|
| Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:31 pm | |
| 1) Çalışma masası dışında değişik yerlerde çalışma alışkanlığı Tebdil-i mekanda ferahlık vardır deseler de inanma!Değişik yerlerde çalışmaya çalış!"Neden?"dersen;çalışma bir şartlanma gerektirir.Aynı zamanlarda, aynı mekanda ders çalışmak, çalışmaya daha kısa sürede adapte olmanı sağlar.O masaya sadece çalışmak için oturduğunu hissetmelisin
2) dağınık oda -> dağınık zihin Dağınıklık, insanın kendisini derbeder ve rahatsız hissetmesine neden olacağı için böyle bir ortamda çalışmaya çalışmak boşa zaman harcamaktır.Siz iyisi mi düzenli, dikkatinizi dağıtacak fazla obje olmayan sade bir odada, mümkünse boş bir duvara dönük çalışın.İlginizin sadece ve sadece çalıştığınız konuya yönelmesi ancak bu şekilde gerçekleşecektir.
3)Çalışma Köşesi Sıcacık bir oda, engin hayal denizlerine götürecek rengarenk posterlerle süslü duvarlar, kulaklarında walkmen, yumuşacık koltuk veya divan, sağında ve solunda yumuşacık minderler ve elinde ders notları varsa "ne mutlu sana" demeyeceğiz. Çünkü bu ortam ve şartlarda güzelce uyunur veya dinlenilir.Amacın ders çalışmak ise bunun için daha farklı bir ortama ihtiyacın var.
4)TV izleyerek ya da müzik dinleyerek çalışmak "Eli işte gözü oynaşta"çok güzel anlatır, iki işi birlikte yapmaya çalışanları.İlgi bölündükçe kalite kaybına uğrar.Ders çalışmaya konsantre olabilmek, onunla başbaşa olmayı gerektirir.Sadık bir sevgili olun ve ders zamanı dersten başka şeyi "görmesin gözünüz, duymasın kulağınız..."
5)Yatarak, uzanarak çalışmak Yan gelip yatarak ders çalışırsanız, başarı da sizin için yan gelip yatacaktır.Sizin istediğiniz sonuç bu ise, sorun yok.Ama değilse bir kez daha çalışma pozisyonunuzu gözden geçirmenizi öneririz.Not almak, altını çizmek gibi ders çalışmanın gereklerini yatarak da yapabiliyorsanız sorun yok.Ama siz siz olun, yine de yatağı sadece uyumak için kullanın.
6)Çalışırken birşeyler atıştırmak Ölçülerinizi ve formunuzu korumayı istediğinizi biliyoruz;öyleyse çalışmaya başlamadan tüm fiziksel ihtiyaçlarınızı gidermeli ve ders çalışırken kesinlikle atıştırmamalısınız.(çünkü insan birşeyler yerken yaptığı işteki konsantrasyonunu yitirdiği gibi oturduğu yerde kilo almak tehlikesi ile de karşı karşıya kalır.)Çok acıkmışsanız çalışmaya ara vermelisiniz.Böylece her şeyi zamanında yapma alışkanlığı kazanma fırsatını da yakalarsınız.
7)Önemsiz işlerle, verimli saatleri harcamak Verimli saatleri(günün en zinde, uyanık olduğunuz saatleri)ders çalışmaya ayırmak için zamanı mümkün olduğunca ekonomik kullanmalısın.Bunun için benzer işleri birleştirerek yapmayı ve 5-15 dakikalık küçük zaman dilimlerini değerlendirmeyi öğrenmelisin. Telefon görüşmelerini yaptıktan sonra, gazete okurken müzik dinleyebilir, kalan zamanda da odanın düzenini sağlayıp, masanı ders çalışmaya hazır hale getirebilir ve "tam zamanında" masa başına geçebilirsen.
8)Telefon ve arkadaşlara "hayır" diyememek Arkadaşlarının, senin ders çalışma programına sızmak gibi bir gaflete düşmeleri halinde onları uyarmlı, ancak boş zamanlarında onlara zaman ayırabileceğini kesin bir dille anlatmalısın.Yine de ısrarla davrananlar olursa çalışıren telefonu fişten çekebilirsin.Seni gerçekten seven arkadaşlarının seni bu kadar zorlayacağını da sanmıyoruz!!!
9) Çalışmayı sürekli erteleme alışkanlığı Çok iyi bildiğiniz gibi üniversite sınavlarını erteleme şansınız yok.Yaşamı ertelemek gibi bir şansınızda olduğunu sanmıyoruz.Öyleyse neyi erteliyorsunuz?Zaman akıp gidiyor;sürekli geri sayımdasınız.Aylar var derken bir de bakarsınız ki sadece cünler kalmış ve tren kaçmış…Bu hataya bilinçli hiçbir gencin düşeceğini sanmıyoruz fakat, yinede uyarıyoruz | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:32 pm | |
| Test Çözme Teknikleri
ÖSS test tekniğine dayalı sınavdır. Bu sınavda başarılı olmak test çözme becerisi kazanmayı gerektirir. Çünkü bu sınava müracaat eden aday sayısı her yıl artmakta kontenjanlarda sınırlı kalmaktadır
Yani kazanmak her yıl bir önceki yıla göre daha da güçleşmektedir. Bu güçlüğün üstesinden gelmek için adayın sınav süresince yaptığı netlerin yüksek olması gerekir. Test tekniğine dayalı sınavlarda başarısızlığın nedeni genellikle bilgi eksikliğinden değil, sorulara yaklaşım tarzından veya soru sitiline aşina olmamaktan kaynaklanır. Test tecrübesi sınav sonucunu etkileyen en önemli etkenlerdendir. Test çözme tekniğini iyi bilmek istenen sonucun alınmasını büyük oranda sağlayacaktır. Sınavdan önce çözülen yüzlerce hatta binlerce sorunun oluşturduğu bilgi birikimi adayın sınavda başarılı olmasını sağlar. Çünkü çözülen her soru gerçek sınav öncesi adaya tecrübe kazandıracaktır. Aday bu bilgi birikimiyle sorulara nasıl yaklaşacağını ve soruları nasıl çözeceğini, hangi yolları kullanacağını, ne kadar süre ayıracağını ve nelere dikkat edeceğini öğrenir. ÖSS sorularının özellikle yoruma dayalı olması yani bilgiden ziyade öğrencinin bilgi birikimini kullanmayı ölçen nitelikte olması tecrübeli olmayı ön plana çıkarmaktadır. Tecrübe ise çözülen soru miktarıyla ölçülür. ÖSS’de başarılı olmayı hedeflenen adayın test çözerken “bir sorudan ne çıkar canım” diyerek o soruyu yok sayması en büyük hatadır. Çözülen her bir soru tipi aday için bir avantajdır. Sınava hazırlanan adayın çözemediği her sorunun doğru cevabını öğrenmesi gerekir.
18 Adımda Test Çözme Becerisi: 1.Bir konuyla ilgili soruları çözmeden önce o konuyu iyi öğrenmelisiniz. Soru çözerek de öğrenip öğrenmediğinizi kontrol etmiş olursunuz. 2.Amaç ÖSS’de başarılı olmak ise ÖSS niteliğine uygun sorular çözmelisiniz. 3.Soruları kendinize zaman tanıyarak çözün. Çünkü gerçek sınav sadece bilginizi değil bilgi kullanma hızınızı da ölçmektedir. Bu yüzden 180 soru için 180 dakika süre tanınmaktadır. 4.Her sorunun size sınavda sorulabileceğini düşünerek yanıtlamaya çalışın. Çözemediğiniz veya yanlış çözdüğünüz sorunun mutlaka doğru çözümünü öğrenin. 5.Soruyu çok fazla okuyarak zihninizi karıştırmayın. 6.Soruyu çözmenizi sağlayacak soru metninde yer alan önemli kelimelerin altını çizin. 7.Her gün belirli miktarda soru çözmeye çalışın. Soru çözmek sizde bir alışkanlık olsun. 8.Soru kökünü ve soru paragrafını anlamadan şıkları okumaya başlamayın. Önce size verilenleri ve sizden istenenleri iyi belirleyin. Bu sizin cevabı daha kısa sürede ve daha doğru bir şekilde bulmanızı sağlayacaktır. 9.Bütün şıkları okumadan doğru olduğuna inandığınız şıkkı işaretlemeyin. Çünkü bazı sorular sizden en doğru cevabı bulmanızı ister. 10.İki cevap da birbirine benziyorsa, cevap, büyük ihtimalle ikisi de değildir. İki şık birbirinin zıttaysa, bunlardan biri doğrudur. 11.Yanlış olduğuna kesin emin olmadıkça, ilk tahminde bulunduğunuz cevabınızı değiştirmeyin. 12.Doğru çözdüğünüzden emin olmadığınız soru ve sorular varsa o soruya hemen değil de birkaç tane soru çözdükten sonra bakın. 13.Yanlış çözdüğünüz sorulardan ötürü ümidinizi kaybedip karamsarlığa düşmeyin. Çünkü her yanlış çözdüğünüz soru şayet doğru çözümünü öğrenirseniz sizin için bir kazançtır. 14.Çözemediğiniz soruları düşünerek stres yapmayın. Her öğrencinin çözemeyeceği sorular mutlaka çıkar. 15.Uzun paragraftan oluşan soruları “uzun soru zordur” yargısında bulunarak o soruyu okumadan geçmeyin. Paragraf sorularının en önemli özelliği cevabının paragrafın içinde gizli olmasıdır. 16.Paragraf sorularında önce soru kökünü okursanız paragrafı daha kolay ve kısa sürede anlarsınız. Bu ise soruyu daha çabuk çözeceğiniz anlamına gelir. 17.Doğru cevaba daha kısa sürede ulaşmak istiyorsanız yanlış olduğuna inandığınız şıkları hemen eleyin. Kalan şıklar üzerine düşünün. 18.Sayısal sorularda işlemleri mutlaka kaleminizi kullanarak yapın | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:32 pm | |
| Öğrencilerin yaşadığı en temel sorunlardan birisi de çalışılacak konu üzerinde dikkati uzun süre koruyamama, bir başka ifadeyle konsantrasyonu sağlayamamadır. Acaba konsantrasyonun bozulma biçimleri nelerdir, konsantrasyon eşiği nedir, konsantrasyonu uzun süre nasıl koruyabiliriz? İnsan zihni, genelde bir anda çok şey düşünmekten hoşlanır. O nedenle hayalden hayale geçmek beyin açısından lezzetli bir iştir. Beyin her an bir şeyi düşünmekten, onun üzerinde yoğunlaşmaktan daha çok, bir anda çok şeyi düşünmeyi ister. Dikkatimizin yoğun olduğu zamanlar, dikkatimizin dağınık olduğu zamanlara göre oldukça azdır. İnsan beyninin iki türlü kayıt mekanizması vardır. Bunlardan birisi bilinç düzeyinde kayıt, diğeri ise bilinçaltı kaydıdır. Bilinçaltı, insan hayatındaki her türlü ayrıntının kaydedildiği bir alandır. Her insanın biyografisi, bilinçaltında mevcuttur. Kişi bir konuyu öğrenirken konsantrasyon düşüklüğü varsa o anda bilinç düzeyinde kayıt yapmıyor demektir. O bilgi tamamen boşa mı gidiyor? Tabi ki hayır. O anda bu bilgilerin kaydedildiği bölüm bilinçaltı. Ancak bilinçaltındaki bu bilgileri, bilinç düzeyine çıkarmak kolay bir iş değildir. O halde yapılması gereken şey nedir? Yapılması gereken şey, bilgileri bilinç düzeyinde beyne kaydetmektir. Bir bilgiyi bilinç düzeyinde beyne kaydedebilmenin temel koşulu da konsantrasyonu sağlamak veya konsantrasyon süresini uzatabilmektir. Acaba konsantrasyonun bozulma nedenleri nelerdir? Bir başka ifadeyle ders çalışırken konudan zihnin uzaklaşmasının nedenleri nelerdir? Buna biz kopma nedenleri de diyoruz. Kopma çeşitlerini 4 ana başlık halinde toplayabiliriz. Bunlar: Görsel kopma, sözel kopma, kinestetik kopma ve formüler kopmadır. Görsel kopmada, kişi bir konuyu okurken bir anda o konunun kahramanı haline gelir. Kafasında bir senaryo oluşturur ve o senaryonun baş rol oyuncusu da kendi olur. Okuduğu konuyu unutup kendi hayallerine dalar. Nasıl mı? Diyelim ki tarih dersi çalışırken İstanbul'un fethini okuyorsunuz. Fatih'in gemileri karadan yürütüşünü, Ulubatlı'nın burçlara sancağı dikişini okurken hayali olarak kendinizi oşahısların yerlerine koymaya başlarsınız. Bu noktada artık dikkat dağılmıştır. Çünkü kontrol, bilinç düzeyinden çıkmış, hayal dünyasının eline geçmiştir. Konsantrasyonunuz bozulduğu, bir başka deyişle konudan koptuğunuz için gözünüz konu üzerinde ilerlese dahi konuyu algılama şansınız olmayacaktır. Aradan belli bir süre geçtikten sonra konudan kopmuş olduğunuzun farkına varacaksınız, ancak yeniden konuya döndüğünüzde sizin için bayağı bir zaman kaybı söz konusu olacak. Görsel kopma özellikle bilgileri görsel yolla elde eden kişilerde gözlenmektedir. Bu tür öğrenmeye yatkın olan insanların görsel malzemeyle desteklenmiş anlatımdan daha fazla verim elde ettikleri görülmüştür. Görsel öğrenme yeteneği daha fazla olanlar genelde seri konuşurlar, kelimeleri tam ve düzgün telaffuz edemezler. M. Ali Bırand gib | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:33 pm | |
| ORTALAMA YÜKSELTME SINAVLARI Okulların kapanmasından hemen sonra yani okulların kapanmasının ardından yapılacak olan "ortalama yükseltme sınavları" ile ilgili bilmemiz gereken bazı hususlar şunlardır: 1- Bu sınavlara girmeden önce veli, sınıf öğretmeni ve öğrenci hangi derslerden sınavlara gireceğine birlikte karar vermeli ve girmeyi düşündüğü derslerin isimlerini bildiren dilekçeyi okul idaresine mutlaka vermelidir. 2- Bu sınavlarda çok sayıda öğrenci "ortalama yükseltme sınavları" tarihleri ile "sorumluluk sınavları"nın tarihlerini karıştırmaktadır. Bu tür bir hata, telafisi imkânsız sonuçlara sebep olmaktadır. 3- Önce "ortalama yükseltme sınavları" yapılır. Lise 2 ve 3. sınıf öğrencileri sene içinde başarısız oldukları sorumlu derslerden ortalama yükseltme sınavlarında da başarısız olurlarsa sorumluluk sınavlarına girerler. 4- Türk dili ve edebiyatı dersinden bir üst sınıfta başarılı olsa dahi sorumluluğu kalkmaz. Diğer bir deyişle bu dersin sınavında başarılı olmak şarttır. 5- Sınavlara çok önceden hazırlanmak başarı için şarttır. Karneyi aldıktan sonra duruma göre çalışmayı düşünenler yaşayacakları moral bozukluğunu üzerlerinden atamadan bu sınava girmek zorunda kalacakları için başarmaları daha da zorlaşmaktadır. 6- Öğrencilerin sınava girecekleri dersleri seçerken ortalamasını arttırmayı umdukları ve ağırlık ortalaması fazla olan derslere öncelik vermelerinde büyük fayda vardır. 7- Ortalama yükseltme sınavlarına sadece zayıf derslerden girilmez. İstenirse iyi olan derslerden de girilebilir. 8- Alan ortalaması tutmayanlar da bu sınavlara girmek zorundadır. 9- Sınavlarda alınan notların sınıf geçmeye ne şekilde etki edeceği aşağıya çıkarılmıştır. Bu tabloyu mutlaka gözden geçiriniz. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:34 pm | |
| SINIF GEÇME İLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
1- Bütün dersleri 2 ve daha yukarı olan öğrenci doğrudan sınıf geçer; ama 9. sınıf öğrencileri alana kaynaklık eden derslerin ortalaması 3.00'ten azsa ortalamalarını yükseltmek için "ortalama yükseltme sınavları"na girerler.
2- Bir veya birden fazla zayıfı olan 9. sınıf öğrencisi Türk dili ve edebiyatı dersi zayıf değilse yıl sonu ortalaması 2.50 ve daha yukarı ise sınıfını doğrudan geçer.
3- Türk dili ve edebiyatı dersi zayıf olan öğrenci yıl sonu ortalaması ne olursa olsun -yani 2.50'den fazla bile olsa- bu dersten "ortalama yükseltme sınavları"na girmek zorundadır. Bu sınavda başarısız olması halinde bütün dersleri iyi olsa dahi sınıfta kalır.
4- İkinci dönem notu 2'den az olan öğrenci o dersten kalır; yalnız yıl sonu ağırlık ortalaması 2.50 ve daha fazla olursa o dersten -Türk dili ve edebiyatı dersi hariç- başarılı sayılır. Birinci dönem 2, ikinci dönem 1 ise yıl sonu ortalaması 2 olur ve bu nota göre ağırlık ortalaması yeniden hesaplanır.
5- Ortalama yükseltme sınavlarına en fazla 3 dersten girilir. İsteyen 1-2 dersten girebilir.
6- Ortalama yükseltme sınavları sonuçları ile yıl sonu notlarının aritmetik ortalaması alınır ve yıl sonu ağırlık ortalaması yeniden hesaplanır. Zayıfı çok olan "ortalama yükseltme sınavları"nda geçer not alsa dahi ağırlık ortalaması 2.50'den az olursa sınıfta kalır.
7- Yıl sonu notu 2 olan öğrenci, girdiği dersten "ortalama yükseltme sınavları"nda 0 (sıfır) alsa dahi o dersten geçmiş sayılır; ancak yıl sonu ağırlık ortalaması düşer. Tersine yıl sonu notu 0 (sıfır) olan "ortalama yükseltme sınavları"nda 1 alsa dahi kârlı çıkar; çünkü yıl sonu ağırlık ortalaması yükselir.
8- Ortalama yükseltme sınavlarında seçilecek 3 dersin seçimi son derece önemlidir. Türk dili ve dersi zayıf olan bu dersi mutlaka seçmelidir. Haftalık ders saatinin getireceği ağırlık ortalamalarının işinize yarayıp yaramadığı çok iyi hesaplanmalıdır.
9- Sınıf geçme notunuzun hesaplanmasıyla ilgili programa mutlaka göz atınız. Notlarınızı yazdıktan sonra kaydederek bilgisayarınıza yükleyin ve daha sonra bol bol oynamalar yaparak hangi derslerden "ortalama yükseltme sınavları"na gireceğinize karar veriniz. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:34 pm | |
| ögrenmeyi Kolaylastiran 24 Kural 1. Planlarınızı Paylaşın: Düzenli olarak yaptığınız aile toplantılarında, çocuğunuza model rolünde bir ebeveyn olarak kendi planlarınızdan bahsedin. Planlı olunduğu aktiviteler planlaması için yardımcı olun ve ders çalışma programının aralarına aile toplantıları koyun. 2. Kitap Okuma Saatlerinin Kaydını Tutun: Yatay eksende haftanın günlerinin yazılı olduğu bur grafik tutarak çocuğumuzu okuma konusunda motive edebilirsiniz. Çocuğunuzun en sevdiği kitaptan her akşam kaç sayfa okuyacağı konusunda hedef belirlenmesini sağlayın ve grafiği nasıl işaretlemesinin gerektiğini öğretin. Bu şekilde her gün okuduğu sayfa sayısının arttığın göreceksiniz ve daha da önemlisi çocuğunuza bu ilerlemesinden dolayı övdüğünüz zaman yüzündeki ışıltıyı sizde fark edeceksiniz. 3. Problemlerine Yardımcı Olun (Sorunlarıyla İlgilenin): Çocuğunuzun okulda sürekli tekrar eden bir problemi olduğunda, çocuğunuzun öğretmeniyle konuşun ve problemi çözmek için planlar yapın. Buna rağmen sorun hâlâ devam ediyorsa, çözülmemişse ilerlemesine engel olan belirli bir öğrenme problemi olup olmadığını anlamak için bir test uygulayın. 4. Dinlenme Metodlarını Öğretin: Eğer çocuğunuz sınav olurken panikliyorsa, ona küçük bir dinlenme, rahatlama tekniği öğretin. Önce, karnından yavaş ve rahat nefes almasını söyleyin. Daha sonra, nefesini verirken fısıltıyla D-İ-N-L-E-N demesini söyleyin. Çocuğunuza gerginliği ve vesveseleri arttığında bu yeni metodu uygulaması için cesaretlendirin. Bunu aynı zamanda siz de uygulayabilirsiniz. 5. Sınavlarda Kendime Güvenmesi Gerektiğinin Tahşidatını Yapın: Bazı çocuklar herhangi bir sınava tam olarak hazır olduklarını hissetmek için aşırı çalışma ihtiyacı duyarlar. Eğer sizin çocuğunuzda bu kategorideki çocuklardan biriyse, sınav gününden günlerce önce tekrar etmesini sağlayan, makul bir ders planı hazırlamasına yardımcı olun. Çocuğunuzun kendine güvenini kuvvetlendirecek uygulama sınavlarına girmesini sağlayın. 6. "Araştır, Sor, Oku, Anlat, Tekrar et" Metodunu Çalışma Aracı Olarak Kullanın: Sayısal sözel veya herhangi bir ders ile alakalı bir konuya çalışmaya başlamadan önce, çocuğunuza önce o konunun genel olarak ne hakkında olduğunu anlaması için araştırması gerektiğini, daha sonra konudaki başlıklar hakkında kendi kendine sorular üretmesi gerektiğini, bir sonraki aşmada bu sorunlara verilen cevapları okumasını, daha sonra verilen bu cevapları kendi kendine anlatmasını ve en son olarak da bütün öğrendiklerini tekrar etmesi gerektiğini öğretin veya sağlayın. 7. Televizyon İzleme Vaktini Sınırlayın: Çocuğunuzun her hafta kaç saatini TV önünde geçireceğine karar verin. TV rehberinden, programları ve showları çocuğunuzun önceden seçmesini sağlayın. Uygun zamanlarda tekrar izletmek için özel programlar kaydedin. 8. Aile Olarak Yılda TV'den Uzak Kalmayı Planlayınız: Yılda bir hafta TV izlemeyin. Bu süre daha zevkli işlerin yapılmasına ve yeni şeylerin öğrenilmesine vesile olabilir. 9. Çocuğunuzla Beraber TV İzleyin: Programın içeriğini çocuğunuza açıklayın. Çocukların gerçek ve hayali ayırt etmelerine yardımcı olun. Reklamları tartışın ki çocuğunuz bilinçli bir tüketici olabilsin. 10. Beraber Okuyun: Bütün ailenin aynı anda katılabileceği bir okuma saati ayarlayın. Çocuklar, anne-babalarını okurken görmeye ihtiyaç duyarlar. "Söylediğimi yap", ifadesinin "Yaptığımı yap" kadar etkili olmadığını unutmayın. Okuma kelime dağarcını arttıracaktır ve sohbetleri zevkli hale getirecektir. 11. Öğretici Oyunlar Oynayın: Bekleme zamanlarında ve diğer boş vakitlerde, çocuğunuzun düşünmesini harekete geçirmek için aklınızda bir oyun hazır olsun. Twenty Question (20 soru), Categories (sınıflar) ve I Spy (casusluk yaparım) sınıflandırma becerilerini ve yöntemini öğretir. En erken yaşlardan başlayarak, çocuğunuzun aletlerin çalışma şeklini, kavramları ve çevresindeki nesnelerin özelliklerini anlamasının nasıl geliştiğini gözlemleyin. 12. Mantıklı Hedefler Belirleyin: Bir çocuk için C'den A'ya derece atlamak imkansız gibi görünür. Her seferinde çocuğunuzun her gece çalışması için destekleyin ve gösterdiği çaba için her gün onu tebrik edin. Gelişmeyi göreceksiniz. 13. Soruları Cevaplayın: Öğrenme, saat 3'te bitmez. Soruları öğrenme deneyimine çevirin. Eğer çocuğunuzun sorunlarının cevabını bilmiyorsanız bir kaynak kitaba baş vurun. Bir gezi planladığınızda önce biraz ev ödevi yapın. Beraber gideceğiniz yerin tarihini araştırın. Görülmeye değer yerlerin listesini yapın ve bu yerin neden önemli olduğunu bulun. 14. Matematiği Gerçekçi Yapın: Çocuğunuz, gerçek yaşam durumları yansıtan kelime problemine sahip olduğunda, gerçek araçları kullanın. Oturma odanızı adımla ölçün. Belli bir hızla gidilirse, büyükannenin odasına gitmenin ne kadar süreceğini hesaplayın. Matematiği gerçek hayatta ilişkilendirmek, çocuğunuzun öğrenme için ilkeleri ve sebepleri anlamasını kolaylaştırır. 15. İyi Bir Dinleyici Olun: Çocuğunuzun, size her gün okumasını sağlayın. Onu sadece yanlış okuduğu kelimeleri düzeltmek için dinlemeyin. Biriyle bağlantılı kavramlar hakkında o durumda karakterlerin başka neler yapmış olabileceği hakkında, daha sonra ne olabileceği hakkında konuşun. Çocuğunuzun, benzer temalarda okumuş olduğu hikayeleri hatırlamasını ve onları karşılaştırmasını sağlayın. 16. Birlikte Sesli Okuyun: Çocuğunuz okumaya başladıktan sonra ona kitap okumayı sürdürün. Şiir ve klasiklere de yer verin ve çocuğunuza okutturun. Sizin çocuğunuza okuduğunuz kitapların çoğu daha sonraları en sevilen ve tekrar tekrar okunan kitaplar arasında yer alır. 17. Okul İşlerinde İstekli Olun: Çocuğunun gittiği okulun faaliyetlerini destekleyen velilerden olun. Özel durumlarda okulda bulunacak telefon konuşmalarında bulunarak okula yardımcı olun. Çocuklar anne ve babalarını okulda görmekten çok hoşlanır. Ayrıca okulun sizin yardımınıza ihtiyacı var. 18. Öğretmenlerle Konuşun: Çocuğunuzun öğretmeniyle görüşmek için bir sorun çıkmasını beklemeyin. Diyalogu ilk günlerden başlatın ve devam ettirin. Okulun ve öğretmenlerin yaptığını takdir etmek, bunu onlara hissettirmek çok önemlidir. Ufak bir teşekkür pek çok yol aldırır. Öğretmenlerin de olumlu tepkilere ihtiyacı vardır. 19. Konuşmayı Genişletin: Küçük çocuklar konuşmaya başladığı zaman onlara baş sallayarak yada tek kelimelik cevap vermeyin. Çocuğunuzun kelime dağarcığını genişletin ve onları düşünmeye sevk edecek cevaplar verin. Sonraları, çocuğunuzun uzun cümleler kurmasına ve düşüncelerini detaylarıyla açıklamasına yardımcı olun. 20. Çok Pratik Yaptırın: Mükemmellik amaç değildir. Büyüklerle kurulan en küçük bir diyalog, oyunlarda rol alma gibi faaliyetlere çocuğunuzun pratik yapmasını sağlayacaktır. 21. Her gün Matematikle Uğraşın: Çatalları saydırarak, kurabiyeleri toplatarak, malzemelerin ölçülerini verdirerek, termostatı ayarlayarak vb. çocuğunuza matematiğin önemini sezdirin. 22. Okul Takip Çizelgesi Tutun: Çocuğunuzun her yıl çalışmasını gösteren bir çizelge belirleyin ve böylece onun neleri öğretmekte olduğunu anlayabilirsiniz. Bu şekilde sık sık tekrarladığı hataları ya da dikkatsizlikleri saptayarak gerektiği zaman bu çizelgenin size yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz. 23. Okul Çalışmalarını Sağlayın: Çocuğunuz okulda olamadığında ev ödevlerini gözardı etmeyin. Çocuğunuzun ödevlerini düzenlemesinin önemli bir yeri vardır. Bu çocuğunuzun çalışmalarını saklı tutmasına ve hergün sınıfta olanların önemli olduğunun sizin tarafınızdan bilinmesine yardımcı olacaktır. 24. Ev Ödevi Planı Yapın: Çocuğunuza ödevlerini yapması için iyi bir ışık ve aydınlatma sağlayın. Düzenli bir zaman ayarlayın. Çocuğunuzun yaptığı ödevleri zamanında ve doğru biçimde övün. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:35 pm | |
| | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:35 pm | |
| | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:35 pm | |
| | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:36 pm | |
| Çalışma Planları Hazırlama
Çalışma Planı: Herhangi bir proje veya çalışmada belirlenen hedeflere ulaşmak için yapılacak çalışmaları detaylı bir biçimde planlamaya yarayan listedir. Çalışma Planı'nın Faydaları * Bütün üyeler uygulama planındaki beklentileri paylaşır ve planlanan hedeflere ulaşmak için yapılacak çalışmalara katılırlar, * Hem çalışma grubundaki bütün üyeler hem de grup dışındakiler, projenin istenilen biçimde gerçekleştirilmesi için kendilerine düşen görevin önemini görebilirler, * Yapılması düşünülen çalışmalarda bazı noktaların dikkatden kaçması bazılarının da gereksiz yere tekrarlanması riski azalır, * Hem çalışma grubundaki bütün üyeler hem de grup dışındakiler, planlanan hedeflere ulaşmada kendilerine düşen sorumluluğun bilincine varırlar, * Yapılacak çalışmaların detaylı bir şekilde belirlenmesi ve bunların kimler tarafından gerçekleştirileceğinin ortaya konması fikirlerin gerçekleştirilebilmesi olasılığını artırır. Çalışma Planı, Nasıl Hazırlanır? * Çalışma Planı Formu üzerinde, detaylandırılacak proje çalışmaları belirlenir, * Yapılacak çalışmaların başarıya ulaşması için tamamlanması gerekli çalışma basamakları listelenir, * Her basamak için çalışmanın başlama tarihi, hedeflenen bitiş tarihi, kullanılacak kaynaklar ve sorumlu kişi/kişiler listelenir. * Planlanan çalışmadan beklenen yararlar belirlenir, * Her basamaktaki çalışma bitirildiğinde yapılan çalışmanın tamamlanma tarihi kaydedilir, * Eğer ek basamaklar belirlenir ise bunlar da çalışma planına eklenir. Çalışma Planı, Ne Zaman Kullanılır? * Yenilikçi fikirlerin ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için çalışma takvimini belirlemede, * Çözüm belirlenip nasıl bir süreç içinde çözüme gidileceği ortaya konmuş olan problemlerin çözümündeki bütün aşamalar üzerinde çalışmada. * Planlanmış bir şekilde gelen çalışmaların detaylarını belirlemede, * Akademik destek için planların anahatlarını ortaya koymada. Çalışma Planı Hazırlamada Dikkate Alınacak Konular Çalışma Gurupları tarafından uygulanacak çalışmaların amaca uygun olarak planlanabılmesi için bu basamakta çeşitli etmenlerin dikkate alınması gereklidir. Bilinmelidir ki; en mükemmel plan bile uygulamaya geçirilemez ise bir değer taşımaz. O halde; Çalışma Planı hazırlanırken bunların uygulanabilirliklerinin de dikkate alınması gereklidir. Bunun için: * Her Çalışma Planı'nın, hedeflenen amaca en kısa yoldan, en az zaman, işgücü ve maliyet ile ulaşatırabilecek şekilde hazırlanması ile planın uygulanabilirliği artacaktır. Yapılan planda, hedef alınan amacın açık ve net olması, herkes tarafından paylaşılan bir özellik taşıması, izlenecek stratejilerin önceden belirlenmesi, kullanılacak kaynakların hazırlanması ve uygulamadan sorumlu kişilerin görevlendirilmelerinin yapılması planın uygulamadaki başarısını artırır. Her bir çalışma alanı için ayrı ayrı çalışma planı hazırlanacaktır. Bu nedenle çalışma planlarının sayısı bir çalışma grubundan diğerine değişebilir. Ayrıca, grubun planladığı çalışmaların uygulanmasında her ne kadar sorumlu kişi veya kişiler önceden belirlenecek olsa da, bütün çalışmalar işbirliği içerisinde yürütüleceği için herkes çalışmanın başarısından sorumludur. OGYE bütün çalışma gruplarına destek hizmeti verecektir ve okul yönetimi ile çalışma grupları arasında gerekli koordinasyonu sağlayacaktır. * Etkin çalışma planlarının hazırlanmasında öngörülen bir başka konu da, planlama aşamasında okulun fiziki kaynaklarının ve insan gücü kaynaklarının önceden dikkate alınmasıdır. Her çalışma planında mutlaka kullanılacak parasal kaynakların, zamanın ve hatta gerekli ekipmanların önceden belirlenmesidir. Yapılması planlanan çalışmanın kimin sorumluluğunda yürütüleceğinin önceden belirlenmesi ile uygulamadaki karışıklıklar ortadan kalkar ve çalışma planlanan zamanda sonuçlanır. Bu inceliklerin dikkate alınması ile planın uygulamadaki başarısı artacaktır. * Çalışma planları hazırlanırken dikkate alınması gerekli diğer bir konu da hedeflerin belirlenmesidir. En ideal hedefler bile ulaşılamadığında önemini kaybeder. O halde; küçük de olsa ulaşılabilecek gerçekçi hedeflerin ortaya konması ve bunlara ulaşma yollarının önceden düşünülmesi yararlı olacaktır. Hedeflerin belirlenmesinde daima okulun kaynakları ve öğrencilerin gelişen ihtiyaçları gözönüne alınmalıdır. Bununla birlikte, uzun vadede ileri hedeflerin de ortaya konması okula bir vizyon kazandıracağı ve okuldan beklentileri arttırarak okulun sürekli gelişimini sağlayacağı için göz ardı edilmemelidir. * Okul Gelişim Sürecinin VIII. ve X. Basamakları, uygulanan planların değerlendirilmesinin yapılacağı basamaklardır. Bu basamaklarda, planlanan ve uygulaması yapılan çalışmaların ne ölçüde hedeflenen amaçlara ulaştığı ölçülecektir. Çalışma planları hazırlanırken bu basamakların da dikkate alınarak değerlendirme ölçütlerinin önceden hazırlanması yararlı olacaktır. Hangi ölçütlere göre hedeflenen amaca ulaşılıp ulaşılamadığının planlama yapılırken düşünülmesi planın geçerliliğini artıracaktır. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:36 pm | |
| ÇALIŞMA PLANI HAZIRLAMADA KARŞILAŞILABİLECEK ENGELLER VE BUNLARIN AŞILMASI İÇİN ÖNERİLEN STRATEJİLER
Planlama, basitten karmaşığa bütün çalışmaların ilk basamağı olmasına ve uygulamanın başarısının, planlamanın başarısına bağlı olması gerçeğine rağmen, bilinmelidir ki; planlamacılar, planlama süreci boyunca bir çok engel ve güçlüklerle karşılaşacaklardır. Planlamacıların bu engelleri ve güçlükleri bilmesi ve bu engellere karşı gerekli önlemleri önceden alması onların uygulamadaki başarısını arttıracaktır. Genellikle, planlama süresinin büyük bir kısmı ya planı hazırlayanların planı uygulayacak olanları inandırması ile ya da uygulayıcıların planlamacıları iknası için harcanır. Bu durum dikkate alınarak, Okul Gelişim Süreci Basamakları içerisinde planlama ve uygulama görevleri doğrudan doğruya çalışma gruplarına verilmiştir. Çalışma gruplarına fikir vermesi amacıyla planlamada karşılaşılabilecek bazı engeller ve bunların aşılması için izlenebilecek bazı stratejiler aşağıda örnek olarak verilmiştir. Şunu unutmamak gerekir ki, bunlar karşılaşılabilecek engellerin tamamı değildir. Okulların içinde bulunduğu çevre şartları, öğrencilerin ihtiyaçları, velilerin beklentileri ve okul personelinin özelliklerine göre karşılaşılabilecek birçok başka engel olabilir. Zaman içerisinde planlamacıların deneyimleri arttıkça karşılaşılan engellerin daha hızlı aşıldığı ve zorlukların üstesinden daha kolay gelindiği görülecektir. Aşağıda sözü geçen karşılaşılabilecek engeller ve bunların aşılması için önerilen stratejiler sadece fikir vermek amacıyla hazırlanmıştır. İnanıyoruz ki, okullarımız çok daha yaratıcı ve problemlere çözüm getirici stratejiler geliştirilecektir. Çalışma gruplarının karşılaşılabileceği engeller ve bunların aşılması için önerilen stratejiler: (1) Planlama aşamasında, (2) Uygulama aşamasında olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır.
A. PLANLAMA AŞAMASINDA
1. Hedeflenen Amaçların Anlaşılmaması: Planlamaya katılan kişiler arasında görüş ayrılıklarının ortaya çıkması planlamada yaygın olarak karşılaşılan problemlerden birisidir. Planlamaya katılan kişiler hedeflenen amacın açık ve net olmadığı durumlarda ne yapacaklarını anlayamadıkları için hedeflenen amacı kendi yürütmekte oldukları görevle bağıntılı olarak yorumlarlar. Böyle durumlarda sıklıkla ve ortaya görüş ayrılıkları çıkar. Okulda eğitimin niteliğini amaçlayan bir çalışmada okulun idari personeli böylesine geniş kapsamlı bir amaca yönelik olarak okulun fiziki kaynaklarını geliştirme eğiliminde olabilmelerine karşın, okulun eğitim personeli öğretim boyutuna öncelik verme eğiliminde olabilirler. Bu durumun sonucu olarak kaynakların kullanılmasında öncelik verilecek alanlar belirenİrken çatışmalar doğabilir. İzlenecek Strateji; Genel olarak alınan hedefe yönelik açık ve net amaçların ortaya konması ve bunlar üzerinde görüş birliğine varılarak planlamaya geçilmesi bu problemi ortadan kaldıracaktır. Okul Gelişim Süreci I. Basamağı'nda, okulun gelişim hedefleri belirlenirken hedeflenen amaçların, açık ve net olması, herkes tarafından farklı yorumlamaya neden olmayacak şekilde ifadelendin l mesi ve mümkün olduğunca üzerinde görüş birliğine varılarak hazırlanması gereklidir. Bu basamakta yapılacak çalışmalar titizlikle yürütüldüğü taktirde planlama aşamasında ortaya çıkacak görüş ayrılıkları çalışmaya daha geniş bir perspektif kazandıracaktır. Bu durumda farklı görüşler, karşımıza sorun yaratan özelliğinden çok çalışmaya zenginlik katan bir özellik durumuna gelecektir. 2. Kaynakların Yetersizliği: Planlama sürecinin bir basamağı da yapılacak çalışmalar için kullanılacak kaynakların ayrılmasıdır. Para, zaman, okulun mekanları gibi fiziksel kaynaklar ile insan kaynaklarının yetersizliği planlamada genellikle karşılaşılan bir sorundur. Eğer planlama aşamasında kaynakların dağılımı uygun şekilde yapılmaz ise uygulama aşamasında ya çalışma yarım kalır veya çalışmadan vazgeçilir. Her iki durumda okulun gelişimini geciktireceği ve kaynakların boşa harcanmasına neden olacağı için istenmeyen durumlardır. İzlenecek Strateji; Genellikle sınırlı olan kaynakların okulun gelişiminde en rasyonel şekilde kullanılabilmesi için planlama aşamasında iyi bir analiz yapmak gerekir. Okulun yapılacak çalışma için ayırabileceği gerek fiziksel gerekse insan kaynakları dikkatle analiz edilmeli bunlar en fazla yarar getirecek alanlara öncelik verilerek ayrılmalıdır. Bu durumun dikkatlerden kaçmaması için Çalışma Planı Formu'nda, kullanılacak kaynaklar bölümü ile beklenen yarar bölümleri yer almıştır.. | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:36 pm | |
| B. UYGULAMA AŞAMASINDA:
1. Katılım Yetersizliği: Katılım yetersizliği hazırlanan çalışma planlarının uygulanması aşamasında karşılaşılabilecek en ciddi problemdir. Plan* uygulayacak olanların, planın hazırlanmasında bulunmamaları veya yapılacak çalışmalar üzerinde görüş birliğine ulaşılmadan planlamanın yapılması bu sonucu doğurur. Ayrıca, planlamada çok yaralı olacağına inanılsa da gerçekçi olmayan çalışmaların hedeflenmesi veya kaynakların kullanımında karşılaşılan zorluklar da uygulamadaki katılımı azaltır. En mükemel planlar bile uygulanmadığında bir değer taşımaz. Bu nedenle, planlar daima gerçekçi ve okulun içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak hazırlanmalıdır. İzlenecek Strateji: Alınacak kararlara katılımın artırılması planlı okul gelişiminde anahtar rolünü oynayacak bir stratejidir. Bu strateji Planlı Okul Gelişim Sürecinin bütün basamakları için aynı ölçüde hayati önem taşır. Unutulmaması gereklidir ki, bireyler kendi aldıkları kararlan daha büyük bir şevkle uygularlar. Üstelik, kararlara katılım genişledikçe dahageniş bir görüş açısı kazanıldığı için gözden kaçan noktalar ortaya çıkıp bunlar da dikkate alınacağı için alınan kararın isabetliliği-artar . 2. Bilgi Eksikliği ve İletişim Yetersizliği: Planlanan çalışmalar ve bunlar ile ulaşılması beklenen hedeflerin okul toplumumun bütünü tarafından yeterince anlaşılamaması, uygulamada karşılaşılabilecek bir çok sorunun temel kaynağıdır. Bireyler, bir çalışmanın neden yapılacağını ve bunun sonucunda beklenilen yararlan anlamadıkları sürece bu çalışmayagerekli desteği sağlayamazlar, Okullardaki mevcut bilgi iletişim alışkanlığı bu ihtiyaca yeterince cevap veremeyebilir. Bu durumda ya planlanan çalışmalar güçlükle ve gecikmeyle uygulanır, ya da hiç uygulamaz. Her iki durumda da okulun gelişimi .olumsuz yönde etkilenir." Böylesine istenmedik bir durumla karşılaşmamak için etkili bir iletişim kültürünün okula yerleşmesi gereklidir. İzlenecek Strateji: Okul yönetimi ile öğretmenler, öğretmenler ile veliler, okul ile çevre, okul ile üniversite ve bakanlık birimleri arasındaki bilgi akışının zamanında ve ihtiyacı karşılayacak şekilde yeniden gözden geçirilmesi gereklidir. Okul toplumu planlanan bütün çalışmalar ve bunlar ile ulaşılması beklenen hedefler konusunda sıklıkla bilgilendirilmelidir. Yeterli ve zamanında yapılacak bilgilendirici çalışmalar olarak belirli aralıklarla tekrarlanan sözlü ve yazılı açıklamalara başvurulabilir. Bu amaçla, çalışma grupları tarafından düzenlenecek toplantılarda yapılacak sözlü açıklamalar veya çoğaltılarak dağıtılacak yazılı açıklamalar yararlı olacaktır | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:37 pm | |
| Çoklu Zeka Çoklu Zeka
Geleneksel yapıdaki eğitim sistemleri, sözel ve sayısal alanlarda çok iyi gelişmemiş öğrencilerin sahip oldukları diğer yeteneklerini görmezden gelerek, küçümseyerek veya yok sayarak bu öğrencileri kolaylıkla " öğrenme özürlü," " zeka özürlü" veya " yavaş öğrenen" gibi olumsuz sıfatlarla etkileyebilmektedirler. Diğer taraftan, çoklu zeka teorisi, bütün çocukların sahip oldukları doğal ve gizil güçleri, potansiyelleri ve yetenekleri bulmayı ve onları geliştirmeyi vurgulayan bir eğitim felsefesi ortaya atmaktadır. Bu yönüyle bu teori , çocukların sahip oldukları iç yetileri, ilgileri ve istidatları hakkında anlayış geliştirmek ve tartışmak için eğitimcilere ortak bir dil sunmaktadır. Yapılan araştırmalar zeka gelişimi konusunda doğru ve etkili bir öğrenme ortamının, kalıtımdan çok daha önemli olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bu teorinin öğrencilere eğitim kurumlarında uygulanabilmesi için öğrencilerin bu özelliklerini ölçebilmek gerekmektedir. Bu envanterin amacı, bir bireyin kendisini sekiz farklı zeka alanında da sahip olduğu tecrübeleriyle ilişki kurmasına yardım etmektir. Bu değerlendirme, öğrencilere yaşamlarında yoğun olarak kullandıkları zeka bölümleri hakkında fikir verirken geliştirmeleri gereken zeka bölümlerini de fark etmelerine yardımcı olacaktır. Ülkemizde henüz çoklu zeka teorisini uygulamaya çalışan çok az okul bulunmaktadır. Buna rağmen öğrencilerin alan ve meslek seçerken çoklu zeka alanlarının farkında olmalarında büyük yararlar vardır.
Burada; Çoklu zeka öğrencilere nasıl öğretilebilir?, Eğitim sürecine nasıl uygulanabilir?, Sınıf yönetimi nasıldır?, Ölçme değerlendirme anlayışı nasıldır ?, Öğretim stratejileri nelerdir?, Çoklu zeka teorisine dayalı bir okul yapısı nasıl oluşturulur? gibi soruların yanıtlarına yer verilmemiştir. Bu soruların yanıtları hakkında detaylı bilgiler, kaynaklarımızda belirttiğimiz yayınlardan edinilebilir.Amacımız bu teori hakkında kısa bilgiler vermenin yanında geliştirmiş olduğumuz "Çoklu Zeka Alanları Ölçeği"ni tanıtmaktır.
Ölçeğin gelişme aşamalarında çeviri ve yayınlarından yararlanabilmemiz için izin veren Yrd. Doç. Dr. Ahmet Sabana, kaynaklar öneren ve çalışmalarımızın çeşitli aşamalarında önerileri ile katkıda bulunan Dr. Nilay Bümene, soruların istatistiksel analizlerini yapan ve sonuçlarını kitapçığımızda sunan Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Zahit Harmanlı'ya, soruların kültürümüze uygun ve anlaşılabilir olması için niteliksel analizlerinde yardımcı olan edebiyat öğretmeni Kenan Ayana, çalışma grubumuzda bulunan rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü son sınıf öğrencisi Zeynep Alptunaya, optik okuma - soruların ve kitapçığın yazımı konularında yardımcı olan ölçme-değerlendirme görevlisi Gülfer Sarucana teşekkür ederim.
ÇOKLU ZEKA TEORİSİ VE ÇOKLU ZEKA ALANLARININ ÖLÇÜLMESİ
Kaza ya da hastalık sonucu hasar görmüş beyinleri inceleyen Prof. GARDNER, bir bölümü hasar gördüğünde çoğu kez tümüyle sağlıklı kalacak şekilde birbirinden bağımsız çalışan ayrı ayrı yetenekler gözlemlemiştir. İnsan beyninin farklı bölümlerden oluştuğu ve her bir bölümün özel işlevlere sahip olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Beyin hasarlarından doğan zeka bozuklukları üzerine elde edilen araştırma bulguları sonucunda, insanların beyinlerinin belli bir bölümü zarar gördüğünde bile, beynin kalan bölümü ile insanlar belli alanlarda performans gösterebiliyor ve yaşamlarına devam edebiliyorlardı.
Prof. GARDNER zekayı yeniden tanımladı. Ona göre zeka, değişen dünyada yaşamak ve değişimlere uyum sağlamak amacıyla her insanda kendine özgü bulunan yetenekler ve beceriler bütünüdür, yaşadığınız toplumda faydalı şeyler yapabilme kapasitesidir. Her insan sahip olduğu zekalarla birlikte farklı bir öğrenme, problem çözme ve iletişim kurma yöntemine sahiptir. Zeka, yaşam boyu karşılaşılan farklı durumlarda problemleri çözme ve yeni ürünler ortaya çıkarma kapasitesidir.
Prof. GARDNER yıllar boyu hakimiyetini sürdüren, insanların tek bir zekaya sahip oldukları IQ denilen zeka anlayışını kırdı. Ona göre insanların sahip oldukları çoklu zekaların her biri yaşamak,öğrenmek ve insan olmak için kullanılan etkili birer araçtırlar.
ZEKAYA İLİŞKİN ESKİ ANLAYIŞ 1. Zeka doğuştan kazanılır,sabittir ve bu nedenle de asla değiştirilemez.
2. Zeka, niceliksel olarak ölçülebilir ve tek bir sayıya indirgenebilir.
3. Zeka,tekildir.
4. Zeka,gerçek hayattan soyutlanarak (yani,belli zeka testleri ile) ölçülür.
5. Zeka, öğrencileri belli seviyelere göre sınıflandırmak ve onların gelecekteki başarılarını tahmin etmek için kullanılır..
ZEKAYA İLİŞKİN YENİ ANLAYIŞ
1. Bir bireyin kalıtımla birlikte getirdiği zeka kapasitesi iyileştirilebilir, geliştirilebilir, değiştirilebilir.
2. Zeka, herhangi bir performansta,üründe veya problem çözme sürecinde sergilendiğinden sayısal olarak hesaplanamaz.
3. Zeka, çoğuldur ve çeşitli yollarla sergilenebilir.
4. Zeka, gerçek hayat durumlarından veya koşullarından soyutlanamaz.
5. Zeka, öğrencilerin sahip oldukları gizil güçlerini veya doğal potansiyellerini anlamak ve onların başarmak için uygulayabilecekleri farklı yolları keşfetmek için kullanılır.
ÇOKLU ZEKALAR
SÖZEL-DİLSEL ZEKA: (Okuma, yazma ve konuşma zekası) Kelimelerle düşünme ve ifade etme, dildeki kompleks anlamları değerlendirme, kelimelerdeki anlamları ve düzeni kavrayabilme, şiir okuma, mizah, hikaye anlatma, gramer bilgisi, mecazi anlatım, benzetme, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve yazma gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili kullanma becerisidir.
Bu zekası yüksek olan kişiler her hikayeyi, masalı, fıkrayı anlatır. İyi bir hafızası vardır. Kelime oyunlarını sever. İyi bir kelime hazinesi vardır. Sözel olarak iyi iletişim kurar. Öğrenmede daha çok kitaplar, teypler, yazma materyalleri, görüşme ve tartışmalar, konuşma ve dinleme materyallerine ihtiyaç duyar. Farklı kelimeleri, sesleri, ritimleri dinler ve tepkide bulunur. Diğer insanların seslerini, dil üslubunu, okumasını ve yazmasını taklit edebilir. Cümleleri dinler, yorumlar, farklı bir tarzda ifade eder ve söylediklerini hatırlar. Okuduklarını anlar, özetler ve kolaylıkla hatırlar. Farklı zamanlarda, farklı amaçlar için, farklı gruplara etkili bir biçimde hitap edebilir. Dinleyicileri, konuşmaları ile etkiler. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma gibi dil sanatlarında farklı yapılar oluşturabilir. Farklı dilleri öğrenme becerisine sahiptir. Hikaye, şiir yazma gibi etkinliklerden zevk alır. Yeni dil formları oluşturur. Etkili dinleme becerilerine sahiptir.
Öğrenme yolu: Kelimelerle oynayarak, yazarak, okuyarak, konuşarak, mizahı kullanarak, ikna ederek öğrenme.
Çalışma alanları: Edebiyat, Yazarlık, Şair, Arşivcilik, hatip, Dil Bilim, Hukuk, Siyaset gibi alanlarda başarıyla çalışırlar.
MANTIKSAL-MATEMATİKSEL ZEKA: (sayı, anlama ve mantık zekası) Sayılarla düşünme, hesaplama, sonuç çıkarma, mantıksal ilişkiler kurma, hipotezler üretme, problem çözme, eleştirel düşünme, sayılar, geometrik şekiller gibi soyut sembollerle tanışma, bilginin parçaları arasındaki ilişkiler kurma becerisidir.
Nesnelerin nasıl çalıştığına dair sorular sorar. Hızlı bir şekilde zihinsel matematik yapar. Matematik aktivitelerini, strateji oyunlarını, mantık bulmacalarını sever. Yüksek düşünme tekniklerini kullanır. Zeka oyunlarında başarılıdır. Deney yapma, sınama, sorgulama ve araştırmalardan zevk alır. Öğrenmede daha çok keşifler, düşünme, tümevarım ve problem çözmeden yararlanır. Neden-sonuç ilişkilerini çok iyi kurar. Somut cisimleri soyut sembolik ifadelere dönüştürebilir. Mantıksal problem çözümlerinde başarılıdır. Hipotezler kurar ve sınar. Miktar tahminlerinde bulunur. Grafikler ya da şekiller halinde verilen (görsel) bilgileri yorumlar. Bilgisayar programları hazırlar. Grafik, şema, şekillerle çalışmaktan hoşlanır.
Öğrenme yolu: Akıl yürüterek, soyut modelleri tasarlayarak, sayılarla düşünerek, ilişkileri ve bağlantıları kurgulatarak öğrenme.
Çalışma alanları: Muhasebeci-satın alma, matematik ve mühendislik bilimleri, Bilim adamı, İstatistik, bilgisayar, ekonomi ve fen bilimleri alanlarında başarıyla çalışabilirler.
GÖRSEL VE MEKANSAL ZEKA: (Resim, renk ve şekil zekası) Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, üç boyutlu nesneleri algılama ve muhakeme etme becerisidir.
Resimler ve şekillerle düşünür. Hayalinde gördüğü resimleri anlatabilir. Harita, tablo ve diyagramları anlayabilir. Çok hayal kurar. Sanat ve Proje aktivitelerini, görsel sunuşları sever. Okurken kelimelerden çok resimlerden anlar. Tasarım, çizim ve görsellikten zevk alır. Öğrenmede daha çok sanat, video, filmler, bulmacalar ve haritalardan yararlanır. Kolaylıkla yön bulma becerisine sahiptir. Dinlediklerinden zihinsel objeler hayaller, resimler üretir. Öğrendiği bilgileri hatırlamada bu zihinsel resimleri kullanır. Üç boyutlu ürünler hazırlamaktan hoşlanır. Origami ve maketler hazırlar. Bir objenin farklı açılardan perspektifini anlayabilir, onu zihninde canlandırabilir. Öğrendiği bilgileri somut ve görsel sunuşlara dönüştürür.
Öğrenme yolu: İmgeleri düzenleyerek, zihinsel resimler oluşturarak, çizerek, desen oluşturarak, hayal ederek öğrenme.
Çalışma alanları: Ressam, Artist, Fotoğrafçı, Mühendis, Kameraman, Mimar, Heykeltıraş, Tasarımcı, Dekoratörlük, İzci, Rehber gibi meslek alanlarında başarıyla çalışabilirler.
BEDENSEL-KİNESTETİK ZEKA: ( Beden, hareket ve denge zekası)Hareketlerle, jest ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanabilme becerisidir. Bir veya birden çok sporla uğraşır. Uzun süre hareketsiz oturamaz. Nesneleri parçalayıp bütünlemeyi sever. Yeni tanımadığı nesnelere dokunur . Hareket ederek öğrenir. Dinleme, konuşma, dans, koşma, dokunma ve hareket etmeyi sever. Öğrenmede role-play, drama, tiyatro ve hareket etmeye ihtiyaç duyar. Sağlıklı yaşam konusunda vücutlarına özen gösterirler. Fiziksel işlerde, görevlerde denge, zarafet, maharet ve dakiklik gösterirler. Çevresini, nesneleri, eşyaları dokunarak ve hareket ederek inceler. Öğrendiklerine dokunmayı, ellemeyi ya da onları kullanmayı tercih ederler. Fiziksel maharet isteyen alanlarda (dans, spor...) yenilikler keşfeder ve farklılıklar ortaya çıkarırlar. Rol yapma, atletizm, dans, dikiş-nakış gibi alanlarda yetenekleri vardır. Aktif katılımla daha iyi öğrenirler. Söylenenden daha çok yapılanı hatırlarlar. Gezi-inceleme-model/maket yapma gibi fiziksel aktivitelere katılımdan zevk alırlar. Organizasyon yapma özellikleri gelişmiştir. Bulundukları çevreye ve onu kapsayan sistemlere karşı duyarlıdırlar ve sorumlu davranırlar.
Öğrenme yolu: Zihinle bedeni birleştirerek, mimiklerle, vücudu geliştirerek, dokunarak, dans ederek, üç boyutlu tasarımlar oluşturarak öğrenme.
Çalışma alanları: Spor, Dans, Heykeltıraş, Teknik direktör, Kareografi, Oyunculuk, Cerrahlık, Pandomimcilik, Sanatçılık gibi alanlarda başarıyla çalışabilirler.
MÜZİKSEL - RİTMİK ZEKA: (Ses, melodi ve ritim zekası ) Sesler, notalar, ritimlerle düşünme, faklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme becerisidir.
Ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlılık kapasitelerini içerir. Notasını görmediği müziği tanır. Melodileri tanır. Enstrüman çalar, koroda söyler. Çalışırken tempo, ritim tutar. Seslere karşı duyarlıdır. Şarkıları kolaylıkla öğrenir. Şarkı söyleme, mırıldanma ve dinlemeyi sever. Öğrenmede müzik, teyp-recorder, kasetler ve ritimlere ihtiyaç duyar. İnsan sesi çevreden gelen sesler gibi çok farklı seslere karşı duyarlıdır, dinler ve tepkide bulunur. Müziği yaşamında kullanmak için fırsatlar oluşturur. Seslerle nota ve ritimlere karşı özel bir ilgiye sahiptir. Müziği hareketlerle birleştirerek farklı figürler ortaya çıkarabilir. Orijinal müzik kompozisyonları oluşturabilir.
Öğrenme yolu: Melodi ve ritim yaratarak, empati kurarak, seslere duyarlı olarak, enstrüman kullanarak, müziğin yapısını kavrayarak öğrenme.
Çalışma alanları: Şarkıcı, Besteci, Müzisyen, Orkestra şefi, Müzik eleştirmeni gibi alanlarda başarıyla çalışabilirler.
KİŞİLER ARASI - SOSYAL ZEKA: (İnsan, ilişki ve uyum zekası) Grup içerisinde işbirlikçi çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama, paylaşma, ifade edebilme, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerisidir | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:38 pm | |
| Arkadaşları ile birlikte olmaktan hoşlanır. Doğal lider olarak davranır. İkna becerisine sahiptir. Kulüp dernek ve komitelerde zevkle çalışır. Çok arkadaşı vardır. Dinlemeyi ve konuşmayı sever. Yönetme ve organize etmeden zevk alır. Öğrenmede arkadaşlar, grup oyunları ve sunuş yapmaya ihtiyaç duyar. Yaşıtlar ile ya da farklı yaş grupları ile olmaktan zevk alırlar. Diğer insanların duygularına karşı duyarlıdırlar. Diğer insanları konuşmaları ile etkilerler. Grup ve takım çalışmalarından, çok özel ve mükemmel ürünler ortaya çıkararak; gruplar halinde çalışmaktan zevk alırlar. Farklı kültürler, farklı yaşam tarzları konusunda çok meraklıdırlar. Çok küçük yaşlarda bile toplumsal ve politik sorunlarla ilgilenebilirler. Güçlü bir espri yeteneğine sahiptirler. Davranışlarının sonuçlarını değerlendirebilirler. İnsanların her tür davranışına karşı kabul edicidirler. Sözel ve bedensel dili etkili bir biçimde kullanırlar. Farklı ortamlara, farklı insan topluluklarına girdiklerinde kolaylıkla uyum sağlayabilirler. İnsanları organize etme yetenekleri vardır. Liderlik vasıflarını taşırlar.
Öğrenme yolu: Sinerji oluşturarak, sempati kurarak, işbirliği yaparak, kaynaşarak, iletişim kurarak öğrenme.
Çalışma alanları: Öğretmenlik, Yönetim, İşletme, Danışmanlık, Psikologluk, Rehberlik uzmanıve Politika gibi alanlarda başarıyla çalışabilirler.
KİŞİSEL-İÇSEL ZEKA: ( Ben, karakter ve kişilik zekası) İnsanın kendi duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini değerlendirebilme ve kendisiyle ilgili hedefler oluşturabilme becerisidir.
Özgürlüğüne düşkündür. Bireysel çalışmalardan zevk alır. Kendisi hakkında düşünmeyi sever. Kendi ilgi ve becerilerinin farkındadır. Başarı ve başarısızlıklardan zevk alır. Kendini sever ve kendisiyle gurur duyar. Yalnız kalmaktan hoşlanır. Kendi iç dünyasını düşünür. Hedefler oluşturma ve hayallerden zevk alır. Öğrenirken kişisel çalışmalar, kendini değerlendirme ve kişisel farkındalığa ihtiyaç duyar. Yaşadıkları her olay veya deneyim üzerinde çok fazla düşünürler. Kendi içlerinde bir değer ve anlayış sistemi oluştururlar. Her şeyde kendilerinden bir şey ararlar. Yaşam felsefelerini oluşturmaya yönelik bir arayış içindedirler. Yaşamlarında motivasyon kaynakları, hedefleridir.
Öğrenme yolu: Yoğunlaşarak, duygu ve düşüncelerinin farkına vararak, ruhsal gerçekliklerin farkına vararak, düşünmeyi düşünerek, benliğini geliştirerek, özgün bireysel etkinlikler yaparak öğrenme.
Çalışma alanları: Yazar, Psikoterapist, Sosyal hizmet uzmanı, Dini lider, sanatçı, İş adamı, Ressam, heykeltıraş vb. alanlarda başarıyla çalışabilirler.
DOĞACI - VAROLUŞÇU ZEKA: ( Doğa, çevre ve canlı zekası) Doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir.
Araştırmalar yapmayı sever. Doğadaki canlıları incelemekten hoşlanır. İnsanın varoluşunun nedenlerini ve kendi varoluşunu düşünür. Doğadaki hemen her canlının yaşamına ilgi duyarlar. Farklı canlı türlerinin isimlerine karşı dikkatlidirler, çiçek türleri hayvan türleri onlar için çok çekicidir. Seyahat etmeyi, belgeseller izlemeyi severken, doğa ve gezi dergilerini incelemekten hoşlanırlar. Kendilerine özgü out-door etkinlikler düzenlerler doğayla her şeyi paylaşırlar. Doğadaki bitki türlerine karşı duyarlıdırlar. Doğanın insanlar üzerindeki ya da insanın doğa üzerindeki etkisi ile ilgilenirler.
Öğrenme yolu: Doğayı ve doğada olup bitenleri gözlemleyebilme yeteneği kazanarak, kendisinin de bu dünyanın bir parçası olduğunun farkına vararak öğrenme.
Çalışma alanları: Zooloji, Botanik, Organik Kimya, Biyoloji, Jeoloji, Meteoroloji, Arkeoloji, Çiçekçilik, Tıp, Fotoğrafçılık, Dağcılık, İzcilik vb. alanlarda başarıyla çalışabilirler.
ÇOKLU ZEKA TEORİSİNİN İLKELERİ
• İnsanlar çok farklı zeka türlerine sahiptir.
• Her insan aktif olarak kullandığı zekaları ile özel bir karışıma sahiptir. Her insanın kendine özgü bir zeka profili vardır.
• Zekaların her biri insanda farklı bir gelişim sürecine sahiptir.
• Bütün zekalar dinamiktir.
• İnsandaki zekalar tanımlanabilir ve geliştirilebilir.
• Her insan kendi zekasını geliştirmek ve tanımak fırsatına sahiptir.
• Her bir zekanın gelişimi kendi içinde değerlendirilmelidir.
• Her bir zeka hafıza, dikkat, algı ve problem çözme açısından faklı bir sisteme sahiptir.
• Bir zekanın kullanımı esnasında diğer zekalardan da faydalanılabilir.
• Kişisel altyapı, kültür, kalıtım, inançlar zekaların gelişimi üzerinde etkiye sahiptir.
• Bütün zekalar, insanın kendini gerçekleştirmesi yolunda farklı ve özel kaynaklardır.
• İnsan gelişimini değerlendiren tüm bilimsel teoriler çoklu zeka teorisini desteklemektedir.
• Şu anda bilinen zeka türlerinden daha farklı zekalar da olabilir.
Yaşamda hiçbir aktivite yoktur ki tek bir zeka bölümü içersin. Yaptığımız çok basit işlerde bile farklı zeka bölümlerini kullanırız.
Bir futbolcu hem Görsel - Mekansal hemde Kinestetik - Bedensel Zekasını etkili bir biçimde kullanabilir. Bu zekalara ek olarak Sosyal Zekayı da güçlü olarak kullandığında başarılı bir teknik direktör olabilir. Bu duruma en iyi örnek olarak da Fatih Terim gösterilebilir.
Başarılı bir saz üstadının iyi bir vücut - el kombinasyonuna ihtiyacı vardır. Doğal olarak, kinestetik ve müziksel Zekayı aynı anda kullanabilir. Eğer bu sanatçı dinleyicilerle arasında güçlü sözel bir bağ kurabiliyorsa, müzik yorumcusu olarak verdiği konserlerde de adını duyurabilir.
Neşet Ertaş, Müziksel ve Bedensel Zekayı etkin bir biçimde kullanan bir müzisyendir. Daha çok kalabalık, abartılı ortamlarda bulunmak yerine genellikle daha mütevazi bir yaşam sürdürmeyi tercih etmektedir. Bu durum, onun sosyal zekadan çok kişisel zekayı daha etkin olarak kullandığını gösterir.
Bir başka örnekte, eğer sözel zekası güçlü bir insan bedensel ve sosyal zekasını da etkili bir biçimde kullandığında başarılı bir stand-up' çı olabilir. Bu duruma örnek olarak Yılmaz Erdoğan verilebilir. Diğer yandan sözel zekasını ve kişisel zekasını etkili bir şekilde kullanan bir başka insan da başarılı bir yazar olabilir.
"Yaşam matematiksel ve sözel etkinliklerle sınırlandırılmayacak kadar renkli ve zengindir. Unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. O da insanların kesinlikle bir zeka bölümü ile etkilenmemesi gerçeğidir. Çünkü Çoklu Zeka Teorisinin en önemli ilkelerinden biri, zekaların sürekli bir gelişim dinamizmine sahip olduklarıdır."
Hiçbir insan "Benim sözel zekam daha yüksek, diğerleri değil" gibi ifadelerle kendine sınırlar koymamalıdır. Tüm zekaların yaşam boyu gelişme fırsatı vardır. İnsanlar, güçlü olan zeka bölümlerini daha yoğun kullanırlar, fakat diğer zekalarının gelişimi için de çaba harcadıklarında yaşamlarına renklilikler katabilirler.
ÇOKLU ZEKA ALANLARININ GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ?
Çoklu zeka teorisinin savunduğu en önemli etkenlerden birisi, bütün insanların göreceli olarak bütün zeka alanlarını yeterli bir uzmanlık düzeyinde geliştirebilme yeteneğine sahip olduğudur. Çoklu zekada kişiye güçlü veya zayıf zekası gibi tanımlama yapmak sakıncalıdır. Çünkü, bir insanın zayıf zekası diye ölçülen zekası, eğer onu geliştirme fırsatı tanınırsa, belli bir süre sonra o kişinin en güçlü zekası haline gelebilir.
Biyolojik Nitelik, Bu kategori, bir bireyin genetiksel ve kalıtımsal olarak taşıdığı izler ile bu bireyin beyninde doğumdan önce, doğum sırasında veya doğumdan sonra meydana gelen tahripleri kapsar. Örneğin, eğer bir anne gebelik esnasında içki, sigara, veya çeşitli uyuşturucu maddeleri kullanmakta ise, bu durum muhtemelen daha cenin halindeki çocuğunun hassas bir şekilde gelişen sinir sistemini de tahrip etmiş ve onun ileride tamir edilemez bir şekilde beynini zedelemiş olacaktır. Dolayısıyla, bazı çocuklar daha doğuştan itibaren kendi zeka alanlarını geliştirmede çeşitli engellerle karşı karşıya kalabilmektedirler.
Kişisel hayat hikayesi, Bu kategori, bir bireyin çeşitli zeka alanlarının gelişimini hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyen ebeveynleri, arkadaşları, öğretmenleri ve diğer insanlarla olan bütün ilişkilerinin, etkileşimlerinin ve tecrübelerinin doğasını kapsar. Örneğin,
• Eğer bir bireyin ebeveynleri bir viyola, bir piyona veya benzeri müziksel enstrümanı alamayacak kadar yoksul ise, bu bireyin müziksel-ritmik zekasının gelişmesi de geri kalabilir.
• Eğer bir bireyin ebeveynleri çocuğunun ressam olma arzusuna karşı çıkıp onun bir hukukçu olmasını istemişlerse, gelişimini engelleme pahasına onun sözel-dil zeka alanının gelişimine zemin hazırlamışlardır.
• Eğer bir birey geniş bir aile ortamında doğmuş, büyürken ailesine yardım etmek için çalışmak zorunda kalmış ve kendisi de bir yetişkin olarak halihazırda geniş bir aile yapısına sahip ise, muhtemelen bu birey özel hayatında belli kişisel amaçlarını, ideallerini veya hayallerini gerçekleştirmek(yani, içsel zeka alanını geliştirmek) için de fazla zaman bulamamıştır.
• Eğer bir birey kırsal kesimde büyük bir çiftlikte doğup büyüdüyse, muhtemelen bu birey büyük bir şehrin merkezinde doğup büyüyen başka bir bireye kıyasla doğacı zeka alanını geliştirmek için daha çok fırsata sahip olmuştur.
Tarihsel ve kültürel özgeçmiş, Bu kategori, bir bireyin doğduğu ve büyüdüğü yer ve zamanla birlikte bu bireyin doğumdan sonra içinde yaşadığı toplumun çeşitli boyutlarındaki ve kültürel gelişim ve değişimlerin doğasını kapsar. Örneğin, eğer bir birey öğretim programı dışındaki sosyal etkinliklerin maddi ve manevi olarak desteklendiği bir dönemde öğrenci olarak tiyatroya karşı doğal bir ilgi duyduysa, muhtemelen bu bireyin sosyal ve bedensel zeka alanlarının gelişimi de aynı fırsatı bulamayan başka bir bireye kıyasla daha iyi bir düzeyde olmuştur.
Kristalleştirici veya felce uğratıcı deneyimler, Bir bireyin çoklu zeka alanlarının gelişiminde "kristalleştirici deneyimler" ve "felce uğratıcı deneyimler" olmak üzere iki anahtar süreçten söz etmek mümkündür. Kristalleştirici deneyimler, bir bireyin yeteneklerinin ve potansiyellerinin gelişiminde "dönüm noktaları" sayılabilecek tecrübeleri içerirler. Bu olaylar, birey hayatının herhangi bir döneminde olabileceği gibi daha ziyade bireyin çocukluk döneminde vuku bulurlar.
Nitekim, dahi olarak bilinen ve kabul edilen dünyadaki bir çok kimselerin hayat hikayeleri incelendiğinde birtakım basit deneyimlerin bile onların çalışmalarını veya performanslarını ne kadar çok esinlendiği görülecektir. Örneğin, Albert Einstein için bu deneyim, beş yaşında iken babasının ona hediye ettiği basit bir manyetik pusula sonucundadır. Einstein'a göre, bu yaşantısı onda içinde yaşadığımız evrenin gizemlerine karşı büyük miktarda merak ve keşif isteği uyandırmıştı. Gerçekte, bu deneyim Einstein'ın uyuyan dehasını harekete geçirdi ve onu yirminci yüzyıl düşünce dünyasının önemli bir figürü haline getirecek buluşlar yolculuğuna başlattı | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:38 pm | |
| Öte yandan, felce uğratıcı deneyimler, kristalleştirici deneyimlerin aksine bir bireyde varolan zeka potansiyellerini söndüren, körelten veya yok eden tecrübeleri içerirler. Felce uğratıcı deneyimler, genellikle bir bireyin belli bir zeka alanının sağlıklı gelişmesini engelleyen utanma, aşağılanma, suçluluk duygusu, korku ve kızgınlık gibi olumsuz duygularla doludur.
Örneğin, son sanatsal kreasyonunu bir şeyi başarmış olmanın verdiği büyük bir heyecan ve coşku ile öğretmenine göstermeye çalışan bir öğrenciyi eğer öğretmen onu sınıf arkadaşları önünde aşağılar ve küçük düşürürse, muhtemelen bu öğretmen o öğrencinin görsel-uzaysal zeka alanının gelişiminin sona ermesine de damgasını vurmuş olur. Aynı şekilde, bir müzik enstrümanını daha çok küçük yaşlarda öğrenmeye çabalamakta iken ebeveynlerinden birinin sürekli olarak "gürültü yapmayı kes!" tepkisiyle karşılaşan bir çocuğun asla bir daha herhangi bir müzik enstrümanının yanına dahi yaklaşmayacağını tasavvur etmek de çok zor olmasa gerek
Bütün bu faktörlerin etkileşimini Mozart'ın hayat hikayesinde görebilmek mümkündür. Hiç şüphesiz ki, Mozart hayata güçlü bir biyolojik yetenekle geldi. Aynı zamanda, Mozart müziksel zeka alanı güçlü olan bireylerin oluşturduğu bir aile ortamında doğdu ve büyüdü. Nitekim, Mozart'ın babası oğlunun müziksel zeka alanındaki gelişimini desteklemek için kendi kariyerini hiçe sayarak sona erdiren başarılı bir besteciydi. Ayrıca, Mozart zamanın Avrupa'sında müzik dahil bütün sanatsal faaliyetlerin, performansların veya eserlerin maddi ve manevi olarak her yönden desteklendiği bir dönemde yaşadı.
Dolayısıyla, Mozart'ın bir yetişkin olarak müziksel dehalığı hem biyolojik, hem ailevi, hem de toplumsal etkenlerin bir bileşkesi ile doruğa ulaştı. Ancak, eğer Mozart tamamıyla "müziksel özürlü" olan veya müziğin bir şeytan işi olarak algılandığı bir aile ortamında doğup büyüseydi, acaba sonuç ne olacaktı? Muhtemelen, Mozart'ın biyolojik yeteneğine karşı çıkan güçler yüzünden onun müziksel dahiliği bu derece yüksek bir düzeye asla erişemeyecekti. Bu bağlamda, çoklu zeka teorisi, bir bireyin çeşitli zeka alanlarının gelişiminde en az "kalıtım" kadar (hatta bazen kalıtımdan da daha çok) bireyin içinde yaşadığı ekolojik ve kültürel "çevre"nin önemli bir rol oynadığını savunmaktadır.
IQ TESTLERİNİN SONA ERİŞİYLE YENİ BİR ÇOKLU ZEKA TESTİ DOĞUYOR MU?
Teoriye ilişkin uygulamaların artması ile birlikte pek çok eğitim bilimci, insanların zeka bölümlerinin değerlendirilmesine yönelik çalışmalara başladılar. Bu çalışmalar içinde Prof. GARDNER'ın da desteklediği en önemli çalışma, eğitim bilimci Thomas ARMSTRONG tarafından yapıldı. Bu çalışma, zekaların temel özelliklerini kendi içlerinde sınıflandırarak insanların zeka profilleri hakkında genel bir fikir vermektedir. Çoklu Zeka Teorisinin en önemli ilkelerinden biri, zekanın geliştirilebileceği gerçeğidir.
ÇOKLU ZEKA TEORİSİNİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE KULLANILMASI
İnsanlarda baskın olan zeka bölümlerini ya da farklı bir deyişle her insanın kendine özgü kolay öğrendiği öğrenme yolunu kullanarak o insana öğrenmede zorlandığı pek çok şeyi öğretebiliriz. Daha açık bir ifadeyle, insanların kendilerine en yakın gelen, en çok zevk aldıkları ilgi ve yetenek alanlarını etkili birer araç olarak kullanarak, onlara farklı alanları tanıma ve öğrenme için kapılar açabiliriz.
Örneğin, görsel yanı güçlü, resimler, şekiller yoluyla düşünen, çizmekten zevk alan bir öğrenci için, matematik gibi soyut bir dersi öğrenmede zorlandığı durumlarda, matematikteki öğrenme sürecini anlamasını kolaylaştırma amacıyla, o öğrencinin görsel yanı bir araç olarak kullanılabilir. Bu öğrenciye okuduğu problemlerin şekiller ve resimlerini yapma fırsatı sunulduğunda ya da sayılar yerine resimler yerleştirildiğinde ona zor gelen matematik dersine karşı bu öğrencinin tutumları da değişmeye başlar.
Olumlu duyguların öğrenme sürecine pozitif katkıları olduğu bilimsel gerçeğini kabul ettiğimizde, eğer öğrenciler zevk aldıkları yollarla çalışırlarsa zorlandıkları alanlarda bile zevkle çalışıp kolaylıkla öğrenebileceklerdir. Örneğin müziksel zekası güçlü olan bir öğrencinin müziksel zekası, tarih dersindeki bilgileri öğrenmede bir araç olarak kullanılabilir. Öğrencilerin öğrendikleri bilgileri dörtlüklere dönüştürmelerini ve onlardan bir şarkı hazırlamalarını istediğimizde, bu işi zevkle yapacaklar, kendi hazırladıkları şarkıları unutmayacakları için, şarkının sözlerindeki bilgileri de bu yolla öğrenmiş olacaklardır. İnsanların zevkli çalıştıkları bilim alanlarının diğer bilim alanlarında kullanımı ile pek çok alanda çalışmak ve öğrenmek kolaylaşabilir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki eğitim-öğretim programlarında disiplinler arası geçişlerin hızlanması öğretim araçlarının zenginleştirilmesi ile öğrenme ortamları farklı kişisel özellikler gösteren öğrenciler için zevkli ve eğlenceli hale gelirken öğrenme oranı da yükseltilebilir, eğitim öğretimin etkinliği arttırılabilir.
"Her öğrencinin kolaylıkla öğrenebildiği bir yol mutlaka vardır ve yine her öğrencinin ne kadar çok öğrenme zorluğu çekse de mutlaka yetenekli olduğu bir beceri alanı vardır. Önemli olan eğitimcilerin ve ailelerin çocuklarının ilgi ve yetenek alanlarını dikkatle gözlemleyerek, onların kendilerini güçlü hissettikleri yollarla bu çocuklara güven desteği vererek öğrenme süreçlerine yardımcı olabilmektir."
Çoklu zeka teorisinin sınıflarda öğrenme ortamlarında kullanılmasıyla beynin hem sağ hem de sol lobu aktif hale getirilir. Bunun sonucu da insan beyninin kullanım yüzdeliği artar. Beynin aktif olarak kullanıldığı ortamlarda öğrenciler, yüksek düşünme becerileri geliştirir, öğrencilerin hayal güçleri zenginleşir ve öğrenme etkinliği artar.
Çoklu zeka teorisinin eğitim ve öğretim ortamlarında kullanılması 21. yüzyılda toplumsal gelişmeler için bir başlangıçtır. Çünkü çoklu zeka teorisi, kişisel farklılıkların geliştirilmesi için önemli bir araçtır.
Her bir zeka kendine özgü eğitim ve öğretim araçlarına, tekniklerine sahiptir. Eğitim ve öğretim programlarının oluşturulmasında ve zenginleştirilmesinde çoklu zekaların her birinin kendine özgü teknikleri kullanılabilir.
Çoklu Zeka Teorisi, kişisel gelişim alanında ortaya atılmış en önemli teoridir. Teorinin özü yaşam boyu gelişimi ve öğrenmeyi içerir.
8 farklı öğrenme yolunu sınıflarımızda etkin olarak kullandığımızda yaşamın daha ilk yıllarında öğrencilerimize tüm zekalarını geliştirebilecekleri verimli öğrenme ortamları oluştururken, sınıflarımızdaki öğrenme oranını da maksimuma çıkarma yolunda önemli bir adım atmış oluruz. Farklı öğrenme yollarının sunulduğu, zevkli ve heyecanlı öğrenme deneyimlerinin oluştuğu ortamlar, öğrenciler için kuşkusuz eğitim ve öğretim için en verimli gelişim ortamlarıdır.
Değişik öğrenme yollarının, düşünmeye dayalı etkinliklerin yer aldığı derslerde, öğrencilere beyinlerini aktif olarak kullanma fırsatı verilir. Ezbere dayalı, kuru bilgiler yerine öğrenciler öğrenme sürecinin içine alınırlar ve öğrenmede aktiftirler. Aktif öğrenme ortamlarında yaşayarak öğrenme sonucu, öğrendikleri bilgileri gerçek yaşamda etkili bir biçimde nerelerde nasıl kullanacaklarını öğrenirler.
Çoklu Zeka Teorisinin eğitim ve öğretimde uygulanmasıyla gelecek adına pek çok hedeflere de kendiliğinden ulaşılacaktır. Prof. GARDNER' ın çoklu zeka teorisini ortaya atması ile en büyük hedefi "öğrenen toplumların" oluşturulmasıdır. Çünkü teoriye göre, yaşam boyu gelişim ve öğrenme heyecanı taşıyan çocuklar küçük yaştan itibaren eğitim ve öğrenmeye karşı olumlu duygularla yetişirken, beyinlerini maksimum şekilde aktif olarak kullanabilirler, öğrendikleri bilgileri sorgularlar, eleştirirler, ön yargıları, kalıpları bir kenara bırakarak düşünürler ve düşündükleri ile gerçek yaşam arasında köprüler oluştururlar.
Çoklu Zeka Teorisinin uygulandığı sınıflarda okul, duvarların dışına gerçek yaşama taşınır. Öğrencilere bir yandan öğrenme potansiyellerini yükseltme fırsatı sunulurken, bir yandan da kendini tanıma, kendine güven, etkili iletişim kurma gibi kişisel ve sosyal pek çok alanda da gelişim için destek verilir.
Çoklu Zeka Teorisinin eğitim ve öğretimde kullanımı ile kişiler arası bireysel farklılıklara değer verilir ve bu farklılıkların gelişimi için ortamlar oluşturulur. "Eğitim ve öğretimin amacı, tekdüze beyinler yerine farklılıkları arttırmaktır."
Çoklu Zeka Teorisinin eğitim ve öğretimde kullanımı, sınıflarda farklı öğrenme tekniklerinin hazırlanması ile her öğrenciye eşit öğrenme fırsatı verilir. Bunun sonucu da öğrenme güçlükleri yerine öğrenme farklılıkları üzerine konuşulur. Çoklu Zeka Teorisi dünya eğitim tarihinde tekdüze eğitim yöntemlerinden kurtuluşun çıkış noktasıdır.
ÇOKLU ZEKA ALANLARI ENVANTERİ
Unutmamak gerekir ki bir bireyin sahip olduğu çoklu zeka alanlarının gerçekçi bir profilini ortaya çıkarmak, bir çoklarınca sanıldığı kadar basit ve kolay bir iş değildir. Çünkü, hiçbir test veya ölçek bir bireyin sahip olduğu zeka alanlarının doğasını veya niteliğini doğru olarak tek başına kararlaştıramaz. Bu konuda önerilebilecek en iyi yol, ölçeğin sonuçları ile birlikte, her bireyin her zeka alanıyla ilişkili olan çeşitli işlerde, etkinliklerde veya tecrübelerde kendisinin sergilediği performansının gerçekçi bir değerlendirmesini yapmasıdır.
"Çoklu Zeka Alanları envanteri" hiçbir şekilde bir zeka testi değildir ve asla bu amaç için kullanılmamalıdır. Bu envanterin asıl amacı, bir bireyin kendisini sekiz farklı zeka alanında da sahip olduğu tecrübeleriyle ilişki kurmasına yardım etmektir. Bu değerlendirme, kişilere yaşamında yoğun olarak kullandığı zeka bölümleri hakkında fikir verirken, geliştirmesi gereken zeka bölümlerini de fark etmesine yardımcı olacaktır | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:38 pm | |
| Sınav Kaygısı Nedir ? Sınav Kaygısı Nedir ?
Sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygıya sınav kaygısı denir.
Sınav kaygısı iki ayrı boyutta ele alınabilir. Endişe performansa yönelik zihinsel bir süreçtir. Sınav sonucuna ilişkin olumsuz düşünce, inanç ve beklentilerden oluşur. Yoğun Duygulanım kaygının yarattığı fizyolojik uyarım sonucu bedenden gelen ve bedenin olağan işleyiş dengesi dışına çıktığı mesajını veren sinyallerdir.
Aşağıdaki bölümde sınav kaygısı yaşayan kişilerin, kaygının endişe ve duygulanım boyutlarını nasıl dile getirdiklerini gösteren bazı ifadeler bulacaksınız.
Endişe: Bu sınavda başarılı olamayacağım. Bu sınav sonunda herşey berbat olacak. Sınıftaki herkes benden daha zeki. Bu sınavda başarısız olursam not durumumu bir daha asla düzeltemem. Sınav sırasında bildiğim herşeyi unutabilirim. Kendimi yetersiz ve eksik görüyorum. Evdekilerin yüzüne nasıl bakarım?
Yoğun Duygulanım Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyor. O kadar gerginim ki midem altüst olmuş durumda. Çok perişan bir durumdayım. Bu sınava gireceğim için paniğe kapıldım, elim ayağım birbirine dolaşıyor. Kendimi bir sis bulutu içinde hissediyorum, hiçbir şey bilmiyorum ve hatırlamıyorum. Gözüm kararıyor, midem bulanıyor, soğuk soğuk terliyorum. Sınav kaygısı yüksek olan öğrencilerin sınav gününden önce ve sınav günü yaşadıkları belirtiler arasında, uykusuzluk, gerginlik, çarpıntı, sinirlilik, karamsarlık, kabus görme, korku, terleme, başağrısı, karın ağrısı, solunumda güçlük, iştahsızlık, mide bulantısı, bitkinlik, durgunluk gibi belirtilerle kötü not alma v.b. endişeler yer almaktadır.
Öğrenciler, sınav için sınıfta beklerken de ellerinde terleme olduğunu, kalplerinin çok hızlı çarptığını, başlarının ya da karınlarının ağrıdığını fark etmekte; ayrıca, gerginlik, sabırsızlık, el titremesi, bütün bildiklerini unutma korkusu, kendine güvende azalma gibi belirtiler yaşadıklarını da ifade etmektedirler
Sınav başladıktan sonra ise şu tür kaygı belirtileri ortaya çıkabilir: Dikkati toplamakta, sınava başlamakta, ve soruları anlamakta güçlük; bilinen bir soruda hata yapma korkusuna bağlı yoğun heyecan, kötü not alma beklentisi, öfke, düşünememe, sınavın kötü geçeceğine inanma, sürenin yetmeyeceği düşüncesi, zor gelen sorularda paniğe kapılma ve bazı fizyolojik belirtiler. Öğrencilerin çoğu, bu endişelerin ve fizyolojik belirtilerin sınavın ilk 30 - 40 dakikası içinde daha yoğun yaşandığını, sınavın sonlarına doğru, belirtilerin şiddetinde bir azalma olduğunu belirtmektedirler.
Görüldüğü gibi, yoğun sınav kaygısı içindeki kişiler, yalnızca bedensel bazı uyarımlar yaşamakla kalmayıp, aynı zamanda performanslarının yeterliliği konusunda da yoğun bir endişe içine girmektedirler. Araştırmacılar, sınav başarısının düşmesinde endişe faktörünün etkisinin, yoğun fiziksel uyarıma oranla daha fazla olduğunu belirtmektedirler. Çünkü sınav kaygısının sınav sırasında yarattığı olumsuz ve ketleyici etkinin odağı dikkat mekanizmasıdır. Kişinin, potansiyelini ortaya koyabilmesi için sınav sırasında dikkatinin tümünü sınav sorularına yöneltmesi gerekir. Ancak sınav kaygısı yüksek olan kişilerin yaşadığı endişe, dikkatin bölünmesine ve sınavla ilgili olmayan şeylere yönelmesine neden olur. Oğrenci, dikkatini sınava vermekte güçlük çeker ve dikkat, sınav soruları ile kişinin kendi performansına ilişkin yorum ve değerlendirmeleri arasında bölünür. Bir süre sonra öğrenci, dikkatinin çoğunu akademik başarısıyla ilgili olumsuz yorum ve değerlendirmelere yöneltir. Başarısından kuşku duyar ve diğerlerinin kendisinden daha üstün performans göstereceğini düşünür. Böylece sınava odaklanması gereken zihinsel enerji, hedefinden uzaklaşıp, dağılır ve öğrencinin gösterdiği performans, potansiyelinin çok altına düşer
-------------------------------------------------------------------------------- | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:39 pm | |
| Konsantrasyon Sorunlarını Aşabilme
Öğrencilerimizin en fazla şikayetçi oldukları konulardan biri da ders çalışmaya ”yoğunlaşamamak”tır. Konsantre olmadan çalışma başında harcanan saatler, öğrenme adına kişiye pek bir fayda getirmezken; kişinin kendini vererek yaptığı bir saatlik çalışma, çok verimli olur.
Konsantrasyon verimli çalışmanın anahtarıdır. Konsantre olmadan çalışma başında harcanan saatler, öğrenme adına kişiye pek bir fayda getirmezken; kişinin kendini vererek yaptığı bir saatlik çalışma, önemli bir konunun anlaşılmasını sağlayabilir.
Peki verimli bir çalışmanın gerekli ön şartlarından olan konsantrasyonu sağlamak için neler yapılabilir?
Uzmanlar, çalışmaya yoğunlaşmak amacıyla kişinin iradesine yardımcı olmak için alınabilecek tedbirler arasında şunları saymaktalar:
Çok istenen ve gerçekleştirilebilir bir hedef belirlemek,
Hedefe yönelik uygulanabilir ve gerçekçi bir plân yapmak,
Çalışmayı hatırlatacak ortamlarda bulunmak,
Zihnin açık olduğu saatleri değerlendirmek,
Çalışkan arkadaşlarla grup çalışması yapmak,
Yapılan işi sevmeye çalışmak,
Çalışmayı engelleyici endişelerin üzerine gidip onları yenmek,
Uykuyu hatırlatacak ortamlardan uzak durmak,
Ders çalışırken televizyon, bilgisayar, telefon ve müzik setinden uzak durmak,
Sadece bir iş yapmak, aynı anda bir çok işi bir arada yapmaktan kaçınmak,
Düzenli ortamlarda, gerekli araç-gereci temin ettikten sonra çalışmak,
Ara vererek ders çalışmak,
Aynı türden dersleri peş peşine çalışmaktan kaçınmak,
Derslerin arasında farklı etkinlikler yaparak zihni derse hazırlamak,
Doğal sayılabilecek gürültülerden etkilenmemeye alışmak, bunları kafaya takmamayı öğrenmek,
Ulaşılması hayal edilen hedefi hatırdan çıkarmamak...
Çalışmanın başındaki eşik enerji harcanınca kişi, ders çalışmaya yoğunlaşacak ve yaptığı çalışmalardan zevk alır hale gelecektir. Zevk alınarak yapılan çalışmalar verimli olur. Bu sonuca ulaşmak doğaldır ki birden olmaz ve az çok bir gayret gerektirir. Yeter ki belirlenen hedefe ulaşmak konusunda azimli ve istekli olunsun. Bizden söylemesi...
Gerisi size kalmış! | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:39 pm | |
| Başarı İçin Öğretmenlere Tavsiyeler
Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde yapılan bir araştırmaya göre sınıfta öğrencilerin gösterdiği istenmeyen davranışların başında yüzde 78 ile dikkatini toplayamamak, yüzde 77.6 ile bir yerde uzun süreli oturamamak ve yüzde 73.8'le ödevlerini eksik yapmak geliyor. Peki öğretmenler sınıf içinde çok sık karşılaştıkları istenmeyen davranışları önlemek için nasıl bir yol izlemeli?
Uzmanlara göre öğrenciye aktif olma ve sorumluluk fırsatı vererek istenmeyen davranışlar engellenebilir. Öğretmenin yapmaması gereken en önemli davranış ise hataları görmezden gelmek.
Kocatepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mustafa Ergün ve araştırma görevlisi Aslı Yüksel'in, Afyon' da 41 okulda 270 sınıf öğretmeni üzerinde yaptıkları araştırmada sınıfta öğretmenlerin en çok şikâyetçi olduğu öğrenci davranışlarını belirledi. Araştırmada istenmeyen davranışların sebepleri ve öğretmenlerin göstermesi gereken tepkilere de yer verildi.
Öğretmenin tepkisi uyarmak Araştırmaya göre sınıfta en fazla görülen 'istenmeyen öğrenci davranışları' şöyle: Yüzde 78 ile dikkatini toplayamamak, yüzde 77.6 ile bir yerde uzun süreli oturamamak, 73.8'le ödevlerini eksik yapmak, yüzde 72'yle derse aktif katılmamak ve kavga etmek, yüzde 70.1'le arkadaşlarını meşgul etmek, yüzde 69.2 derste sıraların arasında dolaşmak, yüzde 68.2'yle görevi yarıda bırakmak, yüzde 62.6 dersten başka şeylerle uğraşmak. Bu davranışlarla karşı karşıya kalan öğretmenlerin büyük çoğunluğu ise yukarıdaki bütün durumlarda öğrenciyi uyarma yolunu seçiyor.
25 yıllık öğretmen korkutuyor Öğretmenlerin eğitim durumuna göre sınıfta sergilenen öğrenci davranışlarında artma ya da azalma görülebiliyor. Örneğin ön lisans mezunu öğretmenlerin sınıflarında 'verilen bir ödevi yarıda bırakma ya da yerine getirememe' davranışı daha sık görülüyor. 25 yıllık öğretmenlerin sınıflarında ise 'sorunun cevabını bildiği halde parmak kaldırmaya ce saret edememe' davranışının görülme sıklığı artıyor. Çalışmayı gerçekleştirenlerden araştırma görevlisi Aslı Yüksel, bu bilgileri şöyle yorumluyor: "'Verilen bir görevi yarıda bırakma' davranışının ön lisans mezunu öğretmenlerin sınıfında görülmesinin nedeni öğretmenlerin sınıflarında yeterince otorite kuramamalarından ya da öğrenciye yapması için verdiği görevleri zamanında kontrol etmemesinden kaynaklanıyor olabilir. 'Sorunun cevabını bildiği halde parmak kaldırmaya cesaret edememe' davranışının yüksek kıdemli öğretmenlerin sınıflarında görülmesinin nedeniyse, mesleki kıdemi fazla olan öğretmenlerin sınıf yönetimi konusunda daha tecrübeli olması. Öğretmenin meslek kıdemi arttıkça sınıf yönetimi konusunda daha katı kurallar uyguluyor ya da daha fazla otorite kurmaya çalışıyor." İstenmeyen davranışlara neden olan pek çok sebep var. Bu etkenler sınıf dışı ve sınıf içi etkenler olmak üzere iki grupta toplanıyor. Prof. Dr. Mustafa Ergün ve araştırma görevlisi Aslı Yüksel'in çalışmasına göre istenmeyen davranışlar şu gruplara ayrılıyor: Sorun olmayan davranışlar: Kısa dikkatsizlikler. Ders anlatım etkinliklerinde bazı öğrencilerin konuşması, ödev üzerinde çalışırken kısa aralar vermeleri gibi ortak davranış örneklerinden oluşur. Bunlar öğrencilerin kısa duraksamalarıdır ve öğrenme ve öğretimi etkilemez. En küçük sorunlar: Sınıf işlemleri ve kurallarına karşı olan davranışları içerir. Bu davranışlar ortaya çıktığında sınıf etkinliklerini tahrip eder ve öğrencinin öğrenmesini ciddi biçimde engeller. Örneğin öğrencinin oturduğu yerden izin almadan kalkması. Bu davranışlar küçük olan rahatsızlık verici davranışlardır. Önemli ama etkileri ve genişliği sınırlandırılmış sorunlar: Bu davranışlar etkinliği bozan ve öğrenmeyi engelleyen davranışlardır. Ancak bu davranışlar tek bir öğrenci veya az sayıdaki öğrenci tarafından yapılır. Bu gruptaki davranışlar çok ciddidir ancak okul kuralları veya sınıf baskısıyla izole edilirler. Örneğin diğer öğrencilere şiddet uygulama veya kavga eylemi gibi.
Öğrencinizi izleyin ve motive edin Öğrencileri sürekli izlemek: Ders esnasında gözleri ile sınıfın tümünü gözlemeli, öğrencilerin hepsini görebileceği yerlerde durmalı. Bakış, sınıftaki tüm öğrencileri görebilecek şekilde olmalı. Öğrenciyi motive etmek için onlara aktif olma fırsatı verilmeli, öğretmen merkezli öğretim yöntemleri terk edilmeli, mümkün olduğunca fazla öğrenciye söz hakkı verilmeli. Öğrencilerin ilgilerini anlamak ve derse ilgiyi artırmak: İyi bir gözlemle öğrencilerinin ilgi düzeylerini keşfetmeye çalışmalı, ilginin dağılması ve sıkılma belirtilerinin görülmesi durumunda güncel bir konuyu tartışmak, mantık ve zekâ oyunlarını kullanmak, birkaç dakika serbest faaliyet yapmalarına izin vermek gibi yolları kullanarak ilgilerini yeniden kazanmaya çalışmalı. Sınıf kurallarını tespit etmek: Öğrencileriyle tanıştığı ilk derste öğrencilerinden beklediği davranışlarla ilgili açıklamalar yapmalı, kurallar koymalı ve bu kuralların neden gerekli olduğu konusunda tatmin ve ikna edici açıklamalar yapmalı
Öğretim yöntemini değiştirin Sorunu anlamak: Yapılması gereken ilk iş, sorunu anlamak olmalı. Davranışı anlamak, gelecekte ortaya çıkabilecek olan istenmeyen davranışların kestirilmesi açısından da gereklidir. Görmezden gelmek: Davranış o an için hemen olup bitiyorsa, süreklilik göstermiyorsa görmezden gelinebilir. Ancak öğretmen, görmezden geldiği davranışı pekiştirmekten kaçınmak zorunda. Çünkü, istenmeyen bir davranışta bulunan öğrenci, bu davranışının görmezden gelinmesiyle kabul edilebilir bir davranış olduğunu düşünerek aynı davranışı tekrarlayabilir. Bu yöntemin dikkatli kullanılması gerekir. Uyarmak: Öğrenciye, davranışının kabul edilemez olduğu çeşitli uyarılarla hissettirilebilir. Öğretmen vücut dilini kullanarak, dokunarak, sözle doğrudan veya dolaylı olarak soru sorarak, söz hakkı vererek uyarabilir. Derste değişiklik yapmak: Sınıfta öğretmenin sürekli aynı yöntemleri kullanması, dersin sıkıcı bir hal almasına ve öğrencilerin dikkatlerinin dağılmasına neden olur. Ortaya çıkabilecek istenmeyen davranışlar, dersin işlenişinde, öğretim yöntemlerinde, araç ve gereçlerde değişiklikler yapılarak ortadan kaldırılabilir. Sorumluluk vermek: Yapacak bir işi olmadığını düşünen veya işi kendisine ilginç gelmeyen öğrencinin istenmeyen davranışlara yönelmesi doğal. Bu durumda ona kendisini meşgul edecek bir iş vermek ya da işini kendisine daha ilginç gelecek başka bir işle değiştirmek istenmeyen davranışların önlenmesi konusunda yararlı bir yöntemdir. Sınıf başkanlığı yapmak, araç gereç getirip götürmek, ödevleri kontrol etmek gibi. Öğrenciyle konuşmak: Yapılan bütün uyarılara rağmen öğrencinin davranışlarında bir değişiklik görülmüyorsa sorunun konuşulmasında yarar var. İstenmeyen bir davranış görüldüğünde hemen sıcağı sıcağına öğrenciyle ders içinde veya ders dışında, davranışının nedenleri ve sonuçları hakkında konuşulabilir. Okul, aile ve rehber uzman ilişkisi kurmak: Bazı davranış sorunlarının boyutları, öğretmenin üstesinden gelemeyeceği kadar büyük olabilir. Böylesi durumlarda öğretmenin okul yönetimi, rehberlik servisi ve çocuğun ailesinden yardım istemesi ve işbirliği yapması en doğru davranış modelidir | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar Ptsi Nis. 14, 2008 3:40 pm | |
| Etkili Öğrenme İçin
Etkili öğrenme için "Galiba sınavdan kötü not alacağım, ben niye başarısız oluyorum?" Her gün binlerce çocuğun kafasını kurcalayan bu soru belki de etkili öğrenme yöntemleriyle çözülebilecek basit bir sorundan öte olmayabiliyor. Son yollarda uzmanların üzerine basa basa tekrarladıkları bir bulgu var: Öğrenme tipleri bireyden bireye farklılaşıyor ve her öğrenme tipine ilişkin etkili öğretme biçimleri de buna paralel olarak değişim gösteriyor.
Peki, öğrenme nedir?
Geçmiş deneyimlerin etkisiyle kişinin verdiği yanıtlarda beliren kalıcı değişimlere öğrenme deniliyor. Öğrenme kuramlarının çoğu davranışlarımızı şekillendirenin deneyimlerimiz olduğu konusunda ortak bir paydada buluşuyor ve öğrenmeyi, çevresel koşullara adaptasyon/ uyum gösteren bir süreç olarak tanımlıyor.
Felder Modeli'nden Öğrenmeye Bakış:
"Farklı Öğrenme Tipleri"
Bu modele göre her öğrenci, farklı bir öğrenme tipi içerisinde değerlendiriliyor. Bu farklı öğrenme tiplerine bir göz atacak olursak:
1.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ İŞLEME TERCİHİNE GÖRE;
2.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ ALGILAMA YÖNTEMİNE GÖRE;
3.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ KAPARKEN DAHA ÇOK HANGİ BİLGİ KANALINI KULLANDIĞINA GÖRE;
4.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ DÜZENLEME YOLLARINDAN HANGİSİNİ TERCİH ETTİĞİNE GÖRE;
Biliyor muydunuz ???
Yapılan bir araştırmaya göre öğrenciler; Okuduklarının 10% unu; İşittiklerinin 26% sını; Gördüklerinin 30% unu; Görüp işittiklerinin %50 sini; Söylediklerinin 70% ini; Yaptıkları şey konusunda söylediklerinin 90% ını akıllarında tutuyor
Felder Modeli Başarı İçin Öğrencilere Ne Öneriyor?
Aktif Öğrenciler: Eğer ki tartışma ve problem çözme aktivitelerinin az yapıldığı bir sınıfta öğretim görüyorsanız, kendi içinizde küçük gruplar oluşturarak ders konularını sırayla birbirinize anlatabileceğiniz öneriliyor. Diğerleriyle çalışmalar yaparak hangi konulardan test edilebileceğinize dair fikir sahibi olmanız ve bu sorulara karşı yanıtlarınızı hazırlamanız da verilen ipuçları arasında.
Düşünsel Öğrenciler: Gelen yeni bilgiler üzerine düşünmeye zamanınızın olmadığı bir sınıfta öğretim görüyorsanız bilgileri yalnızca okuyup ezberlemeniz değil çeşitli zaman aralıklarıyla tekrarlar yaparak olası soru ve uygulamalarına dair düşünmeniz öneriliyor. Okuduklarınız hakkında alacağınız ufak notların da yararının olacağı tüyolar arasında.
Duyumsal Öğrenciler: Duyumsal öğrenciler bilgiyi en iyi gerçek dünyayla bağdaştırdıklarında anlayabiliyorlar. Eğer ki pek çok materyalin soyut ve teorik olduğu bir sınıftalarsa öğretmenden kavramlar hakkında örnekler vermesini rica etmeleri öneriliyor.Eğer ki bundan da tatmin olamazlarsa arkadaşlarıyla konu hakkında beyin fırtınası yapmaları sunulan çözümler arasında.
Sezgisel Öğrenciler: Özellikle de ezber ve formüller üzerinden giden bir dersteyseniz, konular arasındaki bağlantıları bulmanız ya da öğretmene sormanız tavsiye ediliyor. Ayrıca testte sabırsızlık dolayısıyla yanlışlar yapabileceğiniz de söylenenler arasında. Bu nedenle de soruları sonuna kadar okuyup ve yanıtlarınızın üzerinden mutlaka tekrar geçmeniz öneriliyor.
Görsel Öğrenciler: Eğer ki görsel bir öğrencisiyseniz konuyla ilgili diyagramlar, şemalar, fotoğraflar ve daha pek çok görsel materyaller bulmanız öneriliyor. Bu konuda öğrencilerin hocalarından referans kaynak ya da CD sürümleri isteyebilecekleri de tavsiyeler arasında. Konuyla ilgili kavram haritaları oluşturarak önemli noktaları kare içerisine alabileceğiniz, altlarını çizebileceğiniz, örneğin bir konuyla ilgili tüm ayrıntıları aynı renkle renklendirebileceğiniz söyleniyor.
Sözel Öğrenciler: Konuyla ilgili kendi cümlelerinizle özetler ve konu planları çıkarmanız öneriliyor. Grup halinde yapılan çalışmalardan büyük verim alabileceğiniz de söylenenler arasında. Arkadaşlarınıza yapacağınız konu anlatımlarının size büyük katkısının bulunacağı belirtiliyor.
Tümdengelimci Öğrenciler: Ayrıntılara girmeden önce genel resmi yakalayabilmeniz gerekiyor. Eğer ki öğretmen yeni konulara diğerleriyle herhangi bir bağlantı kurmadan direk olarak başlarsa sizin için sorun yaratabiliyor. Bir üniteye başlamadan önce ünitenin bütününe göz gezdirmeniz sizin için yararlı olabiliyor. Yeni öğrendiğiniz bilgileri daha önceden bildiklerinizle ilişkilendirmeye çalışmanız da öneriler arasında.
Tümevarımcı Öğrenciler: Bütüne adım adım yaklaşmayı tercih eden bu öğrencilerin doğrusal nedensellik barındıran mantıksal konu şemaları çıkarabilecekleri öneriliyor. Bütünsel bakış açılarını ise yeni öğrendiklerini eski bilgilerle bağdaştırarak geliştirebileceklerine dikkat çekiliyor | |
| | | | Öğrencilerin Yaptığı Yanlışlar | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |