Arka kapısı yok ki sevdaların, ayrılık vakti gelince kaçalım...
Yakalandım!
Kaç gündür hayata bağlanmamı isteyenlere, sensizliği anlatmanın yollarını arıyorum.
Yeteneksizlik bende değil de, sensizlik ağır. Sensizlik zor. Beni zorda bırakıyor, dilleri lâl, sesi sessiz, görüntüleri renksiz, tadı tatsız kılan bir hal bu... Anlatılamıyor, yoksa neden susayım konuşmamın en çok lazım geldiği anlarda... Yoksa neden küseyim, sen tam da hayatın kalbinin attığı yerde, kalp atışım olmuşken... Yoksa neden bir nem olasın gözlerimde, canımın taa içine seni yerleştirmişken...
Ama sensizlik işte, gözü kör, yaşaması eksik olsun!
Bir nem kaldı gözlerimde
Bir burukluk kaldı bende
Acı bir hıçkırık beni kahreden
Bir de sendin bırakıp giden
Sensizlik bana ölümden beter
Unutmak çok zor artık yeter
Sensizliğe inat, senli vakitleri yad ediyorum ben yine de...
Yaşanmış ve yaşlanmış anılara dalıp, anlar çektim içlerinden. Ne kadar çokmuşsun anılarımda ve anlarımda. Ama yine de, insan yaşadıklarına sevinmekten çok, yaşayamadıklarına ağlamayı daha iyi beceriyor.
Yani, geçmiş zamanlardaki varlığının çokluğuna inat, şimdilerdeki yokluğuna ağlıyoruz hayatta kalan hücrelerimle. Hayatta kalan diyorum, çünkü sen giderken o kadar çok yanım gitti ki peşinden... Bir ben kaldım gerçi ben bu halimle, pek de bir anlam ifade etmiyorum kendime bile.
Bir yerlerde daha çok sen olmalı diyorum. Yüreğim yanı başımda hissediyorum. Peki sen yine neden yoksun, sen niye yoksun anlamıyorum.
Arka kapısı olsaydı sevdaların, elinden sıkıca tutar, kaçardım!
Ahh!Yokmuş, yakalandım...
Sen gittin ben kaldım, bir de bir şarkı dudağımda, usul usul mırıldandım...
Hüzünler kaldı bende
Hasretin kaldı bende
Sızlayan yüreğimde sen kaldın bende
Sevgiler kaldı bende
Sensizlik kaldı bende
Bitmeyen özleminle sen kaldın bende...