|
| Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:11 pm | |
| Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Bir çok ebeveyn için zaman çok sınırlıdır. Bununla beraber uzmanlar her bir çocukla yalnız zaman geçirmenin çok önemli olduğunu belirtmektedirler. Bir pazar sabahı dışarıda kahvaltı edilebilir veya yemekten sonra parkta küçük bir yürüyüş yapılabilir. Zaman zaman onun seviyesine inip onun kuralları ve oyuncaklarıyla oynamak da yararlı olacaktır. Kardeşini kıskanan ve yeni doğan bebekten dolayı geri planda kalan çocuğunuzla yalnız zaman harcamak için çaba sarfetmelisiniz.
9 Çocuğun Bazı Şeyleri Kendisinin Yapmasına İzin Vermek Ebeveynler genellikle çocuklarının yapmakta zorlandığı işleri üzerlerine alarak onlara yardımcı olduklarını düşünürler. Bu yardım, "Sen bunu yapamazsın. Sen yeterince iyi değilsin" mesajlarını verebilir, ki bu da çocuğun kendine olan saygısını azaltır. Çocukların bir işi başarmak için mücadeleye davet edilmeleri gerekmektedir. Ayrıca çocuklara, problemlerini çözmek ve kendi yeteneklerini keşfetmek için fırsatlar da verilmelidir. Yardım istediklerinde, ilk olarak, o işin üstesinden gelebileceklerine onları inandırarak cesaretlendirmek gerekir. "Hadi bakalım, şu elbiseni kendin düğmeleyebilecek misin görelim?" denilebilir. Ya da direkt olmayan tavsiyelerde bulunulabilir. Örneğin "Baş parmağını ilikten geçirirsen, daha kolay düğmeleyebilirsin".
10 Çocuğun Özel Eşyalarına Saygı Göstermek Anne-babalar, sıklıkla çocuklarına verdikleri oyuncakların ve kitapların kontrolünü elde tutarlar. Örneğin; bir eşyasının atılmasına, çocuktan çok ebeveynler karar verir. Çocuğunuzun o oyuncakla oynama çağının geçtiğini düşündüğünüz halde, çocuğun ona hala ve belki de yıllarca ihtiyacı olabilir. Bu nedenle eşyalarını atmadan önce ona sormalısınız.
11 Çocuğun Düşüncelerine Saygı Göstermek Çocuğunuzun herhangi bir konuda düşüncesini sormanız, onun duygularının, gözlemlerinin ve algılayışının değerli olduğunu düşünmesini sağlayacaktır. Partiye giderken ne giyeceğinizi ya da öğle yemeğinde ne yapabileceğinizi ona sorabilirsiniz. Tabii her zaman çocuğunuzla aynı görüşte olmayabilirsiniz. Ama ona neden, onun görüşünden farklı bir karara vardığınızın sebeplerini açıklarsanız, düşüncelerinin tamamen faydasız olmadığını anlayabilecektir.
12 Çocuğun Yeteneklerini Kabul Etmek Her yeni beceri ve başarı, onun yetenekli olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Ne kadar küçük olursa olsun her başarısı kabul edilmeli ve ona başarılı olacağı şeyler bulunmalıdır. Ayrıca ebeveynler, onlardan bazı şeyleri kendilerine öğretmelerini isteyebilirler. Yeni bir bilgisayar oyunu oynamayı veya bir sihirbazlık numarasını öğretmesi istenebilir, buradaki mesaj açıktır: "Sen yeteneklisin." Bazı şeyleri yaparken onun yardımı istenebilir. Örneğin; akrabalara hediyeler hazırlarken fikri alınabilir ya da bir çalar saat yardımıyla sabah kendi kendine uyanabilmekte yeterli olduğu gösterilebilir. Çocuğunuzun notları çok kötü olmadıkça, onun başka başarılarının ve çabalarının olduğunu kabullenmesi sağlanabilir. Örneğin; matematikte zayıfsa, fakat ödevlerine özen gösteriyorsa ya da sizden özel yardım istiyorsa, onun çabaları dikkate alınmalıdır. Ayrıca, akademik başarısı iyi olmayan bir çocuğun, atletik ya da artistik başarısı iyi olabilir. Onu bu yeteneklerinden dolayı övmek ve cesaretlendirmek gerekmektedir.
13 Çocuğun Tercihlerine Saygı Göstermek Çocuğun kendine olan saygısını artırmanın bir yolu da, onun tercihlerini ve duygularını kabul etmektir. Ebeveynler, çocukları için eğlenceli veya yararlı olan etkinlikleri önerebilirler. Fakat onu ön yargılı davranmaya zorlarlarsa, çocuk kendisinin yeterince iyi olmadığı mesajını alacaktır.
14 Çocuklara Önemli Olanın Vücutları Olmadığını Öğretmek Çocuklar büyürken, yüzlerindeki sivilcelerden veya çillerden rahatsız olmaktadırlar. Ebeveynler, onlara vücudun sadece bir paket olduğunu, gerçek hediyenin içeride olduğunu yani kişiliğin varlığını anlatmalıdırlar. Onların başlarına gelen bu tür problemlerin anlaşıldığı ve o yaşlarda başımıza geldiği, fakat bu tür şeylerin geçici ve kontrolümüz altında olduğu belirtilmelidir. Eğer çocukta kilo veya deri problemi varsa bile, onu nasıl görünürse görünsün sevdiğinizden emin olmasını sağlamalısınız. Eğer çocuk görünüşü ile ilgili bir şeyler yapmak istiyorsa ona yaşantısını değiştirmesini destekleyecek bir şekilde yardım önerilebilir. "Kilondan şikayet ediyor gibi bir halin var. Eğer ilgilenirsen, bu konuda yapabileceğin yeni bir şeyler duydum". Ama "Hayır, teşekkür ederim" cevabına da hazır olunmalıdır. Eğer kabul ederse, onu bir diyet ya da eksersiz programı takip etmesini sağlayarak destekleyebilirsiniz.
15 Çocuk İçine Kapanıksa Yardım Etmek Çocukların bazı bozuk ya da sözel olarak rahatsız edici davranışları onların kendilerine saygıları hakkında ciddi mesajlar verebilir. Böyle zamanlarda ebeveynler, sevgiyi ve gerçekleri sunarak yardımcı olabilirler. Onları ciddi bir şekilde dinlemeli, ne demek istediklerini anlamalı ve sonra ne söylemek istediğinizi anlatmalısınız. Örneğin; çocuğunuz, "Ben çok aptalım, hiçbir şeyi doğru yapamıyorum" dediğinde, "Aptal olduğunu düşündüğünü biliyorum, ama seninle aynı görüşte değilim. Belki, bazı şeyleri öğrenmek için daha çok zamana ihtiyacın var, ama biliyorum ki, sen de yeteneklisin. Hatırlasana, oyuncak kamyonunu nasıl da tamir etmiştin? Bu, yaratıcılığı gerektirir." diyerek cevap verebilirsiniz. Bazı ebeveynler, çocuğun güvenini tekrar kazanmasını sağlamak için kişilik özelliklerini kullanmada oldukça duyarlıyken bazıları da çok iyi bir dinleyicidirler. Tepki her ne olursa olsun, çocuk sevildiği ve yetenekli olduğu üzerinde durularak ikna edilmelidir.
16 Sevgiyi Fiziksel Olarak İfade Etmek Ebeveynleri tarafından kucaklanma ve okşanma çocuklarda, kendine saygının gelişmesine yardım etmektedir. Çocuklar sözel olmayan davranışlara karşı çok duyarlıdırlar. Çocuklara "seni seviyorum" demekten çok sevgi, davranışlarla onları okşayarak belli edilmelidir.
17 Çocukla Göz Seviyesinde Konuşmak Çocuklarla konuşurken, daima onlardan yüksekte olmamaya dikkat edilmelidir. Bu onun sadece kendini küçük hissetmesini sağlamakla kalmayacak aynı zamanda ebeveyn ve çocuk arasında büyük bir mesafe olduğuna inanmasına da yol açacaktır. Her zaman onunla konuşurken, yanına çömelerek ya da oturarak ya da onu sizin seviyenize çıkararak göz kontağı kurularak konuşulmalıdır. Bu daha yakın bir iletişimi sağlayacaktır.
18 | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:11 pm | |
| Çelişkili Mesajlar Vermekten Sakınmak Çelişkili mesajlar, ebeveynlerin sözleriyle başka, davranışlarıyla başka bir şeyi ifade ettiğinde ortaya çıkar. Örneğin; çocuğa, çok sinirli olarak yüzüne bakmadan "seni seviyorum" demeniz ya da korktuğunda, gece yanınıza gelebileceğini söyleyip geldiğinde kızmanız onu çelişkiye düşürebilir. Öncelikle çocuğa karşı dürüst olunmalıdır. Kızarken, kızgın olmadığınızı söylememelisiniz. Çocuğa model olunmalı, ona söylediğinizi siz de yapmalısınız. Fikir birlikteliklerinizi ifade etmeli ve verdiğiniz sözleri tutmalısınız. İstekleriniz ve kurallarınız açık olmalı, ne hissettiğinizi ya da ne düşündüğünüzü söylemelisiniz. Sözlerinizle vücut dilinizin birbirine uymasına dikkat etmelisiniz.
19 Duygularınızı Çocukla Paylaşmak Ebeveynler, çocuklarıyla incinebilecekleri duygularını bile paylaştıklarında, onları kendi deneyimlerini ve duygularını kabul etmeye cesaretlendirmiş olacaklardır. Çocuklar, anne ve babalarının anılarını, eğlendikleri ve korktukları anları, nasıl karşılaştıklarını, çocukları olmasının nasıl bir şey olduğunu hikaye şekline getirdiklerinde anne ve babalarını daha yakından tanıyacaklardır. Aile hikayelerini çocuklarla paylaşma, kendi kökleriyle gurur duymalarını sağlayacaktır. 20 Her Çocuğun Tek Olduğu Üzerine Odaklanmak Çocuklar hakkında özel şeyleri ebeveynler keşfetmeli ve onlara söylemelidir. Böyle yaparak duyarlı, şiirsel olan çocuğa yaratıcı olma ve kendini dile getirme fırsatı; oldukça uzun boylu bir kız çocuğuna yeni spor dallarının kapısını açma, kariyer ve moda fırsatı verilebilir. Çocuklarda kendine saygıyı geliştirme, üstesinden gelinemeyecek bir iş değildir. İki önemli parçası olduğu- sevgiyi ve yeteneğini hissettirme - akıldan çıkarılmamalıdır. Ve tabii ki, her iki duyguyu besleyecek şekilde davranılmalı ve konuşulmaya çalışılmalıdır. Ebeveynlerin mükemmel olamadıkları ve en iyisini yapamadıkları zamanlar vardır. Fakat en önemlisinin, bir çocuğun sevgiyi düzenli aralıklarla alması olduğu unutulmamalıdır. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:11 pm | |
| Mülakat
Mülakatın genel olarak içerdiği aşamalar
Adayla karşılıklı tanışma Adayın özgeçmişini kısaca özetlemesi Özgeçmişle ilgili anlaşılmayan konuların, ekbilgilerin ve detayların alınması İşin gerektirdiği özelliklerin adaya uygunluğunun tespiti Adayın beklentilerinin; ücret, sosyal imkanlar, kurum ölçeği, çalışma biçimi, mesai, seyahat, çalışma koşulları nın detaylı olarak öğrenilmesi. Adaya süreç hakkında bilgi verilmesi | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:11 pm | |
| Doğru Soruya Doğru Cevabı Verin Unutmayın ki iyi yazılmış bir özgeçmiş sadece görüşmeye kabul edilmenizi sağlar, işe değil bu yüzden sonucu etkileyecek asıl önemli faktör mülakattır. Size sorulan sorulara vereceğiniz politik olarak doğru olmayan bir cevap, belki de çok başarılı olacağınız bir kariyeri kaçırmanıza sebep olabilir. Aşağıda mülakatta en sık rastlanan sorulardan bir kısmı ele alınmıştır.
