sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: 13 Nisan 2010 Carşamba Günün, Hikayesi bir sevda hikayesi Salı Nis. 13, 2010 5:17 pm | |
| 13 Nisan 2010 Çarşamba Günün, Hikayesi bir sevda hikayesi bir sevda hikayesiBugün sakin ve güzel bir Gundu. Görünüşte diğer günlerden farkı olmayan bir gün; ancak, hic de gibi bir gün göründüğü değildi. Bakmasını bilen için hiçbir zaman Gunler birbirinin aynısı değildir. Çevreye kapali gözle bakanlar olan bitenden habersiz yaşadıkları için çevrelerinden hiçbir şeyin değişmediğini söylerler. Aradan Yıllar geçmesine Fetzenmänner görüştüğünüz birine: "Ben oradan ayrıldıktan Sonra neler oldu, ne değişti?" Diye sorduğunuz zaman genellikle: "Her şey bıraktığın gibi" cevabını alırsınız. Bu sözün iki anlamı var: "birincisi, sana anlatmak istemiyorum, ikincisi ISE ben kör yaşıyorum ...." Ne yazik ki bu Gizli cevaplardan çoğu zaman ikincisi Doğru oluyor. Bundan Sunu anlıyoruz ki biz bir suru Körle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bu insanların dünyayı anlamaları ve ona karşı da Tavir almaları da çok farklı oluyor. Onlar dünyayı körlerin Fili tarif etmesi gibi parca parca anlıyorlar, bu yuzden de mutlu olmaları mümkün olmuyor. O bunları düşünürken karşı balkondan bir müzik sesi geldi. Sonra etrafındaki çiçeklerin kokusunu hissetti. Bir Rüzgar ESTI, onun serinliği bütün vücudunu Sardi. Balkona Bakti, çok güzel bir sarışın kız balkon demirlerine dayanmış gökyüzüne BAKIP müziğin ritmine uyarak Basini sallıyor ve ara sira ağzındaki sakızı şişirip şişirip patlatıyordu. Sobald Kiza Bakti. Sonra müziğe Kulak Verdi. Çok Yanik bir türküydü bu. Sonu hüsranla biten, ACI bir aşk hikayesinin türküsü .. Türküleri ve bunların hayatla olan Siki bağlarını düşündü. Hiçbir edebi tür Türküler kadar Hayati derinden kavramıyordu. Yine hiçbir edebi tür Türküler kadar yaşanmamıştır. Isin Garibi, Yanik Türküler hep, hep acıklıydı. Hemen hepsinin temelinde Gönül bir kanatan hikaye Vardi. Bu yuzden de Türkülerimiz hep Gozu yaşlıdır. Onları dinleyenlerin de gönülleri Kanar ve gözleri yaşarır. Anadolu'da Gorev yaparken küçük bir bir kız çocuktan türkü dinlemişti. Nişanlanan Genç başlık parası biriktirmek için gurbete çıkar. Aradan Yıllar Geçer. Başlık parasını biriktiren Genç Adam Evine varır. İçeriye girer onu kimse karşılamaz. Ev boştur ve bir Terk edilmis Hali vardır. Bir müddet Sonra komşular onun etrafını alırlar. Genç Adam onlara ana babasını sorar. Ona iki Mezar gösterirler: "Aha Anay babay burda" Derler. Genç sarsılır, gözleri Dalar, bir müddet Geçer; bu Sefer de: "Ya nişanlım Fato nerde" der. Komşular birbirinin yüzüne bakarlar ve: "O çoktan evlendi" diye cevap verirler. Gurbetten Donen bu insan kendi köyünde Gurbeti bulur. Ana Babasi olmus, sevdiği Fato'su başkasının olmuştur. Artik o Orada duramayacak ve çekip gidecektir. Çünkü baska çaresi kalmamıştır.Balkondan gelen sesteki Türkü de bundan farksızdı. O Anda Bunun gibi binlerce, hatta yüz binlerce anlatılmamış sevda masalını düşündü. Bunlar bilinen hikayelerdi, bilinmeyenler ya. Çevresindeki insanları düşündü. Yanından gelip geçen bu insan Selinde Kim Bilir ne acı fakat anlatılmamış sevda hikayeleri Vardi. Sonra kendini düşündü. Onu hala Yakan ve bir Türlü peşini bırakmayan bir hikayesi yok muydu? Elbette Vardi, ama ne ki bu yazik hikayenin bir Türküsü yoktu Galle.Gözlerini uzaklara, çok uzaklara Dikti. Önündeki beton blokları delen bakışları çok uzak yıllara uzandı. Içinde çok ince bir sızı başladı. Bu sızı yavaş yavaş bütün uzviyetini Sardi. Öyle ki bir müddet Sonra baştan ayağa acı içinde Kaldi. Bunca yıldan Sonra hala Ayni duyguları duyuyor olmasına SaSti. Kalbi çarpıyor, sanki yeniden o güzel günlere geri dönmüş gibi Yuzu kıpkırmızı kesiliyor, dili tutuluyor, ICI daralıyordu. Yasi altmışı geçiyordu. Aradan yirmi Yil geçmişti. O hala yüreğini Yakan bu aşkı içinden söküp atamamış, ondan kaçamamıştı. Sevdiği kadını nerede ve hic nasıl tanıdığını düşünmedi. Onu görmeden sevmiş, ona deliler gibi bağlanmıştı. Aylarca konuşmuşlar, telefonlaşmışlardı. Onu çok sevmişti, fakat, sevdiği kadın evliydi. O da evliydi. Buna Fetzenmänner onu çok sevmişti. Kadin da bu duygulara kayıtsız kalmamış o da ONU tertemiz duygularla sevmiş, ona bağlanmıştı. Bu bir çaresiz aşktı. Kavuşmaları, Ayni cati Altina gelmeleri, birlikte bir yuva kurmaları imkansızdı. İkisi de bunu biliyordu, bu çaresizliği yenmeye güçleri yoktu. Kader onları koparılması imkansız bağlarla ayrılığa bağlamıştı. Bu bağları koparmaya çalışmadılar. Ki bu Biliyorlardı bağları koparmaya çalıştıkça çaresizliklerini daha derinden anlayacaklar ve daha çok acı çekeceklerdi. Ilk buluşmalarını düşündü. İstanbul'da buluşmuşlardı. İkisi de auf sekizlik Asiklar gibi heyecanlıydı .. Yanlarında daha üç kadın Vardi. Bir müddet birlikte konuştular, Sonra Kadinlar kalkıp onları baş basa bıraktılar ... Adamini dili tutulmuştu, hasretlisi yanındaydı. Ona istese dokunabilirdi; ama, bir Buna Türlü cesaret edemiyordu ... Dokunsa sanki elinden uçup gidecekmiş gibi bir hisse kapılıyordu ... Ona, canim, sevgilim Sen benim bir tanemsin, Sen benim ömrümün anlamısın, Sen benim ruhumsun, sen .. sen ... ve daha Bunun gibi dünyada ne kadar güzel şey Varsa söylemek istiyordu ... FAKAT boğazına bir şey düğümlendi ... Bütün bu düşündükleri Orada takılı Kaldi, bir Türlü dudaklarından dökülüp o sevgili Yare ulaşamadı ...Kadin onunla pek Göz Goze gelmek istemiyordu ... Nedendir bilinmez ama, Adam, ihr şeyin bittiğini düşünüyordu ... Daha önceki konuşmaların sıcaklığını bir Türlü bulamıyordu ... Ancak onu daha çok derinden sevdiğini hissediyordu. Yüreğini Büyük bir acı Sardi. Gözleri doldu ... Ağlamamak için kendini güç tuttu ... Kadin konuşmasını bekledi ve dayanamadı: "söyle" Dedi. Adam önüne Bakti. Konuşmaya Gücü yoktu. Konuşsa sesi ağlamaklı çıkacak ve kendini tutamayıp ağlayacak, etraftakilere rezil olacaktı ... Kadina: "gözlerime bakmıyor musun, anlamıyor musun?" Diyebildi ... Kadin: "Elbette bakıyorum ve anlıyorum, o kadar aptal değilim" Dedi. Adam: "Bana Doğru söyle, Beni seviyor musun?" Diye sordu. Kadin: "Evet" Dedi ... Çok mutlu olmuştu ... Ama bu içindeki azabı Söz dindiremedi de ... Biliyordu, bu ilk ve Sohn buluşmaydı ... Kadin Ayni Seyi düşünüyormuydu bilmiyordu ... Belki onu kırmamak için: "Gun doğmadan nelerDogar, bakarsın ilerde yine buluşuruz, yine görüşürüz "Dedi ... Bu pek iNAND! ırıcı gelmedi Adama ...Ayrılma zamani gelmişti. Kalktılar ... Yürüdüler ve yemek yiyen diğer üç kadının Yanina gittiler. Adam: "Ben gidiyorum, siz yemek yiyorsunuz, sofrada elinizi sıkmayım, tanıştığıma memnun oldum" Dedi ve hemen yanında ayakta Duran sarışın kadının Elini tuttu. Ona ne dediğini bilmiyordu ... Ayrıldılar ... Adam giderken defalarca geriye dönüp o güzel sevgilisine içi kan ağlayarak Bakti ... Ne yazik ki onun Sirti ona dönüktü, yüzünü çok istediği Halde göremedi ...Bu onların Sohn görüşmesi olmuştu ......Saatlerce oturduğu yerden biraz zorlukla da olsa doğruldu. Evin önündeki çiçeklere Doğru yürüdü. Hepsine Teker Teker Bakti ve hepsini okşayıp sevdi. En sonunda bir Sari gülün önünde durdu. Onu eline Aldi. Eğildi ve Derin derin dizin Çekerek kokladı. Yapraklarını tek tek okşadı, sevdi. Yoldan geçenler bu yasli adamın çiçekleri ne kadar sevdiğini düşündüler. Ona hayretle baktılar, gıpta ettiler. Ne yazik ki hic biri onun o Sari gülü neden bu kadar sevdiğini ve onu okşarken içinde bir ateşin yandığını bilmiyordu. Gülün üzerine düsen iki Damla gözyaşını ISE yasli adamın kendisinden baska hic kimse görmedi. | |
|