Mahya Sanatı
Mahya geleneği sadece Ramazan’a mahsus olduğu için Farsça “aylık” anlamına gelen “mahiye” kelimesinden türemiştir. Mahyacılık sanatı Türklere mahsus bir adettir. Ramazan’da büyük camilerin karşılıklı iki minaresi arasında, ip gerilerek asılan ve geceleri yakılarak meydana getirilen ışıklı şekil veya yazılardır. Mahyacı, yazı veya şekli önce kareli kağıt üzerinde planlar. Her bir kareye isabet eden çizgiye göre yapılacak düğümleri hesaplar. Sonra ayrı ayrı iplere kandiller (lambalar) dizer. Böylece harf ve çizgiler sırasıyla minareler arasındaki yerini alır. İşte o zaman mahya ustaları aylardan beri büyük bir titizlik ve gizlilik içerisinde hazırladığı tasarılarını sema ekranında sergiler.
Osmanlı zamanında mahyaları temaşa eden yabancı bir gezgin şöyle der: "Dünya yüzünde sevilmeye ve sayılmaya layık Türklerin hiçbir medeni eserleri olmasa bile, yalnız şu gökten yıldızları toplayıp minareler aralarında yazı yazmayı akıl etmeleri, bunda muvaffak olmaları, onların medeniyette ne kadar ilerde olduklarının bir ifadesidir."
Bir şehrayin var...
İki minare arasında.
Ayet ayet kalbimize yazar,
Mukaddes gecelerin manasını;
Bu nokta nokta ışıklar.
Lacivert zemine işlenmiş
"Allah'a İman'ın her harfi
Kamaştıran böyle gözlerimizi..
Işık dolu, şanlı, büyük gecenin
İçimize doğan parlak güneşi