylamları arasında yer alır. Deniz seviyesinden 518 metre yüksekliktedir. Kuzey, batı ve güneyinde Fırat Nehri, doğusunda ise yine Fırat’ın kollarından olan Habur irmağı ile sınırlandırılmıştır. Doğusunda Mardin, batısında Gaziantep, kuzeybatısında Adıyaman ve kuzeyinde de Diyarbakır ile çevrilidir. Güneyinde ise 1921’deki Ankara Antlaşması ile çizilen 223 km’lik Suriye sınırı bulunur.
Urfa, eski çağlardan beri doğu ile batının buluşma noktalarının en hareketlisi ve en önemlisi olmuştur. Doğu ile batı dünyasını kültür ve ticaret bakımından birbirine bağlayan eski ve önemli yollar sisteminin bir düğüm noktası oluşu, bütün bu bölgede çok eskiden beri parlak bir medeniyet seviyesine ulaşmış kentlerin kurulmasını hazırlamıştır. Harran, Urfa, Suruç, Birecik, Samsat ve Rakka gibi, ne zaman kuruldukları bilinmeyen kentleriyle dünya medeniyetinin en eski ve büyük merkezlerden birini oluşturan bölgemizin eski çağlardaki ticari ve askeri ulaşımını sağlayan yollar: Güneydoğudan kuzeybatıya doğru, Zagros Dağları'nın eteklerini izleyerek, Dicle boyunca uzanan ve Yeni Assur döneminde Kral Yolu adını taşıyan ana yol; Güney Mezopotamya’dan Dicle’yi izleyerek gelip, Musul yoluyla Sincar’a, Nisibis’e (Nusaybin) ve Râ’s el-Ayn üzerinden Harran ovasına, buradan da Fırat’ı Karkamış’ta aşarak kuzeybatı ve güneybatıya ayrılmaktaydı İ
İçinde Kalhu, Ninova ve Dur şarrikun gibi ünlü başkentlerin bulunuşu nedeniyle Assur Üçgeni denen ve yöreden geçen bu birinci ana yolun dışında; Mezopotamya’nın diğer önemli yolu Fırat vadisini izleyerek Babil’e ulaşan yoldur. Güney Mezopotamya’ya gitmek için, ilkinden daha kısa olan bu yol; Babil, Hit, Ana ve Rakka’ya ulaştıktan sonra,Belih suyunu izleyerek Harran ovasına gelir. Burası çeşitli yönlere ayrılan yolların birleştiği bir yerdir. Bu yollardan biri de kuzeydoğuya gider. Diyarbakır-Bitlis hattını izleyen bu yol, Güneydoğu Toroslar’ı Bitlis Geçidi üzerinden atlayarak Van Gölü yöresine kadar uzanır. Kuzeye giden yol ise, muhtemelen Assur Koloni Çağı’nın geç döneminde de kullanılmış gibi görünen ve Ergani-Maden Geçidi aracılığıyla Elazığ ve Malatya bölgelerine ulaşan karayolu sistemidir.
Harran’dan kuzeybatıya giden yol, Yeni Assur kralları tarafından kullanılmış, Fırat’ı Zeugma (Birecik) ya da daha kuzeydeki Samosata’da (Samsat) aşarak Que (Kilikia), Tabal ve son olarak Orta Anadolu’ya uzanmaktaydı.
Harran’dan güneye giden bir diğer yol ise; Rakka üzerinden, bir taraftan Halep, diğer taraftan Palmira (Tedmur) yoluyla şam’a ve oradan da Tyr yanında Akdeniz’e ulaşıyordu.
BÖLGEDE İLK YER ADLARI
M.Ö. 2300 yıllarına ait Ebla tabletlerinde Harran'ın en eski ismine “Haranki“ olarak rastlıyoruz. Bu isim, Assurca “karayolu, yol, patika, yolculuk, iş seyahati, akın ve ordu“ anlamlarında kullanılmıştır.
Ebla tabletlerinden sonra, M.Ö. 1500 yıllarına ait Mari tabletlerinde Harran’ın ismi, “Haranimki“ ve "Kaskalnimki“, Eski Babil dönemi belgelerinde “Harranum“ ve “Kaskal“, Hitit Krallığı dönemine ait Boğazköy metinlerinde “Harrana“ ve “Kaskalni“, Yeni Assur belgelerinde ise, “Harrana“, “Harrânî“ ve “Harranu“ biçimlerinde geçmektedir.
Bölgemizin en eski adı, Hititçe çivi yazılı tabletlerde geçen ve M.Ö. 1500 yıllarına ait olan “Hur Ülkeleri“ adıdır. Bölgenin kuzeydoğusunda Alşe, kuzeyinde işşuva, güneybatısında ise Aştata ülkeleri bulunuyordu.
TBMM TARAFINDAN URFA'YA "ŞANLI" ÜNVANININ VERİLMESİ
TBMM TARAFINDAN URFA'YA "ŞANLI" ÜNVANININ VERİLMESİ :Urfa milletvekili Osman Doğan ve 17 arkadaşının, Kurtuluş Savaşında gösterdiği kahramanlıktan dolayı Urfa ili adının "Şanlıurfa" olarak değiştirilmesine ilişkin kanun teklifi TBMM tarafından 12.6.1984 tarihinde kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Urfa ilinin adının Şanlıurfa olarak değiştirilmesi hakkındaki 3020 sayılı kanun 22 Haziran 1984 tarih 18439 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.