Kendinizden bahseder misiniz? Kısaca özgeçmişinizin bir özetini, ayrıntılara girmeden, lafı uzatmadan aktarabilirsiniz. Sizi neden tercih edelim? Bu işe uygunluğunuzu gösteren bilgi, tecrübe, ve yetenekleriniz ve ve bunları firma için nasıl kullanabileceğinizden bahsedebilirsiniz Neden bu iş? Kariyer hedeflerinizle uygun doğrultudaysa bu alanda uzmanlaşmak istediğinizden, değilse bu faaliyet alanının kişiliğinize ve becerilerinize daha uygun olduğunu düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz. Bir işte aradığınız özellikler nelerdir? Gelişiminize katkıda bulunması, yeniliğe açık olma becerilerinizi kullanma ve kendi hedeflerinize uygun hedefleri gerçekleştirme fırsatı vermesi bir işte aradığınız özellikler olmalı. Şirketimiz hakkında neler biliyorsunuz? Mülakata gitmeden önce İnternetten, kitaplarda yada tanıdıklarınız aracılığıyla şirket hakkında; İmaj, üretim, sektör, kurum kültürü, vizyonu hakkında bilgi toplamanız artı bir puan olacaktır. Önerilen pozisyondan anladığınızı tanımlar mısınız? Mülakata gitmeden önce çağrıldığınız pozisyon ve görev tanımı hakkında ayrıntılı bir araştırma yaparsanız bu soruyu kolayca cevaplayabilirsiniz. Firmamızda ne kadar çalışmayı düşünüyorsunuz? Unutmayın ki her firma uzun süreli çalışabilecek adaylar aramaktadır. Bunu da göz önünde tutarak,firmaya katma değer getirmeye devam ettiğiniz ve sizin de kişisel gelişiminizin sürdüğüne inandığınız sürece o firmada çalışmayı düşünebileceğinizi söyleyebilirsiniz. Neden şu anki işinizden ayrılıyorsunuz? Asla eski çalıştığınız firma hakkında kötü şeyler söylemeyin, dedikodu yapmayın.Genel bir cevap vermeye çalışın. Buna karşılık iş tanımınızın hedeflerinize uymadığını, o firmada hedeflerinizi gerçekleştirdiğiniz gibi genel cevaplar verebilirsiniz. Şu anki ya da son görevinizde elde ettiğiniz en önemli başarılar nelerdir? Gerçekten yapmış olduklarınızı bilgi ve becerilerinizi de katarak anlatabilirsiniz. Neden şimdiye kadar başka bir işte çalışmaya başlamadınız? Eğer kariyerinize uzun bir süre ara vermişseniz, amacınızın sadece bir iş bulmak değil doğru işi bulmak olduğunu vurgulayabilirsiniz. Seçici olduğunuzu ve size en uygun işi aradığınızı söyleyin. Şu anki pozisyonunuzu bırakmayı daha önce düşünmüş müydünüz? Eğer düşündüyseniz, orada kalmanızı sağlayan ne oldu? Böyle bir durum söz konusu ise, daha önce tam işi bırakmayı düşündüğünüz sırada size çekici gelebilecek bir başka görev ya da proje önerdiklerini ve bu yüzden daha uzun zaman o firmada kaldığınızı söyleyebilirsiniz. Ancak, işinizin size artık katma değeri olmadığını ve yeteneklerinizi başka bir pozisyonda daha verimle kullanabileceğinizi düşündüğünüzü söyleyin. Başka ne tür işlerde ya da hangi firmalarda çalışmayı tercih edersiniz? Kesinlikle ne iş olsa yaparım diye bir cevap vermeyin ama zamanın ve ekonominin durumunu düşünerek uygun bir cevap verebilirsiniz. Stresli ortamlarda rahat çalışabilir misiniz? Daha önceki deneyimlerinizden örnekler vererek çalışabileceğinizi ve bunun da iş hayatının bir parçası olduğunu bildiğinizi söyleyebilirsiniz. Ekip çalışması size ne ifade ediyor? Team-working günümüzde çok moda bir deyimdir ve herkes bunu kullanmaktadır.Asıl önemli olan bunun neler sağlayacağını ve işinize nasıl uygulayacağınızı bilmektir. Ne kadar maaş almayı düşünüyorsunuz? Böyle bir soruya cevap vermeden önce en doğrusu başvurduğunuz sektördeki firmaların çalışanlarına bu pozisyon için aşağı yukarı ne kadar ücret ödediklerini araştırmak olacaktır. Eğer araştırma yapmadan gittiyseniz, eski işinizden aldığınız maaşın biraz üzerinde bir fiyat istemeyi düşünebilirsiniz. Ancak bu da başvurduğunuz işin büyüklüğüyle ilgili bir durumdur. Bir başka taktik, işverene bu pozisyon için ne aralıkta bir maaş düşündüklerini sormaktır. Eğer mülakatı yapan kişi cevap vermezse sektörde sizin yapacağınız iş için ne kadar maaş verdiklerini düşündüğünüzü söyleyin. Ne olursa olsun kendinize bir değer biçmiş olduğunuzu göstermekte yarar vardır | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:12 pm | |
| Mülakata Hazırlanmanın 10 Temel Adımı Günümüzün iş piyasasında rakiplerinizin arasından bir adım öne çıkmanız gerekiyor; yoksa rekabete karşı koyamazsınız. Büyük güne hazırlanırken bu 10 altın kuralı aklınızdan çıkarmayın. 1. Şık giyinin Ne giyeceğinize mülakat gününden önce karar verin. Sektöre ve başvurduğunuz pozisyona göre en uygun giysileri seçin, lekesi var mı ya da buruşuk mu diye kontrol etmeyi de ihmal etmeyin. Söz konusu şirket rahat bir yer olsa bile yataktan kalkıp gelmiş gibi görünmek istemezsiniz. Her şeyden önce, kendinize güveninizin tam olması için iyi giyinmelisiniz. Kendinizi iyi hissederseniz, karşınızdakiler de ona göre tepki verir. 2. Dakik Olun Mülakata sakın geç kalmayın. Biraz erken gidin ki beklenmedik durumlara karşı biraz vaktiniz olsun, örneğin kaybolabilirsiniz. Binaya mülakattan 10-15 dakika önce girin. 2. Araştırma yapın Mülakattan önce başvurduğunuz şirket hakkında araştırma yapıp sunduğu hizmetler, ürünler, müşterileri ve rakipleriyle ilgili mümkün olduğu kadar çok bilgi edinin Böylece şirketin ihtiyaçlarını iyi anlayabilir ve bu ihtiyaçlara nasıl cevap verebileceğinizi tahmin edebilirsiniz. Şirketi ve piyasadaki konumunu ne kadar iyi bilirseniz kendinizi o kadar iyi pazarlama olanağınız olur. Şirketin genel havasını da görüp orada mutlu olup olamayacağınıza karar verebilirsiniz. 3. Hazırlık Yapın Yanınıza bir klasör içinde özgeçmişinizin birkaç nüshasını, referanslarınızın birer nüshasını ve not alabileceğiniz birkaç dosya kağıdı alın. Mülakatın sonunda sormak için de birkaç soru hazırlayın. 4. İstekli görünün Karşılaştığınız insanların elini sağlam sıkın ve onlarla mümkün olduğu kadar sık göz teması kurmaya çalışın, böylece özgüveninizin tam olduğu anlaşılır. Aslında biraz heyecanlı olsanız bile kendinden emin bir ses tonuyla tane tane konuşun. 5. Dinlemeyi Bilin Mülakatta dikkat edilmeyen özelliklerden biri de iyi bir dinleyici olmaktır. Hem konuşan insanları iyi dinlemelisiniz, hem de satır aralarını okuyabilmelisniz. Bazen neyi söylemedikleri de neyi söyledikleri kadar önemlidir. 6. Sorulana Cevap Verin Adaylar bazen sorulan sorulara cevap vermeye dikkat etmiyorlar. Size ne sorulduğundan emin olun ve tam anlamadıysanız tekrar sorun. 7. Belirgin Örnekler Verin Geçmişinizle ilgili vereceğiniz kesin bir örnek anlatacağınız elli hikayeden daha çok akılda kalır. Başarılarınızı ve eşsiz yönlerinizi vurgulayan örnekler bulun. Geçmiş başarılarınız gelecekte de performansınızın iyi olacağının bir göstergesi olabilir. 9. Soru Sorun Birçok aday mülakatta soru sormaz ve önemli bilgileri öğrenme fırsatını da kaçırır. Soracağınız sorular şirket ve iş hakkında ilgili olduğunuzu gösterir. 10. İşin Ucunu Bırakmayın iste e-postayla, ister mektupla olsun, başvurunuzun peşine düşmeniz takdir edilecektir. Kendinizi pazarlamak için bu son fırsatı iyi değerlendirmelisiniz. Mülakatta kendinizden emin ve sakin görünmelisiniz. Yapabileceğinizin en iyisini yapmak için de iyi hazırlanmanız gerekiyor. Mülakatın nasıl geçeceğini tahmin etmek olanaksız, fakat bu kurallara uyarsanız daha az heyecanlanırsınız. Kendinizi en iyi şekilde tanıtmaya hazır olursunuz | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:13 pm | |
| Ders çalışmak nasıl zevkli hâle getirilir? Başarıya ailenin, öğretmenin ve öğrencinin birlikte çalışmasıyla ulaşılır. Yani okulda ve sınavlarda başarıya ulaşmak bir ekip işidir. Sınavlar yaklaştıkça bazı öğrencilerde ders çalışma konusunda bıkkınlık ortaya çıkabilmektedir. Çalışma isteksizliği diyebileceğimiz bu durumdan aileler ve öğretmenler çokça yakınmaktadır. Öğrencinin isteyerek çalışması için aileye ve öğretmenlere bazı görevler düşmektedir. Çalışmayı bir ihtiyaç olarak görmek, isteyerek ders çalışmanın şartlarından biridir. Öğrencinin ulaşılabilir bir hedefi olmalıdır. Hedefsiz çalışmalardan sonuç alınamaz. Bu bağlamda öğrencinin ilgi, istek ve yetenekleri dikkate alınarak ulaşılabilir bir hedef belirlenmeli ve öğrenci bu hedefe ulaşması için sürekli motive edilmelidir. Bu amaca yönelik olarak öğrenci hedeflediği okula götürülüp okul gezdirilebilir, o okuldaki öğretmen ve öğrencilerle konuşması sağlanabilir. Böylece öğrenci niçin çalıştığını bilecektir. O hedefe ulaşmak için çalışma gereği hissedecektir. Başarıyı hayal etmek öğrencide çalışma isteği doğurabilir. Ailelerin ve öğretmenlerin, sınav sonrasında elde edebileceği avantajları öğrenciye anlatmaları yararlı olacaktır. Bu konuda, sınavları kazanmış tanıdık öğrencilerden de yardım alınabilir. Öğrenci anladığı dersi sever ve o derse çalışmak ister. Öğretmenler öğrencinin dersi anlaması için ellerinden gelen çabayı göstermelidir. Anlamadığı yerleri ona tekrar tekrar anlatmalıdır. Kolaydan zora doğru bir anlatım tekniğiyle öğrenciye konuları kavratmalıdır. Çalışmasının karşılığını not veya net olarak alan öğrenci derslerine daha bir istekle çalışacaktır. Öğrenci evde çalışıyorsa anlamadığı yerleri sorabileceği bir kaynağa ihtiyaç duyar. Bu konuda aile öğrenciye destek olmalıdır. Öğrencinin ağabeyi, ablası, üniversitede okuyan bir tanıdığı öğrenciye bu konuda yardımcı olabilir. Öğrenci tek başına çalışmaktan sıkıldığı için de çalışma konusunda bir isteksizlik duyabilir. Öğrencinin çalışkan ve anlaşabileceği hemcinsleriyle grup çalışması yapması, çalışma isteksizliğinin aşılmasını sağlayabilir. Öğretmenler okulda veya dersanede, aileler de evlerinde öğrencinin grup çalışması yapmasını sağlayabilir. Öğrenci anlamadığı konu ve soruları da bu sayede arkadaşlarıyla tartışabilir. Ne yapacağını bilmeyen öğrencilerde de çalışma isteksizliği görülebilir. Özellikle öğretmenler öğrenciye verimli çalışmanın nasıl gerçekleştirileceğini ayrıntılı olarak anlatmalıdır. Yapılan rehberlik toplantılarında haftalık değerlendirme yapılmalı, öğrenciye her şey adım adım anlatılmalı ve öğrencinin verimli çalışması sağlanmalıdır. Önünde bir yol haritası olan öğrenci, ne yapacağını bilirse çalışma isteği duyar. Başarısızlık endişeleri giderilmeliBaşarısızlık endişesi de öğrencinin çalışma isteğini kırabilir. Öğretmenler öğrenciyi başarıya motive etmeli, ona başarması için fırsatlar tanımalı, öğrenciye başarabileceğini hissettirmelidir. Aile de bu konuda öğrenciye güvenmeli, bunu ona söylemelidir. Öğrencinin sosyal ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların giderilmemesi öğrencide çalışma isteksizliğine yol açabilir. Öğrenci de her insan gibi dinlenmek, eğlenmek, gezmek, müzik dinlemek, arkadaşlarıyla sohbet etmek ister. Öğretmenler ve öğrenciler bu konuda öğrenciye rehberlik yapmalıdır. Öğretmenler çalışma programı hazırlarken öğrencinin bu gibi ihtiyaçlarını dikkate almalıdır. Aileler de çalışma programında uygun görülen sosyal faaliyetlere öğrencilerin katılmasına imkan sağlamalıdır. Öğretmenler de gezi, piknik düzenleyebilir; sinema ve konsere öğrencilerle birlikte gidebilir. Aile, onu bir şeye zorlama yerine, ikna etmeye çalışmalıdır. Öğrenciye yıkıcı, kırıcı sözler söylememelidir. İki kişinin sohbetinden memnun ayrılan taraf, en çok konuşandır. Öğrenciyi konuşturmaya çalışın. Bunun için okul hatıralarınızı anlatabilirsiniz. Öğrenciye gününün nasıl geçtiğini sorabilirsiniz. Anlattıklarından hareketle onun sıkıntılarını, duygularını, düşüncelerini tespit edebilir; üzerinize düşen bir görev varsa onu yapmak için bilgi toplamış olursunuz. Kıyaslamayın, rencide etmeyinÖğrencinin çalışma isteğini artırmak isteyen aile ve öğretmenler, öğrencinin yapamadıklarını değil, yapabildiklerinin üzerinde durmalıdır. Diyelim ki öğrenci 100 soruluk sınavda 65 net yapmış. Bu durumda “Niye diğer soruları yapamadın, komşunun çocuğu kadar olamadın, niye hata yapıyorsun?” gibi sözler sarf etmekten kaçınmalıdır. Bunun yerine “Güzel, 65 net yapmışsın, demek ki yapabiliyorsun, şimdi diğer soruları niçin yapamadığını araştıralım, 65 net yaptıysan diğer soruları da yapabilirsin, bir dahaki sınava kadar eksiklikleri gidermeye çalışalım.” şeklinde bir yaklaşım sergilemelidir. Özellikle aile, öğrencide sınav kaygısına yol açabilecek söz ve davranışlardan uzak durmalıdır. Çünkü kaygı, çalışma isteksizliğinin temel sebeplerindendir. Bu uzun bir süreç ve herkes sabırlı olmalıÖğrenciye sürekli olarak “Mutlaka kazanman lazım. Yoksa işin zor. Kazanamazsan yandın.” anlamına gelebilecek sözlerden uzak durmak gerekir. Bunun yerine “Kazanman için elinden geleni yaptığını biliyoruz. Bu süreçte bizden istediğin her türlü desteği sağlamaya hazır olduğumuzu bilmeni isteriz. Sen bizim evladımızsın. Seni hep sevdik, bundan sonra da hep seveceğiz.” şeklindeki bir yaklaşımı tercih etmelidir. Olumlu davranış gösterdiğinde aile ve öğretmenler öğrenciyi ödüllendirmelidir. Ödül, öğrenci için motive edicidir. Ancak ödülün bir gerekçesi olmalıdır. Ödülün niteliği önemli değildir. Bir çift sevgi sözü de öğrenci için ödüldür. Annenin öğrenciye sarılması, babanın onunla gurur duyduğunu ifade etmesi, öğretmenin öğrenciye gülümsemesi de ödüldür. Yeter ki öğrencinin çabaları fark edilsin. Gayretleri takdir edilsin. Zorla güzellik olmaz. Kimse kimseye emirle ders çalıştıramaz. Öğrencinin başarıya ulaşabilmesi için çalışmayı yürekten istemesi gerekir. Öyleyse aile ve öğretmenler öğrenciyi çalışmaya teşvik etmelidir. Bunun için hedef hatırlatılabilir. Hedefe ulaşılınca elde edilebilecek güzelliklerden söz edilebilir. Aile ve öğretmenler öğrenci hakkında sabırlı olmalıdır. Bir şey hemen gerçekleşmez. Herkes elinden geleni yapmalı, bu süreçte eksiklikler sürekli gözden geçirilmeli, sonuç ile ilgili olarak sabırlı olunmalıdır. Aileler, öğretmenlerle işbirliği yapmalı1. Aile, okul ve dersane öğretmenleriyle diyalog halinde olmalıdır. Evde öğrenciye nasıl davranması gerektiği konusunda öğretmenlerle istişare etmelidir. Öğrencinin çalışma programı, ne kadar ve nasıl çalışması gerektiği bilinmelidir.
2. Aile ve öğretmenler öğrenciden potansiyelinin üstünde bir beklentiye girmemelidir. Aşırı beklentiler öğrenci üzerinde baskıya, baskı da çalışma isteksizliğine yol açacaktır. Aile ve öğretmenler bu yüzden öğrenciyi iyi tanımalı, zeka kapasitesini, ilgi ve yeteneklerini objektif olarak değerlendirmelidir.
3. Aile, öğrencinin ağız ve diş sağlığına, temizliğine, uyku düzenine ve beslenmesine dikkat etmelidir. Hastalıklardan bir kısmı, öğrencinin hayat enerjisini önemli ölçüde azaltarak onu dermansız bırakır. Bir kısmı ise; doğurdukları devamlı acı ve ağrılar yüzünden çocuğun ilgi ve dikkatini ders konuları üzerinde toplamasına engel olur. Öğrenci sağlıklı olursa ders çalışmak için kendisinde bir güç bulacaktır.
4. Aile, elindeki imkânları sonuna kadar değerlendirmelidir. Dersane, kitap, etüt merkezi, dergi, bilgisayar, özel ders gibi imkanlardan gerekenleri “elden geldiğince, imkanlar ölçüsünde” öğrencinin istifadesine sunmalıdır.
5. Aile ve öğretmenler öğrenci hakkında ümitli olmalıdır. Bunu da öğrenciye söylemelidir. Ancak ümitli olmalarının gerekçelerini de öğrenciye açıklamadır. Planlı çalışmanın yanında dinlenme de olmalıHer öğrencinin bir dikkat süresi vardır. Bu dikkat süresi aşılınca öğrenci çalışma isteğini kaybeder. Aile ve öğretmenler öğrenciden sürekli olarak çalışmasını istememelidir. Ona planlı çalışmasını önermelidir. Planda dinlenme, eğlenme, spor, televizyon, bilgisayar için de vakit ayrılmalıdır. Huzursuzluk öğrenciyi etkilerEvde huzursuzluk olması, çalışma ortamının nitelikli olmaması öğrencinin çalışma isteğini kırabilir. Bu nedenle aileler ellerinden geldiğince, öğrenciye mutlu ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlamalıdır. Çocuğun yanında tartışmayınAile bireyleri öğrencinin yanında tartışmamalıdır. Öğrencinin çalışma saatlerinde misafir ağırlama konusunda aile daha hassas olmalıdır. Kardeşleri onu rahatsız etmemeliKardeşlerinin öğrenciyi rahatsız etmesi önlenmelidir. Öğrencinin çalışma saatlerinde aile bireyleri de kitap, dergi, gazete okuyarak öğrenciye destek verebilir | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:13 pm | |
| Çocuklara Okuma Alışkanlığının Kazandırılması Okuma alışkanlığı kişinin bir gereksinim olarak algılaması sonucu okuma eylemini, yaşam boyu sürekli ve düzenli biçimde gerçekleştirmesidir. Kişilerin okumayı öğrendikten sonra bu eylemi zevkle yapmalarını sağlamak için kazanmaları gereken önemli bir beceridir. Okuma alışkanlığının, temelinin aile içinde atıldığı ve devamının eğitim sisteminde öğretmenler tarafından öğrenciye kazandırıldığı düşünülürse bu alışkanlığın kazanımında aile ve öğretmenlerin rolü büyüktürÇocukların ilk alışkanlıklarını kazandığı ve ilk öğrendiklerinin ailede gerçekleştiği düşünülürse çocuğun önünde ebeveynlerin sergilemiş olduğu tutum ve davranışlar, ileride çocuğun okuma alışkanlığını önemli ölçüde etkiler. Okumayan, çocuklarının okumasına destek olmayan ebeveynlerin çocuklarının gerçek anlamda okuma alışkanlığına sahip olması beklenemez. Aksine ebeveynin bu konuda çocuğuna karşı göstereceği ilgi ve vereceği destek çocuğun okuma eğiliminin sürekli, düzenli biçimde ve eleştirel bir içerikte gerşekleşmesini, sağlayacaktır. ""Çocukların aile üyeleriyle olan ilşkileri, diğer bireylere , nesnelere ve tüm yaşama karşı aldığı tavırların, benimsediği tutum ve davranışların temelini oluşturur". Ayrıca ebeveynlerin eğitim düzeyi, mesleği ve ekonomik düzeyi bu alışkanlıkların kazandırılmasında etkilidir.
Çocukların ilk alışkanlıklarını kazandığı ve ilk öğrendiklerinin ailede gerçekleştiği düşünülürse çocuğun önünde ebeveynlerin sergilemiş olduğu tutum ve davranışlar, ileride çocuğun okuma alışkanlığını önemli ölçüde etkiler. Okumayan, çocuklarının okumasına destek olmayan ebeveynlerin çocuklarının gerçek anlamda okuma alışkanlığına sahip olması beklenemez. Aksine ebeveynin bu konuda çocuğuna karşı göstereceği ilgi ve vereceği destek çocuğun okuma eğiliminin sürekli, düzenli biçimde ve eleştirel bir içerikte gerşekleşmesini, sağlayacaktır. ""Çocukların aile üyeleriyle olan ilşkileri, diğer bireylere , nesnelere ve tüm yaşama karşı aldığı tavırların, benimsediği tutum ve davranışların temelini oluşturur". Ayrıca ebeveynlerin eğitim düzeyi, mesleği ve ekonomik düzeyi bu alışkanlıkların kazandırılmasında etkilidir.
Çocuklara okuma alışkanlığının kazandırılması için anne-babalara önemli görevler düşmektedir.
Bu alışkanlığı kazandırmak için :
-Küçük yaşlarda, çocuğa özel zaman ayırarak, onun ilgi düzeyi ve yaşına uygun öykü, masal kitaplarını okuyarak temeller atılabilir.
-Evde hem aile fertlerinin hemde çocukların ulaşabileceği bir yere farklı türde kitapları içeren bir kitap köşesi oluşturulabilir. Eğer evde sürekli televizyon seyredilip hiç kitap okunmuyorsa çocuklarında kitap okumasını beklemek gerçekçi olmaz.
-Kitaplar çocukların ilgi alanlarına göre ve çocukla birlikte seçilmelidir.-Anne babalar, çocukla birlikte alışverişe veya gezmeye gittiklerinde, bir kitapçıya ya da kitap-dergi reyonuna uğramayı ihmal etmemelidirler.
-Kitap okuma alışkanlığının kazanılmasında kütüphane kullanımının etkisi büyüktür. Bu nedenle çocuklar için çevre kütüphanelerin tanıtılmasına yönelik gezilerin yanında okul kütüphanesinin aktif kullanımı için yönlendirilmeleri gerekir.
-Anne babaların ödül listesinde mutlaka kitap olmalıdır.-Çocuğu sürekli okuması yönünde uyarmak yerine, kitap okuduğunda onu destekleyerek motive etmek daha doğru olur.
-Yaşına uygun bir dergiye abone olması ya da düzenli bir şekilde takip etmesi için yol gösterilebilir.
Bu konuda araştırmaları bulunan Baumberger’in (Baumberger 1990 : 45) ebeveynlere önerileri ise aşağıda sıralanmıştır ;
-Ebeveynler çocuklarına yüksek sesle ve sıkça hikayeler okuyabilir ve anlatabilirler. -Çocukların gereksinimleri ve yaşına göre ebeveynler evlerinde kitaplık oluşturabilirler.-Ebeveynler ailece belli zamanlarda, belli bir sürenin okumaya ayrılmasını sağlayabilirler-Ebeveynler çocuklarına okudukları şeylerin önemini anlatabilirler-Ebeveynler, çocuklarını verdikleri harçlıkların bir kısmını kitap almak için harcaması konusunda eğitebilirler. Çocukların okuma alışkanlığı kazanmasında aileden sonra öğretmenlerin de çok önemli rolleri vardır. Öncelikle iyi bir okuyucu olarak öğrencilere örnek olan öğretmenler aynı zamanda temel okuryazarlığın okuma alışkanlığına dönüşmemesi halinde bir anlam ifade etmediğini, kitap okumanın öğrenim sürecicinin bir parçası olduğunu ve yaşam boyu sürmesi gerektiğini öğrencilere sürekli ifade ederler.
Ayrıca öğretmenler bu konuyla ilgili çeşitli faliyetlerde bulunurlar;
-İlk öğretimin ilk sınıflarında sınıf kitaplıkları oluştururlar. Sınıf panosunda öncelikli okunması gereken kitaplar sergiler ve öğrencilerin kitapla iç içe olmaları sağlarlar. -Sınıf öğretmenleri imkan varsa okul kütüphanesinde yoksa sınıf içinde serbest okuma saatleri düzenleyerek, çocukların kendi seçtiği kaynakları okuması için ortam hazırlarlar.-Okulda kitap okumanın önemini anlatan bir duvar gazetesi oluşturup, öğrencilerin okudukları kitaplarla ilgili yazıları bu gazetede sorgularlar.-Velilerle görüşmeler yaparak onları çocuklarına okuma alışkanlığı kazandırabilmeleri için neler yapmaları gerektiği konusunda bilgilendirirler.-Öğrencilerin sırf roman hikaye türü kitaplar değil, biyografi, gezi, hatıra, kişisel gelişim, araştırma vb. kitaplara da yönelmesini sağlarlar.-Öğrencileri okul kütüphanesini kullanmaları için yönlendirilebilir ve birlikte çevre kütüphanelere geziler düzenleyerek çocuklara kütüphane kullanma alışkanlığı kazandırırlar. Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırılması konusunda Prof. Dr. Bülent Yılmaz’ın dikkat çektiği dört nokta vardır ;
1. Çocukluk dönemi kişiliğin oluştuğu dönemdir 2. Okuma, sağlıklı ve gelişmiş bir kişiliğin temel taşlarından birisidir.3. Ebeveyn ve öğretmen, çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma ve geliştirmede doğrudan sorumlu kişilerdir.4. Okuma alışkanlığı, ancak çocukluk döneminde kazanılır. Bu dört noktanın bilincine varılması, çocukların okuma alışkanlığı kazanmasına etki eder. Genel olarak ebeveynin çocuğuna göstereceği ilgi ve vereceği destek çocukların bu gün ve gelecekte okuyan ve ne istediğini bilen bireyler olmasını sağlayacaktır. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:14 pm | |
| Bir işi başarmanın temel unsurlarından birisi de sabırdır. Öne çıkan bütün engelleri yok etme veya aşma düşüncesini taşıyarak sabırlı olmak, başarının olmazsa olmaz koşullarındandır. Birçok öğrenci sene başında çok istekli bir şekilde masasının başına geçer, ancak aradan belli bir süre geçtikten sonra bu özelliğini kaybetmeye başlar. Acaba bunun nedenleri nelerdir ve bu olumsuz davranış nasıl yok edilebilir? İnsanoğlunun yapısında emeğinin karşılığını hemen elde etme düşüncesi vardır. Dolayısıyla ulaşmak istenilen hedef ne kadar kısa vadeli olursa, sonuca ulaşma olasılığı o kadar kolay olacaktır. Bunu şu örnekle açıklayabiliriz: Yüz metre koşularında hedefe ulaşamayan atlet yok gibidir (sakatlıklar dışında), ancak maraton koşuları için aynı yargıda bulunmak yanlış olur. Çünkü hedefin uzak olması yarışmacılarda gerekli olan en önemli unsurun, yani sabrın gücünü azaltmaktadır. Uzun vadeli planların gerçekleşmesini sağlamak için o hedefe ulaştırıcı adımları teker teker hedef haline getirmek gerekir. Nasıl mı? Siz yaklaşık 10 ay uzaktaki bir hedefe ulaşmak için yola çıktınız. Ulaşmak için, sabır gerektiren bir hedef denilebilir. Hedefin uzak olması ders çalışma isteğinizi her za-man için kamçılamayabilir. O nedenle kendinize daha kısa vadede sonucunu alabileceğiniz hedefler tespit etmelisiniz. Örneğin aylık ulaşmak istediğiniz belli bir soru miktarı belirleyebilirsiniz. Hangi dersten ne kadar soru çözeceğinizi, hangi konuya geleceğinizi bir plan dahilinde belirlerseniz çalışma isteğiniz daha diri kalacaktır. Bu hedefleri haftalık ve günlük olarak tespit ederseniz akıllıca davranmış olursunuz. Attığınız bu küçük adımlar (küçük hedefler), sizi büyük hedefe ulaştırıcı bir fonksiyonu yerine getireceklerdir. Öğrenciyi hedeften kopartan ve uzaklaştıran bir başka faktör de hedefin öğrenciyi yeterince motive etmekten aciz kalmasıdır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir öğrencinin hedefini yeniden gözden geçirmesinde fayda var. Çünkü hedefe ulaştırıcı gücü, enerjiyi, hedefin büyüklüğü ve hedefin öğrencide meydana getireceği motivasyon sağlamaktadır. Eğer hedef tek başına bunu sağlayamazsa yardımcı motive unsurlara başvurmak gerekir. Örneğin bu, bir ödül olabilir. Bu noktada ailelerinizin tavrı belirleyici bir faktör olarak sizi hedefe bağlayıcı bir rol oynayabilir. Ulaşamayacağınız hedefleri belirlemeniz sizi ders çalışmaktan soğutabilir. Lise son sınıfa gelinceye kadar çalışmamış bir öğrencinin (yeterli potansiyeli de yoksa) çok yüksek hedefler belirlemesi, deneme sonuçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte hayal kırıklığına sebep olabilir. Kazanmak istediğiniz bölüm, çalışma temponuza, çalışma alışkanlıklarınıza, potansiyelinize uygun puanlarda olmalı. Örneğin denemelerden sayısal ham puan olarak 110 puana dahi ulaşamayan bir öğrencinin Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'ni hedef olarak seçmesi doğru değildir. Çünkü zamanla öğrenci hedefe ulaşamayacağının farkına varır ve bu nedenle kendine olan güvenini yitirir. Bu durum da ister istemez her türlü işte "başaramayacağım" düşüncesinin yerleşmesine zemin hazırlar. O nedenle hedef-potansiyel uyumunu yeniden gözden geçirmek şarttır. Hedefleri realize etmek, motivasyonun yeniden sağlanmasında önemli bir rol oynayacaktır. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:14 pm | |
| Neden Yanlış Yapıyoruz? Sıkça karşılaşılan sorulardan birisi de "Çalıştığım halde netlerimde neden artış yok?" sorusudur. Bir sorunun yanlış cevaplanmasının nedenlerini üç ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar: Bilgi eksikliği, dikkatsizlik ve muhakeme gücünün yetersizliği. Teker teker bu problemleri ve çözüm yollarını irdeleyelim. Eğer yanlış yaptığınız sorular henüz o konuyu çalışmadığınızdan dolayıysa, bir diğer ifadeyle bilgi eksikliğinden kaynaklanıyorsa, ileride eğer bu konulara çalışırsanız netlerinizde artış olacağına şüphe yoktur. Ancak çalıştığınız konularla ilgili sorularda çok fazla hata yapıyorsanız, sizlere tavsiyemiz işlediğiniz konuları sorularla yeniden tekrarlamanızdır. Soruları yanlış cevaplamaya neden olan bir diğer faktör de dikkat eksikliğidir. Bu problemi çözmek için ilk olarak dikkatsizliğinizin nedenlerini ortaya çıkarmaya çalışın. Çalıştığınız ortamdaki dikkat dağıtan unsurlar, bedensel rahatsızlıklar, zihni dağınıklık, acelecilikten kaynaklanan yanlış algılamalar dikkatsizliği doğuran temel faktörlerdir. Bu faktörlerin nasıl ortadan kaldırılacağını, bedensel ve zihinsel hazırlıkta ele almıştım. Bütün bunların yanında eğer soru metnindeki olumsuz ifadelerden, altı çizili sözcüklerden kaynaklanan hatalar var ise, tamamı bu nitelikte sorulardan oluşan testlerle dikkatinizi bu tip sorularda yoğunlaştırabilirsiniz. Elinizdeki dökümanlardan bu tip sorular bulup, onları fotokopiyle çoğaltarak kesip, testler oluşturabilirsiniz. Böylece yapacağınız egzersizlerle yanlış algılamayı ortadan kaldırma şansınız olur. Soruları yanlış cevaplamaya neden olan bir diğer faktör de muhakeme gücünün yetersizliğidir. ÖSS sorularının büyük bir kısmı (özellikle sözel sorular) bilgiden daha çok muhakeme gücüyle çözülebilecek niteliktedir. Sakına bu cümleden hareketle, konu çalışmanın bir faydası yoktur gibi yanlış bir genellemeye gitmeyin. Öğrendiğiniz bilgiler okuduğunuz metindeki ilişkiyi, istenilen şeyi daha hızlı ve doğru algılayabilmeniz için şarttır. Bunun yanında, bu tip soruların doğru olarak yanıtlanabilmesi, bol soru çözmeye bağlıdır. Çünkü bol soru çözerek zamanla sorunun hazırlanma biçimini, soru hazırlayanın mantığını, neyi istediğini sezmeye ve anlamaya başlarsınız. Bu tip problem yaşayan öğrencilere tavsiyem bol soru çözerek bu yeteneklerini geliştirmeleri. Ayrıca kitap okumak da bu türdeki soruları doğru anlayıp doğru yorumlamada yardımcı bir unsur olacaktır. Kitap okuma alışkanlığı kazanmış olanlar diğer öğrencilere göre biraz daha avantajlı diyebiliriz. Şu ana kadar böyle bir alışkanlığı kazanamamış olanlar için de tavsiyem, zaman kaybetmeden, az da olsa kitap okumaya başlamalarıdır | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:15 pm | |
| Özgeçmiş Hazırlama
Özgeçmiş oluşturmanın çok kesin ve katı kuralları olmamasına rağmen bazı genel prensiplere uyulması gerekir. Özgeçmiş herşeyden önce aranılan pozisyonun özelliğine ve çeşidine göre değişiklik gösterir. Özgeçmişiniz kısaca ; Kişisel Bilgiler; ad, soyad ( en başta yeralmalıdır), doğum tarihi, medeni hal yazılmalıdır. Medeni hal konusu yoğun iş seyahati, fazla mesai yada ikamet değişikliği gerektiren pozisyonlarda gereklidir. Eğitim : en son mezun olunan okuldan başlayarak geriye doğru, yılları belirtilerek. İş Deneyimleri. sondan başlayarak yazılmalı, temel sorumluluklar kısaca yazılmalıdır. Part-time, full-time gibi çalışma biçimi, departman ve unvan belirtilmelidir Seminer ve Kurslar ; veren kurum, tarih, süre Yabancı Dil Bilgisi , Dil bilgisi seviyesi abartılmamalı, olduğundan fazla gösterilmemelidir. Bilgisayar Bilgisi İlgi Alanları: sosyal aktiviteler, üye olunan dernek ve klüpler. İletişim bilgileri: ev, iş, cep, bilgi verilebilecek 2.bir kişini telefon numaraları, e-mail adresi, posta adresi.( ad ve soyadla birlikte en başta) Bölümlerini içermelidir. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:15 pm | |
| Özgeçmiş Yazarken Dikkat Etmeniz Gereken Hususlar Kısa, öz ve basit olmalı; Kolay anlaşılır olmalı, Kısa cümleler tercih edilmelidir . Kendi tarzınızda ve size ve pozisyona özgü hazırlanmalıdır;Satış- Pazarlama departmanına başvuracağınız cv ile İnsan kaynaklarına başvuracağınız cv farklı olmalıdır. Mümkün olduğunca tek sayfa kuralına uyulmalıdır, eğer çok fazla iş deneyimi ,uzmanlık alanı varsa ikinci sayfa kullanılabilir fakat çok zorunlu olmadıkça 2 sayfa geçilmemelidir. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:15 pm | |
| Özgeçmiş Nasıl Hazırlanır?
Mümkün olduğunca kısa ve öz bir özgeçmiş hazırlayın. Başvurduğunuz sektöre özel terminoloji kullanmaya özen gösterilmelidir. Kuvvetli yönlerinizi dikkat çekecek şekilde yerleştirmeniz, özgeçmişinizin diğer başvurulardan ayırdedilmesini sağlayacaktır. İmla ve yazım kurallarına dikkat edilmelidir. Mümkün olduğunca kişisel ifadeler, yorumlar; ben,biz..kullanılmamalı, kompozisyon biçiminde yazılmamalıdır. Cv mutlaka ikinci bir kişiye okutulmalıdır. İlan aracılığıyla yada spesifik olarak bir pozisyona başvuruda bulunuyorsanız, özgeçmişiniz o işin gerekliliklerine göre hazırlanmış işle ilgili uzmanlık alanları veya özellikler mutlaka belirtilmelidir. Bu şekilde gerekli bilgi, beceri ve kişilik özellikleri incelenerek hazırlanmış özgeçmiş daha başarılı sonuç verecek ve o işe sizin diğer kişilere göre daha uygun olabileceğinizi gösterebilecektir, İlanda İngilizce cv istenmişse ingilizce cv yle başvurulmalıdır.Fakat İngilizceniz yetersizse ingilizce cv yazmanın hiçbir espirisi yoktur. Standart format ve yazı karakteri kullanılmalıdır.e-posta ile gönderilerinde bu nokta çok önemli olmakta, açılamadıkları veya okunamadıkları için özgeçmişler değerlendirilmemektedir. ‘Helvetica’, ‘Arial’, ‘Times New Roman’ en çok tercih edilen karakterlerdir. Yine 11 ya da 12 punto en çok seçilen yazı büyüklükleridir. Özgeçmiş özel olarak belirtilmemişse ( bazı kurumlar elde yazılmış istemekte, el yazısından karakter analizi yapmaktadır.) bilgisayarda hazırlanmalıdır. Eğer fotoğraflı özgeçmiş isteniyorsa mutlaka en son çekilmiş,gerçek görüntünüzü yansıtan vesikalık bir fotoğrafınızı sağ üst köşeye ekleyin. Fotoğrafınızın sizin en doğal halinize yakın olmasına dikkat edin.Elektronik başvurularda ise bilgisayarda hazırladığınız özgeçmişinize .jpg veya .bmp uzantılı haliyle yapıştırabilirsiniz. Özgeçmişin ilk bölümünde yeralan "objectives" ve "qualifications" bölümünü oluşturmanız hedeflerinizi belirlemiş olduğunuzu ve ne istediğinizi bildiğiniz hakkında olumlu bir izlenim yaratır. Fakat Çok kesin sınırları olan bir kariyer hedefiniz yoksa, yazmayın. Objectives bölümüne; ne olmak istediğinizi, neyi hedeflediğinizi, qualifications bölümüne ise; kendinizde ne gibi özellikler olduğunu, kısaca sizi diğerlerinden ayıran unsurları yazabilirsiniz.Bu kısmı çok uzun yazmamalısınız. Eğer kapak sayfasında kariyer hedefinizden bahsettiyseniz özgeçmişinizde tekrar bahsetmenize gerek yoktur. İlgi alanları, ödüller, gönüllü faaliyetler, yayınlanmış eserler gibi bilgiler başvurulan iş ya da kariyer hedefleriyle ilgiliyse yazılmalıdır. Başvurduğunuz pozisyon ya da kariyer hedefinizle ilgili olmayan özelliklerinizden bahsetmeyin. Özgeçmişin başında "resume", "cv", "özgeçmiş" gibi başlıklar yazılmasına gerek yoktur. Referanslar ise, isteğe bağlı olarak yer alacak bir bölümdür. Belirtilecek bir referans varsa yazılmalı yoksa bu alan özgeçmişte yer almamalıdır. Referans olarak belirtilecek kişilerin daha önce birlikte çalışılmış kişiler olması, akraba olmaması tercih edilmelidir. Aynı zamanda, referans olarak belirtilen bu kişilerin önceden izinlerinin alınmış olması da oldukça önemlidir. Özgeçmişinizi göndermede öncelikli olarak aps, posta yada e-mail kullanılmalıdır. En çok tercih edilen faksta bir çok sorun çıkmakta( fotoğraf, fax kalitesi ).Faks zorunlu ise ilgili kişiye ulaşıp ulaşmadığı, yazıların okunup okunmadığı mutlaka kontrol edilmelidir | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:16 pm | |
| Önemli Noktalar
Özgeçmişinize koyacağınız her türlü bilgiyle ilgili mülakatınızda soru gelebileceğini unutmayın ve gerçek olmayan hiçbir şey yazmayın. Dürüst olun, kendinizi doğru ifade edin ve olumlu yönlerinize odaklanın. Özgeçmişinizin altına tarih ve imza atmayın; imza kapak sayfasına atılır Gereksiz kelimeler kullanmayın. Politik ve dini içerik kullanmayın. Açık ve net olarak kendinizi ifade edin. Özgeçmişinizi tamamladıktan sonra başka bir kişinin okumasını sağlayın ve yorumlarını alın. Özgeçmişin size işi değil görüşmeyi sağladığını unutmayın. Özgeçmiş yazmanın değişmez formülleri olmadığını unutmayın. Az yada eksik bilgi vermeyin | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:16 pm | |
| Acaba ideal ders çalışmanın yolu yöntemi nedir? Yapılan araştırmalar göstermiştir ki öğrenmeye zihinsel hazırlık yapıldığında öğrenme daha verimli olmaktadır. Peki nasıl zihinsel hazırlık yapacağız? İlk olarak çalışacağımız konuyu ve onun yan başlıklarını belirlememiz gerekiyor. Konu için gerekli olan çalışma süresini belirleyip ona göre kendimizi ayarlamalıyız. Bunları yapabilmek için bir ön okuma gerçekleştirip zihni konuya hazır hale getirmek önemlidir. Böylece konu bütün olarak gözden geçirilmiş olur. Bu okuma sırasında konunun temel kavramları, ilginç ve önemli yönleri belirlenmelidir. Daha sonra konunun tam olarak anlaşılması için derin okuma safhasına geçmek öğrenmeyi kalıcı hale getirir. Bu okumada, konunun parçaları üzerinde yoğunlaşarak ayrıntılara dikkat edilmesi gerekir. Yoğun okuma sırasında konunun önemli kısımları, kavramları, size ait olan kodlama yöntemiyle kodlanmalı (önemli kavramların yanına yıldız konulabilir, satırların altı çizilebilir vb.), konu okunurken anlaşılmayan veya bilinmeyen kavramlar bir yere not edilip, bu kavramların anlamları ayrıntılı bir şekilde öğrenilmelidir. Ayrıca bu aşamada soru sorulabilecek kısımlar belirlenip soru haline getirilebilir. Böylece konunun tamamından bir soru listesi hazırlanmış olur. Üçüncü safhada ise son okuma (tekrar) yapılarak özet çıkarma yoluna gidilmelidir. Bu şekilde okuduğunuz konuyu kendi cümlelerinizle, kendinize maletmiş olursunuz. Kendinize ait örneklerle konuyu zenginleştirmeniz gerekir. Bu, konuyu size daha sıcak gösterecektir. Bunların dışında bir öğretmen gibi konuyu sesli bir şekilde anlatın. Ufak kardeşleriniz varsa bu yöntemi onlara uygulayabilirsiniz. Eğer yoksa odadaki her hangi bir nesneyi (koltuk gibi) kendinize muhatap alabilirsiniz (Bunu yaparken çevrede insan olmamasına dikkat edin. Yoksa insanlar sizin akıl sağlığınız açısından iyi şeyler düşünmeyebilirler!). Bu sayede konu ile bütünleşmiş olursunuz. Son safhada yapılması gereken şey ise örnek sorularla öğrenme derecenizi belirlemeniz. Bunun için dergideki, verilen kitaplardaki soruları çözmeniz gerekiyor. Özellikle çalıştığınız konu hakkında geçmiş senelerde sınavlarda gelen soruları mutlaka çözün. Yanlışlarınızı analiz ederek nerede, hangi hatalara düştüğünüzü belirleyin. Eğer bunu yapmazsanız, benzer sorularda aynı yanlışlara düşme olasılığınız olacaktır. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:17 pm | |
| Test Çözme Teknikleri Bu bölümde vereceğimiz bilgiler test tekniğini kavratmaya, sizi daha hızlı ve daha kesin sonuçlara götürmeye yöneliktir. Yeni konularla ilgili test çözerken kolaydan zora doğru bir yol izlenmelidir. Öğrenilen her konu ile ilgili yeterince test çözülmelidir. Farklı kaynaklardan yararlanılmalıdır. Ancak amaca hizmet etmeyen kaynaklarla zaman kaybedilmemelidir. Bütün çalışmalarda sorular zamana bağlı çözülmelidir. Soru kökleri iyi okunmalı, soruda ne istendiği iyi anlaşılmalıdır. Bilgi sahibi olmadığımız sorular yanıtlanmamalıdır. Bazen dört yanlışı bulmak bir doğruyu bulmaktan daha kolaydır. Yanlış şıklar elenerek doğru cevaba ulaşılabilir. Testlere en iyi olunan dersin sorularıyla başlanmalıdır. Test çözerken cevap şıklarında kişisel görüşlerin değil sorunun yanıtını arandığı unutulmamalıdır. Bütün şıklar okunmada cevap işaretlenmemelidir. Yorulunca kısa molalar verilmelidir. En doğrusu bölümler arasında mola vermektir. Zaman belli aralıklarla kontrol edilmelidir. Teste kaydırma, kodlama hataları yapmamak için özen gösterilmelidir. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:17 pm | |
| Üniversiteye girişte uygulanan sınav sistemi, öğrencinin akademik yeteneğini ( soyut konuları öğrenme gücünü ) ve okul başarısını ( bilgisini ve çalışma disiplinini ) değerlendiren bir yapıdadır. Öğrencinin okul başarısı da okuduğu okuldaki öğrencilerin Öğrenci Seçme Sınavındaki puan ortalamaları ( akademik yetenek düzeyleri ) ile diploma notları düzeyleri birlikte dikkate alınarak değerlendirilmektedir. Bireyler yükseköğretime, bir alanda bilgi sahibi olma yanında ve belki daha da öncelikle bir meslek sahibi olmak için girmektedirler. Bu bakımdan, bir yükseköğretim programının seçilmesi aynı zamanda bir mesleğin seçilmesi anlamına gelmektedir. Meslek ise bir kimsenin, çalışma ömrü boyunca sürdüreceği faaliyetlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu yüzden, bir kimsenin mesleğini seçmekle, genel yaşam biçimi konusunda da bir seçim yapmış olduğunu söylemek hatalı olmaz. Çünkü meslek kişinin genellikle hayatını nasıl bir çevrede geçireceğini ve kimlerle etkileşimde bulunacağını belirleyen boyutlara da sahiptir. İnsanın hayatında böylesine önemli etkileri olan bir kararın iyice düşünülmeden verilmesi, hayal kırıklığına, mutsuzluğa ve başarısızlığa yol açabilmektedir. Yükseköğretim hem birey hem de devlet açısından pahalı bir yatırımdır. Ayrıca yükseköğretim kontenjanları kısıtlı olup programlara yerleşme, giriş sınavlarındaki başarıya bağlıdır. Bu yüzden hatalı bir karardan dönmek çok kere mümkün olmamaktadır. Bu nedenlerle bir gencin, girmek istediği yükseköğretim programlarını belirlemede çok dikkatli davranması gerekmektedir. Meslek, kişilerin belli bir eğitimle edindikleri ve hayatlarını kazanmak için sürdürdükleri