Eski zamanlarda kadınlara düşkün olan bir padişah varmış.
Terasında otururken, vezirinin terasındaki bi cariye gözüne ilişmiş.
Cariye uzun boylu, kara gözlü, ay parçası gibi bir kızmış.
Ertesi gün vezirini bi bahane ile ülke dışına göndermiş. Ve vezirinin evine gitmiş.
Cariye gelenin padişah oldugunu anlamış, hürmetle ve buyuk bir nezaketle ağırlamış.
Padişah cariyenin bu inceliginden çok hoşlanmış. Cariyeye açılmış.
Cariye de "isterseniz bunları yemek yerken konuşalım" demiş.
Padişah hayli memnun olmuş. Cariye mutfaga giderken padişahın görebileceği bir yere ahlak kitabı koymuş. Cariye mutfaktayken padişah kitabı okumuş ve yaptıgından utanmaya başlamış.
Cariye sofrayı hazırlamış. 90 çeşit ayrı ayrı yemekler sunmuş.
Padişah her birinden yemiş ve cariyeye "bunların herbiri arklı yemekler ama tatları aynı" demiş.
Cariye de "padişahım, tüm kadınlar farklı farklı oldukları halde tatları aynı değil mi?" diye sormuş.
Padişan cariyeden özür dileyerek, büyük bir utanç içinde vezirinin evinden ayrılmış.