sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: 12 nisan 2010 pazartesi günün, hikayesi, Bir Aşk Hikayesi Ptsi Nis. 12, 2010 3:25 pm | |
| 12 nisan 2010 pazartesi günün, hikayesi, Bir Aşk Hikayesi
Bir Aşk Hikayesi Adam ayağa kalktı. Müzik setine doğru yavaşça ilerledi, cd'lerini karıştırdı biraz, sonra birini seçti. Filmlerde bilinen bir sahne vardır ya hani; çift ya adamın ya kadının evine gelmiştir, birisi içkileri koyarken diğeri müziği seçmektedir, işte adam aynı o filmlerden çıkmış gibi, aynı hareketlerle seçtiği cd'yi özenle müzik setine yerleştirdi. Tek bir farkı vardı o filmlerden, içkiyi bir kadınla değil yalnızlığıyla içecekti.Müzik setinden birkaç saniye ses gelmemesine hiç şaşırmadı. Müzik setinden gittikçe artarak gelecek olan ses, Ravel'in Bolero'suna aitti.Aynı o güzel melodi gibiydi son iki haftada beraber yaşadıkları; yavaşça ve aniden başlamış, gittikçe hızlanmış, hızlandıkça kanıksanmış, sanki yıllardır sürüyor gibi alışılmış... Ve sonra başladığı gibi aniden sona ermişti. Adam, ayrılığın ardından hissettiklerini ayırt edemez hale gelmişti. Her kaybeden, bırakılan veya istediğini yaşayamayan adam veya kadın gibi aşkı sorguluyordu o da. Bir kitapta mı okumuştu yoksa bir filmde mi izlemişti hatırlamıyordu: Kadın babasının annesine nasıl aşık olduğunu anlatıyordu adama. Tarlaya giderken görmüş babası annesini, sadece iki dakika, sadece gözlerini ve demiş ki "benim yerim o gözlerin bakışıdır, o gözler bana bakmadıkça ben hep yarım kalacağım".Birden adamın aklına geliveren bu sahne, adamı düşündürdü. Kendini bildi bileli böyle efsanevi aşklara inanmazdı, hatta aşka bile doğru düzgün inanmazdı. Hangi devirde yaşıyorlardı, Leyla da Mecnun da sadece eski dönemlerde olabilirlerdi. Ama son iki haftada yaşadıkları, kafasını allak bullak etmişti. Adamın dost olarak gördüğü kadın, adamdan hoşlanmış; adam da karşılıksız kalamamış ve iki hafta sevgili kalmışlardı. Sonra ilişkileri başladıkları gibi aniden bitivermiş, adam sanki yıllardır sevgililermişçesine üzülmüştü.Kadın da iyi değildi, ama emin olamadığı bir duygu için çok sevdiği adama zarar vermek istemiyordu. Hem onların mükemmel bir dostlukları vardı ve bu dostluğu kaybetmeyi göze alamazdı kadın. Adamsa şaşkındı. Ne hissetmesi gerektiğini, nasıl davranacağını kestiremiyordu. Çok da önemli değildi aslında neyi nasıl yaptığı. Yaşanmış ve unutulması gereken bir ilişkisi vardı artık. Yıllardır "aşk acısı" çeken arkadaşlarını dinlediğinde hep onları rahatlatmış, ama bir türlü de anlam verememişti adam. Nasıl olabilir de, bir kadın ya da bir adam; sanki dünya üzerinde hissedilebilinecek hiçbir acı yokmuşçasına, bir adam ya da kadın yüzünden bu denli acı çekebilirdi?Kendi acılarını, hep başkalarının büyük acılarını düşünerek hafifleten adam, bu sefer acısını hafifletemiyordu.Kadının elini tuttuğu, kadına sarıldığı, kadını öptüğü anlar aklına geldikçe; ne denli güzel bir ilişkileri olabileceğini düşündükçe, boğulacak gibi oluyordu. Aklından ve teninden kadını söküp atamıyordu. Atamadıkça kendinden uzaklaştırıyor, bu kadar çok acı çekmesine anlam veremiyordu. Sanki kendi içerisinde iki kişi olarak yaşıyordu adam. Biri dışarıdan görünen, merhabalaştığınız, beraber yemek yediğiniz, çay içtiğiniz, ders çalıştığınız kişi; diğeri adamın ya da kadının kendinden bile sakladığı, sevdiğiyle beraber yaşayan kişi. Kendisini tanıyamıyordu adam, öyle ya insan bazen kendine bile yabancılaşıyor. Kadına davranışlarını, söylediklerini, sonra hem hep konuşmak isteyip hem de yüzünü bile görmek istememesine anlam veremiyordu.Neden sonra, adam kendini toparladı birden. Uzakta bir yerde sevdiği kadın onu bekliyordu, o kadın aynı zamanda adamın dostuydu ve adamın yanında olmasına ihtiyacı vardı. Kısa aşkları için, ne adam kadını ne de kadın adamı kaybedemezdi. Adam ayağa kalktı, gitmek için hazırlandı. Tam kendini hazır hissettiğinde, kadının silueti tekrar gözünün önüne geldi ve duraksadı, çelişkilerini düşündü tekrar ve bu çelişkilerinin kadını ve kendini kötü etkilemesinden korktu. Sonra korkularını bir yana bıraktı, bavulunu sırtladı ve yola koyuldu. Tüm yaşadıklarını sadece o kadınla birlikte aşabilirdi, çünkü onlar aynı zamanda - ve belki daha da önemlisi - dosttular ve acılarına ancak beraber gülüp, acılarını beraber aşabilirlerdi.Gökhan Güler
| |
|