Çizgiler
Çizgiler!... Ne geldi aklınıza? Elimize kalemi alıp iki noktayı birleştirdiğimiz bir eğri mi? Ben böyle bu çizgiden bahsetmek istemiyorum.. Hayat çizgisi mi? El çizgisi mi? Hayır.. Yüzümüzdeki çizgiler.. Bebekliğimizden ölümümüze kadar sürekli hayata bakmaya çalışan, aldığı her türlü darbeyle (bu bir sevgi de olabilir) şekillenmeye çalışan yüz hatlarımız. Aynaya baktığımızda gördüğümüz ince detaylar. Ağlarken, gülerken, kızarken, sevinirken verdiğimiz tepkilerin ispatı. Asla gizleyemediğimiz, saklayamadığımız, yüzümüze yansıyan gerçekler. Her ne kadar yaşımızı ele verdiğini düşünüyorsak da, yine de bazen karşımızdakini kandırabilen ince detaylar.
Yaşımız gençken pek fazla önemsemiyoruz aslında.. Gelecekte yani yaşlandığımızda yüzümüzün ne hale geleceğini bilmeden, sürekli değişen duygularımızın o ince çizgilere neler yansıtacağını kestiremeden yaşıyoruz. “Ölünceye kadar başka kadın görmek istemiyorum” diyerek aynaya baktığımız biz ve aynı duyguları paylaşan karşımızdaki kişi aslında “ihtiyar” olmanın vereceği korkuyu gizlice anlatmaya çalışıyordur. Hiç “ihtiyarlık karesi” gözünüzün önüne geliyor mu? Bırakın huyu, suyu o çizgilerin size nasıl duygular kattığını anlayabilecek misiniz? Yemek yerken en sevdiği kişiden yemeğin etini kaçıran yaşlılarımız var. Acaba bir gün biz de böyle yapacak mıyız diye düşündünüz mü? Onu yaptığınız an hemen aynaya bakın. Kesin ihtiyarlamışsınız demektir. Öyle oluyor işte.. Egoizm oluyor. Oysa sevgi vericidir. Sevginin bile üzerine çıkan şeymiş yaşlılık. Doğamız bu.. Kanun bu. Çocuklaştığın an yaşlanıyorsun işte.. Hasisleşiyorsun. Oysa yüzündeki çizgiler kadar keşke cömert olabilsek hayatta.
Haydi gelin!... Bırakalım hasisleşmeyi.. Cömert olalım, cömert. Bırakalım aynaya bakmayı. Şöyle sabah erkenden kalkalım.. Yüzümüzü yıkayalım, dişimizi fırçalayalım. Yüzümüze, ellerimize güzelce kremimizi sürelim, gözümüze kalemimizi çekelim. Güne güzel başlayalım. Sade, kendimize özgü bir güzellikle.. Çizgilerimizi görmeyelim olur mu? Kontrol elimizde olsun. Kendimizi güzel hissedelim, mutlu olmaya çalışalım...
Emine Alkan