Atatürk'ün Vasiyetnamesi « Türkiye Tarihi
T.C. ANKARA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ
SAYI: 1938/95 T.
TERK-İ HAYAT EDEN CUMHURBAŞKANI ATATÜRK'ÜN 28.11.1938 TARİHİNDE MAHKEMEMİZDE AÇILAN VASİYETNAMENİN SURETİ AŞAĞIYA ÇIKARILMIŞTIR.
DOLMABAHÇE, 5.9.1938 PERŞEMBE
"MALİK OLDUĞUM BÜTÜN NÜKUT VE HİSSE SENETLERİYLE, ÇANKAYA'DAKİ MENKUL VE GAYRIMENKUL EMVALİMİ, CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NE ATİDEKİ ŞARTLARLA TERK VE VASİYET EDİYORUM.
1- NÜKUT VE HİSSE SENETLERİ ŞİMDİKİ GİBİ İŞ BANKASI TARAFINDAN NEMALANDIRILACAKTIR.
2- HER SENEKİ NEMADAN BANA NİSPETLERİ ŞEREFİ MAHFUZ KALDIKÇA YAŞADIKLARI MÜDDETÇE MAKBULE'YE AYDA 1.000, AFET'E 800, SABİHA GÖKÇEN'E 600, ÜLKÜ'YE 200 LİRA VERUKİYE İLE NEBİLE'YE ŞİMDİLİK 100'ER LİRA VERİLECEKTİR.
3- SABİHA GÖKÇEN'E BİR EV ALINABİLECEK AYRICA PARA VERİLECEKTİR.
4- MAKBULE'NİN YAŞADIĞI MÜDDETÇE ÇANKAYA'DA OTURDUĞU EV DE EMRİNDE KALACAKTIR.
5- İSMET İNÖNÜ'NÜN ÇOCUKLARINA TAHSİLLERİNİ İKMAL İÇİN MUHTAÇ OLACAKLARI YARDIM YAPILACAKTIR.
6- HER SENE, NEMADAN MÜTEBAKİ MİKTARI YARI YARIYA TÜRK TARİH VE DİL KURUMLARINA TAHSİS EDİLECEKTİR.
K.ATATÜRK
Büyük Taarruz « Türkiye Tarihi
Sevr Antlaşması'nı Türklere kabul ettirmeyi gaye edinen İngilizler, Sakarya'dan sonra başlattıkları diplomatik girişimleri bir süre daha devam ettirmişlerdir. Ancak TBMM Hükümeti Misak-ı Milli'den ödün vermek niyetinde değildirler. Sakarya yenilgisinden sonra müdafaa durumuna geçmek zorunda kalan Yunan ordusu, Eskişehir-Afyonkarahisar hattına geri çekilerek, gerekli korunma tedbirlerini alırken, Türk Genel Kurmayı Yunanlılar toparlanmadan taarruza geçilmesi düşüncesindedir.
14-15 Eylül 1921 tarihinden geçerli olmak üzere seferberlik ilan edilerek, 1899, 1900,1901 doğumlular silah altına alınmış, ordunun asker eksiği tamamlanmıştır. Türk kuvvetlerinin araç ve malzeme eksikleri de çeşitli kaynaklardan tamamlanmaya çalışılmıştır. Başta İstanbul'daki silah depolarından büyük fedakarlıklarla kaçırılan silahlar, İnebolu üzerinden Anadolu'ya nakledilmiştir.
İtilaf Devletlerinden kamaları alınarak işe yaramaz hale getirilen Türk topları, ilkel aletlerle kullanılır hale getirilmiştir. Sıkıntısı çekilen bazı silahlar da Ruslardan, İtalyanlardan ve Fransızlardan satın alınarak karşılanmaya çalışılmıştır. 6 Mayıs 1922'de başkomutanlık süresi uzatılan M. Kemal Paşa, artık taaruza geçilmesi düşüncesindedir. M. Kemal bu düşüncesini Haziran ortalarında Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa, Savunma Bakanı Kazım Özalp ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşalara açmış ve 15 Ağustosa kadar hazırlıkların tamamlanması kararlaştırılmıştır.
TBMM bu hazırlıkları yürütürken, barışı engelleyen taraf durumuna düşmemek için, diplomatik çabaları sürdürmüş ve Fethi Okyar'ı Avrupa'ya göndermiştir. İngiltere'nin barış yolunu tamamen kapatması, şimdiye kadar ertelenen taarruz kararının uygulamaya konmasını kaçınılmaz kılmıştır. 26 Ağustosta Türk topçusunun başlattığı taarruzda Türk ordusu, Yunan kuvvetlerinin büyük bölümünü yok etmiş, kaçabilenler de 1 eylül 1922 günü Atatürk'ün verdiği "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" emriyle, Türk kuvvetlerinin takibi altına alınmıştır.
9 Eylülde Yunanlılar İzmir'den çıkarılmış, 9 Eylülden 18 Eylüle kadar da Batı Anadolu'nun Yunan istilasından temizlenmesi işlemi gerçekleşmiştir. Böylece 26 Ağustosta başlayan Büyük Taarruz, 15-20 gün gibi kısa bir sürede 200.000 kişilik Yunan ordusunun yok edilmesi ile sonuçlanmıştır.
Bu zafer, İslam dünyasında Hıristiyanlığa karşı bir başarı olarak değerlendirilmiştir. Asırlardan beri Batılıların "Şark Meselesi" adı altında, Müslüman Türkleri Anadolu'dan atmaya yönelik hedefleri bu zaferle sonuçsuz bırakılmıştır.
Güney Cephesi ve Fransızlarla Savaşlar
Mütarekeden sonra İtilaf Devletleri, Güney Anadolu'da askeri harekatlarını durdurmamışlardır. İngilizler önce; Musul, İskenderun, Kilis ve Antep'i ardından da Maraş ve Urfa'yı işgal etmişlerdir. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye'yi işgal etmişlerdir.
Fransız işgali altında yaşayan Ermenilerin Türklere yönelik taşkınlıları bölge halkını derinden yaralamıştır. 15 eylül 1919'da İngiltere ve Fransa arasında Ortadoğu'nun paylaşımı konusunda yeni bir anlaşma yapılmış, bu anlaşma ile İngilizler daha önce işgal ettikleri Antep, Urfa ve Maraş'tan çekilerek, buraları da Fransız işgaline terk etmişlerdir. Antep, Urfa ve Maraş'ta da Fransızların Ermenileri Türklere karşı kullanma politikası uygulamaları, bu bölgelerde halkı galeyana itmiştir.
Bu gelişme Milli Mücadele'de Güney Cephesi'nin oluşmasına zemin oluşturmuştur. Maraş, Urfa, Antep ve Adana'da Kuva-yı Milliye, Fransızlara ağır darbe indirmiş ve Fransızlardan yüz bulan Ermenilerin bu darbelerle yöredeki hayalleri sonuçsuz kalmıştır.
Sakarya zaferinden sonra şanslarını fazla zorlamak istemeyen Fransızlar, Ankara Hükümeti ile anlaşmaya karar vermiştir. Bu doğrultuda Fransızlarla yapılan Ankara İtilafnamesi ile Fransızlar; İşgalleri altında bulundurdukları Türk topraklarından (Antakya hariç) çekileceklerdir. İkinci olarak da İskenderun ve Antakya'da özel bir idare kurulacak, buradaki Türkler, kültürlerini geliştirme konusunda serbest kalacaklar ve burada resmi dil Türkçe olacaktır.
Fransızlarla 30 Mayıs 1920'de yapılan 20 günlük ateşkes anlaşmasından sonra, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara İtilafnamesi ile Fransızlar artık Misak-ı Milli'yi kabul etmişlerdir. Ankara İtilafnamesi'yle Türkler ve Fransızlar arasındaki savaşlar sona ermiş, Türkiye'nin Batı dünyası nazarında yeri daha da güçlenmiştir.
Bu antlaşmadan sonra Fransızlar gizlice Milli Mücadele'yi destekledikleri için, Türkiye'yi silah bulma bakımından Sovyetlerin tekelinden kurtarmıştır. Güneyde serbest kalan Türk ordularının Batı'ya kaydırılması ve özellikle Büyük Taarruz'da kullanılması, Anakara İtilafnamesi ile mümkün olmuştur.