"Cambon'dan Dışişleri Bakanı Hanotaux'ya
Beyoğlu: 3 Haziran 1894
Son günlerde
İstanbul'da Ermeni cemaatinden birine suikast yapılmıştır. Bugün
tehlikeden kurtulmuş olan bu şahıs, Patrikhane kapı kahyası ya da baş
tercümanı, zengin bir banker, Harbiye Bakanlığı müteahhitlerinden Simon
Maksud Bey'dir. Patrikhane halk meclisi üyelerinden olan Maksud Bey,
çoktan beri mezhepdaşlarınca Türklere satılmış ve millet haini olarak
tanınmıştı.
Geçen yıl,
Ermenilere Sultan Mecit tarafından verilmiş olan anayasanın kutlanması
padişah tarafından yasak edildiği zaman Maksud Bey, bu yasağın
kaldırılması hakkında teşebbüste bulunulmasını reddetmiştir. O zamandan
beri Ermenilerin tahrikçi ve fesatçılarının şiddetle nefretini çekmişti.
Kendisini öldürmeye teşebbüs eden Van'lı Ermeni hamalları, Kürtlerden, Türk memurlardan Van'da çok sıkıntı çekmiş kimselerdir.
Siyasi bir
cinayet karşısında bulunduğumuz şüphesizdir. Katiller, Ermeni
komiteleri tarafından yazılmış belge ve mektupları taşıyorlardı.
Kendileri Levon adında biri tarafından para verilmek suretiyle bu iş
için tutulmuş olduklarını kabul etmişlerdir. Bunlara silah vermek
suretiyle komiteler, patriğe yapılan suikasttan sonra Türk dostu olan,
milli davaya ihanet etmekle suçladıkları yüksek Ermeni sınıflarına
mensup kimselere karşı bu suretle bir uyarıda bulunmak istemişlerdir.
Bu hareketleriyle
komiteler, artık illerde değil, merkezi hükümette darbelerini indirmek,
faaliyetlerine daha büyük bir alan temin etmek ve padişah üzerinde
kuvvetli bir etki yapmak istemişlerdir.
Bu suikasttan, padişah çok heyecanlanmıştır. İstanbul'da polis tarafından yapılan birçok tutuklama da bunu kanıtlar.
P. Cambon"
Kumkapı
gösterisinden sonra Hınçak komitesinin İstanbul şubesi başkanı Murad
(Hamparsum Boyacıyan)'dır. Hınçak temsilcisi olarak da Kafkasya'dan
Vart Badrikyan gelmiştir. Badrikyan bir-iki ay sonra tutuklanmış, ancak
Rus tebaası olduğu için Rusya elçiliği tarafından alınmıştır. Bunun
yerine yine Kafkasya'dan Ardavazt Ohancanyan gönderilmiştir.
Suikastlar, bu temsilciler zamanında ortaya çıkmıştır(1).
Ermenilerin
Ermenilere zulümleri sadece suikastlardan ibaret değildir. İsyanlar
için para teminine çalışan Ermeni komitecileri, çok sayıda Ermeni
vatandaşını soymuşlardır. Nitekim mütarekede büyük rol oynamış meşhur
Pantikyan'ın asıl adı Rezi Yalkın olan M. Sıfır'a verdiği şu bilgi son
derece çarpıcıdır:
"Şu ciheti
bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki, o sıralarda Anadolu'nun muhtelif
mıntıkalarında yapılan isyan hareketlerine mukabele olmak üzere Kürt ve
Türklerin yaptıkları baskınlarda, Ermenilerin maruz olduğu maddi zayiat
nispeti, Hınçakların İstanbul'da yaptıkları bu soygunculukta ele
geçirdikleri servetler yekununun, emin olunuz ki, yüzde birini bile
tutmayacak kadar azdı. Komitacılar, İstanbul Ermenilerini o kadar
insafsızca soymuşlardı. Birçok zenginleri on paraya muhtaç bir vaziyete
sokmuşlardı.
Bu soygunculuğu
rakamla göstermek, yeni Ermeni nesline ibretli bir ders vermek için, o
zaman gasp edilen para miktarları ile sahiplerinin isimlerinden
hatırımda kalanları şu sütunlara sıralamayı faydalı görüyorum:
Hınçak
komitesinin Bakırköy, Yedikule ve Samatya taraflarında meşhur
fesatçılardan Van'lı papaz Murat Irakliyan'ın reisliği altında
soygunculuk yapan bir heyeti, yalnız fakir Ermeni esnaf ve zenaat
sahiplerinden yirmi iki bin altın toplamış ve ayrıca halı tüccarı
Karnik Sümbülyan'dan altı bin, manifaturacı Nişan Şahpazyan'dan beş
bin, zahireci seyyarlardan on üç bin altın almışlardı.
Yenikapı, Kumkapı
semtlerindeki soygunculuk da bundan aşağı değildi. Bütün küçük esnaf ve
zenaatkarların varı yoğu alınmış, sayılı varlıklıların kasaları adeta
boşaltılmıştı. Hatıralarım eğer beni aldatmıyorsa, bu semtlerdeki
vurgunun yekunu da otuz bin altını bulmuştu.
Galata ve
Beyoğlu'nu haraca bağlayanlar, soygunculuğun en büyük rekorunu
kırmıştı. O zamanın sayılı mücevhercilerinden yalnız İstepan adındaki
bir Ermeni zengininden otuz bir altın alınmış ve vurgunun bu semt
yekunu yüz bin altını bulmuştu. Patrikliği de ele geçiren İzmirliyan,
komitenin beş gizli hafiyesi Mığır'la, papaz Murat Iraklıyan'ı, Halepli
Musdiç Keşişyan ve arkadaşları o günün azametli birer varlıkları
olmuştu.
O zamanın
komitecileri, bu paralardan mühim bir kısmının saray adamlarına
verildiğini söylemişlerdi. Fakat, bu sözler tamamıyla yalandır. Çünkü,
Murat Iraklıyan, bu soygunculuktan on sene sonra kaçarak olarak
Sofya'da bulunduğu sırada, hadiseyi bütün açıklığı ile bizzat babama
anlatmış, kendi hissesine düşen otuz bin altının o zaman İzmirliyan
tarafından zorla elinden alındığını da yana yakıla söylemeyi
unutmamıştır(2)."
Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Oktay,
Ermenilerin Ermenilere zulmü konusuyla ilgili son derece çarpıcı bir
örnek tespit etmiştir:
"İkinci
Meşrutiyet'in ilanından sonra oluşan siyasi atmosfer sonrası Van'da
belediye başkanlığı, Van idare meclisi azalarından Bedros Kapamacıyan
isminde bir Ermeni'ye 1909 yılı ortalarında teslim edilmiştir. Şehir
nüfusu Müslüman çoğunluğa sahip olmasına rağmen hiçbir ayrıma uğramadan
Kapamacıyan Efendi herkesin teveccühünü kazanarak aza seçilmiş,
dolayısıyla Müslümanların da oyunu almıştı. Zira yapılan seçim
neticesinde 10 idare meclisi azasından ikisi Ermenilerden seçilmişti.
Yöneticiliği
esnasında halkı memnun eden ve fakat Taşnak ve Hınçak komitelerine
karşı daima Devlet-i Osmaniye'den yana tavır koyan Kapamacıyan Efendi,
Van'da yaşayan Türk ve Ermeni toplumunun huzur ve refahı için hizmet
etmiştir. Belediye reisi Kapamacıyan, halkın huzuru ve şehrin geleceği
için canla başla çalışırken Ermeni Patriği, Ermeni meselesini Avrupa
devletleri nezdinde canlı tutabilmek için Taşnak komitesiyle işbirliği
yaparak Van ve civarında bazı tertip ve provokasyonlara girişmiştir.
Bu tertipler
doğrultusunda Van'da nisan 1912 de bir dizi yangınlar çıkmış ve bu
yangınlarda bazı Ermenilerin de evleri yanmıştı. Patrik bu yangın ve
provokasyonlar meselenin belediye reisi ağzıyla Avrupa elçiliklerine
rapor edilmesini yani Müslümanların Ermenilerin mallarını canlarını her
an ortadan kaldırmaya hazır olduğunu, bu olayları Müslümanların
çıkardığını bildirmesini istemiştir. Belediye reisi Kapamacıyan Efendi
ise, meselenin böyle olmadığını yangını Ermeni Taşnak komitelerinin
çıkardığını anlatan bir rapor göndermiştir.
Yıllardır Van
merkezinde büyük bir gayret içerisinde çalışan ihtilalci Ermenilerin
işlerini zora sokan Kapamacıyan Efendi'nin yaşaması artık komite için
hazmedilemez bir durumdu ve Reis hakkında infaz kararı çıktı.
Teorilerini Ermeni-Türk çatışması üzerine kuran ihtilalci çeteler, daha
önceleri de Ermeni ileri gelenlerinden Osmanlı devletine destek vererek
halkın üzerindeki kendi hakimiyetlerini yok edenlere karşı suikastlar
düzenlemişler, böylece korku salarak aleyhlerinde oluşacak muhalefeti
de ortadan kaldırmış olacaklardı.
Sık sık tehditler
alan Van belediye reisi Kapamacıyan Efendi 10 Aralık 1912 günü, isminin
üzerine kara haç basıldığından habersiz bir şekilde kalabalık aile
efradıyla akşam vakti akrabalarından Marcidciyan Efendi'nin isim koyma
günü kutlamalarına misafir olarak gitmek için evinden dışarı çıkıp
kapısında bekleyen kızağa bindi. Bu esnada evin etrafında tertip alan
Taşnakçı bir grup, kalabalığın üzerine yaylım ateş açmağa başladı.
Hazırlıksız ve korumasız bir şekilde yakalanan Reis kafasına isabet
eden iki adet kurşunla cansız bir şekilde yere yığıldı.
Başkanın evi
Bağlar mevkiinde olduğundan en yakın karakol on dakika mesafedeydi.
Bunun için jandarma olay mahalline yetişinceye kadar katiller
karanlıktan da istifade ederek kaçtılar. Bağlar mevkii büyük bir
çoğunlukla Ermenilerin iskan ettiği bağlık bahçelik bir mahalle olup
Taşnak komitesinin en güçlü olduğu yerdir. Bu yüzden katillerin kaçıp
saklanması oldukça kolay olmuştur.
Olayı görenlerin
ifadeleri alınmağa başlandı. Katillerin eşkal ve haklarında bilgiler
yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Özellikle Reisin oğlunun verdiği ifadeden
anlaşıldığına göre Karakin ve arkadaşı bu cinayeti işlemiş olabileceği
ortaya çıkıyordu. Böylece katillerin aşağı yukarı belirmesi Müslüman
ahali ile Ermeniler arasında çıkması olası bir karışıklık önlenmiş oldu
Hızlı bir şekilde operasyonlar yapılarak Karakin yakalanmış ve ismini
tespit edemediğimiz arkadaşı ise kaçmayı başarmıştı.
Olayı
gerçekleştiren ekibin içerisinde arabasıyla bulunan ve daha önce Van'a
silah sokmak suçlarından aranan arabacı Potur, Saraç Osep, kuyumcu
Karakin, olaydan sonra Karagündüz köyüne kaçan ve Taşnak komitesinin
önde gelen üyesi ve Kapamacıyan efendinin öldürülmesini planlayan Sahaf
lakaplı şahıslar da sıkı bir takipten sonra yakalanmışlardır. Olay
anından beri kayıp olan katil Karakin'in arkadaşı daha sonra
yakalanarak hapishaneye konulmuştur.
Van'da Taşnak
komitesi mensuplarının çıkardığı Azadamart gazetesi köşe yazarlarından
Viramyan Efendi'yle Ermeni mektepleri müfettişi ve Taşnak komitesinin
Van sorumlusu Aram Manukyan Efendi'nin ve bazı ileri gelen Taşnak
komitesi üyelerinin bir kısmı Belediye başkanı Kapamacıyan Efendi'nin
öldürülmesinin azmettiricisi olarak tutuklanmalarına karar verildi.
Ermeniler
tarafından oldukça fazla sevilen Kapamacıyan Efendi'nin katli üzerine
hızlı bir şekilde gidilmesi, katillere gerektiği ceza verilemese bile
en azından yakalanmaları, ahali arasında memnuniyetle karşılandı.
Katillerin Ermeni olması ise, Ermeniler içerisinde derin bir üzüntü
meydana getirdi. Kapamacıyan'ın icra edilecek cenaze merasimi için
gerekli tedbirler alınarak asayişin bozulmamasına özen gösterildi.
Cenaze merasime
yabancı misyon şeflerinden İngiliz, Rus, Fransız konsolosları da
katıldılar. Bunun yanında merasime askeri erkandan kimse iştirak
etmediği gibi cenazede Taşnak komitesinden de hiç kimse bulunmamsı
manidardır. Taşnak komitesi bu tavrıyla açıktan reisi öldürdüğünü net
bir tavırla sevenlerine ve düşmanlarına bir gözdağı vesilesi yapmıştır.
İhtilalci Taşnak
Ermenileri emellerine ulaşabilmek için gözünü bile kırpmadan kendi
insanlarını öldürebiliyorlardı. İhtilal için uygun ortamın
oluşturulabilmesi için her türlü eylemi göze alan komiteciler
faaliyetlerini bir sistematiğe bağlayarak yaptıkları çalışmalar
Rusların da yardımıyla netice vermiş ve Van'ı geçici olarak işgal
etmişler, Ekim 1917 Bolşevik ihtilaliyle Ruslar geri çekilince Van
tekrar Türklerin eline geçti(3)."
Oktay, Ermenilerin Ermenilere zulmü konusunda Altan Deliorman'dan şu satırları nakletmektedir:
"Ermeniler
Anadolu'da faaliyetlerini sürdürürken bir taraftan da İstanbul'da
kendilerine yüz vermeyen dindaşı Ermenileri katlediyorlardı. Avukat
Haçik, Gedikpaşa kilisesi başpapazı Dacad Vartabet, tüccar Karagözyan,
kandilci Onnik, Apik Uncuyan, polis memuru Markar, Meclis-i ruhani
üyesi Mampre Vartabet, Hacı Dikran Mıgırdıc Tütüncüyan Ermeni çeteciler
tarafından katledilen yüzlerce Ermeni'den sadece birkaçıdır(4)."
KAYNAKLAR
(1) Uras, Esat-; Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul 1987, s. 469-471.
(2) Banoğlu, Niyazi Ahmet-; Gündüz Matbaası, Ankara 1976, s. 24-25.
(3) Oktay, Doç. Dr. Hasan-;
"
www.ermenisorunu.gen.tr/makaleler"(4) Deliorman, Altan-; Türklere Karşı Ermeni Komitecileri, İstanbul 1975, s. 31.