Acelya
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Acelya

ACELYANIN DÜNYASI DOSTLUGUN VE SEVGININ TEK SIMGESI
 
PortalPortal  AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Oyun Grubu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:40 pm

Oyun Grubu
(Milenyum Çocuk Kulübü )

Milenyum Çocuk Kulübü'nün Oyun Grupları ile ilgili makalesi...
Büyük kentlerin artan insan yoğunluğuna oranla kısıtlı alanlardaki çocuk oyun parkları yeterli olmamaktadır. Oysa günümüzde , teknik olanakların gelişmişliğinin çocuklarımızdaki etkileri , onlara az olanla yetinmeme ve daha da farklı gelişmişlikleri içine girme gereksinimi yaratıyor. Evlerimizin çevresindeki oyun parklarındaki materyal de sınırlıdır. Ayrıca , bu parklara götürülen küçük çocukların genellikle birbiriyle kaynaşmadıkları görülmektedir. Bütün bu olumsuzluklar sonucu aileler , yuva çağına gelmediğini düşündükleri 1.5- 3 yaş arası çocukları için oyun oynayacak yer , materyal ve de çocuklarının düzeyine uygun bir çevre aramaktadırlar.

Oyun gruplarının düzenlenme amacı 1.5- 3 yaş oyun grubu çocuklarının ; güvenli , huzurlu , onların istek ve gereksinimlerini karşılayabilen bir ortamda arkadaş çevresi içinde bulunmalarını sağlamaktır.
Ev ortamında gelişmesini sürdüren çocuğun ; sosyalleşmesi başta olmak üzere dil ve zihinsel gelişimi ile motor becerileri dediğimiz el ve ayak kaslarının daha da işler duruma getirilmesi için çocuğun gelişimine destek vermektetir. Oyun grupları düzenli okul öncesi eğitime başlayacak çocukların temelini atan çalışmalardır.

Her oyun grubu günü için ayrı programlar yapılmalıdır. Böylece , yaş düzeyine uygun ; masa etkinlikleri , ana dilini geliştirici ve de eğlendirici bireysel ve toplu oynanan oyunlar sırasında paylaşım duygusunun gelişimine katkıda bulunmaya çalışılmaktadır. Böyle bir ortam içine giren çocuk zamanla alıştığı bildik çevre içinde özgürce davranışlar sergilemekte , yaptığı , yapacağı şeyler hakkında karar verebilmek ve uygulayabilmek özelliklerini taşımaktadır.Özetlersek; play grupta , çocuklarda psikolojik ve duygusal rahatlık , sosyalleşme , kendine güven , paylaşma duygusu ve el becerileri geliştirme yönünde yararlar sağladığı söylenebilir. Çocukların gelişmelerine verilen destek yanında , ona bakan kişilerin de yardım alabilmeleri,kendi aralarında bilgi alışverişinde bulunmaları, güvenli ve gerilimden uzak bir ortamda olması sonucu süre sonunda çocukların yaşadıkları mutlu hava sezilebilmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:40 pm

Anne Babalara Öneriler !
(Milenyum Çocuk Kulübü / Küçükyalı )

Dikkatinizi çocuğun kabul edilir davranışlarına yöneltin, kabul edilmez davranışlarını bir süre mümkün olduğunca görmezden gelin.
• Dikkatinizi çocuğun kabul edilir davranışlarına yöneltin, kabul edilmez davranışlarını bir süre mümkün olduğunca görmezden gelin.
• Kabul edilmez davranışı yapmadığı veya onun yerine beklediğiniz, istediğiniz davranışı gösterdiği anda takdir edip memnuniyetinizi ifade edin.
• Dinlerken bedensel olarak dinleme durumuna girin. Hımm, evet gibi sözcüklerle konuşulanı takip edin.
• Sorunlara hemen çözüm getirmeyin. Ne yapmayı düşünüyorsun? Diyerek çocuktan ilk çözümü bekleyin.
• Duygu ve düşüncelerinizi sen dili yerine ben dili ile açıklayın. ‘Kavga etmeyin’ yerine ‘Kavga ettiğiniz zaman hem başım ağrıyor, hem de üzülüyorum’ gibi.
• Karşı tarafa yükleneceğinize davranışın ya da durumun kendi üzerinizdeki etkisini açıklayın. ‘Hasta olacaksın’,’Büyümeyeceksin’ yerine ‘…… yaptığın zaman çok yoruluyorum, çok yoruluyorum, vakit kaybediyorum’ gibi cümleler kullanın.
• Aşırı koruma çocuğun kişiliğini geliştirmez; bağımlı, talepkar, ürkek, inatçı, istediğini tutturan, mantıksız kavgalar çıkaran, çabuk mutsuz olan bir çocuk ve ileride benzer niteliklere sahip bir yetişkin oluşturur.
• Çocuğa ne yapması gerektiğini, açıklayarak başarmasını sağlayın. ‘Evet, şimdi yatak örtüsünü biraz bu yana çek, güzel şimdi yastıkları da yerlerine koy, aferin…’ gibi.
• Çocuk eğitimi ve disiplininde dayağın yeri yoktur
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:40 pm

Kardeşler Arası Kıskançlık
(Psikolojik Danışman Bahar Uzun-Tarabya Milenyum Anaokulu )

Eve yeni bir yumurcağın katılımıyla bazı dengelerde değişimler olacaktır.çocuğunuz ve siz bu gibi durumda nelerle karşılaşabilir,neler yaşayabilir ve acaba bu dönemi hasarsız bir şekilde atlatmak ve dengeleri rayına oturtmak için ne şekilde davranmalısınız....
KARDEŞLER ARASI KISKANÇLIK
Kardeşler arasında rekabetin doğup gelişmesi,genel olarak çocuğun büyük ölçüde yaşamında
yer alan olaylara bağlıdır.Örneğin;Çocuğunuzun bütün ihtiyaçları sizin tarafınızdan en iyi şe-
kilde karşılandıysa ve eğer bir kardeşin doğumu bu ilişkilere engel oluyorsa çocuğun kardeş-
iyle rekabet haline girmesi olağandır.Öte yandan bir kardeşin,doğumu sizin sözlerle ifade et-
tiğiniz duygularla değil de çocuğunuza ayırdığınız zaman ve çeşitli küçük olaylardan anlaşı-
lan sevgi ve şefkatinizde bir eksilmeye yol açıyorsa,çocuğun kardeşini kıskanmasına ve onun-
la bir rekabete girmesine neden olur.

Kardeşler arası kıskançlığın derecesi genel olarak doğrudan doğruya yeni bir çocuğun do-
ğumuyla sizin tutumunuzda ortaya çıkan değişikliklere ve büyük çocuğunuzla aranızda yer-
leşmiş olan ilişkilere bebeğin olumsuz bir etkide bulunmasına bağlıdır.

Ayrıca kardeşler arasındaki rekabetin nedenlerini düşünmek gerekmektedir.Kardeşler arasın-
daki doğal rekabetin nedenleri şu şekilde sıralanabilir;

-Anneyle babanın gözüne girmeye çalışmak
-Evdeki yerini elde etmek için diğerleriyle yarışmak
-Bireyselliğin onaylanmasını istemek
-Kendisinin de bağımsız olabilecek yaşa geldiğinin ve kardeşlerinden emir almayacağının
Bildirilmesi.
-Kişisel eşyalarını koruma çabası
-Kendine özel arkadaşlar edinmek isteği
-Önemsenmek ve adam yerine konmak için kendi görüş ve düşüncelerinin özellikle vurgulanmaya çalışılması
-Boş zamanlarda da birbirlerine çok yakın yaşamaları,sürekli bir arada olmaları.

Bunlar kardeşler arasındaki çeşitli çelişkilerin ancak birkaç nedeni sayılabilir.Anne-babalar
bu rekabeti en aza indirmek isterler.Fakat anne-babanın bu durumu ortadan kaldırabilmesi
için rekabetin nedenini anlamaları gerekmektedir.Mesela bazı evlerde büyük erkek çocuk
babanın baskısından bıktığı için ve karşılaştırmaları karşısında ezildiği zaman babaya duy-
duğu öfkeyi küçük kardeşine yansıtıp onu incitebilir.Eğer anne-baba iyi bir gözlemci değilse
kavganın kıskançlıktan olduğunu sanabilir ve evdeki kavgalara son verme çabaları sonuçsuz
kalabilir.Ebeveynlerin çocukla konuşmaları,onun davranışlarını objektif olarak gözlemeleri
sorunun asıl nedenlerini görmelerini sağlar.

Anne babaların sürekli olarak çocukları birbirleriyle kıyaslamaları ya da birbirlerine örnek
Göstermeleri sonucu çocukların birbirine düşman olmalarına neden olabilirler.Aynı şekilde
Anne-babanın ilgisine ve onlara daha çok zaman ayırması istemeden de çocuklar kavga edebilir.

Kardeş kıskançlığını en aza indirebilmek için ne yapılabilir;
Her çocuğun kendine özgü bir kişiliği olduğunu kabul etmek gerekir.Çoğu anne baba şöyle bir açıklama yaparak çocuklarını kardeşinin doğumuna hazırladıklarını sanırlar;”Kardeşin
Doğunca seni yine eskisi kadar seveceğiz”Bu yolu izleyen anne babalar bütün iyi niyetlerine karşın,ilk çocukla yeni doğacak çocuğu karşılaştırarak kardeş rekabeti için ortam hazırlamak-
tadır.Çocuğunuza yapılacak en iyi açıklama;herkesin farklı olduğunu,hiç kimsenin iki kişiyi
aynı şekilde sevemeyeceğini,sevgilerin dereceleri aynı olsa bile gösterme şekillerinin farklı olduğunu söylemektir.Bu şekilde yeni doğmuş kardeşine ve kendisine karşı davranışınızın farklı oluşunu açıklayacak zemini hazırlamış olursunuz.


Çocuklarımız arasındaki rekabeti en aza indirmek için sürekli olarak ikisinin eşit olduğunu
(oyuncak,giyim vs.) Vurgularsak hata etmiş oluruz.Çünkü çocukların,kişilerin farklı özelliklere sahip olduklarını ve farklı şeyleri paylaşmayı (örn;oyuncak)öğrenmeleri gerekir.
Zaten bu farklılığı öğrendikleri zaman kıskançlık durumu ortadan kalkacaktır.

Anne sevgisini tümden yitirmediğini gören çocuk zamanla yatışır ama kardeşe karşı duygular
birden değişmez,dalgalanma gösterir.Çocuğun duygularının anlayışıyla karşıladığı evlerde zamanla kardeşe karşı duyulan olumsuz duygular azalacak,olumlular yerini alacaktır.

Çocuğu kardeşini sevmek zorundaymış gibi bir hisse kaptırmamak gerekir.”Kardeşimi sevmiyorum”diyen bir çocuğa “o sana ne yaptı,ne tatlı baksana”demek çocuğun kardeşine
karşı duyduğu öfkeyi arttırır.Bunun yerine “haklısın,bazen bende kızıyorum,bak beni ne
kadar uğraştırıyor”demek çocuğu şaşırtacağı gibi psikolojik olarak rahatlamasını sağlaya-
bilir.Çocuk duyduğu olumsuz duyguların anlayışla karşılandığını görünce rahatlar.Bu durum
kıskançlığı ortadan kaldırmak değil yatıştırmaya çalışmaktır.

Anne-babanın sözleri ile davranışları birbirine uygun olmalıdır.Çocuğuna ilgisini ve sevgisini
sürdüren bir anne,çocuk bebeğe yaklaştıkça”kardeşine dokunma”diye tepki gösterirse kardeşi-
ne vurursada sert bir tepki gösterirse,çocukda kardeşine duyduğu nefret ve öfke artar.Zihinde
kardeşinin annesi ve babası tarafından el üstünde tutulduğu düşüncesi yerleşir.Bunun yerine
çocuğun duyguları anlayışla karşılanmalı fakat kardeşine herhangi bir zarar vermemesi gerek-
tiği de kesin bir dille anlatılmalıdır.

Anne babalar ve diğer yetişkinler çocuğun gözü önünde bebeği aşırı bir şekilde sevip okşa-
maktan kaçınmalıdır.Anne bebeğin bakımı ile uğraşırken,baba çocukla ilgilenmeli ve oyun
oynamalıdır.Anne de bebeği uyuttuğu zaman çocukla ilgilenmeli ve ona da sevildiğini hisset-
tirmelidir.

Anne babaların en çok düştükleri hatalardan birisi çocuklarına duydukları sevginin azalmadı-
ğını kanıtlamak için ayrı odası olduğu halde onu kendi yataklarına yatırmaya başlamalarıdır.
Bundan daha kötüsü ise bebek doğduktan sonra çocuğun başka odaya taşınıp,bebeğin anne
odasına alınmasıdır ki bu çocukta terk edilme duygusu yaratacağından çocukla anne odasının
ayrılması çok daha önceden yapılmalıdır.Aynı işlem bebek doğar doğmaz büyük çocuğu
anaokuluna yazdırmak ile de aynıdır.Bunlar bebek doğunca değil bir süre önce yapılmalıdır.

Ne var ki kardeş kıskançlığı doğal bir süreçtir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:41 pm

Eyvah Çocuğum 3 Yaşında!
(Pedagog Ayşen Özenç-Okyanus Çocuk Evi (İzmir) )


Bugün anneliğimin üçüncü yılını kutluyorum.her geçen gün bu işin ne kadar zor olduğunu daha iyi anlıyorum.bir yürüse,bir konuşsa bütün sorunlar hallolacakmış gibi geliyordu.Çocukla birlikte sorunları da büyür derlerdi inanmazdım ne kadar doğruymuş.Keşke çalışıyor olsaydım o zaman verdiğim bu karar konusunda beni kimse yargılamazdı. Zaman o kadar değişti ki kimi zaman ona ulaşamadığı düşünüyorum.ne zaman benim işim olsa ,oyun oynamak istiyor,ya da acele bir yere gidecek olsam bir türlü elbise beğendiremiyorum.Evde kuralları nerdeyse o koyacak.Gerçekten çaresiz kaldığım anlar oluyor.
Suna hanımın kızı da bu yaşta başlamış, şimdi ne kadar başarılı bir öğrenci hala anaokulundaki gezilerini, gittiği ilk tiyatroyu anlatıyor.Okuldaki öğretmenler tiyatroya gideceğiz değince önce çok heyecanlanmış Sanmış ki sahneye çıkıp onlar oynayacaklar.sonra tiyatroya gidip koltuklara oturup eğlenceli bir oyun seyredince tüm arkadaşları ile çok eğlenmişler.
Üst kattaki komşunun oğlu da okula giderken ne kadar çok ağlamıştı.Ya benim kızım da öyle ağlarsa .Valla eğer ağlarsa bırakmam dayanamam ben onun yaşlı suratına,ama onun da oraya alışması için zamana ihtiyacı var.İlk defa ailesinden ayrı tanımadığı insanlar arasında olacak.Ya hiç ağlamazsa... çok çabuk alışır koşa koşa okula giderse… Beni aramazsa… Yok yok ben annesiyim ,benden ayrılınca ağlayacak tabi. Yurtta kaldığım ilk geceyi hatırlıyorum. Hiç kimseyi tanımıyordum.Yattığımda nasılda ağlamıştım.15 gün sonra ne kadar da çok arkadaşım olmuştu.
Annem daha çok küçük biz sizi anaokulunda mı büyüttük ne eksiğiniz var diyor.Ya o kalabalık arasında kızımı unuturlarsa serviste, tiyatroda, sinemada, gezide…o çok meraklı bir kızdır ,sıraya da girmez… biraz daha büyüse mi acaba?Annem yüzünden ablamın oğlu da ilkokula kadar hiçbir yere gitmedi.Sonra ablam 2 ay ilkokulda ikamet etmek zorunda kalmıştı.Geçen sene çarşıda anaokulları yürürken 23 nisan mıydı yok yok çiçeklerle ilgili bir şeydi herhalde tüm çocuklar çiçeklerle süslenmişti ,öğretmenleri arasında ne güzel yürüyorlardı .En öndeki sarışın minikte çok sevimliydi.hepside sırada yürüyorlardı.Nasıl başarıyorlar acaba .Bizim yanımızda olsalar o çarşıda yürürken 5 ayrı şey isteyip,yoruldum kucağana al derler.
Eşim de yemek yedirmek için bu kadar peşinden koşturuyorsun,okula gidince kimse senin gibi ilgilenmez aç kalır bu diyor.Anneannesinin yaptığı yemekleri bile beğenmiyor okuldaki yemekleri nasıl yiyecek acaba.Ayşe hanım ne anlatmıştı.oğlu ali okulda ıspanak yiyormuş ama evde yine yediremiyorlarmış.Ali bizim okuldaki ıspanak başka diyormuş.Bu işin sihri ne acaba?Parka gittiğimizde eğer etrafta hiç çocuk yoksa her oyun için beni çağırıyor.Ama bir arkadaş bile olsa onunla oynayıp,kendi başına kaydıraktan kayıyor.Böyle bir şey mi acaba?
En zor iş okul seçmek…
Nihat beylerin oğlu Ali 3 yaşından beri bilgisayar oynuyormuş ,okulda da öğrenmiş evdeki bilgisayarı da ona vermişler.Şimdi 5 yaşında ama resim yapmasını hiç sevmiyormuş. Annesi koy bilgisayarın başına Ali yi unut diyor.Resim yapmasını sevmeyen çocuk olur mu burada bir hata olmalı.
Yazlıktaki komşumuzun kızı ‘anne bizim mutfakta niye microwave fırınımız yok diye sormuştu.annesi de o da nereden çıktı kızım dedi. Çocukta‘bizim okuldaki mutfak setimizde var’ dedi. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi hala kararsızım
Alt kattaki çocuğun annesi anaokulunda okuma yazma öğrenince ne kadar sevinmişti.Benim oğlum süper çocuk diye övünmüştü.ilkokula başladığının üçüncü haftası okuldan sıkılıp evde kalacağım diye tutturmuştu.Ayşe hanım ne kadar üzülmüştü.
Herkes çocuğuna okul seçerken kendi önceliklerini ön planda tutuyor.Ben bu konuda farklı davranacağım.Çocuğum üç yaşında onun ihtiyaçları nedir ilk önce onları belirleyeceğim.Sonra 3 yaşındaki çocukların gelişim süreçleri doğrultusunda yapması gerekenleri saptayıp,bu hedefleri paylaşabileceğim bir okul bulacağım,ve anneliğimin bu üçüncü yılını kutlarken bana bu konuda yol gösterecek
bir kitap hediye edeceğim kendime…

Pedagog Ayşen Özenç
Okyanus çocukevi ve kulübü
Karşıyaka-İzmir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:41 pm

Kendilerini Keşfetmelerine İzin Verin
(Pedagog Özlem Çakır - Şanslı Çocuk Evi )

Çocuklarınızın kendilerini keşfetmelerine izin verin...
Bebeklikten başlar çocuklarımıza sınırlar koymamız.."dokunma,yapma,alma,basma.." sürekli engelleriz onları.Nasıl öğreneceklerini,nasıl keşfedeceklerini düşünmeden.Merak etmek,çocukluk gereğidir halbuki..Bebekken evde,çocukken okulda hep farklı ağızlardan çıkmaya devam eder bu ses "dokunma!"..ve çocuk böylece elini sürmez hiçbir şeye.yani dokunmaz,merak etmez,keşfetmez.Yasaktır çünkü..Böylece gelişmekte olan o minik beyinler sadece onlara sunulanları öğrenen ve sorduğunuzda da sadece onlara cevap verebilen bilgisayarlar gibi olurlar.İçinde hiçbir yorum,yaratıcılık,estetik dahası çocuksuluk yoktur.Nasıl olsun ki isteyerek olmasa da onları beyinlerinin %25'ini kullanmaya mahkum ediyoruz.

Gerçek şu ki, hepimiz doğduğumuzda fark edilmeyi bekleyen birer beyne sahibiz. Çocuğumuzla birlikte tv izlerken nasıl oluyorda o bütün reklamları ezbere biliyor, bizse ondan öğeniyoruz.O, bizden daha hızlı ve daha çok öğreniyor.çünkü beyni henüz daha tam deforme olmamış ve yine henüz beyninin her iki lobunu da kullanabiliyor.Hepimiz beynimizin iki lobdan oluştuğunu biliyoruz yada okul çağında ki derslerimizden şöyle böyle hatırlıyoruz.ve yine biliyoruz ki sağ lob resim,müzik,renk,ritm,hayal gücü gibi sosyal sayılabilecek konularda, sol lob ise matematik,muhakeme,analiz,okuma,yazma gibi konularda bizi destekler.Eğer bunları bilir ve çocuklarımızı da ona göre eğitmeye çalışırsak ne istediğini bilen,keşfeden,araştıran,sorgulayan,yaratıcılığını sonuna kadar kullanan ,düşünen,üreten bireyler yetiştirebiliiz.Bu yüzden çocuklarımızla ve hatta çevremizle iletişim kurarken seçtiğimiz ve kullandığımız cümleler,davranışlar çok büyük önem taşımaktadır.

"Tüm mucidler önce aynı şeyi keşfettiler: Kendiler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:41 pm

Çocuklarımıza Ceza Vermek Çözüm mü?
(PSİKOLOG OYA PAKYÜREK )
AYDIN BÜLTEN

Sayı:2
Kasım 2004

OYA’NIN KÖŞESİ:
Merhaba,

Bir insan geçmişiyle ilgili anılarını hatırlarken kaç yaşlarına kadar inebilir? Bazı insanlar 2-3 yaşlarına kadar inebildiklerini söylüyorlar ama 5 yaşından önce hatırlayabildiğimiz şeyler olaylar değil, izlenimler, anı parçaları, fotoğraf kareleri. Ancak bu ilk izlenimlerin yaşantımızı en etkileyen izlenimler olduğunu unutmayalım.
Çocukluğumuza ait hatırladığımız şeylerin hoş,mutlu anılar olduğu oranda mutlu olduğumuz çarpıcı bir gerçek. O eski anılarda, izlenimlerde ne kadar baskı, ceza, şiddet varsa o denli mutsuzluk adayıyız. Ve ne yazık ki o yaşadıklarımızın çoğunu da çevremizdekilere özellikle en yakın olduklarımıza yaşatıyoruz. Çünkü iletişime ait ilk bilgilerimiz, ilk görgülerimiz, yaşamı ilk algılayış tarzımız onlar.
Sizlerden ve çocuklardan duyduğum ve öğrendiğim kadarıyla en sık rastlanan ceza yöntemi odaya kapama… Odaya gönderme, eğitsel olarak kullanılan yöntemlerden biri olabilir. Ancak unutmayalım burada amaç ceza vermek değil, çocuğun içgörü kazanması ve farkındalık yaşamasıdır. Çocuğun odasına gönderilmesi bulunduğu ortamdan çıkarılıp sakin bir ortamda yaptığını düşünmesi, farkındalık yaşaması amacını gütmelidir. Bu açıdan baktığımızda sakin mekanın ille de odası olması gerekmeyebilir. Yapılan hatalardan biri bunu ceza olarak algılamasına sebebiyet vermek, ikincisi zorbalıkla gerçekleştirmek, yani odasına atıp üzerinekapıyı kilitlemek…
Çocuklarla birebir konuştuğumuzda hep sorarım onlara evde ‘yaramazlık’ yaptıklarında en çok kimin nasıl tepki verdiğini. Ceza alıp almadığını, ne gibi cezalar aldığını. Yanıtlar çok ilginç ve çok öğretici… Çocuk ağır cezalar almışsa niçin ceza aldığını tarif edemiyor, sadece aldığı cezanın ne kadar kötü bir ceza olduğunu tarif ediyor. Cezanın kendine hissettirdiği kötü duyguları hatırlıyor. Kendine bu bu duyguları yaşatana olumsuz duygular geliştiriyor. Bu döngü süreklilik gösterdiği takdirde yaşam biçimi haline giriyor o da olumsuzluklar karşısında şiddet eğilimli oluyor, çevresine karşı her zaman savunmaya saldırmaya hazır bir tutum sergiliyor. Oysa olumsuz davranışları ile ilgili kısa, öz, kararlı ve istikrarlı konuşulmuş, olumsuz davranışını sergilediğinde yine kararlı ve istikrarlı bir tutum sergilemiş olan ebeveynin çocukları yaptıkları ‘yaramazlıklar’ın neler olduğunu tarif edebiliyorlar.
Şu gerçeği istesek de istemesek de kabul etmek zorundayız. Ceza bumerang gibidir. Çarpar, döner. Çocuğunu cezalandıran anne babalar da aslında kendilerini cezalandırmış olurlar. Ceza alan çocuk, sürekli uyarılan, baskılanan çocuk olumsuz davranışlarına değil kendi kuvvetsizliğine odaklanır. Kişilik bütünlüğünü sağlamak için karşı tutum geliştirerek karşısındakilere sürekli bir hiddetle karşılık verir. Eğer çocuk, bu duygusunu içine atıp bir kenara büzülüp oturursa, durum daha da acıdır. Çocukta zayıflık, güçsüzlük, yetersizlik, değersizlik duygusu uyandıracak her türlü davranıştan kendimizi kurtarmak zorundayız!!!
Şiddet, sürekli karşı şiddeti meydana getirir. Şiddeti, zor kullanmayı ve cezayı kaldırmak eğitimin en önemli konularıdır. Bırakalım çocukları yetişkinlerden sözedelim; verilen cezalar bugüne kadar kaç kişiyi doğru yola getirmiş acaba? Hapishanede ömrünü tüketmiş kaç insan dosdoğru ve ideal bir insan olarak dışarı çıkmış?
Çocuğumuzu eğitirken ceza ve şiddetten uzak duralım ve her türlüsünden uzak tutalım onları. ‘Anlamak affetmektir’ sözünü hatırlayalım. İşe onu anlamakla başlayalım…

Barış, Sevgi, Huzur diliyorum hepinize…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:42 pm

Çocuklarımıza Ceza Vermek Çözüm mü?
(PSİKOLOG OYA PAKYÜREK )
AYDIN BÜLTEN

Sayı:2
Kasım 2004

OYA’NIN KÖŞESİ:
Merhaba,

Bir insan geçmişiyle ilgili anılarını hatırlarken kaç yaşlarına kadar inebilir? Bazı insanlar 2-3 yaşlarına kadar inebildiklerini söylüyorlar ama 5 yaşından önce hatırlayabildiğimiz şeyler olaylar değil, izlenimler, anı parçaları, fotoğraf kareleri. Ancak bu ilk izlenimlerin yaşantımızı en etkileyen izlenimler olduğunu unutmayalım.
Çocukluğumuza ait hatırladığımız şeylerin hoş,mutlu anılar olduğu oranda mutlu olduğumuz çarpıcı bir gerçek. O eski anılarda, izlenimlerde ne kadar baskı, ceza, şiddet varsa o denli mutsuzluk adayıyız. Ve ne yazık ki o yaşadıklarımızın çoğunu da çevremizdekilere özellikle en yakın olduklarımıza yaşatıyoruz. Çünkü iletişime ait ilk bilgilerimiz, ilk görgülerimiz, yaşamı ilk algılayış tarzımız onlar.
Sizlerden ve çocuklardan duyduğum ve öğrendiğim kadarıyla en sık rastlanan ceza yöntemi odaya kapama… Odaya gönderme, eğitsel olarak kullanılan yöntemlerden biri olabilir. Ancak unutmayalım burada amaç ceza vermek değil, çocuğun içgörü kazanması ve farkındalık yaşamasıdır. Çocuğun odasına gönderilmesi bulunduğu ortamdan çıkarılıp sakin bir ortamda yaptığını düşünmesi, farkındalık yaşaması amacını gütmelidir. Bu açıdan baktığımızda sakin mekanın ille de odası olması gerekmeyebilir. Yapılan hatalardan biri bunu ceza olarak algılamasına sebebiyet vermek, ikincisi zorbalıkla gerçekleştirmek, yani odasına atıp üzerinekapıyı kilitlemek…
Çocuklarla birebir konuştuğumuzda hep sorarım onlara evde ‘yaramazlık’ yaptıklarında en çok kimin nasıl tepki verdiğini. Ceza alıp almadığını, ne gibi cezalar aldığını. Yanıtlar çok ilginç ve çok öğretici… Çocuk ağır cezalar almışsa niçin ceza aldığını tarif edemiyor, sadece aldığı cezanın ne kadar kötü bir ceza olduğunu tarif ediyor. Cezanın kendine hissettirdiği kötü duyguları hatırlıyor. Kendine bu bu duyguları yaşatana olumsuz duygular geliştiriyor. Bu döngü süreklilik gösterdiği takdirde yaşam biçimi haline giriyor o da olumsuzluklar karşısında şiddet eğilimli oluyor, çevresine karşı her zaman savunmaya saldırmaya hazır bir tutum sergiliyor. Oysa olumsuz davranışları ile ilgili kısa, öz, kararlı ve istikrarlı konuşulmuş, olumsuz davranışını sergilediğinde yine kararlı ve istikrarlı bir tutum sergilemiş olan ebeveynin çocukları yaptıkları ‘yaramazlıklar’ın neler olduğunu tarif edebiliyorlar.
Şu gerçeği istesek de istemesek de kabul etmek zorundayız. Ceza bumerang gibidir. Çarpar, döner. Çocuğunu cezalandıran anne babalar da aslında kendilerini cezalandırmış olurlar. Ceza alan çocuk, sürekli uyarılan, baskılanan çocuk olumsuz davranışlarına değil kendi kuvvetsizliğine odaklanır. Kişilik bütünlüğünü sağlamak için karşı tutum geliştirerek karşısındakilere sürekli bir hiddetle karşılık verir. Eğer çocuk, bu duygusunu içine atıp bir kenara büzülüp oturursa, durum daha da acıdır. Çocukta zayıflık, güçsüzlük, yetersizlik, değersizlik duygusu uyandıracak her türlü davranıştan kendimizi kurtarmak zorundayız!!!
Şiddet, sürekli karşı şiddeti meydana getirir. Şiddeti, zor kullanmayı ve cezayı kaldırmak eğitimin en önemli konularıdır. Bırakalım çocukları yetişkinlerden sözedelim; verilen cezalar bugüne kadar kaç kişiyi doğru yola getirmiş acaba? Hapishanede ömrünü tüketmiş kaç insan dosdoğru ve ideal bir insan olarak dışarı çıkmış?
Çocuğumuzu eğitirken ceza ve şiddetten uzak duralım ve her türlüsünden uzak tutalım onları. ‘Anlamak affetmektir’ sözünü hatırlayalım. İşe onu anlamakla başlayalım…

Barış, Sevgi, Huzur diliyorum hepinize…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:43 pm

Arkadaşları ve diğer yetişkinlerle nasıl sağlıklı iletişim kurulabileceği konusunda yardımcı olun.
• İnatçı olan bir çocuğun inatçılık davranışını pekiştirebilecek ve devamını sağlayacak her türlü tutum ve davranışlardan kaçının.
• Çocuk yetiştirme konusunda uygulanacak disiplin ve konacak kurallar konusunda tutarlı ve kararlı bir davranış sergileyin.
• Okul ortamında inatçı çocuğun davranışları karşısında öğretmen zıtlaşma şeklinde ortamların olmasına izin vermemelidir
• Öğretmen inatçı bir çocuğun istek ilgi ve ihtiyaçlarını çok iyi belirlemelidir.
• Öğretmen inatçı bir davranışla karşılaştığında çocuğu örselemeden uzlaşabilecekleri bir orta nokta bulmalıdır.
• Öğretmenin bu davranışın ortadan kaldırılmasına yönelik aile ve uzman kişiler ile işbirliği yapması gereklidir.
YALAN SÖYLEME:
Yalanlar önemli ve önemsiz olmak üzere iki şekilde olabilir. Önemsiz yalanlar abartmalı övgüler, günlük yaşamda görgü kurallarına uygun düşen küçük yalanlar sayılabilirken önemli yalanlar başkasını bilerek aldatmak amacıyla söylenen yalanlardır.
Çocukların söylediği yalanlarda çocuğun gerçeği iyi değerlendirememesi, gördüğü ve duyduğu şeyleri uydurması veya olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması söz konusudur.
Çocukları yalana iten çoğunlukla yetişkinlerin gerçek karşısındaki çelişkili tutumlarıdır. Çocuk bol yalan söylese bile anne babasının yalanlarına çok duyarlıdır.
Anne ve babanın yalanına çocuğunu ortak etmesi ve bunun sonucunda çocuğa susması konusunda ödüller vaat etmesi ile çocuk yalanlardan kendine kazanç sağlamak gibi bir alışkanlık elde eder.
Bazı çocuk yalan söylerken bir özlemini dile getirebilir veya bunun tam karşıtı bir tutum takınabilir. Örneğin; babasız bir çocuğun babası olduğunu
söylemesi ve annesi olan bir çocuğun annesinin öldüğünü söylemesi.
Çocuk anne ve babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyorsa ya da ceza korkusu varsa yalana başvurur.
Yalan Söyleme Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler:

• Kendine güven duygusu aşılanmalıdır.
• Anne baba tutumlarında çelişkili durumlardan kaçınılmalıdır.
• Çocuğa uygun modeller sunulmalıdır.
• Çocuğu doğru söylemeye teşvik edici pekiştireçler kullanılmalıdır.
• Çocuğun söylediği yalanı doğrudan yargılamak yerine yalan söylemeye teşvik eden nedenleri araştırılmalıdır.
• Çocukla sağlıklı iletişim ve etkileşim kurulmalıdır.
• Çocuğun yapacağı olumsuz davranışları karşısında alacağı tepkilerle başa çıkma yolları öğretilmeli ve yalandan uzaklaştırılmalıdır.
ÇALMA:
Çalma davranışı yalandan daha çok ayıplanan sıklıkla da cezalandırılan bir suçtur. 2 yaş çocuğunda sahiplik kavramı yoktur her şey onundur. Çocuk yaşı ilerledikçe kendinin olan ile olmayanı ayırt etmeye başlar ama bencil tutumu uzun süre değişmez. Örneğin 3-4 yaş çocuğu sormadan bir yerden şeker alınmayacağını bilir ama alma isteğine karşı koyamaz. Hatta gezmeye gittiği yerlerden cebinde kendine ait olmayan oyuncak ve nesnelerle dönebilir.
5-8 yaş arasında parlak ve kağıt paralar daha çekici gelirken, birbirinin renkli kalemleri ve silgilerinde gözleri kalır. Çoğu çocuk izinsiz alıp eve getirdiği nesneleri “buldum” “kendi paramla aldım” “değiş-tokuş ettim” veya “ödünç aldım” diye açıklar.
Okul çağlarında yinelenen çalmalar üzerinde önemle durulmalıdır. Çünkü bu çalmalar ruhsal sorundan ileri gelebilir. Şu olasılıklar üzerinde durulmalıdır:
• Yaşına göre olgunlaşması geri kalmış bir çocuğun evden aldığı paralar veya nesneleri başka çocuklara
dağıtarak kazanamadığı arkadaşlığı sağlamaya çalışır.
• Yaşına uygun olgunlukta olmayan bir çocuk durmadan almaya alışmış olabilir ne istediyse alınmış ve çocuğun istekleri kısıtlanmadığı için sürekli almakta sakınca görmez.
• Çalmanın en önemli nedeni kısa süreli ya da uzun süreli çocuğun doyumsuz olmasında aranmalıdır.
• Sevgi eksikliği ile çalma davranışını arasında belirli bir ilişki vardır.
• Çocuğun anne babasından öc alma isteği nedeniyle de çalma davranışı görülebilir.
Çalma Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler:
• Çocuğa karşı ağır suçlamalar yapılmamalı ve çocuğu örseleyici cezalar verilmemelidir.
• Anne babaların çocuğa olan sevgi ve ilgisini her zaman göstermesi ve çocuğun bunu hissetmesini sağlamak gerekir.
• Çocuğun yaptığı bu olumsuz davranış karşısında duyarsız kalınmayıp çocukla açık olarak konuşulmalıdır.
• Çocuğu bu davranışı yapmaya iten nedenler araştırılmalıdır.
• Çocuğun her istediği şeyi anında yapmak yerine kendi isteklerini erteleyebilmesini ve kontrol etmesini öğreterek destek olunmalıdır.
• Çocuk başkalarına ait eşyaları aldığında anne babanın bu durum karşındaki tutumu çok önemlidir. Anne baba alınan eşyaların özür dileyerek sahibine verilmesi konusunda çocuğu teşvik etmelidir.
• Çocuğa empatik düşünmeyi aşılayın.
• Okul ortamında arkadaşlık kurabilmeye yönelik çalmalar karşısında öğretmen çocuğa sosyal kabulün farklı yollarla da sağlanabileceği konusunda destek olmalıdır.
SALDIRGANLIK:
Saldırganlık insanda varolan bir dürtüdür. Varolan bu dürtü yok olmaz veya tümüyle bastırılmaz ancak biçim değiştirir. Saldırganlığın sözel, fiziksel, pasif ve aktif olmak üzere çeşitleri vardır. Bebeklik döneminde amaçsız olan ağlama vurma gibi öfke tepkileri görülür. 1-4 yaşları arasında fiziksel saldırganlık daha çok görülürken, 4-5 yaşlarında ise sözel saldırganlık ifadeleri artar. Orta çocukluk döneminde çocukların saldırganlığı daha amaçsaldır.
Çocuk çok sert veya gevşek disiplinle yetiştiğinde bu davranış oluşabilir. Kendine güvensiz çocuk saldırgan davranışlar gösterebilir. Çocuğun engellenmesi ile saldırganlık oluşabilir.
Saldırganlık kendine ve çevresine zarar verme şeklinde de görülebilir. Aile içerisindeki sorunlar, iletişim bozukluğu, sevgi yetersizliği, çocuğu suça teşvik edici davranışlar, örselenme, kendi dürtülerine engel olamama gibi nedenler saldırganlığın ortaya çıkmasını sağlar.
Saldırgan Davranışların Oluşmasını Engellemeye Yönelik Öneriler:
• Aile içindeki dengesiz ve olumsuz ilişkilerden kaçınılmalıdır.
• Çocuğun saldırganlık dürtüsünün kaba üstünlük sağlamak için değil de yeteneklerini ve zekasını kullanarak toplumsal amaçlara yönlenmesi sağlanmalıdır.
• Çocukta güven duygusu geliştikçe beklemeyi ve tepkisini dizginlemeyi öğrenir. Bu yüzden çocuğa güven aşılanmalıdır.
• Başkaldırma yerine uysal davranmanın kendi yararına sonuçlandığını gördüğünde saldırganlık davranışı azalır .
• Saldırgan dürtüyü boşaltmak için spor gibi çeşitli faaliyetlere çocuk yönlendirilmelidir.
• Okul ortamında çocuğun ilgi istek ihtiyaç ve gelişimsel düzeyine uygun programların yapılması, fiziksel ortamların hazırlanması ve materyal seçimi önemlidir.
• Saldırgan çocuğa aktif olmasını sağlayacak hareketli oyunlar veya etkinlikler hazırlanmalıdır.
• Çocuğun kendi davranışını eleştirmesine ve empati kurmasına yönelik hikayeler oluşturmak ve bu hikayeleri çocuğa okumak yararlı olur.
• Saldırganlık davranışını pekiştirebilecek her türlü davranış biçiminden kaçınılmalıdır.
• Sınıf içi disiplin ve kurallar çocukların başarabileceği düzeyde olmalıdır.
• Çocuğun saldırgan davranışını engellemek için motivasyon arttırıcı etkinlikler ve başarabileceği sorumluluklar verilmelidir.
• Saldırganlık davranışı çeşitli davranış değiştirme yöntemleri uygulanarak söndürülebilir.
KORKULAR:
Korkular çevresel tehlikeye normal bir reaksiyondur. Korku bebeklik döneminde yüksek gürültü, ani hareketler, tanımadığı insanlar ve hayvanlardan korkma şeklindeyken; okul öncesi dönemde trafik kazaları, yangın, ceza, hayali yaratıklar ve kabuslardır. Son çocuklukta ise vücutsal zararlar, TV’deki filmlerden etkilenme, okul başarısızlığı gibi korkular gözlemlenir.
Anne babadan ayrılma çocuğu tedirgin eder, güvenini sarsar ve anne babanın onu terketmesinden korkar. Çocuklarını korku ile yetiştiren veya aşırı koruyucu olan ailelerin çocuklarında korku oranı daha fazladır. Çocuğun evde tanık olduğu çeşitli kavgalar, hastalık durumları,ameliyat olma, deprem, yangın, su baskını gibi durumlarla karşılaşan çocuklarda da korku yoğun olarak görülür.
Korkunun Oluşmasını Engellemeye Yönelik Öneriler:
• Çocuğu disipline etmek için onun korktuğu durumlar kullanılmamalıdır.
• 2-3 yaş çocuklarının gerçekten korunmaya gereksinimleri vardır. Bu yüzden çocukların oyunlarının denetlenmesi, çeşitli tehlikelere karşı önlemler alınması gereklidir.
• Aşırı koruyucu olmak çocuğun karşılaştığı durumlarla başa çıkma becerisini geliştirmez ve çocuğu ürkek yapar.
• Çocuğun korkuları karşısında sert tepkilerden kaçınılmalıdır.
• Korkularından dolayı çocuğu ayıplamak, utandırmak, alay etmek ve korkunun üstüne gitmekten kaçınılmalıdır.
• Çocuk oyundan ve arkadaştan yoksunsa buna olanak yaratın. Çocuğun korkuları tanınmalı ve onları bastırmamalı ve bir korkuyu diğer bir korku ile yenmeye çalışılmamalıdır.
• Çocuğa korkularını yenme konusunda küçük adımlarla başlayarak destek olun. Örneğin denizden korkan çocuğu sadece su ile barışmasını sağlamak için kumsalda küçük bir su havuzu yapın.
KAYGI:
Korku ve kaygı birbirine çok yakın ilişkili ancak farklı kavramlardır. Korku belli bir nesne yada durumdan oluşurken, kaygı da daha çok nesne belirsizdir.
Kaygılı çocuk gergin, endişeli ve duygusaldır. Kaygılı çocuk karşılaştığı yeni durumlarda fazla heyecanlıdır. Bu durum tırnak yeme, saçı ile oynama gibi bazı fiziksel davranışlar göstermesini sağlar. Kaygılı çocuk kurallara uymaya özen gösterir. Kendisine kızılmasına veya eleştiriye
karşı duyarlıdır. Ayrıca çocuktaki kaygı fizyolojik bir rahatsızlığın kalıntıları olabilir. Kendi gelişimsel uygunluğu içinde çocuklar pek çok kaygı yaşayabilir.Ancak uygunluk yaşını çoktan aşmış ise o zaman geçici olmayan bir hal almış olabilir. Kaygı düzeyinin yüksek olması çocukların diğer insanlarla olan ilişkilerine bakıldığında; sosyal ortamlardan izole olma, iyi ilişkiler geliştirememe gibi güçlükler görülebilir. Bu durum çocuğu saldırgan yapabileceği gibi, içe kapanık, itaatkar ve çekingen de yapabilir.

Kaygının Oluşmasını Engellemeye Yönelik Öneriler:
• Çocuğa kaygı veren ortamlardan kaçınılmalıdır.
• Kaygı durumunun organik kökenli bir rahatsızlık sonucu olup olmadığını belirlemek için tıbbi yardım almak gerekir.
• Çocuğun kendine olan güvenini arttırıcı faaliyetlerde bulunmasına destek olunmalıdır.
• Ailevi sorunlar çocuktaki kaygıyı arttırdığı unutulmamalıdır.
• Okul ortamında arkadaşları ve öğretmenleri ile olan ilişkilerinde kaygı düzeyini azaltmak için onun ilgisini çeken materyaller ve etkinlikler düzenlenerek kafasında oluşturduğu kaygı yumağı dağıtılmaya çalışılmalıdır.
• Sınıftaki aktivitelerde etkin rol alması, başarabileceği sorumluluklar verilmesi ve süreçli olumlu pekiştireçler kullanarak özgüveni desteklenmelidir.
• Çocuğun aktif katılımı ve arkadaşları arasındaki kabulünü kolaylaştırmak gerekir.
• Kaygı durumlarında çocuğun arkadaşlarından destek alarak kaygı düzeyini azaltmak yararlı olur.
• Kaygının nedenlerini araştırmak ve çocuğa
anlayabileceği bir dille bu kaygıların önemli olmadığını açıklamak uygun olacaktır.
Kaçınma
Çocuk yabancılarla karşılaştığında yoğun olarak kaçınma davranışı gösterir. Yabancılardan korkma gelişimsel olarak uygun olduğunun düşünüldüğü yaştan sonra gelişirse, kaçınma davranışı çekingen olma, güvensiz ve sosyal ortamdan izole olma şeklinde kendini gösterir.
AYRILIK KAYGISI VE OKUL FOBİSİ:
Okul fobisi çocuğun okula giderken annesinden ayrılmaya karşı gösterdiği bir çeşit ayrılma kaygısına bağlı olarak gelişir. Yani okul korkusunun kaynağı anneden ayrılmadır.
Okul fobisi olan çocuklar okula olan isteksizliklerini bedensel sıkıntıları olduğunu ifade ederek anne babayı okula gitmeme konusunda ikna etmeye çalışır. Çocukta görülen mide bulantısı, karın ağrısı gibi şikayetler okula gitmemeye karar verilmesiyle kaybolur.
Çocuğun okul fobisi aşırı bağımlı ve yalnız kalmak istemeyen bir annenin çocuğuna karşı takındığı tutumdan kaynaklanabilmektedir. Ayrıca tüm istekleri karşılanan bir çocuğun her yerde aynı şekilde isteklerinin karşılanmasını beklemesi de onu sıkıntıya sokar.Bununla birlikte anne babanın hastalığı, evde yangın ve hırsızlık, yeni kardeşin eve gelmesi, yakın çevredeki ölüm, anne babanın boşanması, okul değişikliği, okuldaki arkadaşlık ilişkilerindeki bozukluk, okulu sevmeme, evdeki yaşamıyla ilgili bir güvensizlik durumu da okul fobisinin nedenleri içindedir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
sitekurucusu
Admin
Admin
sitekurucusu


Koç
Yılan
Mesaj Sayısı : 23648
Doğum tarihi : 01/04/65
Kayıt tarihi : 17/02/08
Yaş : 59
Nerden : insanligin oldugu yerden

Oyun Grubu Empty
MesajKonu: Geri: Oyun Grubu   Oyun Grubu Icon_minitimeC.tesi Nis. 12, 2008 6:43 pm

Okul Fobisinin Oluşmasını Engellemeye Yönelik Öneriler:
• Çocuğun okula gitmek istememesinin nedenlerini araştırın.
• Çocuğa karşı tutumlarda aşırı koruyucu ve esnek olunmamalıdır.
• Çocuğun bağımlı olduğu ebeveyn yerine okula diğer ebeveynin götürmesi veya okul servisi ile gitmesini sağlayın.
• Çocuk okulda olduğunda kaygılandığı her ne ise o konuda belli bir güven kazandırılmaya çalışılmalıdır.
• Okula gitmediği için çocuğu suçlamaktan kaçının.
• Okula gitme konusunda aile üyelerinin kararlı ve ısrarlı olması gerekir.
• Çocuğun okula gitmek istememesinde gerçekte organik kökenli bir rahatsızlık olup olmamasına dikkat edin.
• Okul ortamı çocuk için okul fobisi yaratıyorsa o zaman öğretmen sınıf içi etkinliklerini çocukların düzeyine uygun ve zevkli olmasına dikkat etmelidir.
• Öğretmen çocuğun sınıf içinde mutlu olabilmesi ve sınıf ortamına katılımının sağlanması için destek olmalıdır.
• Öğretmen çocuğa karşı anlayışlı olmalı ve zorlayıcı tutumlardan kaçınmalıdır.
• Öğretmen çocuğu okula biraz alıştırdıktan sonra ona görevler vererek önemini ve işlevini vurgular.

OBSESİFLİK (KURUNTU VE SAPLANTILI DÜŞÜNCELER):
Çocuğa kaygı verici ve sürekli yinelenen düşünceler ve kuruntular obsesifliği oluşturur. Çocuk düşündüğü şeyin saçma olduğunu bilse bile etkisinde kalır.
Saplantılı düşüncelere zorlayıcı davranışlar eklenir. Örneğin; çocuk “ Şunu yapmazsam annem ölecek” gibi bir düşünceye kapılır.

Saplantılı düşünceler bireyi büyük ölçüde bunaltır ve birey bunlardan kurtulmak için kendisine de saçma görünen yapmazsa rahat edemediği zorlayıcı davranışlar geliştirir. Örneğin; aşırı titizlik, oda içinde gidip gelmeler, belli yerlere dokunmalar, aşırı kuralcılık gibi.
Batıl inançlar dediğimiz merdiven altından geçmenin ve kara kedi görmenin uğursuzluk getireceğine ilişkin inançlarda saplantılı düşüncelerdir.
Obsesif Davranışların Oluşmasını Engellemeye Yönelik Öneriler:

• Çocuğu disipline etmeye yönelik aşırı kurallar koymak ve bu kurallara uymaya zorlamakta bu tür düşüncelere zemin hazırlayabilir.
• Çocuğun saplantılı düşünceler oluşturmasına imkan sağlayacak ortamlardan kaçınılmalıdır.
• Çocuğun anne yada babanın saplantılı ve kuruntulu düşüncelerine uygun davranışlar geliştirmesine yönelik ödüllendirme ya da uygun olmayan davranışlarında cezalandırmadan kaçınılmalıdır.

TİKLER:
Beden kaslarında istem dışı beliren aralıklı kasılmalardır. Örneğin; Göz kırpma, baş yada omuz oynatma, kaş kaldırma gibi. Tikler aşırı bir heyecan ve korku yaratan olaylar sonucu oluşabilir. Erken yaşlarda görülse de 6 yaşından sonra başlar. Tiki olan çocuklar genelde tedirgin, kaygılı ve gergindir.
Tike sahip olan çocuklarda kekeme çocuklarda olan özellikler gözlenir. Çocuğu örseleyici davranışlara tepki olarak tikler gelişebilir. Tikler genellikle kaygılı durumlardan kurtulmak amaçlı gerçekleşir. Tiklerde kekemelik gibi dikkat çektikçe artış gösterir. Yüzdeki tikler büyük çoğunlukla ruhsal nedenlere bağlıdır. Ancak bütün bedene yayılan geniş hareketler biçimindeki tiklerde bedensel bir neden bulunabilir. Tikler çoğu zaman geçicidir. Ergenlik çağından önce sönerler.
Tik Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler:
• Tiki olan bir çocukla konuşurken çocuğa sık sık tik davranışını yapmaması gerektiğini anımsatmak bu davranışın yapılma sıklığını attırır.
• Tiklerin çocukta gerginlik yaratması nedeniyle bu durumun kaynağını bulup çıkarmak ve düzeltici değişikliklere gitmek uygun olur.
• Çocuğa korku veren olaylar, ortamlar, durumlar kişiler ve nesneler belirlenmeli ve kaçınması sağlanmalıdır.
• Çocukla kurulan iletişimde çocuğun tikine çok fazla dikkat çekilmemelidir
• Çocuğun gösterdiği tik davranışının alay konusu olmasına izin verilmemelidir.
• Tik davranışını engellemek amaçlı çocuğa özgüven kazandırılmalıdır.

PARMAK EMME:
Emme davranışı bebeklerin daha anne rahminde öğrendikleri ve doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden biridir. 3-4 yaşlarında görülen parmak emme normal gelişimsel bir davranıştır. Bazı çocuklar parmak emme yerine el bileklerinde kabarcıklar oluşturacak şekilde emdiği görülür. Bebeklikte görülen emme davranışı acıkmanın bir ifadesidir. Ancak ileriki dönemlerde bu davranış oyuncakları veya eşyaları emme olarak görülmektedir.1 yaş çocuklarında uyku ile parmak
emme arasında bir ilişki kurulabilir. Dişleri yeni çıkmaya başlayan bir çocukta da dişlerini kaşımaya yönelik parmak emme görülür. 5-6 yaşlarında bu davranışın kaybolması beklenir. Parmak emme ilgi çekmek için veya gerilemenin bir belirtisi olarak da düşünülebilir.
Parmak Emme Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler:
• Aile içerisindeki olumsuz ilişkilerde çocuğun utanma, kendini suçlu hissetme, gergin olma ve kendini güvende hissetmeme durumlarında çocuğa destek olunmalıdır.
• Aileye yeni bir bebeğin gelmesi ile çocuk ona olan ilginin azaldığını düşünüp parmak emme davranışını gösterebilir. Bu yüzden çocuğa olan ilgi arttırılmalıdır.
• Arkadaşları ve yetişkinlerle olan iletişimde özgüven eksikliğinin giderilmesi konusunda destek olunmalıdır.

• Okul ortamında öğretmen utanma, suçluluk, sıkılma gibi davranışlar karşısında sosyalleşmesini kolaylaştırıcı sorumluluklar vermesi ve etkinliklere aktif olarak katılmasını sağlamalıdır.
• Parmak emme davranışını bir arkadaşından veya yetişkinden model almasını sağlayıcı durumlardan kaçınılmalıdır.
• Çocuğa parmak emme davranışının ne kadar zararlı olduğunu, parmağını acıttığını, ağız ve dişlerine zarar vereceğini anlatmak gerekir.
TIRNAK YEME:
Tırnak yeme alışkanlığına 3-4 yaşlarından önce sıklıkla rastlanılmaz.Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskıcı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, kıskançlık, yetersiz sevgi, gerginlik, azarlanma yada örseleyici davranışlara maruz kalma tırnak yemeye neden olan etkenler arasında sayılabilir.
Tırnak Yeme Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler:
• Çocuğun tırnak yeme davranışı küçük yaşlarda görmemezlikten gelinmelidir. Çocuğun kendine olan güveninin arttırılması gerekir. Bu yüzden başarabileceği küçük sorumluluklar verilmelidir.
• Çocuğun çevresindeki yetişkinler ve arkadaşları ile olan iletişimin etkili olması sağlanmalıdır.
• Baskıcı ve otoriter aile tutumlarından kaçınılmalıdır.
• Okul ortamında grup içinde etkili olabileceği roller verilmelidir.
• Çocuğu örselemeden bu davranışın onun çirkin ellere sahip olmasını sağlayacağı açıklanmalıdır.
• Kız çocuklarına manikür malzemesi alınarak ve tırnaklarına oje sürülerek tırnak yememeye özendirilmelidir.



ENURESİS (ALTINI ISLATMA): Çocuklar mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar gece ve gündüz altlarını ıslatırlar. Gündüz kontrol 2 yaş dolaylarında, gece kontrol ise 3,5 - 4,5 yaşları arasında kazanılır. Alt ıslatma davranışı 4 yaşından sonra hala devam ediyorsa bir sorun olabileceği düşünülebilir. İki biçimde görülebilir. Bunlardan ilki sinir kas kontrolünün gelişmesindeki gecikmeden kaynaklanabilir. İkincisinde ise tuvalet kontrolü oluştuktan sonra bir gerileme durumu söz konusudur. İkinci durum daha çok ruhsal nedenlere bağlıdır.
Çocuğun aşırı sevgi ve hoşgörü, yetersiz ilgi kıskançlık, korku ve kaygı gibi nedenlerden kaynaklanabilir.
Ailesel bir yatkınlık durumu söz konusu olabilir. Bedensel hastalıklar (böbrekte veya idrar yollarında sorun) altını ıslatma davranışına neden olabilir.
Anne baba tarafından kendi kendine bir şeyler öğrenerek olgunlaşmasına fırsat verilmeyen çocuklarda da çocuksu kalmak isteyişle ilgili altını ıslatma görülebilir.
Erkeklerde kızlara oranla 2 kat daha fazladır.
Altını Islatma Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler:
• Altını ıslatma davranışının tıbbi bir nedenden olup olmadığını belirlemek gerekir.
• Ailenin çocuğu ile kurduğu iletişimde tutarlı ve kararlı olması önemlidir.
• Ailenin tuvalet eğitimi için çocuğun idrar kontrolü konusunda belli bir olgunluğa ulaşmasını beklemesi gerekir.
• Anne baba tuvalet eğitimi verirken çocuğa korku ve endişe vermemeye özen göstermelidir.
• Anne baba hiçbir zaman çocuğunun altına yapması konusunda çocuğun yanında yada çocuğa rahatsızlığını dile getirmemelidir.

• Çocukta tek başına görülen yatak ıslatma dengeli, mutlu ve uyumlu çocuklarda kaygı uyandırıcı olmayabilir.
• Çocuğun uykusunun derin olması nedeniyle oluşan altını ıslatma sorununun çözümüne yönelik çocuğu sık sık tuvalete kaldırmak ve gece yatarken çok sulu besinleri vermemek uygun olur.
• Altını ıslatma problemi ciddi boyutlara ulaştığında bir çocuk ruh sağlığı hekimi ile görüşülmelidir.

ENKOPRESİS (DIŞKI KAÇIRMA):
Altını ıslatmadan daha ağır bir ruhsal uyumsuzluk göstergesidir. Genellikle yetersiz ve gevşek bir eğitim nedeniyle dışkı tutma alışkanlığının kazanılmamış olmasından kaynaklanır.
Dışkılama düzene girdikten bir süre sonra da bozulmuş olabilir. Altını ıslatmadaki gibi ruhsal etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Kardeş doğumu, anneden ayrılık, hastaneye yatış gibi çeşitli korku ve kaygılar çocukta gerilemeye yol açabilir. Bu davranış hem annenin ilgisini çekmek
Hem de başkaldırmak amaçlı yapılabilir. Bazı çocuklar tuvalete gitmeye karşı direnç gösterir. Okulda dışkısını tutarken evde dışkı kaçırabilir. Dışkı sorunu olan çocuklar genellikle yaşlarından küçük davranan okula uyumları yetersiz, arkadaş ilişkileri bozuk, bağımlı ve inatçı çocuklardır.
Kaka Kaçırma Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler:
• Çocuğun dışkı kaçırma probleminin tıbbi bir nedenden kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi gerekir.
• Çocuğun üzerindeki gereksiz baskıların kaldırılması ve aşırı titiz tutumlardan vazgeçilmesi gerekir.
• Çocukla olumlu bir iletişim kurularak onun değerli olduğunu hissetmesini sağlamak yararlı olur.
• Çocuğun dışkısından tiksinme yerine dışkısını tuvalete yaptığı zamanlarda ödüllendirmek gerekir.
• Çocuk 3-4 kez belirli aralıklarla tuvalete oturtulmalıdır.
• Çocukla olan ilişkiler sonucunda oluşan ciddi dışkı kaçırma sorunu için çocuk ruh sağlığı hekimine danışılmalıdır.
DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİ:
Bir davranışın değiştirilmesine karar verilmesi o davranışın istendik olup olmadığını belirlemek gerekir. Yani davranış problem bir davranış mıdır? Değil midir? Buna karar verilir.O yüzden davranış pek çok açıdan ele alınıp dikkatle incelenmelidir. Bunlar:
1. Problem davranışı belirleme ve değerlendirme
2. Çocuk açısından
3. Aile açısından
4. Okul ve öğretmen açısından
5. Disiplin ve kurallar
6. İletişim ve etkileşim

Davranış değerlendirilirken;
1. davranışın oluşmasını tetikleyici ortam, kişi, nesne ve durum
2. Davranış
3. Davranış sonrası sonuç-tepki
önemlidir
Davranışta etkiye karşı bir tepki gösterilir. Bununla birlikte gösterilen bu tepkide geri bir tepkiye neden olur. Yani sebep ve sonuç ilişkisi vardır.
Çocuk davranışı yapmadan önce onu tetikleyici bir nedeni vardır. Davranış yapılır ve sonucunda istendikse olumlu istendik değilse olumsuz tepkiler alınır.
Davranış değiştirmede kullanılan teknikler
1. Görmemezlikten gelme
2. Mola
3. Ödül (Sözel- somut ve bonus ödülleri)
4. Ceza
5. Çocuktan çocuğa model olma

Sonuçta davranış değiştirirken önemli olan nokta şudur ki istendik davranışların sıklığı artırılmalı ve istenmedik davranışların sıklığı azaltılmalıdır. Davranış değiştirme de dikkat edilmesi gereken bir diğer noktada çocuk için ilk önce ceza yerine ödülü kullanmak ve çocuk haklarına ters düşen davranış ve tutumlardan kaçınmaktir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://acelya.forumakers.com
 
Oyun Grubu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» OYUN ++++++++++++
» Almanya-Polonya B Grubu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Acelya :: HANIMEFENDİLER ve BEYEFENDİLER :: Egitim/yurt disinda egitim ve yasam-
Buraya geçin: