Acelya
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Acelya

ACELYANIN DÜNYASI DOSTLUGUN VE SEVGININ TEK SIMGESI
 
PortalPortal  AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 18.12.2009 günün siiri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

18.12.2009 günün siiri Empty
MesajKonu: 18.12.2009 günün siiri   18.12.2009 günün siiri Icon_minitimePerş. Ara. 17, 2009 6:52 pm

Yeni cep telefonuma eskisinin rehberini geçiriyordum dün...

Baktım, bazı isimlerin numaraları duruyor; kendileri yok...

Bir deprem sonrasının hazin sınıf yoklaması gibi:

"- Cem Karaca?"

"- Yok!"

"- Barış Manço?"

"- Yok!"

"- Erol Mutlu?"

"- Yok!".

"- Melih Kibar?"

"- Yok!"



* * *



Sanki mazinin kumsalına yazılmış isimler... Eninde sonunda geleceğini adımız gibi bildiğimiz halde hiç gelmez zannettiğimiz bir dalga geliyor ve yıllar yılı özene bezene sahile işlediğimiz o güzelim yazıları bir darbede siliyor. Kum gibi dağıtıp ummana sürüklüyor.

Sonrası boşluk... Sonsuz bir boşluk...


* * *



Yitik dostların, tanışların ekrandaki isimleri üzerinde geziniyor parmağım... "Sileyim mi" diye soruyor telefon...

Başparmağın ucunda bir ömür...

Can, bir tuş mesafesinde...

"Sil" komutuna elim varmıyor.

"Sil"mek ihanet gibi geliyor.



* * *


Rehberim isim dolu... Kimi canlı, kimi ölü... "Sil"meye kıyılamamış nice isim, yaşayanlarla birlikte duruyor orada... "Yaşayanlar" dediğim, sırasını bekleyenler... Kim bilir hangisi, hangisinin ardı sıra... "Ha 3 gün önce, ha 5 gün sonra..."

Kimi vakitli, kimi apansız, bir anda...

Rasgele arıyorum yitenlerden birini...

Gençten bir kadın sesi yanıtlıyor:

"Aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor."

Gelecekte ulaşılması da mümkün görünmüyor. "Daha sonra tekrar deneyiniz" tavsiyesine gülüyorum.

Denemeye söz veriyorum.

Ölmüş de hafızadan silinmemiş dostlar, ölmeden silinenlerden daha uzun yaşıyor bu rehberde...


* * *


Hep merak ederim:

Nereye gider bu bilgisayarların, cep telefonlarının posta kutularından silinen mesajlar, mektuplar, yazılar...

Onca harf, cümle, satır?.. Sanal âlemin görünmez kablolarına tutunup bir ekrandan yüreklere ulaşan haykırışlar, özlemle tuşlanmış, mesaj kutularında saklanmış aşklar... ne olur silinince?..

Uzay boşluğunda dağılır mı?

Yoksa bir yerlerde saklanır mı?

Bir gün yeniden toplanır mı?

Silinmiş yazılar diyarında...

Bir pişmanlık kurultayında...

Ya ölenler?

Onlar hangi keşfedilmemiş ülkeye gider?..



* * *


Galiba hayattan kayıt sildirdikten sonra ilkin gelip sevenlerinin hafızasına kaydoluyorlar.

Bilgisayar gibi değil insan hafızası...

Bir tuşluk "sil" komutuyla silmiyor sevdiğini... silemiyor.

Emir, ferman dinlemiyor.

Hatıralara sarıp saklıyor orada... anıyor, yâd ediyor, "yaşatıyor".

Belki hiç unutmuyor ve yanına gidene dek orada koruyor. Belki -5-10 yıl sonra- bir gün "hafızası doluyor", onu silip yerine bir başka ismi yazıyor.

İşte insan asıl o zaman "sil"iniyor.

Sözün özü, demem o ki;

Unutmazsak yaşatırız!

CAN DÜNDAR;
SAYGILARIMLA;

Yeni cep telefonuma eskisinin rehberini geçiriyordum dün...

Baktım, bazı isimlerin numaraları duruyor; kendileri yok...

Bir deprem sonrasının hazin sınıf yoklaması gibi:

"- Cem Karaca?"

"- Yok!"

"- Barış Manço?"

"- Yok!"

"- Erol Mutlu?"

"- Yok!".

"- Melih Kibar?"

"- Yok!"



* * *



Sanki mazinin kumsalına yazılmış isimler... Eninde sonunda geleceğini adımız gibi bildiğimiz halde hiç gelmez zannettiğimiz bir dalga geliyor ve yıllar yılı özene bezene sahile işlediğimiz o güzelim yazıları bir darbede siliyor. Kum gibi dağıtıp ummana sürüklüyor.

Sonrası boşluk... Sonsuz bir boşluk...


* * *



Yitik dostların, tanışların ekrandaki isimleri üzerinde geziniyor parmağım... "Sileyim mi" diye soruyor telefon...

Başparmağın ucunda bir ömür...

Can, bir tuş mesafesinde...

"Sil" komutuna elim varmıyor.

"Sil"mek ihanet gibi geliyor.



* * *


Rehberim isim dolu... Kimi canlı, kimi ölü... "Sil"meye kıyılamamış nice isim, yaşayanlarla birlikte duruyor orada... "Yaşayanlar" dediğim, sırasını bekleyenler... Kim bilir hangisi, hangisinin ardı sıra... "Ha 3 gün önce, ha 5 gün sonra..."

Kimi vakitli, kimi apansız, bir anda...

Rasgele arıyorum yitenlerden birini...

Gençten bir kadın sesi yanıtlıyor:

"Aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor."

Gelecekte ulaşılması da mümkün görünmüyor. "Daha sonra tekrar deneyiniz" tavsiyesine gülüyorum.

Denemeye söz veriyorum.

Ölmüş de hafızadan silinmemiş dostlar, ölmeden silinenlerden daha uzun yaşıyor bu rehberde...


* * *


Hep merak ederim:

Nereye gider bu bilgisayarların, cep telefonlarının posta kutularından silinen mesajlar, mektuplar, yazılar...

Onca harf, cümle, satır?.. Sanal âlemin görünmez kablolarına tutunup bir ekrandan yüreklere ulaşan haykırışlar, özlemle tuşlanmış, mesaj kutularında saklanmış aşklar... ne olur silinince?..

Uzay boşluğunda dağılır mı?

Yoksa bir yerlerde saklanır mı?

Bir gün yeniden toplanır mı?

Silinmiş yazılar diyarında...

Bir pişmanlık kurultayında...

Ya ölenler?

Onlar hangi keşfedilmemiş ülkeye gider?..



* * *


Galiba hayattan kayıt sildirdikten sonra ilkin gelip sevenlerinin hafızasına kaydoluyorlar.

Bilgisayar gibi değil insan hafızası...

Bir tuşluk "sil" komutuyla silmiyor sevdiğini... silemiyor.

Emir, ferman dinlemiyor.

Hatıralara sarıp saklıyor orada... anıyor, yâd ediyor, "yaşatıyor".

Belki hiç unutmuyor ve yanına gidene dek orada koruyor. Belki -5-10 yıl sonra- bir gün "hafızası doluyor", onu silip yerine bir başka ismi yazıyor.

İşte insan asıl o zaman "sil"iniyor.

Sözün özü, demem o ki;

Unutmazsak yaşatırız!

CAN DÜNDAR;
SAYGILARIMLA;

Yeni cep telefonuma eskisinin rehberini geçiriyordum dün...

Baktım, bazı isimlerin numaraları duruyor; kendileri yok...

Bir deprem sonrasının hazin sınıf yoklaması gibi:

"- Cem Karaca?"

"- Yok!"

"- Barış Manço?"

"- Yok!"

"- Erol Mutlu?"

"- Yok!".

"- Melih Kibar?"

"- Yok!"



* * *



Sanki mazinin kumsalına yazılmış isimler... Eninde sonunda geleceğini adımız gibi bildiğimiz halde hiç gelmez zannettiğimiz bir dalga geliyor ve yıllar yılı özene bezene sahile işlediğimiz o güzelim yazıları bir darbede siliyor. Kum gibi dağıtıp ummana sürüklüyor.

Sonrası boşluk... Sonsuz bir boşluk...


* * *



Yitik dostların, tanışların ekrandaki isimleri üzerinde geziniyor parmağım... "Sileyim mi" diye soruyor telefon...

Başparmağın ucunda bir ömür...

Can, bir tuş mesafesinde...

"Sil" komutuna elim varmıyor.

"Sil"mek ihanet gibi geliyor.



* * *


Rehberim isim dolu... Kimi canlı, kimi ölü... "Sil"meye kıyılamamış nice isim, yaşayanlarla birlikte duruyor orada... "Yaşayanlar" dediğim, sırasını bekleyenler... Kim bilir hangisi, hangisinin ardı sıra... "Ha 3 gün önce, ha 5 gün sonra..."

Kimi vakitli, kimi apansız, bir anda...

Rasgele arıyorum yitenlerden birini...

Gençten bir kadın sesi yanıtlıyor:

"Aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor."

Gelecekte ulaşılması da mümkün görünmüyor. "Daha sonra tekrar deneyiniz" tavsiyesine gülüyorum.

Denemeye söz veriyorum.

Ölmüş de hafızadan silinmemiş dostlar, ölmeden silinenlerden daha uzun yaşıyor bu rehberde...


* * *


Hep merak ederim:

Nereye gider bu bilgisayarların, cep telefonlarının posta kutularından silinen mesajlar, mektuplar, yazılar...

Onca harf, cümle, satır?.. Sanal âlemin görünmez kablolarına tutunup bir ekrandan yüreklere ulaşan haykırışlar, özlemle tuşlanmış, mesaj kutularında saklanmış aşklar... ne olur silinince?..

Uzay boşluğunda dağılır mı?

Yoksa bir yerlerde saklanır mı?

Bir gün yeniden toplanır mı?

Silinmiş yazılar diyarında...

Bir pişmanlık kurultayında...

Ya ölenler?

Onlar hangi keşfedilmemiş ülkeye gider?..



* * *


Galiba hayattan kayıt sildirdikten sonra ilkin gelip sevenlerinin hafızasına kaydoluyorlar.

Bilgisayar gibi değil insan hafızası...

Bir tuşluk "sil" komutuyla silmiyor sevdiğini... silemiyor.

Emir, ferman dinlemiyor.

Hatıralara sarıp saklıyor orada... anıyor, yâd ediyor, "yaşatıyor".

Belki hiç unutmuyor ve yanına gidene dek orada koruyor. Belki -5-10 yıl sonra- bir gün "hafızası doluyor", onu silip yerine bir başka ismi yazıyor.

İşte insan asıl o zaman "sil"iniyor.

Sözün özü, demem o ki;

Unutmazsak yaşatırız!

CAN DÜNDAR;
SAYGILARIMLA;
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

18.12.2009 günün siiri Empty
MesajKonu: Geri: 18.12.2009 günün siiri   18.12.2009 günün siiri Icon_minitimePerş. Ara. 17, 2009 6:52 pm

Gel Seninle Bir Oyun Oynayalım.Sen Benim Gururumla Oyna Bende Senin Hayatınla Oynayayım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
 
18.12.2009 günün siiri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Acelya :: ACELYANIN GÜNLÜGÜ.Günü sözü:Günün Resmi.Günün Hikayesi:Günün Siiri:Günün Fikrasi-
Buraya geçin: