Acelya
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Acelya

ACELYANIN DÜNYASI DOSTLUGUN VE SEVGININ TEK SIMGESI
 
PortalPortal  AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 <marquee scrollamount="4" width="100%"><strong>A'dan Z'ye Türk Büyükleri...</strong></marquee>

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

<marquee scrollamount="4" width="100%"><strong>A'dan Z'ye Türk Büyükleri...</strong></marquee> Empty
MesajKonu: <marquee scrollamount="4" width="100%"><strong>A'dan Z'ye Türk Büyükleri...</strong></marquee>   <marquee scrollamount="4" width="100%"><strong>A'dan Z'ye Türk Büyükleri...</strong></marquee> Icon_minitimePaz Mart 30, 2008 12:27 pm

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI


Erzurumlu İbrahim Hakkı 1705 yılında Hasankale'de doğdu. Osman Efendi adlı bir şeyhin oğludur. Babası saygın bir mutasavvıf idi ve İbrahim Hakkı'yı iyi bir eğitimle yetiştirdi.

İbrahim Hakkı olgun bir düşünürdü. Yetmişten fazla eser yazdı. Eserleri arasında en meşhuru olan Marifetname adlı eseri, yaşadığı dönemin bütün bilgilerini kapsayan ansiklopedik özellikte bir eserdir.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetname adlı eseriyle insanlara önce çevrelerindeki eşyayı, daha sonra kendilerini ve en sonunda da Tanrıyı bildirmeyi amaçlıyordu. Kitabın içindeki Kıyafetname adlı bölüm ise bir çeşit görgü bilimidir.Erzurumlu İbrahim Hakkı, dar çevresi içinde tasavvufu ve Doğu felsefesini öğrenmişti. O, derin düşüncesiyle cisimlerin birleşmesini, hayatın doğuşunu, cinslerin gelişmesini yepyeni bir görüşle ortaya atmıştı.
Ona göre Tanrı önce "Kendi nurundan bir cevher var edip, andan cemi kainatı tedric ve tertib ile halk etmiştir; buna Cevher-i Evvel denir."

Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya göre, bütün varlık küre şeklindedir: "Alemin her ne tarafına nazar olunsa şekli muhaddep görünür." "Arzda ve semada müşahede olunan bütün şekiller yuvarlaktır". Einstein bu görüşü ondan çok daha sonra matematiksel yollardan göstermiştir.İnsanların nazarında çok önemli bir yer işgal eden Marifetname adlı eseri defalarca basılmıştır.

Erzurumlu İbrahim Hakkı 1771 yılında vefat etti.


KADI BURHANEDDİN


XIV. yüzyılda Anadolu, Anadolu Beylikleri adıyla, bölge bölge kurulan Türk Beyliklerinin idaresi altındadır.Selçuklu Devletinin çöküşünden sonra türeyen, her biri kendi başına buyruk, her biri bağımsız, büyüklü küçüklü bu beylikler, tek bir devlet gücüne bağlanıncaya kadar, birbirleriyle sürekli olarak çatışmışlardır. Aralarında birlik olmayınca, Anadolu'da dirlik de olmamış, halk sürekli bir huzurun özlemini çekmiştir.
Hele iki beylik vardı ki, bunlar ötekilerinden daha büyük, daha güçlüydüler.

Biri Karamanoğulları, öteki Osmanlılar... Bunlar devamlı çatışıyor, çevrelerindeki küçük beylikleri sık sık birbirleri aleyhine kışkırtıyorlardı. Anadolu'nun Kayseri, Sivas kesimini ellerinde bulunduran Eratna Beyliği bu küçük beyliklerden biriydi.
İşte bu yıllarda, Kayseri'de, Şemseddin Ahmed adında ünlü bir kadı vardı. Adaletiyle, bilgisiyle tanınmış, sevilmişti. 1344 yılında Şemseddin Ahmed'in bir oğlu dünyaya gelmiş, bu sevimli çocuğa Burhaneddin adı verilmişti. Türk Edebiyatının büyük divân şairi, devrin seçkin bilim ve devlet adamı Kadı Burhaneddin işte bu çocuktu.
İlk öğrenimini babasından yapan Burhaneddin, daha 14 yaşlarındayken ana dili Türkçe’den başka Arap ve Fars dillerini, mantık ve hikmet gibi bilimleri, yaşından beklenmeyen bir ölçüde öğrenmişti.

