F
Faka basmak: Birinin tuzağına düşmek,aldatılmak.
Felekten bir gün çalmak: Gönlünce eğlenmek,gününü neşe içinde geçirmek.
Felsefe yapmak: Olayların neden ve sonuçları üzerine kendine göre fikirleri abartılı bir biçimde söylemek.
Fikir yürütmek: Bir şeyin ne olduğu,ya da nasıl olması gerektiği üzerinde düşüncelerini söylemek.
Fol yok yumurta yok: Hiçbir belirti olmadığı halde varmış gibi davranıp,buna göre hareket etmek.
Foyası meydana (ipliği pazara)çıkmak: Birinin kötülüğü ya da kötü niyeti,bir olay nedeniyle ya da zamanla kendiliğinden anlaşılmak.
Fütur getirmemek: Umutsuzluğa kapılmamak,yılgınlık göstermemek,gayreti devam ettirmek.
G
Gam yememek: Kaygısız,tasasız olmak,üzülmemek.
Gazel okumak: Aldatıcı,oyalayıcı boş sözler söylemek.
Geceyi gündüzüne katmak: Ara vermeden sürekli çalışmak.
Geçim kapısı: Geçimi sağlayacak paranın kazanıldığı yer.
Gel zaman git zaman: Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra.
Gemisini yürütmek: İşini ustaca,engelleri ortadan kaldırmasını bilerek yürütmek.
Gık dememek: Bir baskı ve uyarı karşısında ses çıkarmamak.
Gına gelmek: Bıkmak,usanmak.
Gırgıra almak: Şaka ile karışık alay etmek.
Göbeği çatlamak: Çok uğraşmak,zorlukları başarabilmek için çok çaba harcamak,aşırı derecede çalışmak.
Göğsü kabarmak: İftihar etmek,övünç duymak.
Göğüs geçirmek: Üzüntüyü derin derin soluk alarak belirtmek.
Göğüs germek: Zorluklara,sıkıntılara dayanmak.
Göklere çıkarmak: Aşırı övmek.
Gökte ararken yerde bulmak: Bulamayacağı sandığı şeyi ya da kişiyi kolayca bulmak.
Gökten zembille mi indi?: Çok saygıdeğer biri mi?Ona ayrıcalık tanınmasının sebebi nedir?.
Gölgede bırakmak: Öncekinden veya başka birisinden daha üstün bir duruma ulaşmak.
Gölge düşürmek: Bir şeyin değerini gözden düşürmeye çalışmak,değersizmiş gibi göstermeye çalışmak.
Gölge etmek: Yolunda giden bir işi aksatacak ya da bozacak hareketlerde bulunmak.
H
Haddini bilmek: Yeterli olduğu konular dışındaki işlere karışmamak.
Hakkı geçmek: Alacağının bir bölümü başka birine verilmiş olmak. Yapılan bir işte emeği,katkısı bulunmak.
Hakkından gelmek: Bir güçlüğü yenmek. Kötülük yapan birini gerektiği biçimde cezalandırmak.
Hakkını vermek: Emeğinin karşılığını vermek. Bir şeyin eksiksiz yapılması için ne gerekiyorsa yapmak.
Hakkını yemek: Emeğinin karşılığını vermemek,kendisine ayırmak.
Halden anlamak: Bir kimsenin durumuna göre davranmak.
Hallaç pamuğu gibi atmak: Toplu halde bulunan şeyleri düzensiz bir biçimde oraya buraya atmak, darmadağın etmek.
Hangi dağda kurt öldü?: Böyle beklenmedik ve güzel bir davranış da nerden aklına geldi?.
Hangi rüzgar attı: Geleceğini hiç ummuyordum,nasıl oldu da geldin.
Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: Her işi bilir, yada bildiğini ileri sürer. Her işte emeği, katkısı var.
Hapı yutmak: İçinden çıkamayacağı kötü bir duruma düşmek.(Çaresizlik).
Haraca bağlamak(kesmek): Birine, zamanı, miktarı belli olan bir parayı vermeyi zora dayanarak kabul ettirmek.(Zorbalık).
Harcı olmak(birinin): Başarabileceği bir iş olmak.Birinin yeteneklerine bağlı,ona özgü bir davranış olmak.
Har vurup harman savurmak: Gelişi güzel para harcamak.(Savurganlık).
Hasret gitmek: Özlediğine kavuşamadan ölmek.
Hasret kalmak: Kavuşamamak.
Haşır neşir olmak: Hem kendi, hem başkalarının işleriyle sürekli uğraşır olmak.
Hatır gönül bilmemek(tanımamak): Değer verdiği, sevip saydığı birini bile kırma pahasına inandığı gibi davranmak.
I-İ
Icığını cıcığını çıkartmak: Her yerini elden geçirip didik didik etmek.En küçük ayrıntılarını bile ele alıp değerlendirmeye, eleştirmeye çalışmak.
Iskartaya çıkarmak: Yararsız olduğu anlaşıldığı için bir kenara bırakmak.
Işık tutmak: Herhangi bir konuyu ya da sorunu aydınlatıcı düşünceler ileri sürmek.
İcabına bakmak: Gereğini yerine getirmek. Yok etmek, ortadan kaldırmak.
İç etmek: Başkasının malına sahip çıkıp ortadan kaldırmak, herkesten gizlemek.
İçi açılmak: Sıkıntısı geçmek, içi rahatlamak.
İçi almamak: Midesi bulanacakmış hissi içinde kalmak. Bir işi, sakıncaları olduğundan ya da hoşuna gitmediğinden yapmakta isteksiz davranmak.
İçi çekmek: Canı çok istemek.
İçi daralmak (içi sıkılmak),(Sıkıntı basmak): Sıkıntıya kapılmak, bunalıma düşmek.
İçi dışı bir: Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan, her şeyi ortada, gizlisi saklısı olmayan.
İçi dışına çıkmak: Sürekli kusarak rahatsız olmak.Taşıtın taşlı ve inişli çıkışlı yoldan geçtiği sırada vücudu çok sarsılmak.
İçi geçmek: Çok uykusu geldiği için kendisinden geçip dalıvermek. Zayıf ve yaşlı insan, gücü çok azalmak.
İçi gitmek: Bir şeye kavuşmayı çok istemek.
İçi götürmemek: Acılı olaylara dayanamamak. Vicdanı kabul etmemek. Birini başarılarından, ya da iyilik ve güzelliğinden ötürü çekememek, kıskançlık duymak.
İçi içine sığmamak: Aşırı sevincin heyecanını yaşamak.
K
Kabak başına (başında) patlamak: Toplulukla ilgili bir olaydan bir kişi kayba uğramak, cezalanmış olmak. (Kötülük ona rastlamak).
Kabak çiçeği gibi açılmak: İçine kapanık biri, kısa sürede aşırı serbestlik gösterecek duruma gelmek.
Kabak tadı vermek: Bir konunun sık sık söz konusu edilmesinden bıkkınlık duymak.
Kabuğuna çekilmek: Çevre ile ilgisini keserek içine kapanmak, kendi halinde yaşamak.
Kaçın kur'ası: Çok deneyim geçirmiş, zeki ve kurnaz.
Kaçmaktan kovalamaya vakti olmamak: Çok önemli işlerle uğraştığından başka konularla ilgilenmemek.
Kadınlar hamamına dönmek: Her kafadan bir ses çıktığı için çok gürültülü bir ortam oluşmak.
Kafadan atmak: Rastgele, gelişigüzel konuşmak.
Kafa dengi: Her konuda birbiriyle kolayca anlaşabilen arkadaşlardan her biri (Uyuşma).
Kafa patlatmak: Bir konu üzerinde uzun süre düşünmek, kafa yormak.
Kafa tutmak: karşı gelmek.
Kafası kazan (gibi) olmak (Kafası şişmek): Sürekli gürültüden başında rahatsızlık hissetmek. Çok okumak ve düşünmekten zihni yorulmak.
L