sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: 17 Nisan 2010 Cumartesi, Günün Hikayesi, Büyük binalar gibidir Cuma Nis. 16, 2010 7:13 pm | |
| 17 Nisan 2010 Cumartesi, Günün Hikayesi, Büyük binalar gibidir Sevgili Padisah Kizi; Büyük kalpler, Büyük binalar gibidir; Daima kendilerini gösterir.
Pencereden baktığında göremediğin dağın ardında, küçücük bir devlet varmis. Küçük bir devletmiş ama, insanları pek şirinmiş. Irmakları, dereleri, ağaçları, çiçekleri ... ihr Seyi küçücükmüş bu devletin, hem de pek güzelmiş.
İşte devletin bu bir de padişahı varmis. Sarayında oturur, HIC usanmadan düşünür dururmuş. Artik dayanamayacak hale gelmiş. Vezirlerini çağırmış Yanina:
- Zaman kaybetmeden Haber salin memleketin dört bir köşesine. Ihr bana kim Hızır'ı gösterirse, dilesin benden ne dilerse. Ihr bir isteği emirdir benim için. Artik gücüm kalmamıştır. Bu Merak Birgün öldürecek Beni.
Vezirler bir telaşla Emri yerine getirmeye çalışmışlar. Memleketin Sagina-Soluna, Altina-üstüne; kuzeyine-güneyine, doğusuna-batısına adamlar gönderilmiş. Padişahın bu sözleri insanlara duyurulmuş:
- Duyduk-duymadık demeyin! Padişahımız Hızır'ı görmeyi Arzu etmektedir. Ihr kim padişahımıza onu gösterebilirse kıymetli hediyelerle ödüllendirilecektir. Duyduk-duymadık demeyiiin!
Padisah bir haber gelir ümidiyle uyku nedir unutmuş. Sabahlara kadar pencerelerde geleni-gideni gözetler olmus. Neredeyse gökte uCan kuşun kendisine geldiğini zannederek yakalatacakmış. Vezirler korkmaya başlamışlar;
- Aman padişahımızı bu bir dertten eines Males Kurtaran biri çıkmalı, yoksa aklını kaçıracak.
Aradan bilmem kac ay geçtikten Sonra, çiçeklerin meyveye durduğu bir bir adam bahar Sabahi gelmiş Saraya. Kendinden emin bir Hali, dimdik yürüyüşü varmis. Kapıcıya demis ki:
- Tez padişahımıza Haber Salin, kendisiyle görüşmek isterim. Ona güzel Haberler getirdim.
Kapıcı einmal umursamamış bu Hali Perisan adamın sözlerini:
- Padişahımız senin gibi birisiyle zaman kaybetmek istemeyecektir. Ne Bana diyeceksen de Ben haberi padişahımıza veririm.
Adam;
- Ben bilmez miyim padişahımızın çok meşgul olduğunu, demis. FAKAT haberi Hızır'dan getirdim. Çok Önemli ...
Kapıcı "Hızır" Ismini Duyar duymaz telaşlanmış. "Sen buradan ayrılma. Hemen geliyorum. "Diyerek vezirlerin Yanina koşmuş. Vezirler bu adamın gelişine pek sevinmişler:
- Insallah, demişler. Insallah bu bu adam padişahımızı dertten kurtarır. Artik dayanacak gücümüz Kalmadi.
Hic zaman kaybetmeden Adami çağırtmışlar. Padişaha da haber vermişler:
- Sevgili padişahımız, Hızır'dan Haber getiren bir adam sizinle görüşmek istiyor. Huzura çağıralım ister misiniz?
Padisah öyle heyecanlanmış, öyle sevinmiş ki, "hemen gelsin", demis. Adam gururla o ihtişamlı kapıdan içeri girmiş. Sanki Padisah kendisi, sanki ihr şey onun emrinde. Başlamış konuşmaya:
- Efendimiz, duydum ki Hızır'ı Görmek istiyormuşsunuz. Ben bu isteğinizi yerine getirebilirm. Ama ONU, Größe ancak dört Yil Sonra gösterebilirim. Yalnız bir şartım var. Bu dört Yil içinde ihr isteğimi yerine getireceksiniz. Bir iki dediğim edilmeyecek.
Padisah dinlemiş dinlemiş, Sonra da;
- Tamam, demis. Bir iki dediğin edilmeyecek. Dort Yil boyunca dilediğin Seye sahip olacaksın. Hiçkimse sana karşı gelmeyecek. FAKAT ... ... ..., dört Yilin sonunda bana Hızır'ı gösteremezsen, Eger sözünde durmazsan ölüm için hazırlan.
Adam kendinden emin bir şekilde, sesini de gürleştirerek;
Beni-dilediğiniz şekilde öldürebilirsiniz efendim, demis.
Ve Padisah Emir buyurmuş, Adama bir Köşk hazırlanmış. Içi altınlarla doldurulmuş. Bu dünyada sahip olunacak ne kadar şey Varsa bir bir verilmiş.
Adam halinden memnun, dört Yil sonrasını hic düşünmeden yaşamaya başlamış. FAKAT dört Yil nedir ki, Göz ACIP-kapayıncaya kadar gelir-Geçer. Nitekim giden günlerin hic farkına varmadan, Adam de bir bakmış dört Yil bitivermiş. Bir telaştır başlamış. Padişaha gidip ne diyeceğini bilemiyormuş. Hızır'ı nerede bulsun getirsin da!
Eger yalan söylediğini Padisah öğrenirse, onun çok sinirleneceğini de biliyormuş. Dort Yil einmal konuştuklarını Birden hatırlayıvermiş. Tek çareyi kaçmakta bulmuş Adam. Şehirden çok uzakta bir yer bulmuş kendisine ve Orada gizlenmeye başlamış.
Padisah Adami getirmeleri için Koske askerlerini göndermiş. FAKAT adamın kaçtığını öğrenmişler. Bütün askerler şehrin ihr yerini araştırmaya başlamışlar.
Adam gizlendiği yerde gece-Gündüz dua EDIP yalvarıyormuş:
- Beni kurtar. Bu kuyudan çıkmama Yardimci ol. Bunu ancak yapabilirsin sen. Beni kurtar.
Korkudan tit tir titriyormuş. O sırada yanıbaşında bir dedecik belirivermiş. Nasıl ve nereden geldiğini anlayamamış bu dedeciğin. Dedecik Adama bakmış, Hali Perisan. Sormuş;
- Neden korkuyorsun? Kimden saklanıyorsun Boyle? Bana anlatırsan belki bir çaresini bulabiliriz.
Adam ihr Seyi Acik Acik anlatmış dedeciğe. Dedecik de hic konuşmadan dinlemiş ONU. Sonra da;
- Beni Haydi padişaha götür, demis. Onu de bir ben göreyim.
Şehre Doğru yola çıkmışlar. Saraya daha varmadan padişahın askerleri yollarını kesmişler. Adami ellerinden bağlamışlar, doğruca Saraya götürmüşler. Dedecik de adamın yanındaymış. Padisah Adami görünce;
- İşte dört Yil doldu, demis. Bana Hızır'ı gösterme vaktin geldi. Ihr isteğini yerine getirdim. Şimdi sira sende. Sen benim de isteğimi yerine getirmelisin. Yoksa öleceksin.
Adam çaresiz, Basini einen eğmiş ve;
- Efendimiz, Ben Größe yalan söylemiştim; demis.
Padisah vezirlerine bir, bir Adama, bir de dedeciğe bakmış ve şunları söylemiş:
- Sen Bize yalan söyledin. Öyleyse Bunun cezasını çekmelisin.
Padisah einmal birinci vezirine, "Bu Adama nasıl bir ölümü Uygun görürsün?" Diye sormuş. Birinci vezir;
- Sevgili padişahımız, demis. Bence bu Adami parca parca edelim ve parçalarını meydana asalım. Böylece hiçkimse Größe yalan söyleme cesaretini bir daha gösteremesin.
Bu cevap üzerine dedecik;
- Herkes aslına çeker, demis.
Sira ikinci vezire gelmiş. O da fikrini söylemiş:
- Bu yalancıyı bir Kazana koyup kaynatalım. En güzel bu ceza olur.
Bu cevap üzerine dedecik yine;
- Herkes aslına çeker, demis.
Ücüncü vezir de konuşmaya başlamış:
- Bu Adami bir tepsiye koyup fırında kebap gibi pişirmeli.
Dedecik bu Sefer de Ayni Seyi söylemiş:
- Herkes aslına çeker.
Sira dördüncü vezire gelmiş. Padisah onun düşüncesini de öğrenmek istiyormuş. Dördüncü vezir;
- Ey padişahımız, demis. Siz merhametli bir hükümdarsınız. Hızır'ı ne kadar Görmek istediğinizi biliyorum. Öyleyse Hızır aşkına bu Adami affedin. Çünkü onu bağışlamanız Größe yakışan bir harekettir. Mutlaka Bunun karşılığında Büyük mükafatlar verilecektir.
Bu sözlerin sonunda dedecik yine Ayni cümleyi söylemiş:
- Herkes aslına çeker.
Padisah dayanamayıp dedeciğe dönerek konuşmuş:
- Kimsin bilmiyorum, fakat vezirlerim için hep Ayni Seyi söyledin. Bu ne demek?
Dedecik padişaha şu cevabı Vermis:
- Ey Padisah! Birinci vezirin bir kasabın oğludur. Bu yuzden Adami, bir Kasap gibi parçalayıp Asti. Ikinci vezirin bir aşçının oğludur. O da Adami yemek gibi Kazana koyup kaynattı. Ücüncü vezirin bir kebapçının oğludur. Bu sebeple Adami fırına koyup kebap gibi pişirdi. Dördüncü vezirin ISE, bir Alimin oğludur. O ", affedilsin" Dedi. Çünkü merhametli olmayı öğrenmişti. Hepsi de görgüsüne göre ceza Verdi.
Bu sözleri dinlerken Padisah düşünceye dalmış. Tam bu sırada dedecik;
- Ben İşte Hızır'ım, demis ve ortadan kaybolmuş.
Padisah hemen tahtından kalkmış, dışarıya bakmış. FAKAT hiçbir şey görememiş. Sonra da şunları söylemiş:
- Bu dünyada Hızır'ı görmeyi öyle çok istemiştim ki, bu adam sayesinde işte gördüm. Bana insanları nasıl tanıyacağımı da öğretti. Ve merhametli olmanın ne kadar güzel olduğunu gösterdi.
Böylece Adam ölümden kurtulmuş ve padişahla beraber sarayda yaşamaya başlamış. Bir iki Yine dediği edilmiyormuş, ama artik Adam hiçbir şey istemiyormuş. | |
|