düzenli ve kurallı faaliyetler bütünü olarak tanımlanabilir. Meslek etkinlikleri, birbirlerinden az çok farklı bireysel özellikler gerektirir ve yine bireylere az çok farklı doyumlar sağlar. Meslek seçimi, bir kimsenin, çeşitli meslekler arasından en iyi yapabileceğini düşündüğü faaliyetleri içeren ve kendisine en üst düzeyde doyum sağlayacağına inandığı birine yönelmesidir. Bu yönelme kararının doğru ve yerinde olması, kişinin ne istediğini ve neleri yapabileceğini çok iyi bilmesine bağlıdır. ÖSYM’ nin uyguladığı seçme sistemi adayların Tercih Bildirim Formunu doldururken, girmeyi en çok istediği programı en başa yazdıklarını varsaymaktadır. Kişinin girmeyi en çok arzu ettiği program ise onun zihinsel, bedensel ve duyuşsal özelliklerine ve ekonomik olanaklarına en çok uyan program olmalıdır. Daha önce de değinildiği gibi, bir kimse pek çok kişinin girmek istediği, popüler ve dolayısıyla taban puanı yüksek bir programa girip akademik yeteneğini kanıtlamayı en önemli hedef olarak benimser ve diğer özelliklerinin programa uygunluğunu dikkate almazsa programa girmeyi başarsa bile oradan mezun olmayı başaramayabilir. Çok zeki fakat zevkine, rahatına düşkün bir genç, zekası sayesinde sınavı kazanabilir ama çalışma alışkanlığına sahip olmadığı için, kendisi gibi seçkin öğrencilerin bulunduğu ve başarının gayrete, disiplinli çalışmaya bağlı olduğu bir öğretim ortamına ayak uydurmakta çok zorluk çekebilir. Daha düşük puanla girilebilen bir başka program bu gencin yapısına daha uygun olabilir. Ülkemizde mesleklerin toplumsal saygınlık düzeylerinin çok farklı oluşu gençlerin tercihlerini belirlemelerinde ve bunları sıralamalarında çok önemli rol oynamaktadır. Sırf yeteneği kanıtlamak için yüksek puanla öğrenci alan programları tercih etmek ve bunlardan ön sıralardaki birine girebilmek için sınavda doğru yanıtlanması gereken soruların hesabını yapmak yeterli değildir. Bu tür hedeflerine erişen nice öğrencinin, bir süre sonra, bulundukları durumdan hoşnut kalmadıkları, eğitimi yarım bırakarak ya da bitirdikten sonra yapılarına daha uygun alanlara geçtikleri gözlenmektedir. Sadece akademik konuları öğrenme gücünü kanıtlama ve meslek yolu ile saygınlık kazanma düşüncesi ile verilen kararlar hem kişinin mutsuz olmasına hem de aile ve ülke için ekonomik kayba yol açmaktadır. Bu nedenle gençlerin tercihlerini kesinleştirmeden önce kendilerini çok iyi dinlemeleri, kişiliklerinin başka yönlerini de dikkatle ve ayrıntılı olarak değerlendirmeye çalışmaları uygun olur. EĞER Eğer bir çocuk kınanarak yaşarsa Suçlamayı öğrenir. Eğer bir çocuk düşmanca davranışlar içinde yaşarsa Kavga etmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk alay edilerek yaşarsa Sıkılganlığı öğrenir. Eğer bir çocuk utanç içinde yaşarsa Suçluluk duymayı öğrenir. AMA; Eğer bir çocuk hoşgörüyle yaşarsa Sabırlı olmayı öğrenir. Eğer bir çocuk teşvik edilerek yaşarsa Güvenmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk değer verilerek yaşarsa Saygı duymayı öğrenir. Eğer bir çocuk eşitlik ortamında yaşarsa Adaleti öğrenir. Eğer bir çocuk güven duygusu içinde yaşarsa İnanmayı öğrenir. Eğer bir çocuk beğenilerek yaşarsa Kendisiyle barışık olmayı öğrenir. Eğer bir çocuk kabul ve dostluk içinde yaşarsa Dünyada sevgi aramayı öğrenir. Eğer bir çocuk düşmanlıklar içinde büyürse Saldırganlığı öğrenir. Eğer bir çocuk sevgi içinde büyürse Güvenmeyi öğrenir. Çocuk ailenin, aile de toplumun ürünüdür; Çocuk yaşadığını öğrenir. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:17 pm | |
| Sınavlara Hazırlıkta Ailelerin Dikkat Etmesi Gereken Hususlar Sınava hazırlık aşamasında gençlerin ilgili ve anlayışlı aile beklentileri daha da artmaktadır Sınav kaygısı yaşayan gençlerin kaygılarının sadece sınavla ilgili olduğunu düşünmek yanlış olur. Bu gençlerle ilgili yapılan araştırmalar göstermektedir ki kaygının temel sebebi gencin çevresi tarafından olumsuz olarak algılanma korkusudur. Yani bu süreç içindeki gençlerde başarısız olduğunda başta ailesine akabinde akraba, komşu, arkadaş gibi kişilere ne diyeceği, başarısız, tembel, beceriksiz, hatta kafası çalışmayan bir insan olarak değerlendirileceği düşüncesi yoğun olarak kaygı yaşamalarına ve sınavla ilgili öğrenme sürecinde olumsuz etkilenmelerine neden olmaktadır. Üniversite sınavlarına hazırlık aşamasında iyi konsantrasyon ve motivasyon başarının en önemli unsurlarıdır. Bu nedenle öğrenci kendini olumsuz etkileyecek duygu ve düşüncelerden uzaklaşmış olmak zorundadır. Bunu tek başına gerçekleştirmesini beklemek yanlış olur. Bu noktada aile, dershane ve okul öğrencinin yanında olmak zorundadır. Gencin, “başarısız olursam aileme ne derim? Tanıdıklarım benim hakkımda ne düşünür? Sonra onların yüzüne nasıl bakarım?” gibi sorulardan arındırılması gerekir. Bazı aile ve öğretmenler bu gibi düşüncelerin gençlerde sorumluk duygusunu geliştireceğini dolayısıyla öğrencinin derslerine daha çok çalışacağını zanneder. Fakat araştırmalar göstermiştir ki bu gibi düşünceler kaygı düzeyini daha fazla arttırmaktan ve öğrenmeyi olumsuz etkilemekten, dolayısıyla da sınavlarda başarısız olmaktan başka bir işe yaramaz. Hiçbir öğrenci sınavlara başarısız olmak için girmez, dolayısıyla başarısızlıktan ziyade öğrencinin başarılı olduğu noktaları vurgulamak ve onları yüreklendirmek zorundasınız. Sınava hazırlanan gence yardım konusunda aile bireylerinin en çok dikkat etmeleri gereken nokta ona her fırsatta değerli olduğunu hissettirmek ve sınavda başarılı olsa da, olmasa da bunun kendileri açısından değişmeyeceğini vurgulamaktır. Kaygının yüksek olmasının olumsuz etkileri olmakla beraber, kaygısızlığında öğrenmedeki olumsuz etkileri yadsınamaz. Bu sebeple dengeleri iyi yakalamak gerekir. “Devamlı çalış, hiç çalışmıyorsun, bu gidişle sen beceremezsin” demek ne kadar yanlışsa, “sen nasıl olsa yaparsın, boş ver bu kadar üzerinde durma” gibi söz ve davranışlarda o kadar yanlıştır. Ayrıca “Bence sen en iyi bölümlere layıksın, senin kazanamaman gibi bir ihtimal düşünemiyorum.” gibi sözlerde başta ona destek verir gibi gözükse de sonuçta kaygı düzeyini yükselttiği için zararlı olabilir. Sonuç olarak ailenin gence, doğru ve motive edici bir yaklaşım içinde olması gerekir. Onunla sürekli iletişim içinde olmalı sadece başarılı olduğunda değil her zaman yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Ona çalışabilmesi için gerekli maddi ve manevi olanakları sağlamalıyız. Onun yetenek ve kapasitelerini iyi değerlendirmeli ve beklentilerimizi bu özelliklere göre ayarlamalıyız. Dershane ve okulla devamlı işbirliği içinde olmalı, gerektiğinde yapılması gerekenler konusunda yardım almalıyız. Meslek seçimi konusunda kendi istek ve beklentilerimizde diretken olmaktan kaçınmalı, çocuğumuzun yetenek ve ilgileri konusunda ileriki yıllarda başarılı olabileceği mesleği seçmesinde destekleyici olmalıyız. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:18 pm | |
| Çocuklarımıza Nasıl Davranmalı ve Nelere Dikkat Etmeliyiz Birçok veli bu başlığı okuduğunda " çocuğuma nasıl davranacağımı kim bana öğretebilir?" şeklinde bir soru sorabilir. Buradaki amacın çocuklarımızın nelerden hoşlanmadığı ve kaygı düzeylerini nelerin yükselttiğini görebilmektir. Sınava hazırlık aşamasında bazı davranışlarınızı gözden geçirmeli, devamlı kullandığınız sözleri gerekirse farklılaştırmalısınız. Bu sebeple aşağıda maddelendirilmiş hususlara özellikle dikkat etmelisiniz. Çocuğunuzun söylediklerini duymak istemelisiniz. Çocuğunuzun duyguları sizinkinden ne kadar farklı olursa olsun onun duygularını kabul etmelisiniz. Sınav başarısını hayattaki tek amaç gibi göstererek çocuğunuzda isteksizlik ve tedirginlik yaratmalısınız. Çalışmasını sağlamak için tehdit edici ve suçlayıcı sözlerden kaçınmalısınız. Başkaları ile kıyaslamalısınız. Kabiliyetlerini fark edip teşvik etmelisiniz. Paniğe kapılarak çocuğunuzu telaşlandırmamalısınız. Çocuğunuzu rahatlatan bir tavır sergileyip sınavın sonucu ne olursa olsun hep onun yanında olduğunuzu hissettirmelisiniz. Onunla değişik konularda sohbet ederek iletişiminizi geliştirmelisiniz. Eski başarılarını hatırlatarak güven duygusunun gelişmesine yardımcı olmalısınız. Salt öğüt vermek yerine alternatifler sunmaya çalışmalı, çözüm yolları konusunda ona yardımda bulunmalısınız. Çevrenizde duyduğunuz ve klasik olarak seçilen mesleklerde diretmek yerine onun yeteneklerine uygun mutlu ve huzurlu olacağı mesleği seçmesine fırsat vermelisiniz. Onun çalışmalarını takip etmeli ama bunu onu telaşlandırmadan ve sıkmadan yapmalısınız. Bu dönemde gençler çabuk karar verir, çabuk karar değiştirirler, sabırlı olmalısınız. Sorunlarında yanında olmalı ama sorunlarını kendinin çözmesi için cesaretlendirmelisiniz. Dershane ile devamlı işbirliği için olmalı, gerektiğinde yardım almaktan çekinmemelisiniz Planlı ve programlı yaşamak konusunda örnek olmaya çalışmalısınız. Onların sınırlarını zorlamayıp, her öğrencinin bireysel farklılıklarının olduğunu unutmamalısınız. “Kazanamazsan hepimiz yıkılırız, yüzümüzü kara çıkartma, varımızı yoğumuzu verdik muhakkak kazanmalısın, bizleri mahcup etme” gibi sözlerden özellikle kaçınmalısınız. Öğrencilerin çalışmaya ihtiyaçlarının olduğu kadar dinlenmeye de ihtiyaçları vardır. Bu sebeple süre olarak çok çalışmanın değil verimli çalışmanın önemli olduğu bilmeli ve gereksiz baskı yapmamalısınız | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:18 pm | |
