Hüzün
Yıllar öncesinden tanırım seni
Kokun karışmış tenime
Ben kokuyorsun gecelerde
Oturduğum koltuğa çakılıp kalırım
Gözlerime düştüğünde.
Hüzün
Zemheri gecelerden tanırım seni
Hani ağustos ortasında...
Kar gibi donarsın ya baktıkça ufka
Ucu bucağı belli olmayan mektup gibi
Okunası dizelerde yer alırsın
Bal olursun dudağımda.
Hüzün
Babamın gözlerinden tanırım seni
Binlerce yetimin yitiğini taşır buğusunda
“Anama ana diyemedim”derken...
Dayanamam yüzüne bakmaya.
Hüzün
Yalnızlıktan tanırım seni
Dört duvar arasında
Bir başına kalmayan duyamaz sesini
Sevgi yoksunu asrın damında
İnler inletirsin Ney gibi.
Hüzün
Özlemlerimden tanırım seni
Kırlangıçlar can çekişirken kuşluk vaktinde
Menekşeyi sularım ben bilirim sebebini
Kimse bilmese de
Sevdiğim beni anar o saatlerde.
Hüzün
Duaya açılmış avuçlardan tanırım seni
Âmin diyenler buruk açmışken sinelerini semaya
Amin gibi iner yağmur toprağa.
Ve sen kanarsın her damlada.
Hüzün
Dost nazarlardan tanırım seni
Üzerlerinde ateşten gömleğin rengi
Ellerinde umudun meşalesi
Yar! der yar gelmeli.
Hüzün
Mavi günlerin gri türkülerinden tanırım seni.
Sen tanıdın mı beni