Sarıkamış Inönü Mahallesi’nde oturur 1323 (1907) doğumlu Şevket oğlu Hacı Lezgi URAY’ın ilgili ifadesidir:
Rusya’da ihtilalden sonra Kars’ta Milli Şüra kuruldu. Ermenilerde Mayıs
ayının sonu Haziran ayı başlarında belki 40 vagonluk bir trenle Kars’a
asker getirdiler. Kars kalesine bir bayrak dikerek şadlık etmeye
başladılar. Güya onlara beğlik verilmiş. Cihan Harbi’nde Urus’un ayağı
nereye değmişse onların beğliği de oraya kadarmış... Söz öyle...
Onlardan sonra başladılar Müslümanları kırma-ya. Onlara beğlik
vermediğimiz için, sebep oymuş...
Anamın, babasının köyünde
yani Koloköyü (Derecik)’nde deftere kayıtlı 380 canı bir merekte
yaktılar. Karabekir Paşa emir verdi ki: “Herkes gitsin, cenazesini
alsın” diye. Gittik; gittik ki hiçbirine el vurmak olmadı. Bunun
üzerine Karabekir Paşa, 50-60 kadar askeri görevlendirerek o şekilde
mereği korlayarak (örterek) şehitlermizi öylece defnettirdi. Bu merek
hali hazırda durmaktadır. Bu köyden başka hatırladığımca civar
köylerden yine Kars yakının da Aynalı Köyü’nde elli-altmış kişi o forum
(o düzen) kılıçtan geçirilmişlerdi. Arpaçayı’nda Büyük Perkit Köyü’nde
erkekleri camiye doldurarak sonra da birer birer çıkartıp kılıçla
boyunlarını vurmuşlardı. Yine Arpaçayı’nda Güvercin Köyü’nde babayiğit
delikanlıları kılıçladılar.
Her Müslüman köyünde
katliam yaptılar. Kendi köyümüz Susuz ilçesine bağlı Bendivan Köyü’nde
Ermeniler top kullandılar, Bunun üzerine biz köyce Ardahan’ın Cincilop
Köyü’ne göç etmek, kaçmak zorunda kaldık. Orası da bomboştu. Orada
ihtiyar bir kadın ve genç bir kız kalmıştı. Kaçamamışlar... Kadm 80
yaşlarında vardı. İsmi Aslan ailesi Cevahir’dir. Kızmın ismi Şahsenem
idi. Ermeniler bu kızı ihtiyar anasmdan zorla alıp, dağa kaldırmışlar,
Sonra da dağda, taş-ta kızı bırakmışlar. Kız sersefil birkaç gün
buralarda dolaşmış, sonra da bizim Müslümanlara rastlamış; köyünü
söylemiş. Onlar da kızcağızı alıp, köylerine ge tirirlerken bizim göçe
rastladılar. Ve bize teslim ettiler. Bizde gittiğimiz köy olan, bu kızm
köyüne onu da götürdük. Adı Şahsenem olan bu kız şimdi Göle’nin
Mollahasan veya Tellioğlu köyünde oturmaktadır.
Bizim köyden isimlerini
hatırladığım 6 kişiyi öldürdüler. Bu 6 kişiden ikisinin cesetlerini
bizzat gördüm. Bunlar Emin oğlu Rıza, diğeri de Mehmet oğlu Ismail’dir.
Bunu öyle yapmışlardı ki Allah göstermesin, parça parça etmişlerdi.
Diğerleri ise gençten biri olan Abdülhamit, Abdal oğlu Hüdeda idiler.
Diğer dört kişiyi de ulama Ermenice aboz derler (askere yiyecek götüren
katar) kılavuz olsun diye götürdüler. Ve onları kaybettiler. Bir daha
geri gelmediler. Bunlardan Abdal oğlu Hudeda’nın cesedi sonradan
Kars’ta bulundu.
Deli Halit Paşa, Göle’den
Ardahan’dan gelince, bizde onun ardından köyümüze geldik. Bundan birkaç
ay sonra da ben askere alındım. Gümrü’ye kadar ilerledik. Karabekir
Paşa, çok merhametliydi. Karabekir, içimizdeki Ermeni esir ve çocuklara
yemek çıkarttırır, çocuklara elbise aldırırdı. Bir Ermeni evine, bir
Ermeni kadınına kimse el sürmedi. Kaloköy’de akrabam olarak üç yakınımı
Ermeniler anılan merekte yaktılar. Bunlar benim halamın çocukları idi.
En büyüğü 8-9 yaşlarında, diğerleri de bundan küçüktürler. Dayım oğlu
aşık Kahraman bu zulümden kurtulan beş on kişiden biridir. Komşu Vezin
Köyü’nde de adı Kostas olan bir Rum’un yardımı ile anamın bacısı Sırrı
eşi Kıymet ile kayınbabası ve kayınanası Pirli ve Hun kaçarak, gece
İslam köyü olan Pazarcık’a gitmişler...
1918 Kaloköyü (Derecik) Kırgınına Ağıt
1
Ey ağalar nasıl diyem derdımız:
Vardı zulüm sonu Arşa dayandı.
Ermeni, Islam’ı kırdı, taladı,
Mazlumlar, amı~nı, Arşa dayandı.
2
Kalo’nun - Köyünü bastı, ceng-açtı,
Mitral yoz, tüfenkle od, ataş saçtı,
Ana: Evlat attı, dağ-taşa kaçtı,
Sabiler şivanı, Arşa dayandı.
3
Mevla’nın takdiri erişti başa,
Yüzçevirdi, bakmaz kardaş karda şa,
Üçyüz altmış canı yaktı ataşa,
Koptu Nuh-Tufanı, Arşa dayandı.
4
Bir cenaze gördüm: Kan olmuş yüzü,
Portlamış kenara sıçramış gözü,
Üçyüz altmış canın sönmemiş közü,
Yanan can dumanı, Arşa dayandı.
5
Bir yiğit vurulmuş: Parmaklar, kamış,
Kaçarken Küfir’e yolu uğramış,
Kdfir tutmuş: Tike tike doğramış,
Han çer, kılıç yanı, Arşa dayandı.
6
Bir yiğidi: Vurmuş, yolda koymuşlar,
Can teslim etmeden, deri soymuşlar,
Cep-cep etmiş, yanlarını oymuşlar,
El cepte, figanı Arşa dayandı.
7
Bir gelini gördüm: Ayağa kalkmış,
Sandım ki, canı var, yüzüme bakmış,
Kdfir mismar ile direğe çakmış;
Mismar, çivi ünü, Arşa dayandı.
8
Bir hamile kadın: Davranmış kaça,
Ermeni eylemiş hep parça, parça
Kılıç ile vurulmuş, bölünmüş kalça,
Akan kızıl-kanı, Arşa dayandı.
9
Çocuğu, karnından çıkartmış, bakar;
Can teslim etmeden, süngüye takar,
Bebeğin fizahı, dağ-taşı yakar,
Dağın, taşın şanı, Arşa dayandı.
10
Altıyüz altmış can battı kırıldı;
Çoğu yandı, geri kalan vuruldu,
Bu köyün defteri artık dürüldü,
Halinin yamanı, Arşa dayandı.
11
Tanrı, Ermeni’ye vermiş fırsatı,
Kesti kökümüzü, kırar milleti,
Ruzi-Kıyamet’e kaldı müddeti,
Intikamın günü, Arşa dayandı.
12
KAHRAMAN, kan ağlar, bu serim duman,
Çattı bu zamana, ol Ahir-Zaman,
Islam’a yar olsun Ahrette iman,
Küfirler isyanı, Arşa da yandı. (1)
1918 Baharında Şüregel (Arpa çay)’deki Ermeni Mezalimine Ağıt
Gördüm Şüregel’in ova düzünü
Çayır, çimen, yeşil almış yüzünü
Ermeniler yakmış yıkmış özünü
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
Elde dolu bade, düşmüş dökülmüş,
Yıkılmış binalar, taşı sökülmüş,
Kırılan kırılmış, kalan çekilmiş,
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
Ya Rab, neler geldi Mümin başına?
Dideler garkolmuş kanlı yaşına,
Sefil baykuş konmuş viran taşına,
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
Harabe kapılar, hep karşı karşı,
Kapıda dizildi mal’a tuztaşı,
Mevlam kabul etme sen de bu işi!
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
Çok evler yıkılmış, harabe hanlar;
Kesilmiş kelleler, dökülmüş kanlar;
Hani, “benim mülküm” diyen sultanlar?
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
Mescid, merek yanan insanla dolmuş,
Hepsi ite, kurda, kuşa yem olmuş;
Nice ocak sönmüş, bir adı kalmış,
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
Çocuklar sahipsiz, yoktur babası,
Ağlar, gezer, arar bulmaz anası;
Kesilmiş, havara gelmez ağası,
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
İslamlardan on köy, bütün dağılmış;
Nice bin can: Duman, odda boğulmıış;
Cenazeler, odun gibi yığılmış,
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.
KAHRAMAN, seni sağ kalmaz olaydın,
Bu fani dünyaya gelmez olaydın,
ŞÜREGEL’i böyle bilmez olaydın,
Sahipsiz vatanlar, insan kalmamış.