Kayseri'de gördüğü öğrenimini yeterli bulmayan Burhaneddin, bir gün azığını aldığı gibi, yollara düşmüş, önce Kahire'ye, daha sonra da Halep'e gelerek öğrenimini tamamlamıştı. Onun gurbet hayatı 6 yıl sürmüş, 1364 yılında babasının ölüm haberini alır almaz Kayseri'ye dönmüştü.
Kayseri'de Kadı Şemseddin Ahmed'in yerine oturacak, adaleti onun gibi, ince eleyip sık dokuyacak kimse yoktu. Oğlu Burhaneddin ise o zaman 20 yaşındaydı. Gençti, tecrübesizdi ama, bilgisi ve zekâsıyla herkesi kendisine hayran bırakıyordu. Çok geçmeden Kayserililer onu babasının makamına oturtuverdiler. O günden sonra Kadı Burhaneddin adını aldı. Bununla da kalmadı. Eratna Beyi Gıyaseddin Mehmed'e damat oldu.
Gıyaseddin Mehmed'in kısa bir süre sonra öldürülmesiyle Eratna Beyliğinin başına oğlu Alâeddin Ali Bey geçmişti. Alâeddin Ali Bey, genç eniştesi Kadı Burhaneddin'i kendisine vezir tayin etmekte gecikmedi. Kadı Burhaneddin bir yanda devlet işlerini yürütürken öte yanda durmadan okuyor, öğreniyor, kitaplar yazıyor, tasavvuf ve edebiyatla uğraşıyordu.
1380 yıllarına doğru Eratna Beyi Alâeddin Ali Beyin ölümüyle yerine 7 yaşındaki oğlu tahta çıkmıştı. Bu durum sürekli karışıklıklara neden olmuş, Kadı Burhaneddin, halkın da isteği ve ısrarı üzerine idareyi eline alarak bağımsızlığını ilân etmiş ve Sivas'ta tahta oturmuştu.Onun 18 yıllık saltanatı, yine karışıklıklar, savaşlar, iç isyanlar içinde geçmiş, böyle olduğu halde, kılıç ve kalemini aynı ustalıkla kullanmış, 1500 gazeli 119 tuyuğ ve 20 rubaî'yi içine alan Türkçe koca bir divan meydana getirmişti.
Özellikle, Türk Edebiyatında (Tuyuğ) denen şiir örneğini en çok kullanan Kadı Burhaneddin olmuş, tuyuğlarında yiğitçe kükremiştir:

Özünü şeyh gören serdâr olur
Enelhak dava kılan berdâr olur.
Er oldur, Hak yoluna baş oynaya,
Döşekte ölen yiğit murdar olur.
Cana can vermeyenin ne canı var,
Can verenin adı ile sanı var.
Er kişinin matahı erlik olur.
Cevherinin lâl ile mercanı var.
Erenler öz yolunda er tek gerek
Meydanda erkek kişi mertek gerek
Yahşi yaman, katı yumşak olsa hoş
Serverim diyen kişi erkek gerek

Şiirlerinde adını, ya da takma adını kullanmayan Kadı Burhaneddin tekke şairleri gibi içine dönük değil, aksine hayata yaygın, Köroğlu misali, mertlik ve aşkı birlikte yaşatan, halka, halkın diliyle seslenen bir ozandır. 600 sayfalık Dîvân'ından ayrı olarak yazdığı İksîr-i Saâdet adlı eseriyle de bilgi dağarcığını ortaya koymuştur.

Bir gazelinde:

Şahâ, senün cemalünü göreyim ondan öleyim,
Susamışam visaline ereyüm andan öleyim
Dün gice düşte ben seni, benim ile görür idim,
Bu düşümün tabirini yorayım andan öleyim.

diyerek, son nefesine kadar aşkı dilinden düşürmemiştir.

Kadı Burhaneddin, Şeyh Müeyyed isyanı sırasında, 1398 yılında Sivas'ta şehit olmuş, ölümünden sonra kurduğu Beylik dağılmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
 
<marquee scrollamount="4" width="100%"><strong>A'dan Z'ye Türk Büyükleri...</strong></marquee>
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Acelya :: OSMANLI TARiHi-
Buraya geçin: