sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: 18 Eylül 2011 Pazar, Günün Hikayesi Paz Eyl. 18, 2011 5:07 pm | |
| BENDE SENİ KAYBETTİM Zordur geride kalan olmak. Neden mi? Giden belki de yüreğinden silmiştir çünkü. Kalan, elinde kalanlarla yaşamını sürdürürken, yüreği dikenli tellerle çevrilmiştir. Her nefes alışı acı verir, gözünde hüzün kalıcı olur. Her şarkı gözlerini daldırır derinlere ve her şey gideni hatırlatır nedense. Sevda o zaman daha da alevlenir. Bırakıp gidilmek en büyük dağları eritir. Neden geride kalan bütün bunlara engel olamaz? Çünkü aşk acı ile beslendikçe, yüreği kemiren bir canavara döner. Kaybetmenin o derin sızısı, düşündürür durur beyni. Mantık gitmiş, mağlubiyetin, çaresizliğin en acısı ile yere serilmiştir artık. Hele bir de o çok sevdiğinin başkası ile gittiğine, evlendiğine tanık olursa. Kendi hayatı alt üst olmuş peki ya onun hayatı? Pişmanlık, eziklik, neden unutamıyoruz sorusu, çaresizlikten kıvranmanın acısı işte.. Bitirir insanı, şu an benim bittiğim gibi.. Sen ne haldesin bilmem ama ben yaşayan bir ölüyüm artık. Sen bu yazdıklarımı okur musun bilmiyorum, ancak okuyanlar içinde senin gibi olanlar varsa, en azından insanlık adına, geride acılar içinde bıraktıklarına, sevgi veremeseler de canlarını acıtacak tavırlardan uzak dursunlar. Sırf beğenilme ve hala istenildiğini görme egosu ile insana acı çektirmek, ben insanım diyene yakışmaz. Hele yaralı ise bir yürek, tuz basmak, insaf… O bu acıları hak edecek ne yaptı, bir sormalısın kendine… Sevmeye ceza vermek ve cezayı her gün çoğaltmak, insaf… Geride kalanı, aşkını, sevdanı başka gözlerde aramak, başka bedenlerde unutmak, insaf… Keşke ona ruhunun yaralı olduğunu söyleyen olsa. Hayatın kalbinde tıkandığını, kimselere ne istediğini anlatamadığını..Geride bıraktığın yaralı yüreğin nerelerde kaldığını.. Ya dönüşü? Belki dönüşü olacak ama bulduğu gibi kaybetmenin iliklerine kadar yaşanmışları acıttığını bilecek miydi? Kendisine bile şikâyet edemediği yüreği ile sustu, sustu, sadece sustu. Keşke ona ruhunun yaralı olduğunu söyleyen olsa.. Dar zamanlarda yaşamanın nasıl da sabırsızlık, nankörlük olduğunu gösterebilse. Kalp hızında yaşamak istercesine kalbinden geçenleri, tik tak sesleriyle ritim tutmaya keşke zamanı olabilse!. Oysa kendisi aşkın melodisine hasretti. Hep sustu, sustu.. Keşke karşısındaki yeni sesleri, melodileri duyabilse! Ama duyamıyor işte. Gitmesi gerektiği için gittiğine inanmak zorunda kalışı, onu daha da yaralıyordu aslında. “Gitmeyebilirdi de” ama gitti. Bıraktığı gibi burada beklediğini keşke biri ona söylese.. Tek damla bile eksilmeden geride bıraktıklarını anlatsa. Sonra sıkı sıkı Rabbinin tuttuğu kalbinden, dönüp dönüp kendisine dua ettirişini, söz verdiği halde hala o huzura gidemeyişini bilebilse!... Sana sesleniyorum.. Ey ruhu yaralı.. İstersen onun açtığı yaraları bir bir sarabilecek bir yürek bulabilirsin. Belli ki dibe vurmuşsun. Ama uzatılan bir eli tutman gerektiğini, söylenmeden, sızlanmadan, mazeret üretmedentutman gerektiğini bil..Yaptığı her şeye rağmen geride kocaman bir yüreğin biraz da yaralı bir ruhun onu beklediğini bile bile, sana bakan bir çift gözü hafife alma. Önünü gördüğün halde, geride kalmış sevdalarla yorma yüreğini.. Yorma… Bilirim.. Ne zordur severken ayrılmak.. Ne zordur ığıl ığıl kanayan bir yüreğe sahip olmak. Ne zordur kaybetmek.. Ben de bu akşam kaybettim seni…Kaybettim farkındayım.. | |
|