| Mesleki Gelişim sürecinde Ailenin Rolü MESLEKİ GELİŞİM BİR ETKİLEŞİM SÜRECİDİR. Mesleki gelişim bir etkileşim sürecidir. Bu süreç, bireyin kendi hakkında bildikleri ve düşündükleri, bireysel (yetenek, ilgi, kişilik, fiziksel) özellikler, ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı, ailenin ve çevrenin mesleki değerleri, gencin duygusal gelişimi, okul deneyimleri bu süreci etkileyen ve aynı zamanda belirleyen faktörlerdir. Genç; yukarıda sözü edilen faktörlerin özelliklerine göre belli güdüler, amaçlar, değerler, benlik algısı, tutum ve ilgiler geliştirir. Meslek seçimi döneminde, bir yanda gencin etkileşimler sonucu kazandığı özellikleri, yetenek ve becerileri; diğer yanda gencin veya ailenin beklentileri zaman zaman çelişkilere, kararsızlıklara, anlaşmazlıklara, yanlış veya önyargılı seçimlere ve hatta kaygıya neden olabilmektedir. Sağlıklı ve gerçekçi bir seçimin yapılabilmesi için ailenin ve gencin ortaklaşa bir çaba harcaması kaçınılmazdır | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:19 pm | |
| Sağlıklı Meslek Seçimini Olumsuz Yönde Etkileyen Faktörler Evlat şu mesleği seç gerisini düşünme ..! Her mesleğin revaçta olduğu bir dönem vardır. Bazı meslekler toplumdaki yanlış inanış gereği mezuniyetten hemen sonra rahat iş bulunacak mesleklermiş gibi algılanır. Bu algılama ilgili mesleklerin gelecek garantisi sunduğu, yüksek gelir sağladığı, saygınlık ve prestij kazandıracağı inancı ile ortaya çıkmaktadır. Mesleğin sadece bu boyutu düşünülerek yapılan bir seçim ne yazık ki üzücü sonuçlar doğurabilmekte, bireysel özelliklerin göz ardı edilmesine, mesleklerin yeterince tanınmamasına ya da mesleklere önyargıyla yaklaşılmasına neden olmaktadır. Hatta genç-aile arasında çıkan meslek seçimi ile ilgili anlaşmazlıkların temelinde de bu yatmaktadır. Evlat ben çok uğraştım mimar olamadım bari sen ol..! Geçmişte ulaşmak istediğimiz, gerçekleşmesini isteyip bir türlü beceremediğimiz ve ulaşamadığımız bazı ideallerimiz vardır. Çeşitli nedenlerle gerçekleşmeyen bu ideallerimiz bizim ideallerimiz olmaktan çıkmış, çocuklarımızın ideali olacağına dair yönlendirmeler başlamıştır. Okumayı çok istediği halde olanaksızlıklar nedeniyle yükseköğrenim göremeyen yetişkin, çocuğunun iyi bir fakülteyi kazanmasını ister. 'İyi bir fakülteyi kazanması' istenmekle kalmaz yine yetişkinin kafasındaki bir bölümün kazanılması da güçlü bir tercih olarak öne çıkar. Bu durum her iki taraf içinde sıkıntılara neden olur. Aslında bir anne-babanın, çocuğunun 'iyi bir üniversitenin (kendine göre) iyi bir bölümünü' kazanmasını istemesi en doğal hakkıdır. Anne-baba tüm bunları kuşkusuz iyi niyeti nedeniyle istemektedir. Ancak bu doğal hak ve iyi niyet çabaları, gencin isteklerini gözardı etme, ilgi ve yeteneklerini dikkate almama, tercihlerini zorlama anlayışı ile karıştırılmamalıdır. Komşunun çocuğu diş hekimliğini kazandı senin ondan neyin eksik..! Üniversiteye hazırlanan gençlerin en sıkıntılı duyguları kıyaslamalarda yaşadıklarını ifade edebiliriz. 'Başkasının çocuğu o bölümü kazandığı için', 'kardeşinin o üniversitede okuyor olması nedeniyle' vb. gerekçelerle meslek tercihlerinin belirlenmesi sağlıklı ve gerçekçi değildir. Bu, sınava girecek birey için çok önemli handikaplar oluşturur | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:20 pm | |
| Meslek Seçiminde Anne-Babaya Düşen Görev ve Sorumluluklar Çocuğunuzu tanımalısınız Çocuğunuzun ilgilerini, yeteneklerini, kişilik özelliklerini, isteklerini, yeterli ve yetersiz olduğu alanları tanımalısınız. Elde ettiğiniz verileri çocuğunuzla da paylaşarak çocuğunuzun kendini tanımasına yardımcı olmalısınız. Meslekleri önyargısız bir biçimde ele almalı ve tanımalı, çocuğunuzun da bu meslekleri aynı objektiflik içinde tanınmasını sağlamalısınız. Her mesleğin gerektirdiği kişilik özelliklerini, yeteneklerini, çalışma ortamı ve iş bulma olanaklarını, kazanç durumunu, mesleğin bugünkü durumunu ve geleceğini, öğrenim sırasında okutulacak derslerini araştırmalı ya da çocuğunuzu araştırması yönünde teşvik etmelisiniz. Çocuğunuzun özellikleri ile mesleklerin özelliklerini objektif olarak karşılaştırmalı ve uygunluğunu araştırmalısınız Çocuğunuzun özelliklerine uymayan meslekleri seçeneklerinizin arasından çıkarın, diğerlerini ' alternatif ' programlar olarak değerlendirin. Hem size düşen görev ve sorumluluklarınızı en iyi biçimde yerine getirebilmek hem de sağlıklı ve gerçekçi alternatifler oluşturabilmek için çocuğunuzun devam ettiği dershane veya okulun Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Uzmanlarından mutlaka yardım isteyin. En son kararı çocuğunuza bırakmalısınız Unutmayın! Seçilecek meslekle bir ömür boyu siz değil, çocuğunuz yaşayacaktır. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:20 pm | |
| Aile İçi Kurallar AİLE İÇİ KURALLARIN BELİRLENMESİ Aile içi kurallar, aile bireylerinin birbirleri ile iletişimini, sorumluluklarını, ailenin tertip ve düzenini kısacası aile içi etkileşimi belirleyen önemli bir konudur. Kurallarla ilgili aile içi çatışmaların nedenlerini araştırdığımızda; Koyduğunuz kurallar belirsiz ise, Kuralların uygulanmasında siz tutarsız davranıyorsanız, Koyduğunuz kurallar tek taraflı ise, Koyulan kuralların gerekçelerini belirtmiyorsanız, Kurallar uygulanabilir değilse, Kuralların ihlali durumunda ihlal eden kişi karşılaşacağı sonuçları önceden bilmiyorsa, Kural ihlalinde karşılaşılan sonuçlar adil değilse, kurallarla ilgili çatışmalar aile içi iletişim problemlerine, sürtüşmelere, düşmanlık ve öfke duygularına, aile fertlerinin kendi dünyasında tek başına yaşamayı (yalnızlığı) tercih etmelerine, yalan söylemeye, güvensizliğe, aile içi yakınlık ve dayanışma duygusunun azalmasına, kısacası mutsuzluklara neden olur. AİLE İÇİ KURALLARLA İLGİLİ ÇATIŞMA NEDENLERİ: Kuralların belirsizliği: Ailede uyulması gereken kuralların açık ve net bir şekilde açıklanmaması durumudur. Örneğin: ''Ev temiz ve düzenli olmalıdır.'' biçimindeki kural belirsiz bir kuraldır. Bu tertip ve düzenin sağlanması konusunda sorumlulukların paylaşımı belirtilmemiştir. Bu kuralın uygulanabilmesi için bu tertip ve düzeni sağlamada annenin görev ve sorumlulukları, çocukların yapması gerekenler, babanın üstleneceği rol tanımlanmalıdır. Bu belirsiz kuralı "herkes kendi odasının düzenli ve temiz olmasını, eşyalarının toplanmasını sağlamakla yükümlüdür." biçiminde açık ve net bir hale getirilebilir. Bir başka örnek, eve geliş saatleriyle ilgili olarak verilebilir. Belirsiz kural; "Herkes eve zamanında gelmelidir." Bu kuralın açık ve net bir biçimde ifade edilişi şu şekilde olabilir: "Herkes eve kış mevsiminde en geç 19.00, yaz mevsiminde en geç 20.30 da gelmelidir." Kısacası aile içi kurallar, ailenin anayasasıdır. Bu anayasada yer alan maddeler açık ve net bir biçimde ifade edilmelidir. Kuralların uygulanması ile ilgili tutarsızlıklar: Belirlenen kuralların bireyler tarafından farklı algılanması ve yorumlanması tutarsızlıklara neden olur. Bu, özellikle gençlerin neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda kararsızlık yaşamalarına ve dengesiz bir kişilik geliştirmelerine yol açar. Örneğin: Bir davranış anne tarafından kabul edilemezken baba tarafından kabul ediliyorsa, genç kendi içinde çatışmalar yaşayabilir. Hatta bir davranış bir gün anne ya da baba tarafından yorgun oldukları için kabul görmezken, bir başka gün aynı davranışın kabul görmesi de tutarsızlığa bir örnektir. Kuralların tek taraflı olması: Aile içi kuralların, sadece anne-baba ya da sadece çocuğa göre belirlenmesi kuralların kabul edilebilirliğini ve uygulanabilirliğini azaltır. Bu durumda, kuraldan hoşnut olmayan bireyler kendilerine haksızlık edildiğini ve önemsiz olduklarını düşünürler. Bireylerin benlik kavramları zedelenir; kızgınlık, öfke, değersiz olma, düşmanlık, saldırganlık, içe kapanma gibi sonuçlara yol açabilir. Kuralların uygulanabilirliğini artırmak, olumsuz sonuçları önleyebilmek kuralların aile içinde yaşayan tüm bireylerin bir araya gelerek birlikte belirlemeleri ile mümkündür. Her bireyin ihtiyacı, yaşadığı dönemin özellikleri, bireylerin farklılıkları dikkate alınmalıdır. Bu, aile içinde karşılıklı anlayış, sevgi ve saygı ilkesinin yaşama geçirilmesi ile daha da kolaylaşacaktır. Kuralların uygulanabilir olmaması: Aile içindeki bireylerin gereksinimleri, günün değişen yaşam koşulları dikkate alınmadan konan kurallar kalıplaşmış ve katılaşmış aile yapısının ortaya çıkmasına neden olur. Kalıplaşmış roller ve katı aile yapısında yetişen bireyler, kalıplaşmış benlik yapıları geliştireceklerinden yeni durumlara uyum sağlayabilme becerisini göstermekte güçlük çekeceklerdir. Örneğin: Çocuğun okul çıkışı ve yolda geçireceği süreler hesaplanıp saat kaçta evde olması gerektiğinin belirlenmesi, İstanbul'da yaşayan ve 16-17 yaşında bir genç ve ailesi için gerçekçi değildir. Çünkü İstanbul'un trafik sorunu, bir gencin arkadaş çevresine verdiği önem hiç dikkate alınmamıştır. Kuralların yasaklara, sorumlulukların zorunluluklara dönüştüğü zamanlarda kuralların uygulanma şansı azalır. Kuralların ihlali durumunda karşılaşacak sonuçların önceden bilinmemesi ve adil olmaması: Demokratik aile ortamında ortak görüş ve anlayış çerçevesinde belirlenen kuralların, ihlal edilmesi durumunda karşılaşılacak sonuçlar önceden belirlenir. Bu sonuçların (yaptırımların) adil olmasına özen gösterilir. Bu özen gösterilmediği, kuralların ihlal edildiği durumlarda kuralı ihlal edenle yaptırım uygulayacak kişiler kararsızlık yaşarlar. Dolayısıyla ani tepkiler, adil olmayan ceza ve yaptırımlar ortaya çıkar. Yine kuralların ihlali durumunda karşılaşılacak sonuçların önceden bilinmemesi kuralların ihlal edilme sıklığını arttırabilir. Kuralları ihlal eden kim olursa olsun (anne, baba, büyük çocuk, küçük çocuk, erkek çocuk, kız çocuk) aynı yaptırımlarla karşı karşıya kalmalıdır. Kısacası, yaşa ve cinsiyete göre ayrım yapılmamalıdır. Kuralların nedenlerinin bilinmemesi: Ailedeki kuralların nedenlerinin bilinmemesi de kurallara olan güveni, bağlılığı azaltacaktır. Her bir kural için yapılacak mantıklı gerekçe ve açıklamalar kuralların benimsenmesini kolaylaştıracaktır. Örneğin: ''Herkes kendi odasının düzen ve temizliğinden sorumludur.'' biçiminde konulan kuralın açıklaması ya da gerekçesi, "Hiç kimse kimsenin hizmetçisi değildir ve evin temiz olabilmesi için herkesin kendi odasını temiz tutmasıyla mümkün olacaktır" biçiminde ifade edilebilir. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:21 pm | |
| Motivasyon Sağlanmasında Ailenin Rolü Motivasyon, insanın istek ve ihtiyaçlarının farkına varması ve bunları gerçekleştirebilmesi için harekete geçmesidir. Motivasyonu olumlu ya da olumsuz etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlardan biride ailedir. Aile, farkında olarak ya da olmayarak, gencin motivasyon düzeyini etkiler. Bu etki olumlu yönde olabildiği gibi zaman zaman da olumsuz yönde olabilir. Tabii ki hiçbir anne baba, bu kadar önemli bir dönemde çocuğunun motivasyonunu olumsuz yönde etkilemek istemez. Ancak gencin iyiliği adına yapılan bazı davranışlar ya da söylenen bazı sözler onu olumsuz etkileyebilir; motivasyonunu düşürüp kaygı düzeyini yükseltebilir. Bu da gencin kaygılı, mutsuz ve verimsiz bir hazırlık süreci geçirmesine neden olur. Eminiz ki hiçbir anne baba çocuğuna böyle bir zarar vermek istemez. Tam tersine çocuğuna böylesine önemli bir dönemde olumlu destek olmak, motivasyonunun artmasına yardım etmek ister. Kısaca her anne baba çocuğunun başarısının artmasında kendi payına düşeni en iyi şekilde yerine getirmek ister. Motivasyonun sağlanmasında ailenin olumlu rol oynayabilmesinin ilk şartı, genci anlamaktır. Ne denli zor bir dönem yaşadığının farkında olmak ve bunu da gence yansıtmak gerekmektedir. Bunun olabilmesinin yolu da aile içinde "olumlu bir iletişim ortamı" kurulması mümkündür. Olumlu bir iletişim ortamının olduğu ailelerde, aile üyeleri zayıf ve güçlü yönleriyle birbirini tanır, olduğu gibi kabul eder, hiçbir koşula bağlı olmaksızın sever ve birbirine güvenir. Böyle bir ortamda yetişen genç, sevildiğini, kendisine güven duyulduğunu, anlaşıldığını bilir bu da ona güç verir. Aile gencin zorluklarını anlamalı ve bunu ona aktarmalıdır. "Hem okulu, hem dershaneyi birlikte götürmenin zor ve yorucu olduğunu biliyorum ve bu zor dönemde senin yanındayım, benden istediğin desteği vermeye hazırım." şeklinde bir ifade gencin aileye olan güvenini daha da pekiştirecektir. Anlaşıldığının farkına varan genç, yaşadığı zorlukları rahatça ailesiyle paylaşacak, sorumluluklarına da daha sıkı sarılacaktır. Sorumluluktan bahsetmişken hemen belirtmeliyiz ki üniversite sınavına hazırlanmak sadece gencin sorumluluğudur. Bu sorumluluk ne ailenin ne de özel öğretmenindir. Aile bu sorumluluğu gencin yerine üstlenmemelidir. Gencin eksik olduğu konuları, kapatması gereken açıkları, çalışmadığı dersleri saptamak, hangi derse ne kadar çalışacağını belirlemek ailenin görevi değil, gencin sorumluluğudur. Aile, bu sorumlulukları gencin yerine üstlendiğinde gencin motivasyonu da doğal olarak düşecektir. Bu nedenle aile, bu sorumlulukların gence ait olduğunu bilmelidir. Aileye düşen, sorumluluklarını üstlenen ve yerine getiren gence, istediği desteği sağlamaktır. (Uygun bir çalışma ortamı temin etmek, yaşadığı zorlukları aktardığında birlikte çözüm üretmeye çalışmak... gibi) Çocuğunun motivasyonunu artırmak isteyen aileler, çocuğunun yapamadıklarını değil yapabildiklerinin üzerinde durmalıdır ki takdir edildiğini desteklendiğini gören çocuk o davranışı daha sık göstersin. Örneğin hafta içinde bir kez oturup ders çalışan çocuğa "Oturup ders bile çalışamıyorsun, ne zaman otursan bir bahaneyle kalkıyorsun, bakalım sınavda ne yapacaksın?" gibi bir ifade kullanmak yerine "Geçen gün kendi başına oturup ders çalışabilmen çok hoşuma gitti, seninle gurur duydum. Belki ilk başta biraz zorlanırsın ama hiç moralini bozma, bunun da üstesinden gelebilirsin." şeklinde bir ifade kullanmak, gencin kendi başına çalışma davranışını sıklaştıracaktır. Sınavla ilgili olarak, gencin değerini sınavdaki başarısıyla eş tutmak, sonuçlarla ilgili olarak korkutmak, tehdit etmek, "Sen hele bir kazanma, o zaman görüşürüz." ya da "Kazanamazsan arkadaşlarının yüzüne nasıl bakarsın, aile dostlarımızın hepsine rezil oluruz." gibi ifadeler gencin motivasyonunu değil, kaygısını arttırır. Genç ailesinin ve başkalarının gözünde kendisinin değil, sınavdaki başarısının önemli olduğunu düşünür ve sınava gerçek dışı bir anlam yükler. Bu da kaygısını arttırır. Kaygı, öğrenmenin ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir. Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler için her sınav bir "Kriz" dir. Kendini ispatlaması gereken, değerli olduğunu herkesin görmesi gereken ve mutlaka kazanılması gereken bir savaş. Bu duygularla sınava hazırlanan genç her bir sınavı, hatta her bir çalışma testini, kazanılması gereken bir savaş olarak görecek, yapamadığı her bir soruyu kaybedilmiş bir savaş olarak yorumlayacaktır. Bu da mutsuzluk duygusunu ortaya çıkaracaktır. "Bir soruyu bile çözemiyorum, koskoca bir sınavı nasıl kazanırım" diye umutsuzluğa düşecek belki de çalışmayı bırakacaktır. Oysa sınav gencin gözünde krize değil "fırsata" dönüştürülebilmedir. Üniversite sınavının "amaç" değil, amaçlarına ulaşmasını kolaylaştıracak bir "araç" olduğu bilinmelidir. Gence, sınavın, amaçlarına ulaşabilmesi için bildiklerini, öğrendiklerini kullanabileceği, amaçlarına ulaşmasını kolaylaştıracak bir "fırsat" olduğu söylenmelidir. Gence düşen de bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmektir. Örneğin dershanedeki deneme sınavlarına "eksiklerin görülüp giderilmesi için fırsat sağladığı" biçiminde bir anlam yüklenmesi, krizi fırsata dönüştürebilecektir. Deneme sınavlarının sonuçlarını yorumlarken de " Bak, kaç tane yanlışın var, bu yanlışlarla nasıl sınav kazanacağını merak ediyorum." veya "Bak yine yanlış yapmışsın, nasıl kapanacak bu açıklar?" demek yerine "Doğru cevapların geçen sınava göre artmış, demek ki bir önceki sınavdaki açıklarını kapatmaya başlamışsın." şeklinde bir ifade kullanmak gencin motivasyonunu arttıracak derslere daha sıkı sarılmasını sağlayacaktır. Her zaman anne babalar genci tehdit etmeyebilir, bazen de genci olumlu etkilemek düşüncesiyle "Ben sana güveniyorum, sen en iyi bölümlere layıksın, senin kazanamaman gibi bir ihtimal düşünemiyorum bile." gibi ifadeler kullanırlar, bu da gence taşıyabileceğinden fazla yük yükler. Kendisinden ne kadar büyük beklentiler olduğunu gören genç gerçekçi olmayan hedefler belirler ve bu hedefe ulaşmak için tüm gücüyle çabalar. Ancak bir süre sonra, taşıyamayacağı kadar ağır olan bu yükün altında ezilmeye başlar. Yükün ağırlığını hissettikçe öğrenmesi ve öğrendiklerini kullanması zorlaşır, çok çalışmasına rağmen beklediği karşılığı alamaz. Gencin bunları yaşamaması için, aile gençten, verebileceğinden fazlasını beklememelidir. Hiç kuşkusuz, gençlerin yaşamlarının bu önemli dönemlerinde onlara en iyi şekilde destek olmak her anne babanın isteğidir. Ancak önemli olan, gence "doğru ve onun başarısını arttırabilecek şekilde" destek vermektir. Bunun için de sınavın asla bir dönüm noktası olmadığını ama yaşamdaki amaçlara ulaşmayı kolaylaştıracak bir fırsat olduğunu vurgulamalı ve onlara, sınavdan alacakları sonuca değil, kendilerine değer verdiğimiz mesajını iletebilmeliyiz. Onlara içtenlikle "Sen benim için her şeyden önemli ve değerlisin. Hayatındaki bu önemli dönemde, sana istediğin desteği vermeye hazırım. Senin kendi üzerine düşenleri en iyi şekilde yapacağını biliyorum, ben de üzerime düşenleri yapmaya hazırım." diyebilmeliyiz. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek Ptsi Nis. 14, 2008 3:21 pm | |
| Çocuğunuzla İyi Bir İletişim Kurabilmek İçin Eleştirmeyin. Ertelemeyin. Suçlamayın. Şikayet etmeyin. Çocuğunuzda güçlü bir istek uyandırın. Onu yüreklendirin. Çocuğunuza karşı iyi bir dinleyici olun. Onu kendinden bahsetmesi için cesaretlendirin. Onunla iyi bir iletişim başlatmak için ilgilendiği şeylerden bahsedin. Çocuğunuzun kendini önemli hissetmesini sağlayın ve bunu içtenlikle yapın. Onun fikrine saygı gösterin ve asla ‘’Sen anlamazsın’’ demeyin. Eğer hatalıysanız bunu hemen kabul edin. Konuşmaya dostça başlayın. Bırakın konuşmanın çoğunu çocuğunuz yapsın. Empati kurun, yani onun duygularını anlamaya çalışın. Çocuğunuzun düşünce ve isteklerine anlayışla yaklaşın. Konuşmaya içten bir iltifat ve övgüyle başlayın. Onun hatalarına üstü kapalı bir şekilde değinin. Doğrudan emir vermek yerine sorular sorun. Gerektiğinde gururunu kurtarmasına izin verin. Övgü ve takdirlerinizde içten ve cömert olun. Hatalarının kolay düzeltilebilir gibi görünmesini sağlayın. Her zaman onu sevdiğinizi ve değer verdiğinizi hissettirin | |
| | | | Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |