|
| GLADIO ürünü "İslamcılık ve "Kürtçülüğün Yeniden İnşaasında Koza Olarak AKP | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: GLADIO ürünü "İslamcılık ve "Kürtçülüğün Yeniden İnşaasında Koza Olarak AKP Perş. Nis. 24, 2008 3:48 pm | |
| Türkiye'de aylardır evlere sessiz sedasız şehit cenazeleri gelirken görmezden gelen;
PKK'nın bayrağı aylardır Kuzey Irak'ta asılıyken Millet'e bir satırla bile duyurmayan;
Mustafa Kemal'in resmi altında demeç verip, "Devlet politikası" ilan ettikleri AB yolunda terörle mücadele yetkileri kısıtlanırken gram seslerini çıkarmayanlar;
birden sahne aldılar ve kamuoyu bir tarafta "Terörle Mücadele Sorunu"; diğer tarafta "Kürt Sorunu" ile karşı karşıya kaldı.
"Terörle Mücadele Sorunu"nu dile getirenlerin bir kaç ay önce "Terörle Mücadelede Mükemmeliyet Merkezi" gibi ciddi Tercüme Sorunu kokan merkezler açtıkları gibi hassas ayrıntılar medya ışığı altında körelen gözlerden saklanırken;
iki yanına bir grup "aydın" süsü verilmiş entellektüel taşeronu biblo gibi dizen;
AKP'nin karizma kiralayan lideri Tayyip Erdoğan;
bu sahnenin en can alıcı metinlerinden birini "Ulusa Sesleniş" formatında kamuoyuna okuyuverdi.
Tabi ardından gelen Diyarbakır gezisi; tam bir imgesel şölen olarak, anlayana mesajlarla doluydu.
Bütün bunlar "Kürt Sorunu" adına yapılmadı.
AKP'nin destekleyici rolünde kurgulanan Kuzey Irak sahnesinin artık palazlanan ve Türkiye'de siyaset satın almaya başlayan güçleri açısından;
geçici olarak AKP içine yerleştirilen Kürtçü dinamiğin parti dışına çıkarılarak, yeni dönem için partileşmesi zamanı geliyordu.
Türkiye'yi ve İstanbul'u dönüştürme sürecinde hala AKP gibi bir uluslararası koalisyon platformuna ihtiyaç duyanlar açısından ise;
AKP'nin üzerine kurulduğu üç temel direkten biri olan Kürtçülüğün bu aşamada parti dışına çıkması erken bir doğum olacaktı.
Yaşanan süreç ile;
Tayyip Erdoğan ve ekibi; Kürtçü dinamiklere;
"Sizi Askere ve taleplerine karşı kararlılıkla ben koruyabilirim. Beni desteklemezsiniz sizi asker amcalara veririm"
mesajını çok net bir şekilde verdiler.
Bu süreç;
"İslamcı" zannettikleri Başbakanlarının Anadolu'yu son gaz Hristiyan ve Yahudi odaklara peşkeş çekmesi ile şaşkına uğrayan İslamcı tabanın huzursuzlanmaya başlaması ile ardaarda sahnelenen ve Tayyip Erdoğan'ı tabanı nezdinde yeniden meşrulaştıran "laiklik sorunu" ve "türban sorunu" krizleri ile benzer niteliklere sahip bir süreçtir.
NATO'nun küresel güvenlik doktrinine senkron bürokratlar ile;
NATO'nun küresel İslam konseptine uygun siyasilerin son gölge boksu;
dördüncü kuruluş senesinde nitelikli destek sağlanan AKP'nin;
üstlendiği misyon çerçevesinde görevinin sürdüğünün ve bu misyona hala ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
AKP'nin içine yerleştirilen "İslamcı" ve "Kürtçü" dinamiklerin rafine hale getirilerek, federasyon projesi nezdinde ayrı ayrı partileşmesi için daha zamana ihtiyacı vardır. "Kürtçü" dinamikleri AKP dışına taşıma zamanı geldiğine inananlarla;
AKP'nin misyonunun hala tamamlanmadığına inananların çatışmasının;
TSK-AKP-STK(Aydınlar)-PKK dörtgeninde kurgulanan yeni gölge oyunları ile pekişmesi muhtemeldir.
Ortada bir "Kürt Sorunu" değil;
Tabanları ve kadroları nezdinde duruşlarını meşrulaştırma sıkıntısı yaşayan bürokratik ve siyasi kurumların Millet'i Salak Yerine Koyma Sorunu mevcuttur.
Son yaşadığımız olaylar; farklı cephelerden farklı kaygılarla yükselen sesler tarafından "Kürt Sorunu" ifadesi çerçevesinde yorumlanıyor.
Halbuki;
son dönemde "tırmandırılan" (Bkz : PKK'nın NATO-Gladio ekseninde üstlendiği coğrafi rol) PKK teröründen;
"aydınlar" sıfatını üzerlerinde emanet olarak taşıyan bir grup isimle buluşan Başbakan'a kadar bir çok unsur;
yaşadığımız sürecin adını doğru koymamızı şart koşuyor.
Vatansever cephe açısından iyi haber;
Ortada "Kürt Sorunu" üzerinden başlatılan uzun vadeli bir dinamik yok bilesiniz. Bu da; bu ülkenin gündemine atılan bir çok "sansasyonel" başlık gibi eriyip gidecek.
Kötü haber;
AKP isimli, parti görünümlü; "uluslararası mutabakat platformu"nu yaşatma yönündeki kararlılık sürüyor.
Tek Parti Değil, Uluslararası Koalisyon İktidarı Olarak AKP
3 Kasım seçimleri sonrasında herkes "sonunda tek parti iktidarı altında istikrar sağlanacak" yorumları yazarken, kaleme aldığımız raporda AKP'nin içinde barındırdığı dinamiklerle Türkiye'nin gördüğü en hassas koalisyonlardan bir olduğunun altını çizmiş ve şu yorumda bulunmuştuk :
3 Kasim öncesinde, bir AKP iktidarini, hem patlama noktasina gelen halk kitlelerinin öfkesini olaysiz sekilde atlatma, hem de sistemle uzlasma geregini en fazla hisseden parti olmasi nedeni ile AKP araciligi ile istedikleri politikalari dayatma firsati olarak gören çevreler, AKP'nin alisma devresini atlatip daha bagimsiz hareket etmeye baslamasi ile birlikte oynadiklari oyunu sertlestireceklerdir. AKP'nin neden iktidara getirildiği ve bulunduğu noktada ne işe yaradığı çok netti :
1) Uygulanan ekonomik politikalarla patlama noktasına getirilen kitlelere; Tayyip Erdoğan isimli karizmasını kiralayan lider aracılığı ile "bakın sizden biri iktidarda" görüntüsü sunuldu ve bu yolla kitlelerin ağzına bir parmak bal çalındı.
Kitlelerin ağzına çalınan bu bir parmak bal; Türkiye'nin Arjantinleşmemesi yolunda da kritik öneme haizdi. Neticede; kızı türbanlı diye üniversiteye alınmadığı için devletinden soğumaya başlayan kitlelerle, midesindeki gurultu dayanılmaz boyuta ulaşan kitleler büyük oranda örtüşüyordu.
Tayyip Erdoğan önce mazlumlaştırılarak, sonra da liderleştirilerek;
karizmasını kiralayan lider olarak Türk siyasetinin başına oturtuldu.
Tayyip Erdoğan'ın mazlumlaştırılması sürecinde; stratejik miyopluktan müzdarip kurumları çok önemli bir rol üstlendiler.
İnşa edilen mazlumluk üzerine liderleştirme sadece bir kozmetik operasyondu ve Türk medyası zaten bu günler için şekillendirilmişti.
Toplum önünden bir anda; "Devlet düşmanı Tayyip" imgesi kaldırılıp, yerine "vizyon adamı Tayyip" imgesi servis edildi.
2) Türkiye'de; 1950'lerden bu yana beslenip, radikalize unsur olarak sisteme balans ayarı yapmak için kullanılan iki unsurun; karikatürize isimleri ile "İslamcılık" ve "Kürtçülüğün", yeni dünya planı çerçevesinde bu coğrafyada üstlenmeleri gereken rol artık çok daha rafine olup, eski vulgarize halleri ile kalmalarına izin verilemezdi.
İslamcılığın "Erbakan" ; Kürtçülüğün "Öcalan" imgesinden temizlenmesi gerekiyordu. İşte bu noktada AKP;
"İslamcılık" ve "Kürtçülüğün" yeniden inşaası için bir koza olarak örüldü.
Tayyip Erdoğan'a iktidar yürüyüşü de;
ABD-Almanya eksenindeki Atlantik kafalı "Kürtçülerle"
Kayseri-Üsküdar ekseninde konuşlanan liberal kafalı "İslamcıların"
eşliğinde açıldı.
3) Soğuk Savaş döneminde "Komunizm" öcüsüne inandırılıp, onlarca evladının kanı üzerinden denge sağlayan devlet elitleri;
geçiş döneminde, PKK kod adlı bir operasyonla, bu ülkenin binlerce evladının harcanmasına ve sanki bu evlatlar bir amaç uğruna can vermemiş gibi, bu davanın marjinalize edilip, gündemden düşürülmesine göz yumdular.
Bir zamanlar Kürt lafına bile tahammül edemeyen yapıların, bugün Kürt sorununu telafuz eden ve Kürtçü danışmanlar üzerine kurulan bir iktidarla şiir gibi olmaları ilk bakışta size garip gelebilir ama aşağıdaki üç maddeli formül çerçevesinde incelediğinizde; Türk Devleti'nin yakın siyasi tarihinde hep aynı dinamik üzerinden yönlendirildiğini görürsünüz.
a) Önce "Sorun"(Kürtçülük veya İslamcılık) ve sorunun taşıyıcısı(PKK veya radikal islami unsurlar) yaratılır
b) Devletin bazı birimleri bu sorunu yoketmek üzere sahaya salınırken; diğer güçleri bu sorunu kullanarak, ülkenin uzun vadeli bekaasını sağlama görevine inandırılır..
"Romantiklerle" , "Pragmatiklerin" aynı devlet yapısı içinde varlığı; bu yapıyı kurgulayanların şeytani (Dia-bolik) zekasının da ürünüdür.
Birileri "dağda şehit olarak"; diğerleri "Öcalan ile gizli görüşmeler yaparak" bu sorunu çözeceğine inanır.
Bu denge sayesindedir ki; Abdullah Öcalan isimli operatif ajan; Türkiye sınırının bir kaç yüz kilometre ötesindeyken de;
Marmara'nın ortasında bir adada, üniformalılar tarafından servis edildiği özel hücresinde dinlenirken de,
ÖLDÜRÜLMEZ.
| |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: GLADIO ürünü "İslamcılık ve "Kürtçülüğün Yeniden İnşaasında Koza Olarak AKP Perş. Nis. 24, 2008 3:49 pm | |
| ÖLDÜRÜLMEZ.
Çünkü o bir GLADIO ürünüdür.
c) Sorunun ve taşıyıcının; küresel konjonktür adına işlevini kaybettiği noktada; taşıyıcıyı düşman belleyen kadrolara sorunun aslı gösterilir ve Yeni Oyun'a katılmaları istenir.
Kozmik dosyaların içini gören kadroların buna tepkisi farklı olur.
Bazıları; yıllardır uğruna mücadele ettikleri davanın bir makro fabrikasyon olduğunu anladıklarında, hayalkırıklıkları ile birlikte eskiden bağlı oldukları uluslararası doktrinel kimlikten sıyrılarak, gerçek anlamı ile yerli/milli bir dinamiğe kavuşurlar.
Diğerleri ise; mevkiler, statüleri, banka hesapları adına, geçmişin üzerine bir bardak su içip, önlerine konan yeni oyuna, aynen bir önceki gibi "evet" derler.
Tayyip Erdoğan'ın; aslında "Batı Bey'in Can Polat"'ı olduğu
ve
Öcalan Kürtçülük hareketi için neyse;
Tayyip Bey'in de İslamcılık hareketi için aynı güçler tarafından kurgulandığı ortaya çıkınca;
bu kozmik ifşaat karşısında eski kadroların iki farklı tepkisi olur :
Bazıları;
Yeni Oyun'u hiç bir şey olmamış gibi aynen kontrol edip; Musevi lobilerin koordinasyonunda eski düşmanlarının danışmanlığına soyunurken;
Bazıları;
Hayalkırıklıkları ve zamanında vermedikleri mücadeleyi şimdi verebilme kaygısı ile kitaplar yazmaya soyunurlar.
Kurumların; NATO merkezli küresel güvenlik doktrinasyonları ile Milli tezler arasında ayrışmasının,
Tayyip Erdoğan'ın zamanına denk gelmesi;
Tayyip Bey'in değil;
onu İslamcılık görüntüsü altında bu günler için yaratanların kararlılığının eseridir.
Yukarıda üç madde altında sergilemeye çalıştığımız bu klasik oyunun bugünkü ismi "federasyon projesidir"
Bu proje için küresel güçlerin;
nitelikli "İslamcılığa" ve nitelikli "Kürtçülüğe" ihtiyacı vardır fakat bunun zamanlaması tartışma meselesidir.
Birileri;
Bu devletin kadrolarını federalizm projesine ikna etmeye çalışmaktadır.
İkna olmakta zorlananların önüne;
Milli damarları hoş tutulsun diye "Yeni Osmanlı" projesi konulup, bu yolda devletin özel birimleri Özbekistan'dan, Afganistan'a başkalarının oyunlarına jandarmalık etmek adına göreve gönderilirken;
çoktan ikna olanlar ise;
ABD-Almanya eksenindeki NATO konseptine uygun Kürtçüler, Liberaller ve İslamcılar'la ortak ticari ve toplumsal mühendislik projelerine imza atmaktadır.
Hangi kanatta olurlarsa olsunlar; bu kadrolar artık Türkiye'nin bekaasını;
YENİ OYUN'A ADAPTE OLMAKTA görmektedirler.
Teslimiyetçilerle, "Onurlu Sızlanışçılar" arasındaki fark sadece önlerine konulan dosyaların başlığındaki farktır.
Dosyaların uzun vadeli içeriği aynıdır.
AKP; işte bu geçiş dönemi için; İslamcılıkla, Kürtçülüğün kozası olarak kurgulanmış bir platformdur ve son gelişmeler bu kozaya olan ihtiyacın sürdüğünü göstermektedir.
Bu ihtiyacın sürdüğü; son dönemde yaşanan olaylar arasındaki kurgusal paralellikte gizlidir.
AKP ile TSK'nın Gölge Boksları Kime Yaradı?
AKP'nin iktidar oluşu ile birlikte aynı paralelde yapılan iki yorumu hatırlayın :
"Refah Partisi eridi"
"DEHAP eridi"
Halbuki bu iki ekolün erimesi sözkonusu değil, sadece AKP içine monte edilmesi sözkonusu idi.
Bir de bunu ANAP ekolünü ekleyip, başına karizmasını kiralayan lideri oturttuğunuzda tablo tamamlanıyordu.
AKP tablosundaki uyumun İslamcı kanadı ile ilgili sorunların yaşandığı noktalarda Türkiye'de hep laiklik krizleri kurgulandı.
Stratejik miyop kurumların başrolu üstlendiği bu sanal krizler en çok AKP ve lider kadroya yaradı.
"İslam" etiketi ile iktidara gelen bir lider kadrosunun iktidara gelir gelmez;
Anadolu topraklarını Hristiyanlığın ve Yahudiliğin çıkarlarına açma yolundaki istekleri taban nezdinde sorunlar yaşatmaya başladıkça;
medyada "laiklik" krizleri peşi sıra geldi.
Bu krizler sayesindedir ki;
AKP'nin tabanındaki cemaatler, camialarına,
"bakın bizim çocuk doğru yolda ilerliyor. Askere kafa tutuyor"
propagandasını diri tutabildiler.
AKP içinden Refah'ın kopuşu;
TSK-AKP ekseninde kurgulanan sanal kavgalarla önlendi.
Dolayısı ile iktidara geldiği günden beri "Türban Sorunu" 'nu ÇÖZMEYEN AKP ile
bu sorunu kronikleştirerek, AKP'nin ekmeğine yağ süren kurumlar;
nihai tahlilde;
Türkiye'yi dönüştürmek için AKP tarzı bir platforma ihtiyaç duyanların amaçlarına hizmet ettiler ve platformun dağılmadan, bir arada tutulmasına yardımcı oldular.
Erdoğan'ın Kitlelere Mesajı :
"Bana Oy Vermezseniz Sizi Asker Amcalara Veririm"
TRT'de yayınlanan ve şehit aileleri ile karşılaştığı için rahatsızlıklarını açıkça dile getiren Ali Bayramoğlu gibi "aydın" görüntülülerin katıldığı "Ne Yapmalı" programında;
AB fonlarından yararlandıkça giydiği kravatların ve ceketlerin kalitesi yükselen Oral Çalışlar;
Diyarbakır'daki geziye dair bir anektodu anlattı.
Çalışlar bölgedeki bir AKP'li yetkilinin,
ilk defa Erdoğan'ın bu gezisinde AKP rozetini taktığını kendisine söylediğini ve kendisini ilk defa AKP'li hissettiğini belirttiğini açıkladı.
Aslında bu tespitte; AKP'yi tehdit eden ikinci unsur gizli.
Bu da AKP içinden DEHAP'ın yeniden doğma riskidir.
İşte "Kürt Sorunu krizi" bu noktada Tayyip Erdoğan'a;
"bakın bana oy vermezseniz, sizi asker amcalara veririm"
kozunu sunmaktadır.
"Tavşan"la "Tazı" Aynı Anda Üretildi; Medyaya Sadece "Tut" Deme Kaldı
Irak'ın kuzeyinde; silah-para-uyuşturucu ticareti ile belirli bir olgunluğa erişerek, Türkiye'de siyaset satın almaya başlayan emperyal maşası aşiret sermayesi; Türkiye'de etnik tabanlı siyasetin de bir numaralı oyuncusu olmaya soyunmaktadır.
Irak'taki siyasi yapının oyuncuların uyuşturucu parası üzerinden Türkiye'deki "Kürtçülüğe" de talip olmaları an meselesidir. Savaş öncesinde Meclis'te milletvekilleri olduğunu söyleyen aşiretler, artık "Meclis'te partimiz var" noktasına gelmişlerdir.
İşte bu noktada; AKP açısından, içine aldığı "Kürtçü" ekolün;
yeni patronlarının yeni dinamikleri adına bünye dışına çıkarak, partileşmesi ciddi bir tehdit olarak başgöstermiştir.
AKP'nin "İslamcı" ekolünün ayrışmasını "sanal laiklik krizleri" ile erteleyenler açısından;
"Kürt Sorunu" işte bu noktada;
medya ile eşgüdümlü bir operasyonla en çok AKP'nin bütünlüğünü koruma açısından bir anlam taşımaktadır.
Aslında PKK terörünün tırmanışı ve evlere şehitlerin gelişi aylar öncesinden başlamasına rağmen; medya bu olaylara son dönemde ışık tutmaya başlamıştır...
Keza;
Manşetini bugüne kadar çok farklı odaklara kiralamakta bir beis görmeyen medya;
Kuzey Irak'taki PKK bayrağını nedense yeni görmüş ve "O Bayrak Oradan İnecek" tarzı,
AB standartları ile hayli uyumsuz başlıklar atmaya başlamıştır.
Bu dramatizasyonlarla eşgüdümlü bir şekilde ise;
NATO ile senkron kadrolar;
sanki bir kaç ay önce, "devlet politikası" ilan ettikleri AB yolunda devletin terörle mücadele yetkileri kısıtlanırken seslerini çıkarmayıp, Çankaya yolunda demokrasi puanları kazanan kendileri değilmiş gibi; "yetkilerinin kısıtlandığından" şikayet etmeye başlamışlardır.
Kısacası;
Kamuoyu önünde "tavşan" ve "tazı" aynı anda inşa edilmiştir. Medyaya sadece "tut" demek kalmıştır.
Diyarbakır'a Başbakan'ın sanki yabancı bir ülkeyi ziyaret eder gibi gerçekleştirdiği ziyaret bu çelişkiler bütünü ardından gerçekleşmiştir.
AKP; dördüncü yılına girerken, bazısı medyaya yansıyan ciddi iç sorunlarla boğuşmaktadır.
Üstlendiği taşeronluk rolü; kadrolar arasındaki dokuları ve kadro ile taban arasındaki köprüleri zorlamaya başlamıştır.
Yaşanan "satış" ve "hortumlama" sürecinin, bütün medya perdelemesine rağmen gizlenemeyen boyutu, Abdullatif Şener gibi isimlerin karşı çıkışlarında kendini göstermektedir.
İslami referanslar üzerinden iktidara gelen bir liderin; | |
| | | sitekurucusu Admin
Mesaj Sayısı : 23648 Doğum tarihi : 01/04/65 Kayıt tarihi : 17/02/08 Yaş : 59 Nerden : insanligin oldugu yerden
| Konu: Geri: GLADIO ürünü "İslamcılık ve "Kürtçülüğün Yeniden İnşaasında Koza Olarak AKP Perş. Nis. 24, 2008 3:53 pm | |
| NATO ile senkron kadrolar;
sanki bir kaç ay önce, "devlet politikası" ilan ettikleri AB yolunda devletin terörle mücadele yetkileri kısıtlanırken seslerini çıkarmayıp, Çankaya yolunda demokrasi puanları kazanan kendileri değilmiş gibi; "yetkilerinin kısıtlandığından" şikayet etmeye başlamışlardır.
Kısacası;
Kamuoyu önünde "tavşan" ve "tazı" aynı anda inşa edilmiştir. Medyaya sadece "tut" demek kalmıştır.
Diyarbakır'a Başbakan'ın sanki yabancı bir ülkeyi ziyaret eder gibi gerçekleştirdiği ziyaret bu çelişkiler bütünü ardından gerçekleşmiştir.
AKP; dördüncü yılına girerken, bazısı medyaya yansıyan ciddi iç sorunlarla boğuşmaktadır.
Üstlendiği taşeronluk rolü; kadrolar arasındaki dokuları ve kadro ile taban arasındaki köprüleri zorlamaya başlamıştır.
Yaşanan "satış" ve "hortumlama" sürecinin, bütün medya perdelemesine rağmen gizlenemeyen boyutu, Abdullatif Şener gibi isimlerin karşı çıkışlarında kendini göstermektedir.
İslami referanslar üzerinden iktidara gelen bir liderin;
Türban sorununu çözemediği gibi, sözkonusu kitlelerin aş ve iş sorununa da ciddi çözümler üretememesi üzerine, bir de "ABD askerlerinin başarısı için dua eden" ve Yahudi bankerlerle hemhal olup, İstanbul'u Bizans hayallerine servis eden bir küresel bürokrata dönüşmesi ise;
taban nezdinde ciddi rahatsızlıklar yaratmaktadır.
ANAP ekolünün emanet edildiği Cemil Çiçek gibi isimler kendi sazını çalarken;
Partinin "Kürtçü" kanadında da, "artık ayrı bir parti kurmanın vakti geldi mi?" şüpheleri su yüzüne çıkmaya başlamıştır.
AKP'nin alet olduğu "Kuzey Irak" sürecinin yarattığı uyuşturucu-silah ticareti rantının Türkiye'deki yansımalarının bu şüpheleri beslemedeki rolü ortadadır.
APO kod adlı operatif ajanın PKK içindeki rolü törpülenirken;
Leyla Zana üzerinden terörün dişileştirilmesi
Türkiye'de "Kürtçülüğün" siyasallaşması sürecinde;
sermaye şartının yerine geldiğinin, sıranın liderleşme aşamasında olduğunu göstermektedir.
Son günlerde yaşanan olaylar;
bu dinamiği gören ve küresel operasyonları çerçevesinde, bölgeyi ve Türkiye'yi dönüştürmede hala AKP gibi bir platforma ihtiyaç duyanların;
AKP içinde Kürtçü dinamiği parti içinde tutmak adına çok yönlü bir dinamik kurguladıklarını göstermektedir. Bu yolda herkes üzerine düşeni başarı ile yürütmektedir.
PKK;
bombalama eylemleri ve tırmandırdığı terör ile;
Kürtçülerin üzerine devletin güvenlik güçlerini salmak için gerekli psikolojik meşruiyet zeminini sağlamakta; Terörle mücadele için ellerinden yetki alınırken AKP ile şiir gibi olanlar;
şimdi aynı AKP'yi yetkilerini kısıtlamakla suçlayarak; dolaylı olarak, Kürtçülere "sizi bizden koruyacak siyasi sığınak AKP"'dir mesajı yollamakta;
Kuzey Irak'taki PKK bayrağını aylardır görmezden gelen medya;
yeni bir şey keşfetmişcesine "bayrağı indirin oradan" manşetleri attıktan hemen sonra;
Tayyip Erdoğan'ın "Kürt Sorunu" söylemine verdikleri destek ile;
PKK ile Kürtçülüğü ayıran fakat adresi AKP olarak gösteren tabloya nitelikli bir destek atmakta;
Bir bildirinin altına imza atmaktan başka bir şey yapmamış olan "aydın" süsü verilmiş entellektüel taşeronlar ise,
Erdoğan'ın yanına biblo gibi dizilerek,
"Kürtçü entellektüellere" , düşünsel kıblelerini işaret etmekte bir sakınca görmemektedirler.
Yukarıda saydığımız unsurların şu ya da bu şekilde ancak
AB-D ve NATO merkezli dinamiklerin türevleri olarak varolduğunu gözönünde bulundurursanız;
son günlerde yaşadığımız "Kürt Sorunu" polemiğinin aslında bir "Kürt Sorunu" değil
"AKP sorunu" olarak karşımızda durduğunu daha net bir şekilde görürüz.
Ortada;
Kürtçülüğün siyasi dinamiğini AKP dışına taşımak isteyenlerle;
bunu engellemek için;
PKK'dan , TSK'ya;
Medyadan, "entellektüel taşeronlara" kadar geniş bir yelpazeyi devreye sokanların çatışması ile karşı karşıyayız.
AKP'nin "Dördüncü Senesi" öncesinde bu sahneyi çatarak;
Tayyip Erdoğan'a nitelikli destek atanların,
bu desteklerinin ödüllerini nasıl aldıklarını İstanbul ve Türkiye'deki dönüşümü izleyerek seyredebilirsiniz.
Tabi Tayyip Erdoğan'ın nasıl ödüllendirildiğini görebilmeniz için ise Kanada'daki iş adamlarını ve bankacılık sistemini bilmeniz gerekir ama o başka bir yazının konusu.
Ara sıra görüntüyü kurtarmak için;
"Onurlu Sızlanış" gösterenlerin varlığı da;
"Tek Bayrak, Tek Vatan" sloganının hemen ertesinde,
CIA El Kitabı gibi, Türkiye'deki bütün etnik unsurları sıralayan bir Başbakan'ın varlığı da sizi yanıltmasın.
Ortada bir "Kürt Sorunu" yoktur;
Sorunumuz;
"Kürt Sorunu"nu;
kendi tabanları ve kadroları nezdinde pozisyonlarını güçlendirmek için kullananların Millet'i salak yerine koyma sorunudur.
TSK-AKP-PKK-STK("Aydınlar")
dörtgeninde kurgulanan bu sanal kavgalar adına uyanık olup, mücadelenin gerçek zemininde sağlam bir duruşa sahip olmak her vatanseverin görevidir. | |
| | | | GLADIO ürünü "İslamcılık ve "Kürtçülüğün Yeniden İnşaasında Koza Olarak AKP | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |